SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Saffat Suresi
52.Ayet |
يَقُولُ أَإِنَّكَ لَمِنَ الْمُصَدِّقِينَ -52 |
“Sen de tekrar dirilmeyi tasdik edenlerden misin?” derdi. |
Derdi: sen cidden inananlardan mısın? |
Bana, «cidden sen de mi inananlardansın, (söylenen şeyleri tasdîk edenlerdensin) ? |
Derdi ki: "Sen doğrulayanlardan mısın? |
Derdi ki: «Sen de hakikaten tasdik edenlerden misin?» |
23 / 447 |
Saffat Suresi
53.Ayet |
أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَدِينُونَ -53 |
“Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi hesaba çekileceğiz?” |
Öldüğümüz de bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz vakıt hakıkaten biz cezalanacak mıyız?» |
Biz mi ölüp toprak ve kemik yığını haline geldiğimizde (yeniden dirilip) hesap ve ceza göreceğiz ?» diyordu. |
Biz ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, biz mi (diriltilip yaptığımız işlere göre) cezâlanacağız?" |
«Biz öldüğümüz ve biz toprak ve kemikler olduğumuz vakit mi, hakikaten biz mi tekrar hayat bulup cezalandırılanlar (olacağız?)». |
23 / 447 |
Saffat Suresi
54.Ayet |
قَالَ هَلْ أَنْتُمْ مُطَّلِعُونَ -54 |
Konuşan o kimse, yanındakilere, “Bakar mısınız, hâli ne oldu?” der. |
Nasıl der: bir bakıştırır mısınız? |
(54-55) Bir diğeri, «onun ne durumda olduğunu bilir misiniz» Derken bakar da onu Cehennem´in ortasında görür. |
(Sonra yanındakilere): "Bakar mısınız?" dedi. |
Dedi ki: Siz (onun halinden) haberdar olmak ister misiniz? |
23 / 447 |
Saffat Suresi
55.Ayet |
فَاطَّلَعَ فَرَآهُ فِي سَوَاءِ الْجَحِيمِ -55 |
Kendisi de bakar ve onu cehennemin ortasında görür. |
Derken bakmış onu tâ Cehennemin ortasında görmüştür |
(54-55) Bir diğeri, «onun ne durumda olduğunu bilir misiniz» Derken bakar da onu Cehennem´in ortasında görür. |
Baktı onu cehennemin ortasında gördü. |
Derken kendisi bakar, onu (O arkadaşını) cehennemin ortasında görür. |
23 / 447 |
Saffat Suresi
56.Ayet |
قَالَ تَاللَّهِ إِنْ كِدْتَ لَتُرْدِينِ -56 |
Ona şöyle der: “Allah’a andolsun, neredeyse beni de helâk edecektin.” |
Tallahi, der: doğrusu sen az daha beni helâk edecektin |
«Allah´a yemin olsun ki, neredeyse beni de mahvedecektin,» der. |
"Tallâhi, dedi, sen az daha beni de alçaltacaktın." |
Der ki: «Vallahi sen az kaldı elbette beni helâk edecek idin.» |
23 / 447 |
Saffat Suresi
57.Ayet |
وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبِّي لَكُنْتُ مِنَ الْمُحْضَرِينَ -57 |
“Rabbimin nimeti olmasaydı, mutlaka ben de cehenneme konulanlardan olmuştum.” |
Rabbımın ni´meti olmasa idi ben de bu ihzar edilenlerden olacaktım |
Eğer Rabbimin (bana şuur ve anlayış veren) nimeti olmasaydı, elbette ben de (azaba) hazır duruma getirilenlerden olurdum. |
"Rabbimin ni´meti olmasaydı, şimdi ben de (oraya) getirilenlerden olurdum." |
«Ve eğer Rabbimin nîmeti olmasa idi, elbette ki, ben de (bu cehennemde) hazır bulundurulmuşlardan olacak idim.» |
23 / 447 |
Saffat Suresi
58.Ayet |
أَفَمَا نَحْنُ بِمَيِّتِينَ -58 |
(58-59) “Nasıl, ilk ölümümüzden başka ölmeyecek miymişiz? Bize azap edilmeyecek miymiş?” |
Nasılmış bak? Biz ölecek değiliz |
(58-59) (Onlar artık o gün) biz birinci ölümümüzden başka bir daha ölmeyeceğiz ve biz azaba da uğratılmayacağız değil mi ? (Derler.) |
"Biz bir daha ölmeyecek miyiz" der. |
(O cennetteki zât diyecektir ki) «Değil mi biz (artık) ölüler olmayacağız?» |
23 / 447 |
Saffat Suresi
59.Ayet |
إِلَّا مَوْتَتَنَا الْأُولَىٰ وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ -59 |
(58-59) “Nasıl, ilk ölümümüzden başka ölmeyecek miymişiz? Bize azap edilmeyecek miymiş?” |
ilk ölümümüzden başka. Ve biz muazzeb değiliz |
(58-59) (Onlar artık o gün) biz birinci ölümümüzden başka bir daha ölmeyeceğiz ve biz azaba da uğratılmayacağız değil mi ? (Derler.) |
"Yalnız ilk ölümümüz, başka ölüm yok ve biz azâba da uğratılmayacağız ha?!" |
«İlk ölümümüz müstesna ve biz azap görücüler de olmayacağız değil mi?» |
23 / 447 |
Saffat Suresi
60.Ayet |
إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ -60 |
Şüphesiz bu (cennetteki nimetlere ulaşmak) büyük bir başarıdır. |
Bu işte hiç şübhesiz o büyük murad, büyük kurtuluş |
Şüphesiz ki bu büyük bir kurtuluştur. |
Gerçekten büyük başarı ve mutluluk budur! |
Şüphe yok ki, bu, elbette en büyük bir kurtuluştur. |
23 / 447 |
Saffat Suresi
61.Ayet |
لِمِثْلِ هَٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ -61 |
Çalışanlar böylesi için çalışsınlar! |
Böyle bir murad için çalışsın çalışan erler |
(Dünya´da) çalışanlar bunun gibi bir kurtuluş için çalışsınlar ! |
Çalışanlar bunun için çalışsınlar. |
İşte çalışanlar, bunun misli için çalışıversinler. |
23 / 447 |
Saffat Suresi
62.Ayet |
أَذَٰلِكَ خَيْرٌ نُزُلًا أَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّومِ -62 |
Ziyafet olarak bu mu daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? |
Nasıl bu mu hayırlı konmak için yoksa o zakkum ağacı mı? |
Nasıl, böyle bir nimete konmak mı daha hayırlıdır, yoksa Zakkum ağacı mı ? |
(Nasıl) Ağırlanmak için bu mu hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? |
Nasıl, bu mu bir ziyafet taamı olarak hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? |
23 / 447 |
Saffat Suresi
63.Ayet |
إِنَّا جَعَلْنَاهَا فِتْنَةً لِلظَّالِمِينَ -63 |
Şüphesiz biz onu zalimler için bir imtihan aracı kıldık. |
Ki biz onu zalimler için bir fitne kılmışızdır |
Şüphesiz ki biz o ağacı zâlimler için bir fitne (bir dert ve kaygı) kıldık. |
Biz onu zâlimler için bir fitne (sınav) yaptık. |
Şüphe yok ki, Biz onu (O ağacı) zalimler için bir mihnet kıldık. |
23 / 447 |
Saffat Suresi
64.Ayet |
إِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ فِي أَصْلِ الْجَحِيمِ -64 |
O, cehennemin dibinde biten bir ağaçtır. |
O bir ağaçtır ki Cehennemin kökünde çıkar |
O bir ağaçtır ki Cehennem´in tâ dibinden çıkar. |
O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır. |
Muhakkak o bir ağaçtır ki, cehennemin çukurunda (meydana) çıkar. |
23 / 447 |
Saffat Suresi
65.Ayet |
طَلْعُهَا كَأَنَّهُ رُءُوسُ الشَّيَاطِينِ -65 |
Onun meyveleri sanki şeytanların kafalarıdır. |
Tomurcukları Şeytanların başları gibidir |
Tomurcukları (veya meyveleri) şeytanların başlarına benzer. |
Tomurcukları, şeytânların başları gibidir. |
Onun meyvesi sanki şeytanların başlarıdır. |
23 / 447 |
Saffat Suresi
66.Ayet |
فَإِنَّهُمْ لَآكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِئُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ -66 |
Cehennemlikler ondan yiyecekler ve onunla karınlarını dolduracaklardır. |
Her halde onlar ondan yiyeceklerdir. Yiyecekler de ondan karınlarını dolduracaklardır |
Onlar (Cehennem´dekiler) mutlaka ondan yiyecekler de karınlarını onunla dolduracaklar. |
Onlar ondan yiyecekler ve karınlarını onunla dolduracaklardır. |
Artık şüphe yok ki onlar, ondan elbette yiyicilerdir ve ondan karınlarını dolduruculardır. |
23 / 447 |
Saffat Suresi
67.Ayet |
ثُمَّ إِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًا مِنْ حَمِيمٍ -67 |
Sonra onlar için bunun üstüne kaynar sudan karışık bir içecek vardır. |
Sonra üzerine onların hamîmden bir haşlamaları vardır |
Sonra da bunun üzerine onlar için iyice kaynar bir su ile karışık bir içecek var. |
Sonra onların, bunun üzerine kaynar su karıştırılmış bir içkileri vardır. |
Sonra muhakkak ki, onlar için onun üzerine elbette pek kaynamış bir su da vardır. |
23 / 447 |
Saffat Suresi
68.Ayet |
ثُمَّ إِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَإِلَى الْجَحِيمِ -68 |
Sonra onların dönüşleri mutlaka cehennemedir. |
Sonra da dönümleri şübhesiz ki Cehennemedir |
Sonra elbette dönecekleri yer yine Cehennem´dir. |
Sonra dönecekleri yer, elbette cehennemdir. |
Şüphe yok ki, nihâyet onların olup gidecekleri yer cehennemdir. |
23 / 447 |
Saffat Suresi
69.Ayet |
إِنَّهُمْ أَلْفَوْا آبَاءَهُمْ ضَالِّينَ -69 |
Çünkü onlar babalarını sapık kimseler olarak buldular. |
Çünkü onlar babalarını dalâlette buldular |
Çünkü onlar babalarını sapıklık içinde buldular. |
Çünkü onlar babalarını sapık kimseler buldular. |
(69-71) Muhakkak ki, onlar atalarını sapık kimseler buldular. İmdi onlar, atalarının izleri üzerine koşturuluyorlar. Andolsun ki, onlardan evvelkilerin ekserisi de sapıtmış idi. |
23 / 447 |
Saffat Suresi
70.Ayet |
فَهُمْ عَلَىٰ آثَارِهِمْ يُهْرَعُونَ -70 |
Kendileri de onların izinden koşa koşa gitmektedirler. |
Şimdi de onların izlerince koşturuyorlar |
Onların izleri üzerinde koşturup durdular. |
Kendileri de onların izlerinde koşturuyorlar. |
(69-71) Muhakkak ki, onlar atalarını sapık kimseler buldular. İmdi onlar, atalarının izleri üzerine koşturuluyorlar. Andolsun ki, onlardan evvelkilerin ekserisi de sapıtmış idi. |
23 / 447 |
Saffat Suresi
71.Ayet |
وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ أَكْثَرُ الْأَوَّلِينَ -71 |
Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı. |
Hakıkat onlardan evvel eskilerin ekserisi dalâlette idi |
Ve and olsun ki, onlardan önce gelip geçenlerin çoğu da sapıtmıştı. |
Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı. |
(69-71) Muhakkak ki, onlar atalarını sapık kimseler buldular. İmdi onlar, atalarının izleri üzerine koşturuluyorlar. Andolsun ki, onlardan evvelkilerin ekserisi de sapıtmış idi. |
23 / 447 |
Saffat Suresi
72.Ayet |
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا فِيهِمْ مُنْذِرِينَ -72 |
Andolsun, biz onlara da uyarıcılar göndermiştik. |
Celâlim hakkı için içlerinde inzar edici Peygamberler de gönderdik |
And olsun ki, biz onlara uyarıcı peygamberler göndermiştik. |
Biz onların içine de uyarıcılar göndermiştik. |
(72-74) Yemin olsun ki, onların içinde korkutucular göndermiş idik. Artık bak, o korkutulmuş olanların akibetleri nasıl oluverdi? Allah´ın ihlâsa erdirilmiş olan kulları müstesna. |
23 / 447 |
Saffat Suresi
73.Ayet |
فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنْذَرِينَ -73 |
Bak, uyarılanların sonu nasıl oldu! |
Sonra da bak o inzar edilenlerin akıbeti nasıl oldu? |
Artık sen, o uyarılanların sonunun ne olduğuna bir bak! |
Bak, o uyarılanların sonu nice oldu. |
(72-74) Yemin olsun ki, onların içinde korkutucular göndermiş idik. Artık bak, o korkutulmuş olanların akibetleri nasıl oluverdi? Allah´ın ihlâsa erdirilmiş olan kulları müstesna. |
23 / 447 |
Saffat Suresi
74.Ayet |
إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ -74 |
Ancak Allah’ın ihlâslı kulları başka. |
Ancak Allahın ıhlâs ile seçilen kulları başka |
Ancak iyi niyetli, samimi, gösterişten uzak, kendini hakka veren Allah kulları müstesna.. |
Ancak Allâh´ın halis kulları o azâbın dışında kaldılar. |
(72-74) Yemin olsun ki, onların içinde korkutucular göndermiş idik. Artık bak, o korkutulmuş olanların akibetleri nasıl oluverdi? Allah´ın ihlâsa erdirilmiş olan kulları müstesna. |
23 / 447 |
Saffat Suresi
75.Ayet |
وَلَقَدْ نَادَانَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ الْمُجِيبُونَ -75 |
Andolsun, Nûh bize dua edip seslenmişti. Biz ne güzel cevap vereniz! |
Celâlim hakkı için bize Nuh nidâ etmişti, biz de hakıkat ne güzel mücîbiz |
And olsun ki, Nûh bize seslenip hâlini arzetmişti; Onun seslenişindeki isteğini kabul edenler ne güzeldir! |
Andolsun Nûh bize yalvarmıştı da ne güzel kabul buyurmuştuk! |
Celâlim hakkı için Nûh Bize nidâ etmişti. Artık Biz ne güzel icabet edenler (olduk). |
23 / 447 |
Saffat Suresi
76.Ayet |
وَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ -76 |
Onu ve ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık. |
Hem onu ve ehlini o büyük sıkıntıdan kurtardık |
Biz, onu da, aile ve dostlarını da o büyük sıkıntı ve üzüntüden kurtardık. |
Onu ve âilesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık. |
Ve O´nu ve ehlini o pek büyük gamdan kurtardık. |
23 / 447 |