SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
A'raf Suresi
52.Ayet |
وَلَقَدْ جِئْنَاهُمْ بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلَىٰ عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ -52 |
Andolsun biz onlara, bilerek açıkladığımız bir kitabı, inanan bir toplum için bir yol gösterici ve rahmet olarak getirdik. |
Filhakıka biz onlara öyle bir kitâb gönderdik ki iyman edecek her hangi bir kavme bir düsturı hidayet ve rahmet olmak için tam bir ılm üzere onu fasıla fasıla ayırd ettik |
And olsun ki onlara öyle bir kitap getirdik ki, imân edecek bir millete doğru yolu göstermek ve rahmet olmak üzere onu kusursuz bir bilgi ile bir bir açıklayıp (yerli yerince indirdik). |
Gerçekten onlara, bilgiye göre açıkladığımız, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olan bir kitap getirdik. |
Muhakkak onlara bir kitap getirdik. İşte onu imân edecek bir kavim için bir hüda ve rahmet olmak için tam bir ilim üzere mufassalan irad ettik. |
8 / 156 |
A'raf Suresi
53.Ayet |
هَلْ يَنْظُرُونَ إِلَّا تَأْوِيلَهُ ۚ يَوْمَ يَأْتِي تَأْوِيلُهُ يَقُولُ الَّذِينَ نَسُوهُ مِنْ قَبْلُ قَدْ جَاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ فَهَلْ لَنَا مِنْ شُفَعَاءَ فَيَشْفَعُوا لَنَا أَوْ نُرَدُّ فَنَعْمَلَ غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ ۚ قَدْ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ -53 |
Onlar ise ancak, (“Görelim bakalım!” diyerek) Kur’an’ın bildirdiği sonucu (te’vilini) bekliyorlar. Onun bildirdiği sonuç gelip çattığı gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: “Gerçekten Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişler. Şimdi bizim için şefaatçılar var mı ki bize şefaat etseler veya (dünyaya) döndürülsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak?” Gerçekten onlar kendilerine yazık etmişlerdir. (İlâh diye) uydurdukları (putlar) da onları yüzüstü bırakarak uzaklaşıp kaybolmuşlardır. |
Onlar hele bakalım nereye varacak diye onun ancak te´vilini gözetiyorlar, onun te´vili geleceği gün önceden onu unutmuş olanlar şöyle diyecekler hakıkat rabbımızın Peygamberleri hakkı tebliğ etmişlermiş, bak şimdi bizim şefaatçilerden hiç biri var mı ki bize şefaat etsinler? Veya geri döndürülür müyüz ki yaptığımız işin gayrisini yapsak? Yok doğrusu nefislerine yazık ettiler ve o iftira ettikleri şeyler onlardan gaib olub gittiler |
O inatla inkâr edenler O´nun ancak haber verdiği elim sonucu beklerler. O´nun haber verdiği elîm sonuç geldiği gün daha önce onu unutanlar diyecekler ki: «Gerçekten Rabbınızın peygamberleri hak ile gelmişlerdi. Bize şefaat edecek şefaatçiler acaba (ortada) var mı ki şefaat etsinler ?! Veya geri döndürülür müyüz ki daha önce yaptıklarımızın başkasını yapalım». Onlar cidden zararda kalıp kendilerine yazık ettiler. İftira edip durdukları (putlar ve ilâhlaştırdıkları) şeyler yan çizip onlardan uzaklaşmışlardır. |
İlle onun te´vilini mi gözetiyorlar? Onun te´vili geldiği (haber verdiği şeyler ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: "Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmiş. Şimdi bizim şefâ´atçilerimiz var mı ki bize şefâ´at etsinler, yahut tekrar geri döndürül(üp dünyâya gönderil)memiz mümkün mü ki, (orada eski) yaptıklarımızdan başkasını yapalım?" Onlar, kendilerini ziyana soktular ve uydurdukları şeyler, kendilerinden saptı (kaybolup gitti). |
Onlar onun akibetinden başkasını beklerler mi? Onun akibeti geldiği gün ise onu evvelce unutmuş olanlar diyecektir ki: «Muhakkak Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişlerdir. İmdi bizim için şefaatçilerden kimse var mıdır ki, bize şefaat ediversinler ve yahut geri döndürülür müyüz ki, yapar olduğumuz şeylerin başkasını yapıverelim.» Şüphe yok ki, onlar nefislerini ziyana uğratmışlardır. Ve o iftira eder oldukları şey de onlardan çıkıp gitmiştir. |
8 / 156 |
A'raf Suresi
54.Ayet |
إِنَّ رَبَّكُمُ اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ ۗ أَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْأَمْرُ ۗ تَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ -54 |
Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan ve Arş’a kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi olarak yaratan Allah’tır. Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir. |
Filvakı´ rabbınız o Allahdır ki Gökleri ve Yeri altı gün içinde yarattı, sonra Ârş üzerine istiva buyurdu, geceyi gündüzü bürür, o onu kışkırtarak ta´kıb eyler, güneş ve ay ve bütün yıldızlar emrine müsahhar, bak halk onun, huküm onun, evet o rabbül´âlemin olan Allah ne ulu!.. |
Şüphesiz ki Rabbimiz, gökleri ve yeri altı gün (devir)de yaratan, sonra Arş üzerine saltanatını kurup (şaşmayan kanunlarıyla varlık âlemini belli düzende yaratan); birbirlerini aralıksız izleyip gelen gündüzü gece ile bürüyen Allah´tır. Güneş, Ay ve yıldızları buyruğuna başeğdirerek yaratmıştır. Dikkat edin, yaratma da O´na hastır, emir de O´na hastır. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yüce, ne uludur! |
Rabbiniz o Allah´tır ki; gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arşa istivâ etti (tahta kuruldu. O), geceyi, durmadan onu kovalayan gündüzün üzerine bürüyüp örter. Güneşi, ayı ve yıldızları buyruğuna boyun eğmiş vaziyette (yaratan O´dur). İyi bilin ki, yaratma ve emir O´nundur. Âlemlerin Rabbi Allâh, ne uludur! |
Muhakkak Rabbiniz o Allah´tır ki, gökleri ve yeri altı gün içinde yarattı. Sonra Arş üzerine istiva buyurdu. Geceyi gündüze örtüverir, onu çabuk çabuk arar, takip eder, güneşi de, ayı da, yıldızları da emrine musahhar olarak yaratmıştır. İyi bilmelidir ki, yaratmak da, emir de ona mahsustur. Alemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ pek muazzemdir. |
8 / 156 |
A'raf Suresi
55.Ayet |
ادْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً ۚ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ -55 |
Rabbinize alçak gönüllüce ve için için dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez. |
Rabbınıza yalvara yalvara ve için için dua edin ki her halde o haddi aşanları sevmez |
Rabbinize, için için yalvarıp duâ edin. Çünkü gerçekten O, aşırı gidenleri sevmez. |
Rabbinize yalvararak ve gizlice du´â edin, çünkü O, haddi aşanları sevmez. |
Rabbinize yalvara yalvara ve gizlice dua edin. Şüphe yok ki, o haddi tecavüz edenleri sevmez. |
8 / 156 |
A'raf Suresi
56.Ayet |
وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ بَعْدَ إِصْلَاحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًا ۚ إِنَّ رَحْمَتَ اللَّهِ قَرِيبٌ مِنَ الْمُحْسِنِينَ -56 |
Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Şüphesiz, Allah’ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır. |
Yer yüzünü ifsad etmeyin ıslahından sonra da hem havf hem şevk ile ona kulluk edin, her halde Allahın rahmeti yakındır muhsinlere |
Yeryüzünde —düzeni kurup yörüngesine oturttuktan sonra— bozgunculuk yapmayın. Allah´a hem için için korkarak, hem derin bir umut bağlayarak duâ edin. Şüphesiz ki, Allah´ın rahmeti iyilik üzere davrananlara pek yakındır. |
Yeryüzü düzeltildikten sonra onda bozgunculuk yapmayın, korkarak ve umarak O´na du´â edin. Muhakkak ki Allâh´ın rahmeti, iyilik edenlere yakındır. |
Ve yeryüzünde ıslahından sonra ifsatta bulunmayın ve O´na korkarak ve umarak dua edin. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ´nın rahmeti iyilik edenlere pek yakındır. |
8 / 156 |
A'raf Suresi
57.Ayet |
وَهُوَ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ ۖ حَتَّىٰ إِذَا أَقَلَّتْ سَحَابًا ثِقَالًا سُقْنَاهُ لِبَلَدٍ مَيِّتٍ فَأَنْزَلْنَا بِهِ الْمَاءَ فَأَخْرَجْنَا بِهِ مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ ۚ كَذَٰلِكَ نُخْرِجُ الْمَوْتَىٰ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ -57 |
O, rüzgârları rahmetinin önünde müjde olarak gönderendir. Nihayet rüzgârlar ağır bulutları yüklendiği vakit, onları ölü bir belde(yi diriltmek) için sevk ederiz de oraya suyu indiririz. Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız. İşte ölüleri de öyle çıkaracağız. Ola ki ibretle düşünürsünüz. |
Ve o, o Allahdır ki rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci yollar, nihayet bunlar o ağır ağır bulutlârı hafif bir şey gibi kaldırıb yüklendiklerinde bakarsın biz onları ölmüş bir memlekete sevketmişizdir derken ona su indirmişizdir de orada her türlüsünden semereler çıkarmışızdır, işte ölüleri böyle çıkaracağız, gerektir ki düşünür ıbret alırsınız |
Ve O Allah ki, (yağmur) rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderir. Nihayet rüzgârlar (yağmur yüklü) ağır bulutları taşır da biz onu ölü bir memlekete sevkedip onunla su indirir ve onunla her çeşit meyveleri, ürünleri çıkarırız. İşte bunun gibi, ölüleri de (diriltip) çıkaracağız. Olur ki, (bunu yeterince) düşünür de öğüt ve ibret alırsınız. |
O ki rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci gönderir. Nihâyet onlar, ağır ağır bulutları yüklenince, onu ölü bir ülkeye yollarız; onunla su indirir ve türlü türlü meyvalar çıkarırız. İşte ölüleri de böyle çıkaracağız. Herhalde bundan ibret alırsınız. |
Ve O, bir Hâlık-i Zîşan´dır ki, rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderir. Nihâyet rüzgârlar, ağır ağır bulutları yüklenince biz onu bir ölmüş ülkeye sevketmiş oluruz. Derken onunla su indirmiş, sonra da onunla her çeşit meyveleri meydana çıkarmış oluruz. İşte böylece ölüleri de çıkarırız. Gerektir ki, siz düşünüp ibret alasınız. |
8 / 156 |