SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Necm Suresi
1.Ayet |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَىٰ -1 |
(1-2) Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı. |
O necme kasem ederim indiği dem ki |
Battığı zaman yıldıza and olsun ki, |
Aşağı kayan yıldıza andolsun ki: |
Yıldıza; tulûa başladığı zaman kasem olsun ki, |
27 / 525 |
Necm Suresi
2.Ayet |
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ -2 |
(1-2) Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı. |
Şaşırmadı sahibiniz azıtmadı da |
Arkadaşınız (Muhammed) ne sapıttı, ne de azıttı. |
Arkadaşınız sapmadı, azmadı. |
(2-3) Sahibiniz şaşırmadı ve bâtıla inanmadı. Ve hevâdan söz söylemez. |
27 / 525 |
Necm Suresi
3.Ayet |
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوَىٰ -3 |
O, nefis arzusu ile konuşmaz. |
Ve hevadan söylemiyor |
O, kendi hevesine de uyarak söz söylemez. |
O hevâ´dan konuşmaz. |
(2-3) Sahibiniz şaşırmadı ve bâtıla inanmadı. Ve hevâdan söz söylemez. |
27 / 525 |
Necm Suresi
4.Ayet |
إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَىٰ -4 |
(Size okuduğu) Kur´an ancak kendisine bildirilen bir vahiydir. |
O sade bir vahiydir ancak vahyolunur |
O, ancak kendisine vahyolunan bir vahiydir. |
O(nun okuduğu Kur´ân) kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir. |
(4-5) O başka değil, ancak bir vahiydir, vahyolunuverir. Onu kuvvetleri pek şiddetli olan öğretmiştir. |
27 / 525 |
Necm Suresi
5.Ayet |
عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَىٰ -5 |
(5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu. |
Ta´lim etti ona kuvveleri şiddetli |
(5-6-7) Onu O´na, çok çetin güce sahip olan Melek (Cebrail) öğretti ki, o güzel bir görünümdedir ve en yüksek ufukta iken doğruldu. |
Onu, mühtiş kuvvetleri olan biri öğretti; |
(4-5) O başka değil, ancak bir vahiydir, vahyolunuverir. Onu kuvvetleri pek şiddetli olan öğretmiştir. |
27 / 525 |
Necm Suresi
6.Ayet |
ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوَىٰ -6 |
(5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu. |
Bir kuvvet sahibi, hemen duruklandı |
(5-6-7) Onu O´na, çok çetin güce sahip olan Melek (Cebrail) öğretti ki, o güzel bir görünümdedir ve en yüksek ufukta iken doğruldu. |
Üstün akıl sâhibi (melek). Doğruldu; |
(6-7) Bir kuvvet sahibi ki, hemen dosdoğru göründü. Ve o, en yüksek bir sema kıyısında idi. |
27 / 525 |
Necm Suresi
7.Ayet |
وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَىٰ -7 |
(5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu. |
Ve o en yüksek ufukta idi |
(5-6-7) Onu O´na, çok çetin güce sahip olan Melek (Cebrail) öğretti ki, o güzel bir görünümdedir ve en yüksek ufukta iken doğruldu. |
Kendisi yüksek ufukta iken. |
(6-7) Bir kuvvet sahibi ki, hemen dosdoğru göründü. Ve o, en yüksek bir sema kıyısında idi. |
27 / 525 |
Necm Suresi
8.Ayet |
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ -8 |
Sonra (ona) yaklaştı derken sarkıp daha da yakın oldu. |
Sonra yaklaştı da tedellî etti |
Sonra yaklaştı ve sarktıkça sarktı. |
Sonra yaklaştı, (yere doğru) sarktı. |
(8-9) Sonra yaklaştı da aşağıya iniverdi. Derken iki yay kadar veya daha yakın oluverdi. |
27 / 525 |
Necm Suresi
9.Ayet |
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ -9 |
(Peygambere olan mesafesi) iki yay aralığı kadar, yahut daha az oldu. |
«kabe kavseyni ev edna» oldu da |
O kadar ki (aralarında) iki yay boyu veya daha az bir mesafe kaldı. |
(Muhammed ile arasındaki mesafe) İki yay uzunluğu kadar, yahut daha az kaldı. |
(8-9) Sonra yaklaştı da aşağıya iniverdi. Derken iki yay kadar veya daha yakın oluverdi. |
27 / 525 |
Necm Suresi
10.Ayet |
فَأَوْحَىٰ إِلَىٰ عَبْدِهِ مَا أَوْحَىٰ -10 |
Böylece Allah kuluna vahyedeceğini vahyetti. |
Verdi kuluna verdiği vahyi |
Kuluna vahyettiğini etti. |
Kuluna, vahyettiğini vahyetti. |
Hemen (Allah Teâlâ´nın) kuluna vahyettiğini vahyetti. |
27 / 525 |
Necm Suresi
11.Ayet |
مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَىٰ -11 |
Kalp, (gözün) gördüğünü yalanlamadı. |
Gözün gördüğünü kalb tekzib etmedi |
Gözünün gördüğünü kalbi yalanlamadı. |
Gönül gördüğünde yanılmadı (yalan söylemedi, gerçeği gördü). |
(11-12) Gördüğü şeyi kalbi tekzîp etmedi. Onun gördüğüne karşı onunla şimdi mücadelede mi bulunacaksınız? |
27 / 525 |
Necm Suresi
12.Ayet |
أَفَتُمَارُونَهُ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ -12 |
(Şimdi siz) gördüğü şey hakkında onunla tartışıyor musunuz? |
Şimdi siz ona o görüşüne karşı mücadele mi ediyorsunuz? |
O´nu gördüğü, (görüp görmediği) hakkında kendisiyle hâlâ tartışmak mı istiyorsunuz ? |
Onun gördüğünden kuşku mu duyuyorsunuz? |
(11-12) Gördüğü şeyi kalbi tekzîp etmedi. Onun gördüğüne karşı onunla şimdi mücadelede mi bulunacaksınız? |
27 / 525 |
Necm Suresi
13.Ayet |
وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ -13 |
Andolsun ki, o, Cebrail’i bir başka inişte daha (aslî suretiyle) görmüştü. |
Kasem olsun ki o onu bir daha da inişinde gördü |
(13-14) And olsun ki, O´nun bir başka inişini Sidretü´i-müntehâ´nın yanında görmüştü. |
Andolsun, onu bir inişinde daha görmüştü; |
Andolsun ki, O´nu (Cibril´i) diğer bir inişinde de gördü. |
27 / 525 |
Necm Suresi
14.Ayet |
عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَىٰ -14 |
Sidretü’l-Müntehâ’nın yanında. |
Sidre-i münteha´nın yanında |
(13-14) And olsun ki, O´nun bir başka inişini Sidretü´i-müntehâ´nın yanında görmüştü. |
Sidretü´l-Müntehâ (uzak ağaç)ın yanında, |
(14-15) Sidretü´l Müntehâ´nın yanında. Onun yanında ise Cennetü´l Me´vâ bulunmaktadır. |
27 / 525 |
Necm Suresi
15.Ayet |
عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَىٰ -15 |
Me’vâ cenneti onun (Sidre’nin) yanındadır. |
Ki Cennetü´l-me´vâ onun yanında |
Me´vâ Cennet´i onun yanındadır. |
Ki onun yanında oturulacak bahçe vardır. |
(14-15) Sidretü´l Müntehâ´nın yanında. Onun yanında ise Cennetü´l Me´vâ bulunmaktadır. |
27 / 525 |
Necm Suresi
16.Ayet |
إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ -16 |
O zaman Sidre’yi kaplayan kaplamıştı. |
O dem ki o Sidreyi bürüyen bürüyordu |
Sidre´yi bürüyenler buruyordu o demde. |
Sidre´yi kaplayan kaplıyordu. |
(16-17) O vakit ki, Sidre´yi bürüyen bürüyordu. Göz ne çevrildi ve ne de tecavüz etti. |
27 / 525 |
Necm Suresi
17.Ayet |
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ -17 |
Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı. |
Göz, ne şaştı ne aştı |
Göz, ne kaydı, ne de şaştı. |
(Muhammed´in) Göz(ü) şaşmadı ve azmadı. |
(16-17) O vakit ki, Sidre´yi bürüyen bürüyordu. Göz ne çevrildi ve ne de tecavüz etti. |
27 / 525 |
Necm Suresi
18.Ayet |
لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَىٰ -18 |
Andolsun, o, Rabbinin en büyük alametlerinden bir kısmını gördü. |
Vallahi gördü rabbının âyâtından en büyüğünü gördü |
And olsun ki, O, Rabbının en büyük âyetlerini gördü. |
Andolsun, Rabbinin büyük âyetlerinden bazılarını gördü. |
Andolsun ki, Rabbinin en büyük âyetlerinden (bir kısmını) gördü. |
27 / 525 |
Necm Suresi
19.Ayet |
أَفَرَأَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزَّىٰ -19 |
(19-20) Lât ve Uzza’ya ve diğer üçüncüsü Menat’a ne dersiniz? |
Siz de gördünüz değil mi Lât-ü Uzza´yı? |
(19-20) (Siz ey putperestler !) Ne dersiniz Lât ve Uzzâ´ya, diğer üçüncüsü Menât´a ? |
Gördünüz mü o Lât ve ´Uzzâ´yı? |
(19-20) Siz Lât´ı ve Uzzâ´yı gördünüz mü? Diğer üçüncü olan Menât´ı da (gördünüz mü?) |
27 / 525 |
Necm Suresi
20.Ayet |
وَمَنَاةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَىٰ -20 |
(19-20) Lât ve Uzza’ya ve diğer üçüncüsü Menat’a ne dersiniz? |
Üçüncü olarak da menat-ı uhra´yı? |
(19-20) (Siz ey putperestler !) Ne dersiniz Lât ve Uzzâ´ya, diğer üçüncüsü Menât´a ? |
Ve üçüncü(leri olan) öteki (put) Menat´ı? |
(19-20) Siz Lât´ı ve Uzzâ´yı gördünüz mü? Diğer üçüncü olan Menât´ı da (gördünüz mü?) |
27 / 525 |
Necm Suresi
21.Ayet |
أَلَكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْأُنْثَىٰ -21 |
Erkek size de, dişi O’na mı? |
Size erkek ona dişi öyle mi? |
Erkek sizin, dişi Allah´ın öyle mi ? |
Demek erkek size, kadın Allah´a mı? |
(21-22) Sizin için erkek de O´nun için dişi mi? Bu, o halde âdilâne olmayan bir taksim. |
27 / 525 |
Necm Suresi
22.Ayet |
تِلْكَ إِذًا قِسْمَةٌ ضِيزَىٰ -22 |
Öyle ise bu çok insafsızca bir paylaştırmadır. |
Bu öyle ise çok hayflı bir taksim |
O takdirde bu haksızca bir taksim ! |
O halde bu insafsızca bir taksim! |
(21-22) Sizin için erkek de O´nun için dişi mi? Bu, o halde âdilâne olmayan bir taksim. |
27 / 525 |
Necm Suresi
23.Ayet |
إِنْ هِيَ إِلَّا أَسْمَاءٌ سَمَّيْتُمُوهَا أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمْ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍ ۚ إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْأَنْفُسُ ۖ وَلَقَدْ جَاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدَىٰ -23 |
Onlar ancak sizin ve atalarınızın (ilâh edindiğiniz şeylere) taktığınız isimlerdir. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar (putperestler) yalnız zanna ve nefislerin arzusuna tâbi oluyorlar. Andolsun ki, kendilerine, Rableri katından yol gösterici gelmiştir. |
Onlar hiçbir şey değil sırf sizin ve babalarınızın taktığınız kuru isimler, Allah onlara öyle bir saltanat indirmedi, yalnız zanna ve nefislerin sevdasına tabi oluyorlar, halbuki rablarından kendilerine doğru yolu gösteren, geldi. |
Bunlar, sizin ve babalarınızın taktıkları adlardan başkası değildir. Allah, bu hususta hiçbir belge ve delîl indirmemiştir. Onlar, ancak zanna ve nefslerinin heveslendiğine uyarlar. Oysa, and olsun ki, Rablarından onlara doğru yolu gösteren gelmiştir. |
Onlar, sizin ve babalarınızın, (tanrı) diye isimlendirdiğiniz (boş, kavramsız) isimlerden başka bir şey değildir. Allâh, onlara hiçbir güç (tanrı oldukları hakkında hiçbir delil) indirmemiştir. O(putlara tapa)nlar zanna ve nefislerin hevesine uyuyorlar. Oysa kendilerine, Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir. |
Onlar hiçbir şey değil, ancak birtakım isimlerdir ki, onları siz ve babalarınız takmışsınızdır. Allah Teâlâ ona dâir bir hüccet indirmemiştir. Zandan ve nefislerinin arzu ettiğinden başka bir şeye tâbi olmuyorlar. Halbuki, onlara Rablerinden bir hüda (bir rehber-i hidâyet) gelmiştir. |
27 / 525 |
Necm Suresi
24.Ayet |
أَمْ لِلْإِنْسَانِ مَا تَمَنَّىٰ -24 |
Yoksa insan (kayıtsız şartsız), her temenni ettiği şeye sahip mi olacaktır? |
Yoksa varmı insana her kurduğu hulya |
Yoksa insana her temenni ettiği mi var ? |
Yoksa insan, her arzu ettiğine sâhip mi olacaktır? |
Yoksa insan için her temenni ettiği şey var mıdır? |
27 / 525 |
Necm Suresi
25.Ayet |
فَلِلَّهِ الْآخِرَةُ وَالْأُولَىٰ -25 |
Oysa, Ahiret de dünya da Allah’ındır. |
Fakat Allahındır Âhıret ve ûlâ. |
Âhiret de, Dünya da Allah´ındır. |
Son da ilk de (âhiret de, dünyâ da) Allâh´ındır. |
Fakat Allah içindir ahiret de, dünya da. |
27 / 525 |
Necm Suresi
26.Ayet |
وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِي السَّمَاوَاتِ لَا تُغْنِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا إِلَّا مِنْ بَعْدِ أَنْ يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَرْضَىٰ -26 |
Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri; ancak Allah’ın izniyle, dilediği ve hoşnut olduğu kimselere yarar sağlar. |
Göklerde nice Melâike vardır da Allah dileyip razıy olduğuna izin vermezden evvel şefaatleri hiçbir şey´e yaramaz. |
Göklerde nice melekler vardır ki, şefaatleri hiçbir fayda vermez ; meğer ki Allah´ın dilediğine, razı olduğuna izin verdikten sonra şefaat etmiş olsunlar.. |
Göklerde nice melek var ki onların şefâ´ati hiçbir işe yaramaz. Meğer Allâh´ın dilediği ve râzı olduğu kimseye izin verdikten sonra olsun (ancak o zaman şefâ´atin faydası olur). |
Ve göklerde nice melekler vardır, onların şefaatleri hiçbir fâide vermez, meğer ki, Allah Teâlâ´nın dilediği ve razı olduğu kimse için müsaade verdiğinden sonra olsun. |
27 / 525 |