SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Sad Suresi
27.Ayet |
وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاءَ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا بَاطِلًا ۚ ذَٰلِكَ ظَنُّ الَّذِينَ كَفَرُوا ۚ فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ كَفَرُوا مِنَ النَّارِ -27 |
Biz göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık. Bu (yaratılanların boş yere yaratıldığı iddiası) inkâr edenlerin zannıdır. Cehennem ateşinden dolayı vay inkâr edenlerin hâline! |
Hem o Göğü ve Yeri aralarındakileri biz boşuna yaratmadık o, o küfredenlerin zannı, onun için küfredenlere ateşten bir veyl var |
Biz, göğü, yeri ve ikisi arasındaki şeyleri boşuna, anlamsız yaratmadık. Bu, sadece inkarcıların zan ve iddiasıdır. Ateşten vay o kâfirlere!. |
Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık (bunlar bir tesâdüf eseri değildir) bu, inkâr edenlerin zannıdır, (onlar kâinâtın boş bir tesadüf eseri olduğunu söylerler). Ateşten vay hallerine o nankörlerin! |
Ve göğü ve yeri ve bunların arasında olanları beyhûde yere yaratmadık. Bu, küfre düşenlerin zannıdır. Artık küfre düşmüş olanlara ateşten bir helâk vardır. |
23 / 454 |
Sad Suresi
28.Ayet |
أَمْ نَجْعَلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَالْمُفْسِدِينَ فِي الْأَرْضِ أَمْ نَجْعَلُ الْمُتَّقِينَ كَالْفُجَّارِ -28 |
Yoksa biz iman edip salih ameller işleyenleri, yeryüzünde fesat çıkaranlar gibi mi tutacağız? Yoksa Allah’a karşı gelmekten sakınanları yoldan çıkan arsızlar gibi mi tutacağız? |
Yoksa iyman edib de salih salih işler yapanlar biz o Yerdeki müfsidler gibi yapar mıyız? Yoksa o korunan müttekıleri arsız çapkınlar gibi yapar mıyız? |
Yoksa biz, imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanları, yeryüzünde fesad çıkaranlar gibi mi veya (Allah´tan) korkup (inkâr ve fitneden) sakınanları yozmuş sapıklar gibi mi tutacağız ? |
Yoksa biz, inanıp iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Yoksa korunanları yoldan çıkanlar gibi mi tutacağız? |
Ya imân edenleri ve sâlih sâlih amellerde bulunanları yeryüzünde fesada çalışıp duranlar gibi kılar mıyız? Ya muttakîleri günahkârlar gibi kılar mıyız? |
23 / 454 |
Sad Suresi
29.Ayet |
كِتَابٌ أَنْزَلْنَاهُ إِلَيْكَ مُبَارَكٌ لِيَدَّبَّرُوا آيَاتِهِ وَلِيَتَذَكَّرَ أُولُو الْأَلْبَابِ -29 |
Bu Kur’an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. |
Bir kitab ki indirdik, çok mübarek, âyetlerini düşünsünler ve ıbret alsın temiz özlüler |
Biz, sana feyiz ve bereketli bir Kitap indirdik; âyetlerini iyice düşünsünler ve akıl sahipleri de öğüt alsınlar. |
Sana (bu) mübarek Kitabı indirdik ki âyetlerini düşünsünler ve sâğduyu sâhipleri öğüt alsınlar. |
Bu bir kitaptır ki, O´nu sana indirdik, mübarektir. Âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri ibret alsınlar diye. |
23 / 454 |
Sad Suresi
30.Ayet |
وَوَهَبْنَا لِدَاوُودَ سُلَيْمَانَ ۚ نِعْمَ الْعَبْدُ ۖ إِنَّهُ أَوَّابٌ -30 |
Dâvûd’a Süleyman’ı bağışladık. O ne güzel kuldu! Şüphesiz o, Allah’a çok yönelen bir kimse idi. |
Bir de Davuda Süleymanı bahşettik, ne güzel kul, o cidden bir evvab |
Davud´a Süleyman´ı ihsan ettik. Ne güzel kuldur O! Şüphesiz O, devamlı Allah´a yönelip gönlünü O´na verendi. |
Biz Dâvûd´a Süleymân´ı armağan ettik, (Süleymân) ne güzel kuldu! Hep Allâh´a başvururdu. |
Ve Davûd için Süleyman´ı bağışladık. Ne güzel kul! Şüphe yok ki, O (Hakk´a) dönücü idi. |
23 / 454 |
Sad Suresi
31.Ayet |
إِذْ عُرِضَ عَلَيْهِ بِالْعَشِيِّ الصَّافِنَاتُ الْجِيَادُ -31 |
Hani ona akşamüstü bir ayağını tırnağı üstüne dikip üç ayağının üzerinde duran çalımlı ve soylu atlar sunulmuştu. |
Arzolundukda kendisine akşam üstü sâfinat halinde halıs atlar |
Hani akşama doğru ona, durdukları zaman sakin, koştukları zaman sür´atli iyi cins koşu atları gösterilmişti. |
Akşam üstü kendisine sâfin (görkemli) hızlı koşan (sâf kan Arap) atları gösterilmişti. |
O vakti ki, O´na süratle yürür durur hâlis atlar, öğleden sonra gösterilmişti. |
23 / 454 |
Sad Suresi
32.Ayet |
فَقَالَ إِنِّي أَحْبَبْتُ حُبَّ الْخَيْرِ عَنْ ذِكْرِ رَبِّي حَتَّىٰ تَوَارَتْ بِالْحِجَابِ -32 |
(32-33) Süleyman, “Gerçekten ben malı, Rabbimi anmamı sağladığından dolayı çok severim” dedi. Nihayet gözden kaybolup gittikleri zaman , “Onları bana geri getirin” dedi. (Atlar gelince de) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı. |
Ben dedi, o hayır sevgisini rabbımın zikrinden sevdim, nihayet hıcaba gizlendi |
O da, şüphesiz ben mal sevgisini Rabbımı anmama vesile olduğu için severim, demişti. Tâ ki toz perdesi ardında gözden kaybolmuşlardı.. |
"Ben, dedi, mal sevgisini, Rabbimi anmaktan (ötürü) tercih ettim." Nihâyet bu atlar perde ile gizlendi (koşup dağın arkasına düşmekle gözden kayboldu). |
Dedi ki: «Ben Rabbimin zikrinden dolayı hayrı severcesine (o atları) seviverdim.» Nihâyet (güneş veya atlar) hicap ile gizlenmiş oldu. |
23 / 454 |
Sad Suresi
33.Ayet |
رُدُّوهَا عَلَيَّ ۖ فَطَفِقَ مَسْحًا بِالسُّوقِ وَالْأَعْنَاقِ -33 |
(32-33) Süleyman, “Gerçekten ben malı, Rabbimi anmamı sağladığından dolayı çok severim” dedi. Nihayet gözden kaybolup gittikleri zaman , “Onları bana geri getirin” dedi. (Atlar gelince de) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı. |
Geri getirin onları bana, tuttu bacaklarını, boyunlarını silmeğe başladı |
Sonra onları bana çevirin, demiş ve onların bacaklarını, boyunlarını okşamaya başlamıştı. |
"Onları bana getirin" (dedi), bacaklarını ve boyunlarını okşamağa başladı. |
Dedi ki: «Onları bana iade ediniz.» Hemen bacaklarını ve boyunlarını silip okşadı. |
23 / 454 |
Sad Suresi
34.Ayet |
وَلَقَدْ فَتَنَّا سُلَيْمَانَ وَأَلْقَيْنَا عَلَىٰ كُرْسِيِّهِ جَسَدًا ثُمَّ أَنَابَ -34 |
Andolsun, biz Süleyman’ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bıraktık. Sonra tövbe edip bize yöneldi. |
Celâlim hakkı için Süleymana bir fitne de verdik ve tahtının üstüne bir cesed bıraktık sonra tevbe ile rücu´ etti |
And olsun ki biz Süleyman´ı bir imtihandan geçirdik; tahtının üstüne bir cesed atıverdik, o da Allah´a yönelip O´na gönül bağlılığını devam ettirdi. |
Andolsun Süleymân´ı denedik. Tahtının üstüne bir ceset bıraktık, sonra (bize) yöneldi. |
Andolsun ki, Süleyman´ı bir fitneye düşürdük ve tahtının üzerine bir ceset olarak bıraktık. Sonra tekrar (tahtına) dönüverdi. |
23 / 454 |
Sad Suresi
35.Ayet |
قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكًا لَا يَنْبَغِي لِأَحَدٍ مِنْ بَعْدِي ۖ إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ -35 |
Süleyman, “Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimseye lâyık olmayacak bir mülk (hükümranlık) bahşet! Şüphesiz sen çok bahşedicisin!” dedi. |
Ya rab! bana mağrifet buyur ve bana öyle bir mülk bağışla ki ardımdan kimseye yaraşmasın, şübhesiz sensin bütün dilekleri veren vehhab sen, dedi |
Ey Rabbim! dedi, beni bağışla ; bana benden sonra hiç kimseye yaraşmayan bir mülk (hükümdarlık) ihsan eyle. Şüphesiz ki sen, karşılıksız çokça verensin. |
"Rabbim," dedi, "beni affet, bana, benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülk (hükümdarlık) ver. Çünkü Sensin o çok lutfeden, Sen!" |
Dedi ki: «Yarabbi! Bana mağfiret buyur ve bana bir mülk bağışla ki, benden sonra hiçbir kimseye lâyık olmasın. Şüphe yok ki, Sen´sin çok bağışlayan, Sen.» |
23 / 454 |
Sad Suresi
36.Ayet |
فَسَخَّرْنَا لَهُ الرِّيحَ تَجْرِي بِأَمْرِهِ رُخَاءً حَيْثُ أَصَابَ -36 |
Biz de rüzgârı onun buyruğuna verdik. Rüzgâr, onun emriyle dilediği yere hafif hafif eserdi. |
Bunun üzerine ona rüzgârı müsahhar ettik, emriyle istediği yere yumuşacık cereyan ederdi |
Rüzgârı onun emrine verdik. Rüzgâr Onun emriyle tatlı tatlı istediği yana eserdi. |
Biz, rüzgârı ona boyun eğdirdik. Onun buyruğuyla, onun istediği yere tatlı tatlı eserdi. |
(36-37) Artık onun için rüzgarı musahhar kıldık, O´nun emriyle dilediği yere mülâyemetle akar giderdi. Şeytanları da, herbir bina yapıcı ve dalgıç olanı da (musahhar kıldık). |
23 / 454 |
Sad Suresi
37.Ayet |
وَالشَّيَاطِينَ كُلَّ بَنَّاءٍ وَغَوَّاصٍ -37 |
(37-38) Bina ustası olan ve dalgıçlık yapan her bir şeytanı, bukağılara bağlı olarak diğerlerini de, onun emrine verdik. |
Şeytanları da: bütün benna´ ve gavvas |
(37-38) Bina yapan, dalgıçlık eden her şeytanı, bukağılarla bağlı başkalarını ona başeğdirdik. |
Ve şeytânları; her binâ ustasını ve dalgıcı, |
(36-37) Artık onun için rüzgarı musahhar kıldık, O´nun emriyle dilediği yere mülâyemetle akar giderdi. Şeytanları da, herbir bina yapıcı ve dalgıç olanı da (musahhar kıldık). |
23 / 454 |
Sad Suresi
38.Ayet |
وَآخَرِينَ مُقَرَّنِينَ فِي الْأَصْفَادِ -38 |
(37-38) Bina ustası olan ve dalgıçlık yapan her bir şeytanı, bukağılara bağlı olarak diğerlerini de, onun emrine verdik. |
Ve daha diğerlerini bendlerde çatılı çatılı |
(37-38) Bina yapan, dalgıçlık eden her şeytanı, bukağılarla bağlı başkalarını ona başeğdirdik. |
Ve zincirlerle birbirine bağlanmış başka (şeytân)ları. |
Başkalarını da bukağılarda bağlı oldukları halde (musahhar kıldık). |
23 / 454 |
Sad Suresi
39.Ayet |
هَٰذَا عَطَاؤُنَا فَامْنُنْ أَوْ أَمْسِكْ بِغَيْرِ حِسَابٍ -39 |
“İşte bu bizim ihsanımızdır. Artık sen de (istediğine) hesapsızca ver yahut verme” dedik. |
Bu işte, dedik: bizim atâmız artık diler kerem et, diler imsâk, hisabı yok. |
(Ey Süleyman !) İşte bu bizim vergimizdir, sen de bol bol ver veya yanında tut, hesapsızdır. |
"Bu bizim ihsânımızdır. Artık dilediğine ver veya verme, hesapsızdır." (dedik). |
(Dedik ki:) «Bu Bizim ihsanımızdır. Artık dilediğine hesapsız ikram et ve tutuver.» |
23 / 454 |
Sad Suresi
40.Ayet |
وَإِنَّ لَهُ عِنْدَنَا لَزُلْفَىٰ وَحُسْنَ مَآبٍ -40 |
Şüphesiz katımızda onun için bir yakınlık ve dönüp geleceği güzel bir yer vardır. |
Ve şübhesiz ki ona huzur-ı ızzetimizde bir yakınlık ve bir akıbet güzelliği var |
Şüphesiz onun yanımızda yakınlığı ve güzel dönüşü, iyi geleceği vardır. |
Onun için, bizim yanımızda bir yakınlık ve güzel bir gelecek de vardır. |
Ve şüphe yok ki, onun için Bizim indimizde bir yakınlık ve bir de dönülecek yer güzelliği vardır. |
23 / 454 |
Sad Suresi
41.Ayet |
وَاذْكُرْ عَبْدَنَا أَيُّوبَ إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الشَّيْطَانُ بِنُصْبٍ وَعَذَابٍ -41 |
(Ey Muhammed!) Kulumuz Eyyûb’u da an. Hani o, Rabbine, “Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu” diye seslenmişti. |
Kulumuz Eyyubu da an, o vakıt ki rabbına şöyle nidâ etmişti: «bak, bana meşakkat ve elem ile bana Şeytan dokundu.» |
Kulumuz Eyyûb´u da an. Hani o, Rabbına şöyle seslenmişti: «Şeytan elbette bana sıkıntı, yorgunluk ve işkence dokundurdu.» |
Kulumuz Eyyûb´u da an: (O) Rabbine "Şeytân, bana bir yorgunluk ve azâb dokundurdu" diye seslenmişti. |
Kulumuz Eyyûb´u da yâd et. O vakit ki, Rabbine nidâ etti: «Şüphe yok ki, şeytan bana bir meşakkat ile ve bir elem ile dokundu (dedi).» |
23 / 454 |
Sad Suresi
42.Ayet |
ارْكُضْ بِرِجْلِكَ ۖ هَٰذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ -42 |
Biz de ona, “Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su” dedik. |
Depren ayağınla, işte serin bir yıkanacak ve içecek dedik |
Ona: Ayağını (yere) vur; işte yıkanacak ve içecek soğuk bir su! (dedik). |
"Ayağını (yere) vur, işte yıkanacak ve içilecek serin (bir su)" (dedik). |
Târaf-ı ilâhi´den de denildi ki, «Ayağın ile çarpıver, işte bu, soğuk, yıkanılacak ve içilecek bir su.» |
23 / 454 |