SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Duha Suresi
4.Ayet |
وَلَلْآخِرَةُ خَيْرٌ لَكَ مِنَ الْأُولَىٰ -4 |
Muhakkak ki âhiret senin için dünyadan daha hayırlıdır. |
ve her halde sonu senin için önünden daha hayırlı |
Ve elbette Âhiret senin için Dünya´dan daha hayırlıdır. |
Senin sonun, ilkinden iyi olacaktır. |
Ve elbette ki, senin için ilerisi evvelinden daha hayırlıdır. |
30 / 596 |
Duha Suresi
5.Ayet |
وَلَسَوْفَ يُعْطِيكَ رَبُّكَ فَتَرْضَىٰ -5 |
Şüphesiz, Rabbin sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın. |
ve ileride rabbın sana atâ edecek öyle atâ edecek ki rızaya ereceksin |
Elbette Rabbin sana öylesine verecek ki, (O´ndan da, verdiğinden de) razı olacaksın, (hoşnud olmaya devam edeceksin). |
Rabbin, sana verecek ve sen râzı olacaksın. |
Ve muhakkak ki, sana Rabbin ihsan buyuracak, sen de hoşnut olacaksın. |
30 / 596 |
Duha Suresi
6.Ayet |
أَلَمْ يَجِدْكَ يَتِيمًا فَآوَىٰ -6 |
Seni yetim bulup da barındırmadı mı? |
O seni bir yetîm iken barındırmadı mı? |
Seni öksüz bulup barındırmadı mı ? |
O, seni yetim bulup barındırmadı mı? |
Seni bir yetim bulup da barındırmadı mı? |
30 / 596 |
Duha Suresi
7.Ayet |
وَوَجَدَكَ ضَالًّا فَهَدَىٰ -7 |
Seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola iletmedi mi? |
ve seni yol bilmez iken yola koymadı mı? |
Seni yol bilmez iken (en doğru) yola iletmedi mi ? |
Seni şaşırmış bulup yola iletmedi mi? |
Ve seni bir şaşırmış halde buldu da doğru yolu göstermedi mi? |
30 / 596 |
Duha Suresi
8.Ayet |
وَوَجَدَكَ عَائِلًا فَأَغْنَىٰ -8 |
Seni ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi? |
ve seni bir yoksul iken zengin etmedi mi? |
eni fakir bulup zengin etmedi mi? |
Seni fakir bulup zengin etmedi mi? |
Ve seni bir yoksul buldu da zengin kılmadı mı? |
30 / 596 |
Duha Suresi
9.Ayet |
فَأَمَّا الْيَتِيمَ فَلَا تَقْهَرْ -9 |
Öyleyse sakın yetimi ezme! |
Öyle ise amma yetîme kahretme |
O halde, sakın öksüzü hor görüp ona kötü davranma ! |
Öyleyse sakın öksüzü ezme, |
Artık yetime sakın kötü bir muamelede bulunma. |
30 / 596 |
Duha Suresi
10.Ayet |
وَأَمَّا السَّائِلَ فَلَا تَنْهَرْ -10 |
Sakın isteyeni azarlama! |
ve amma sâili azarlama |
Ve bir şey isteyeni azarlama! |
Dilenciyi azarlama. |
(10-11) Ve bir şey dileneni de sakın kovma. Fakat Rabbin nîmetini de yâd et. |
30 / 596 |
Duha Suresi
11.Ayet |
وَأَمَّا بِنِعْمَةِ رَبِّكَ فَحَدِّثْ -11 |
Rabbinin nimetine gelince; işte onu anlat. |
Fakat rabbının ni´metini anlat da anlat. |
Ama Rabbin nîmetini elinden geldiğince anlat! |
Ve Rabbinin ni´metini anlat. |
(10-11) Ve bir şey dileneni de sakın kovma. Fakat Rabbin nîmetini de yâd et. |
30 / 596 |
İnşirah Suresi
1.Ayet |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ -1 |
(Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi? |
Şerh etmedik mi senin içün bağrını? |
Senin göğsünü açıp genişletmedik mi ? |
Biz senin (bunalan) göğsünü açmadık mı (ondaki bunalımları, sıkıntıları giderip, onu ilim, hikmet ve huzur ile genişletmedik mi)? |
Senin için göğsünü açıp genişletmedik mi? |
30 / 596 |
İnşirah Suresi
2.Ayet |
وَوَضَعْنَا عَنْكَ وِزْرَكَ -2 |
(2-3) Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı? |
Ve indirmedik mi senden o bârını? |
(2-3) Belini (büküp) çatırdatan yükünü senden indirmedik mi ? |
Ve atmadık mı senin üzerinden yükünü? |
(2-3) Ve senden yükünü indirmedik mi? Öyle ki, senin sırtına pek ağırlık vermişti. |
30 / 596 |
İnşirah Suresi
3.Ayet |
الَّذِي أَنْقَضَ ظَهْرَكَ -3 |
(2-3) Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı? |
Ki zâr etmişti bütün zahrını? |
(2-3) Belini (büküp) çatırdatan yükünü senden indirmedik mi ? |
Ki (o, ağırlığından) sırtını çatırdatmıştı! |
(2-3) Ve senden yükünü indirmedik mi? Öyle ki, senin sırtına pek ağırlık vermişti. |
30 / 596 |
İnşirah Suresi
4.Ayet |
وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَ -4 |
Senin şânını yükseltmedik mi? |
Ve yükseltmedik mi senin zikrini |
Namını yine senin için yükseltmedik mi ? |
Senin şânını yükseltmedik mi? |
(4-5) Ve senin için şanını yükselttik. Artık şüphe yok, çetinlikle beraber bir kolaylık vardır. |
30 / 596 |
İnşirah Suresi
5.Ayet |
فَإِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا -5 |
Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. |
Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık var |
Şüphesiz ki zorluk ve sıkıntıyla beraber kolaylık vardır. |
Muhakkak her güçlükle beraber bir kolaylık vardır. |
(4-5) Ve senin için şanını yükselttik. Artık şüphe yok, çetinlikle beraber bir kolaylık vardır. |
30 / 596 |
İnşirah Suresi
6.Ayet |
إِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا -6 |
Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır. |
Evet o zorlukla beraber bir kolaylık var |
Evet, şüphesiz zorluk ve sıkıntı ile beraber kolaylık vardır! |
Evet, her güçlükle beraber bir kolaylık vardır. |
Hakikaten her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. |
30 / 596 |
İnşirah Suresi
7.Ayet |
فَإِذَا فَرَغْتَ فَانْصَبْ -7 |
Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. |
O halde boşaldın mı yine kalk yorul |
O halde (bir iş ve ibâdetten) boşaldın mı (ikinci bir iş ve ibâdete) başlayıp yorul !. |
O halde (işlerinden) boşaldığın zaman (ibâdete) dur. |
(7-8) Artık boş kaldın mı hemen çalış. Ve ancak Rabbine teveccüh et. |
30 / 596 |
İnşirah Suresi
8.Ayet |
وَإِلَىٰ رَبِّكَ فَارْغَبْ -8 |
Ancak Rabbine yönel ve yalvar. |
Ve ancak rabbına rağbet et, hep ona doğrul |
Ve yalnız Rabbına rağbet et; hep O´na yönel. |
Rabb´ine niyaz et, yalvar. |
(7-8) Artık boş kaldın mı hemen çalış. Ve ancak Rabbine teveccüh et. |
30 / 596 |
Tin Suresi
1.Ayet |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالتِّينِ وَالزَّيْتُونِ -1 |
Tîn’e ve zeytûn’a andolsun. |
Kasem olsun o Tîne ve o Zeytune |
İncir ve zeytine, |
Tin´e ve Zeytûn´a andolsun. |
(1-2) Andolsun tin´e ve zeytûn´e. Ve Sina dağına. |
30 / 596 |
Tin Suresi
2.Ayet |
وَطُورِ سِينِينَ -2 |
Sinâ dağına andolsun, |
Ve o Tûr-i Sînîne |
Sina dağına, |
Sinâ Dağına andolsun. |
(1-2) Andolsun tin´e ve zeytûn´e. Ve Sina dağına. |
30 / 596 |
Tin Suresi
3.Ayet |
وَهَٰذَا الْبَلَدِ الْأَمِينِ -3 |
Bu güvenli şehre (Mekke’ye) andolsun ki, |
Ve Bu beled-i emîne |
Ve güven veren bu şehre (Mekke´ye) and olsun ki, |
Ve bu güvenli Şehre andolsun ki, |
Ve bu emin olan beldeye. |
30 / 596 |
Tin Suresi
4.Ayet |
لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ -4 |
Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık. |
Ki biz insanı en güzel bir biçimde yarattık |
Biz elbette insanı en güzel biçimde yarattık. |
Biz insanı en güzel biçimde yarattık. |
Muhakkak ki, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık. |
30 / 596 |
Tin Suresi
5.Ayet |
ثُمَّ رَدَدْنَاهُ أَسْفَلَ سَافِلِينَ -5 |
Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik. |
Sonra da çevirdik Esfel-i Sâfilîn´e kaktık |
Sonra da onu (kendi kıymetini bilmediği için) aşağıların aşağısına çevirdik. |
Sonra onu aşağıların aşağısına çevirdik. |
Sonra da onu aşağıların en aşağısına döndürdük. |
30 / 596 |