SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
İbrahim Suresi
34.Ayet |
وَآتَاكُمْ مِنْ كُلِّ مَا سَأَلْتُمُوهُ ۚ وَإِنْ تَعُدُّوا نِعْمَتَ اللَّهِ لَا تُحْصُوهَا ۗ إِنَّ الْإِنْسَانَ لَظَلُومٌ كَفَّارٌ -34 |
O, istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür. |
Hem size istediğiniz şeylerin hepsinden verdi öyle ki Allahın nı´metini saysanız onu bitiremezsiniz, her halde insan, çok zâlim, çok nankör |
İsteyebileceğiniz her şeyi veren de O´dur. Eğer Allah´ın nimetlerini saymaya kalkışacak olursanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok haksız ve çok nankördür. |
Ve kendisinden istediğiniz herşeyden size bir parça verdi. Eğer Allâh´ın ni´metini saymak isteseniz sayamazsınız! (Doğrusu) insan çok haksızlık edendir, çok nankördür! |
Ve size istedikleriniz şeylerin hepsinden vermiştir ve Eğer Allah´ın nîmetini sayacak olsanız sayıp bitiremezsiniz. Şüphe yok ki insan elbette çok zalîmdir, çok nankördür. |
13 / 259 |
İbrahim Suresi
35.Ayet |
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَٰذَا الْبَلَدَ آمِنًا وَاجْنُبْنِي وَبَنِيَّ أَنْ نَعْبُدَ الْأَصْنَامَ -35 |
Hani İbrahim demişti ki: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.” |
Bir de İbrahimin dediği vakti an: rabbım! Bu beldeyi emin kıl, beni ve oğullarımı putlara uzak bulundur |
Bir zaman İbrahim demişti ki: «Rabbim ! Bu şehri (Mekke´yi) güvenli eyle ; beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak bulundur.» |
Bir zaman İbrâhim, şöyle demişti: "Rabbim, bu şehri güvenli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!" |
Ve yâd et o zamanı ki, İbrahim demişti: «Yarabbi! Bu şehri emin kıl, ve beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak bulundur.» |
13 / 259 |
İbrahim Suresi
36.Ayet |
رَبِّ إِنَّهُنَّ أَضْلَلْنَ كَثِيرًا مِنَ النَّاسِ ۖ فَمَنْ تَبِعَنِي فَإِنَّهُ مِنِّي ۖ وَمَنْ عَصَانِي فَإِنَّكَ غَفُورٌ رَحِيمٌ -36 |
“Rabbim! Çünkü o putlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Artık kim bana uyarsa, o bendendir. Kim de bana karşı gelirse, şüphesiz sen çok bağışlayan, çok merhamet edensin.” |
Rabbım!. Çünkü onlar insanlardan bir çoğunu şaşırtırlar, bundan böyle izimce gelirse işte o bendendir, kim de bana ısyan ederse artık sen gafursun, rahîmsin |
«Rabbim! O putlar insanlardan bir çoğunu saptırdılar. Artık kim bana uyarsa, şüphesiz ki o bendendir ; kim de bana karşı gelirse, şüphe yok ki sen çok bağışlayan ve çok merhamet edensin.» |
"Rabbim, onlar insanlardan birçoğunu şaşırttılar. Artık bundan böyle kim bana uyarsa o bendendir, kim bana karşı gelirse (o da senin merhametine kalmıştır), şüphesiz sen bağışlayan, esirgeyensin." |
«Ey Rabbim! Muhakkak ki onlar nâstan birçoklarını idlâl ettiler. İmdi her kim bana tâbi olursa şüphe yok ki, o bendendir ve kim bana âsi olursa, artık muhakkak ki, Sen çok yarlığayıcısın, çok esirgeyicisin.» |
13 / 259 |
İbrahim Suresi
37.Ayet |
رَبَّنَا إِنِّي أَسْكَنْتُ مِنْ ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْعٍ عِنْدَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقِيمُوا الصَّلَاةَ فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِنَ النَّاسِ تَهْوِي إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُمْ مِنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ -37 |
“Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.” |
Yarabbenâ! Ben, zürriyyetimden ba´zısını senin beyti muharreminin yanında, ekin bitmez bir vâdide iskân ettim, yarabbenâ! namazı ikame etsinler diye, bundan böyle insanlardan bir takım gönülleri onlara doğru akıt, ve onları hasılâttan merzuk buyur, gerek ki şükrederler |
«Rabbimiz ! Doğrusu ben çccuklarımdan bir kısmını senin Hürmetli Evin´in yanına ziraatsız bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namaz kılsınlar diye (böyle bir yer seçtim). Artık sen insanlardan bir kısmının gönlünü hevesle onlara meylettir; onları bazı meyvelerle rızıklandır; umulur ki şükrederler.» |
"Rabbimiz, ben çocuklarımdan bazısını, senin Harâm Evinin yanında, ekinsiz bir vâdiye yerleştirdim. Rabbimiz, namazı kılsınlar diye (böyle yaptım). Artık sen de insanlardan birtakım gönüllüleri, onları sever yap ve onları çeşitli meyvalarla besle ki şükretsinler." |
«Rabbimiz! Ben zürriyetimden bazısını senin Beyt-i Muharrem´inin yanındaki ekinsiz bir vadide iskan ettim. Ey Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılsınlar diye. Artık insanlardan bir kısmını gönüllerini onlara meyleder kıl ve onları mahsulâttan merzûk et. Umulur ki, onlar şükrederler.» |
13 / 259 |
İbrahim Suresi
38.Ayet |
رَبَّنَا إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفِي وَمَا نُعْلِنُ ۗ وَمَا يَخْفَىٰ عَلَى اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ -38 |
“Rabbimiz! Şüphesiz sen, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.” |
Yarabbenâ! biz ne gizliyoruz ve ne ı´lân ediyoruz her halde sen bilirsin, ve ne Yerde, ne Gökte hiç bir şey Allaha karşı gizli kalmaz |
«Rabbimiz ! Şüphesiz ki Sen bizim gizlediklerimizi de, açıkladığımızı da bilirsin. Ne yerde, ne de gökte hiçbir şey Allah´a gizli kalmaz.» |
"Rabbimiz, sen bizim gizlediğimizi ve açığa vurduğumuzu hep bilirsin. Ne yerde, ne de gökte hiçbir şey Allah´a gizli kalmaz." |
«Ey Rabbimiz! Şüphe yok ki, Sen bizim gizlediğimizi de açığa vurduğumuzu da bilirsin. Ve Allah Teâlâ´ya ne yerde ve ne de gökte hiçbir şey gizli kalamaz.» |
13 / 259 |
İbrahim Suresi
39.Ayet |
الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي وَهَبَ لِي عَلَى الْكِبَرِ إِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ ۚ إِنَّ رَبِّي لَسَمِيعُ الدُّعَاءِ -39 |
“Hamd, iyice yaşlanmış iken bana İsmail’i ve İshak’ı veren Allah’a mahsustur. Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.” |
Hamd o Allaha ki bana ıhtiyarlık halimde İsmail ve İshakı ihsan buyurdu, şüphe yok ki rabbım her halde duayı işitiyor |
«Hamd o Allah´a ki, bana yaşlılığımda İsmail ile İshâk´ı bağışladı. Şüphesiz ki Rabbim duayı işitendir.» |
"İhtiyarlık çağımda bana İsmâ´il ve İshak´ı lutfeden Allah´a hamdolsun. Şüphesiz Rabbim du´âyı işiten(kabul buyuran)dır." |
«Hamdolsun o Allah´a ki, bana ihtiyarlık çağında İsmail´i ve İshak´ı ihsan buyurdu. Şüphe yok ki Rabbim, elbette duayı bihakkın işiticidir.» |
13 / 259 |
İbrahim Suresi
40.Ayet |
رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلَاةِ وَمِنْ ذُرِّيَّتِي ۚ رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاءِ -40 |
“Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.” |
Rabbım! Beni namaza müdavim kıl, zürriyyetimden de, yarabbenâ! hem duâmı kabul buyur |
«Rabbim ! Beni de, çocuklarımı da namaz kılanlardan eyle. Rabbimiz! Duamı kabul buyur.» |
"Rabbim, beni ve zürriyetimden bir kısmını namazı kılan yap; Rabbimiz, du´âmı kabul buyur!" |
«Yarabbi! Beni ve zürriyetimden olanı da namaza müdavim kıl. Ey Rabbimiz! Ve duamı kabul buyur.» |
13 / 259 |
İbrahim Suresi
41.Ayet |
رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ -41 |
“Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana babamı ve inananları bağışla.” |
Ya rabbanâ! mağrifet buyur bana ve anama babama ve bütün mü´minlere, hisab başa dikileceği gün |
«Rabbimiz ! Beni de, ana-babamı da, bütün mü´minleri de hesaba durulacağı gün bağışla.» |
"Rabbimiz, hesabın görüleceği gün, beni, anamı babamı ve mü´minleri bağışla!" |
«Ey Rabbimiz! Hesap zuhûra geleceği gün beni, anamı, babamı ve mü´minleri mağfiretine nâil kıl.» |
13 / 259 |
İbrahim Suresi
42.Ayet |
وَلَا تَحْسَبَنَّ اللَّهَ غَافِلًا عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ ۚ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الْأَبْصَارُ -42 |
Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor. |
Bunları an ve sakın Allahı zalimlerin yaptıklarından gafil sanma, onları o, ancak öyle bir güne te´hır eder ki o gün gözler belerir |
(Bu geçen olayları hatırla da) Allah´ı, o zâlimlerin yaptıklarından habersiz sanma ! Onları ancak gözlerin bir noktaya dikilip kalacağı güne kadar geciktiriyor. |
Zâlimlerin yaptığından Allâh´ı gâfil sanma, O, sadece onları, gözlerin dehşetten donup kalacağı bir güne ertelemektedir. |
Ve Allah Teâlâ´yı zalimlerin yapar oldukları şeylerden gâfil sanma. Onları, kendisinde gözlerin yerlerinde karar edemeyeceği bir gün için tehir eder. |
13 / 259 |