SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Abese Suresi
34.Ayet |
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ -34 |
(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır. |
O kaçacağı gün kişinin kardeşinden |
O gün kişi kardeşinden, |
İşte o gün kişi kaçar: kardeşinden, |
(34-36) İnsanın kardeşinden firar edeceği gün. Ve anasından ve babasından. Ve refîkasından ve oğullarından (firar edeceği bir gün). |
30 / 585 |
Abese Suresi
35.Ayet |
وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ -35 |
(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır. |
Ve anasından babasından |
(35-36) Anasından, babasından, eşinden ve oğullarından kaçar. |
Anasından, babasından, |
(34-36) İnsanın kardeşinden firar edeceği gün. Ve anasından ve babasından. Ve refîkasından ve oğullarından (firar edeceği bir gün). |
30 / 585 |
Abese Suresi
36.Ayet |
وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ -36 |
(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır. |
Ve refîkasından ve oğullarından |
(35-36) Anasından, babasından, eşinden ve oğullarından kaçar. |
Eşinden ve oğullarından. |
(34-36) İnsanın kardeşinden firar edeceği gün. Ve anasından ve babasından. Ve refîkasından ve oğullarından (firar edeceği bir gün). |
30 / 585 |
Abese Suresi
37.Ayet |
لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ -37 |
(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır. |
Onlardan her kişinin bir şe´ni vardır o gün başından aşar |
Onlardan her kişinin (o gün) kendine yetecek derdi ve meşguliyeti vardır. |
O gün, onlardan her kişinin, kendisine yeter derecede işi vardır. |
Onlardan her kişi için o günde bir iş vardır ki, ona yeter. |
30 / 585 |
Abese Suresi
38.Ayet |
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌ -38 |
O gün birtakım yüzler vardır ki pırıl pırıl parlarlar, |
Yüzler vardır o gün ışılar |
Yüzler var ki o gün ışıl ışıl ışıldar. |
Yüzler var ki o gün parıl parıl, |
(38-39) O günde birtakım yüzler parıldanır. Gülücüdür, sevinicidir. |
30 / 585 |
Abese Suresi
39.Ayet |
ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌ -39 |
Gülerler, sevinirler. |
Güler sevinir |
Güler ve müjde sevincini duyar. |
Güleç, sevinçli. |
(38-39) O günde birtakım yüzler parıldanır. Gülücüdür, sevinicidir. |
30 / 585 |
Abese Suresi
40.Ayet |
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ -40 |
O gün nice yüzler de vardır ki, toz toprak içindedirler. |
Yüzler de vardır o gün üzerinde tor toz |
(40-41) Yüzler de var ki o gün üzerleri tozludur; o tozu da bir karanlık sarar. |
Yüzler de var ki o gün tozlanmış. |
Ve o gün birtakım yüzler de vardır ki, onların üzerlerini bir toz toprak sarmıştır. |
30 / 585 |
Abese Suresi
41.Ayet |
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ -41 |
Onları bir siyahlık bürür. |
Sarar onu bir kara |
(40-41) Yüzler de var ki o gün üzerleri tozludur; o tozu da bir karanlık sarar. |
Onları karanlık bürümüş (öylesine üzgün, öylesine dertli). |
Onları bir karanlık kaplar. |
30 / 585 |
Abese Suresi
42.Ayet |
أُولَٰئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ -42 |
İşte onlar, kâfirlerdir, günaha dalanlardır. |
İşte onlar o kefere-i fecere |
İşte bunlar kâfirler ve tacirler (Allah´ı inkâr edenler, günah işleyip haklara tecâvüz edenler)dir. |
İşte onlar kâfirler, Hak´tan sapanlardır. |
İşte kâfirler, facirler olan, onlardır. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
1.Ayet |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ إِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ -1 |
Güneş, dürüldüğü zaman, |
O Güneş dürüldüğü vakıt |
Güneş kararıp dürüldüğünde, |
Güneş büzüldüğü zaman, |
Güneş, dürüldüğü zaman. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
2.Ayet |
وَإِذَا النُّجُومُ انْكَدَرَتْ -2 |
Yıldızlar, bulanıp söndüğü zaman, |
Ve yıldızlar bulandığı vakıt |
Yıldızlar parçalanıp döküldüğünde, |
Yıldızlar kararıp döküldüğü zaman, |
Ve yıldızlar döküldüğü zaman. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
3.Ayet |
وَإِذَا الْجِبَالُ سُيِّرَتْ -3 |
Dağlar, yürütüldüğü zaman, |
Ve dağlar yürütüldüğü vakıt |
Dağlar yerinden oynatılıp yürütüldüğünde, |
Dağlar yürütüldüğü zaman, |
Ve dağlar yürütüldüğü zaman. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
4.Ayet |
وَإِذَا الْعِشَارُ عُطِّلَتْ -4 |
Gebe develer salıverildiği zaman. |
Ve kıyılmaz mallar bırakıldığı vakıt |
Gebe olan develer (kendi haline) bırakıldığında, |
On aylık gebe develer başı boş bırakıldığı zaman, |
(4-6) Ve yüklü develer salıverildiği zaman. Vahşi hayvanlar toplanıldığı zaman. Ve denizler ateş ile dolduğu zaman. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
5.Ayet |
وَإِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْ -5 |
Yaban hayatı yaşayan (irili ufaklı) tüm canlılar toplandığı zaman, |
Ve vuhuş toplandığı vakıt |
Vahşi hayvanlar (korkudan) biraraya toplandığında, |
Vahşi hayvanlar bir araya toplandığı zaman, |
(4-6) Ve yüklü develer salıverildiği zaman. Vahşi hayvanlar toplanıldığı zaman. Ve denizler ateş ile dolduğu zaman. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
6.Ayet |
وَإِذَا الْبِحَارُ سُجِّرَتْ -6 |
Denizler kaynatıldığı zaman, |
Ve denizler ateşlendiği vakıt |
Denizler birbirine karışıp kaynaştığında (veya ateş haline geldiğinde), |
Denizler kaynatıldığı zaman, |
(4-6) Ve yüklü develer salıverildiği zaman. Vahşi hayvanlar toplanıldığı zaman. Ve denizler ateş ile dolduğu zaman. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
7.Ayet |
وَإِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْ -7 |
Ruhlar (bedenlerle) eşleştirildiği zaman. |
nüfus çiftlendiği vakıt |
Ruhlar bedenlerle; iyiler iyilerle, kötüler kötülerle birleştiğinde, |
Nefisler çiftleştirildiği zaman. |
Ve ruhlar çiftleştirildiği zaman. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
8.Ayet |
وَإِذَا الْمَوْءُودَةُ سُئِلَتْ -8 |
(8-9) Diri diri gömülen kız çocuğunun, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman, |
(8-9) Ve o diri gömülen hangi günahla öldürüldü? Sorulduğu vakıt |
(8-9) Diri diri gömülen veya gömülmeden öldürülüp öylece gömülen kız çocuğuna, hangi suçtan dolayı öldürüldüğü sorulduğunda, |
Ve sorulduğu zaman o diri diri toprağa gömülen kıza: |
Ve diri olarak gömülen kız çocuğuna sorulduğu zaman. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
9.Ayet |
بِأَيِّ ذَنْبٍ قُتِلَتْ -9 |
(8-9) Diri diri gömülen kız çocuğunun, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman, |
(8-9) Ve o diri gömülen hangi günahla öldürüldü? Sorulduğu vakıt |
(8-9) Diri diri gömülen veya gömülmeden öldürülüp öylece gömülen kız çocuğuna, hangi suçtan dolayı öldürüldüğü sorulduğunda, |
"Hangi günâh(ı) yüzünden öldürüldü?" diye. |
«Hangi günahından dolayı öldürüldü?» diye. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
10.Ayet |
وَإِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ -10 |
Amel defterleri açıldığı zaman, |
Ve defterler açıldığı vakıt |
(Amel) sahifeleri açıldığında, |
(Amel) defterler(i) açılıp yayıldığı zaman, |
Ve defterler açıldığı zaman. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
11.Ayet |
وَإِذَا السَّمَاءُ كُشِطَتْ -11 |
Gökyüzü (yerinden) sıyrılıp koparıldığı zaman, |
Ve sema´ sıyrıldığı vakıt |
Gök(teki cisimler) yörüngesinden kaydırılıp dürüldüğünde, |
Gök sıyrılıp açıldığı zaman, |
Ve gök giderildiği zaman. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
12.Ayet |
وَإِذَا الْجَحِيمُ سُعِّرَتْ -12 |
Cehennem alevlendirildiği zaman, |
Ve Cehennem kızıştırıldığı vakıt |
Cehennem iyice alev alev kızıştırdığında, |
Cehennem alevlendirildiği zaman, |
(12-13) Ve cehennem, şiddetle alevlendirildiği zaman. Ve cennet yaklaştırıldığı zaman. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
13.Ayet |
وَإِذَا الْجَنَّةُ أُزْلِفَتْ -13 |
Cennet yaklaştırıldığı zaman, |
Ve Cennet yaklaştırıldığı vakıt |
Cennet (mü´minlere) yaklaştırıldığında, |
Cennet yaklaştırıldığı zaman, |
(12-13) Ve cehennem, şiddetle alevlendirildiği zaman. Ve cennet yaklaştırıldığı zaman. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
14.Ayet |
عَلِمَتْ نَفْسٌ مَا أَحْضَرَتْ -14 |
Herkes önceden hazırlayıp getirdiği şeyleri bilecektir. |
Anlar bir nefis ne hazırlamıştır |
Herkes neler hazırladığını bilip anlayacak. |
Her can, ne yapıp getirdiğini bilir. |
Her şahıs, ne hazırlamış olduğunu bilmiş olur. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
15.Ayet |
فَلَا أُقْسِمُ بِالْخُنَّسِ -15 |
(15-16) Andolsun, bir görünüp bir sinenlere, akıp gidip kaybolanlara, |
Şimdi kasem ederim o sinenlere |
Yemin ederim o (gündüzleyin) sinip gizlenen (yıldız)lara, |
Yoo, yemin ederim o geri kalıp gizlenenlere; |
Artık andolsun geri dönen yıldızlara. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
16.Ayet |
الْجَوَارِ الْكُنَّسِ -16 |
(15-16) Andolsun, bir görünüp bir sinenlere, akıp gidip kaybolanlara, |
O akıp akıp yuvasına girenlere |
(Geceleyin) ortaya çıkıp gözükenlere, |
Akıp gidenlere, dönüp saklananlara, |
Akıp saklanıveren (seyyare)lere. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
17.Ayet |
وَاللَّيْلِ إِذَا عَسْعَسَ -17 |
Andolsun, yöneldiği zaman geceye, |
Ve yöneldiği dem o geceye |
Karanlığa gömülen geceye, |
Sırtını dönen geceye, |
Ve yöneldiği zaman geceye. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
18.Ayet |
وَالصُّبْحِ إِذَا تَنَفَّسَ -18 |
Andolsun, aydınlandığı zaman sabaha ki, |
Ve nefeslendiği dem o sabaha ki |
Teneffüs eden (ağarıp nefes nafes belirginleşen) sabaha ki, |
Soluk almağa başlayan sabaha, |
Ve açılmaya başladığı zaman gündüze. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
19.Ayet |
إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ -19 |
(19-21) O (Kur’an), şüphesiz değerli, güçlü ve Arş’ın sahibi katında itibarlı, orada (meleklerce) itaat edilen, güvenilir bir elçinin (Cebrail’in) getirdiği sözdür. |
muhakkak o (Kur´an), kerîm bir Resulün getirdiği kelâmdır |
(19-20) Muhakkak o (Kur´ân), yüce şerefli, Arş´ın sahibi yanında güçlü ve kudretli bir elçinin sözüdür. |
(Andolsun bunlara) Ki o, değerli bir elçinin (Cebrâil´in) sözüdür. |
Şüphe yok ki O, muhakkak bir kerîm elçinin (getirdiği) kelâmdır. |
30 / 585 |
Tekvir Suresi
20.Ayet |
ذِي قُوَّةٍ عِنْدَ ذِي الْعَرْشِ مَكِينٍ -20 |
(19-21) O (Kur’an), şüphesiz değerli, güçlü ve Arş’ın sahibi katında itibarlı, orada (meleklerce) itaat edilen, güvenilir bir elçinin (Cebrail’in) getirdiği sözdür. |
Bir Resul ki pek kuvvetli, metîn, Zül´arş´ın nezdinde mekîn |
(19-20) Muhakkak o (Kur´ân), yüce şerefli, Arş´ın sahibi yanında güçlü ve kudretli bir elçinin sözüdür. |
(O elçi,) Güçlüdür, Arşın sâhibi (Allâh) katında yücedir. |
Büyük bir kuvvet sahibidir, arş´ın sahibi nezdinde âlî bir makama nâildir. |
30 / 585 |