SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Nahl Suresi
119.Ayet |
ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ عَمِلُوا السُّوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا إِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَحِيمٌ -119 |
Sonra, şüphesiz ki Rabbin; cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra bunun ardından tövbe eden ve durumunu düzeltenlerden yanadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
Sonra şüphesizdir ki rabbın bir cehaletle kötülük işleyen, sonra arkasından tevbe edip düzelen kimseler hakkında şüphesiz ki rabbın bunun arkasından elbette gafurdur, rahîmdir |
Rabbin gerçekten, bilmeden kötülük işledikten sonra ardından tevbe edip kendini düzeltenlerden yanadır. Şüphesiz ki, Rabbin bundan sonra da çok bağışlayan, çok merhamet edendir. |
Sonra Rabbin şunlardan yanadır ki, cehâletle kötülük işlediler, sonra onun ardından tevbe ettiler, uslandılar. Bütün bunlardan sonra Rabbin, elbette bağışlayandır, esirgeyendir. |
Sonra şüphe yok ki, senin Rabbin, bir cehaletle kötülükte bulunanları, sonra onun arkasından tövbe edenleri, ve (hallerini) ıslah eyleyenleri (elbette) affedecektir. Muhakkak ki, senin Rabbin ondan sonra elbette yarlığayıcıdır, pek esirgeyicidir. |
14 / 280 |
Nahl Suresi
120.Ayet |
إِنَّ إِبْرَاهِيمَ كَانَ أُمَّةً قَانِتًا لِلَّهِ حَنِيفًا وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِكِينَ -120 |
Şüphesiz İbrahim, Allah’a itaat eden, hakka yönelen bir önder idi. Allah’a ortak koşanlardan değildi. |
Muhakkak ki İbrahim başlı başına bir ümmet idi, tek bir hanîf olarak Allaha itaat için kıyam etmişti ve hiç bir zaman müşriklerden olmadı |
Şüphesiz ki İbrahim, Allah´a itaat (havası) içinde boyun eğen ve O´na dosdoğru yönelen, kendi başına bir ümmet idi. O, müşriklerden (Allah´a ortak koşanlardan) değildi. |
İbrâhim Allâh´ı birleyerek O´na itâ´at eden bir ümmet (her iyiliği kendinde toplayan bir önder) idi, ortak koşanlardan değildi. |
Muhakkak ki, İbrahim (başlıca) bir ümmet idi, Allah´a muti idi, bâtıldan müteberri idi ve müşriklerden olmuş değildi. |
14 / 280 |
Nahl Suresi
121.Ayet |
شَاكِرًا لِأَنْعُمِهِ ۚ اجْتَبَاهُ وَهَدَاهُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ -121 |
O’nun nimetlerine şükreden bir önderdi. Allah, onu seçmiş ve doğru yola iletmişti. |
Onun ni´metlerine şâkir idi, o onu seçmiş ve doğru bir yola hidayet buyurmuştu |
İlâhî nimetlere şükrederdi. Allah onu seçip dosdoğru bir yola iletmişti. |
O´nun ni´metlerine şükredici idi. (Allâh) onu seçmiş ve doğru yola iletmişti. |
O´nun nîmetlerine şükredici idi. (Cenâbı Hak da) O´nu mümtaz kıldı. Ve O´nu dosdoğru bir yola hidâyet buyurdu. |
14 / 280 |
Nahl Suresi
122.Ayet |
وَآتَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً ۖ وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ -122 |
Ona dünyada iyilik verdik. Şüphesiz o, ahirette de salihlerdendir. |
Ve biz ona hem Dünyada bir hasene verdik, hem de şüphesiz ki o Âhırette elbette salihînden |
Ona hem Dünya´da iyilik-güzellik verdik; hem de Âhiret´te O sâlihlerdendir. |
Ona dünyâda iyilik vermiştik. O, âhirette de iyilerdendir. |
Ve Biz O´na dünyada bir güzellik verdik ve şüphe yok ki, o ahirette elbette sâlihlerdendir. |
14 / 280 |
Nahl Suresi
123.Ayet |
ثُمَّ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ أَنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا ۖ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ -123 |
Sonra da sana, “Hakka yönelen İbrahim’in dinine uy. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi” diye vahyettik. |
Sonra da sana vahyeyledik ki: hakperest (hanîf) olarak İbrahim milletine ittiba´ et, o hiç bir zaman müşriklerden olmadı |
Sonra da biz Hanîf olan, müşriklerden olmayan İbrahim´in dinine uy, diye sana vahyettik. |
Sonra sana: "Allâh´ı birleyerek İbrâhim´in yoluna uy; o, ortak koşanlardan değildi" diye vahyettik. |
Sonra sana vahyettik ki, İbrahim´in milletine nezih bir muvahhid olarak tâbi ol. Ve (O) asla müşriklerden olmadı. |
14 / 280 |
Nahl Suresi
124.Ayet |
إِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ عَلَى الَّذِينَ اخْتَلَفُوا فِيهِ ۚ وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ -124 |
Cumartesi gününe saygı, ancak onda görüş ayrılığına düşenlere farz kılındı. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düşmekte oldukları şeyler konusunda kıyamet günü aralarında hüküm verecektir. |
Sebt tutmak ancak onda ıhtilâf edenlere farz kılındı, her halde rabbın onların o ıhtilâf edegeldikleri şeyler hakkında Kıyamet günü beynlerinde hukmünü elbette verecek |
Cumartesi (tatil ve ibâdeti) ancak onda görüş ayrılığına düşüp çekişenlere farz kılınmıştır. Şüphesiz ki Rabbin, onların ayrılığa düşüp çekiştikleri şey hakkında Kıyamet günü aralarında hükmedecektir. |
Cumartesi (gününü ta´til ve ibâdet günü yapmak), onda ayrılığa düşen(yahûdi)lere (farz) kılındı. Rabbin, elbette ayrılığa düştükleri şey hakkında kıyâmet günü aralarında hükmünü verecektir. |
Cumartesi tatili, ancak onda ihtilâf edenlere (farz) kılınmıştı. Ve şüphe yok ki, senin Rabbin Kıyamet günü onların arasında ihtilâf ettikleri şey hakkında elbette hükmedecektir. |
14 / 280 |
Nahl Suresi
125.Ayet |
ادْعُ إِلَىٰ سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ ۖ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ ۖ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ -125 |
(Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir. |
Rabbın yoluna da´vet et: hikmet ile ve güzel güzel mevıza ile, onlara da en güzel olan suretle mücadele yap, çünkü rabbın odur en ziyade bilen yolunda sapanı, doğru gidenleri en iyi bilen de ancak odur |
Rabbin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır; onlarla en güzel (ölçü ve usûl ne ise ona göre) mücâdeleni sürdür. Şüphesiz ki Rabbin kendi yolundan sapanları daha iyi bilir ve O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir. |
Hikmetle ve güzel öğütle Rabbinin yoluna çağır ve onlarla en güzel biçimde mücâdele et. Kuşkusuz Rabbin, işte yolundan sapanları en iyi bilen O´dur ve O, yola gelenleri de en iyi bilendir. |
Rabbin yoluna hikmet ile, güzel mev´ize ile davet et ve onlar ile en güzel olan bir suretle mücadelede bulun. Muhakkak ki o senin Rabbin, yolundan sapanları ziyâdesiyle bilicidir ve O, doğru yola ermiş olanları da bihakkın bilendir. |
14 / 280 |
Nahl Suresi
126.Ayet |
وَإِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِهِ ۖ وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِرِينَ -126 |
Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır. |
Ve şayed ıkab ile mukabele edecek olursanız ancak size edilen ukubetin misliyle muâkabe ediniz ve şayed sabrederseniz kasem olsun ki sabredenler için elbette daha hayırlıdır |
Ceza verecek olursanız, size verilen cezanın misliyle cezalandırın. Ama eğer (bu hususta) sabrederseniz, and olsun ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır. |
Eğer azâb edecekseniz, size yapılan azâb kadar azâb edin. Ama sabrederseniz, andolsun ki o, sabredenler için daha iyidir. (Hz. peygamber, Uhud Savaşında, amcası Hamza´yı kâfirler tarafından burnu ve kulakları kesilmiş, ciğeri çıkartılmış bir durumda görünce; "Allah´a andolsun ki, eğer Allah bana zafer verirse, senin yerine, onlardan yetmiş kişiyi böyle yapacağım!" demişti. Fakat yemînine keffâret vererek bu sözünü uygulamamış, Mekke´nin Fethinde düşmanlarını affetmiştir.) |
Ve eğer bir kimseye ikabta bulunacak iseniz, kendisiyle ikaba uğramış olduğunuz şeyin misliyle ikabta bulunun ve eğer sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır. |
14 / 280 |
Nahl Suresi
127.Ayet |
وَاصْبِرْ وَمَا صَبْرُكَ إِلَّا بِاللَّهِ ۚ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُ فِي ضَيْقٍ مِمَّا يَمْكُرُونَ -127 |
Sabret! Senin sabrın ancak Allah’ın yardımı iledir. Onlardan yana üzülme. Tuzak kurmalarından dolayı da sıkıntıya düşme. |
Sabret, sabrın da ancak Allahın ınayetiledir, ve onlara karşı mahzun olma, yaptıkları mekirden telâş da etme |
Sabret, senin sabrın ancak Allah´ın yardımı iledir. Onların (inkârda inâd etmelerine) üzülme ; kurdukları hile ve tuzaktan dolayı telaşlanıp sıkıntıda kalma. |
Sabret, sabrın ancak Allâh(ın yardımı) iledir. Onlara üzülme, kurdukları tuzaklardan da sıkıntıya düşme. |
Ve sabret ve senin sabrın da ancak Allah´ın inâyetiyledir ve onlara karşı mahzun olma ve yapar oldukları hilekârane hareketten dolayı üzüntüye düşme. |
14 / 280 |
Nahl Suresi
128.Ayet |
إِنَّ اللَّهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ -128 |
Şüphesiz Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanlar ve iyilik yapanlarla beraberdir. |
zira muhakkak ki Allah iyi korunanlar ve hep güzellik yapanlarla beraberdir |
Şüphesiz ki Allah (Rabbinden) korkup (fenalıklardan ; zulüm ve tecâvüzden) sakınanlarla ve bir de iyiliği huy edinenlerle beraberdir. |
Çünkü Allâh, korunanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir. |
Şüphe yok ki, Allah Teâlâ ittikada bulunanlar ile ve daimi ihsanda bulunanlar ile (rahmet ve inâyeti itibariyle) beraberdir. |
14 / 280 |