SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Neml Suresi
64.Ayet |
أَمَّنْ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ وَمَنْ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ ۗ أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ ۚ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ -64 |
Yoksa, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? De ki, “Eğer doğru söyleyenler iseniz kesin delilinizi getirin.” |
Yoksa halkı ibtida yaratıp duran sonra onu iade edecek olan ve size Gökten ve Yerden rızık veren mi? Bir tanrı mı var Allahla beraber? De ki haydin getirin bürhanınızı sadıksanız |
Yoksa halkı yaratmaya başlayıp devam eden, sonra da onu (öldürdükten sonra) yeniden çevirip var kılan ; gökten ve yerden size rızık veren mi ? Allah ile beraber başka bir ilâh mı ?! De ki: Eğer doğrulardan iseniz haydi delil ve belgenizi getirin. |
Yahut yaratmağa kim başlıyor, sonra onu (kim) iâde ediyor (ölüp ortadan kalkan şeyleri yeniden yaratıyor)? Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Allâh ile beraber başka bir tanrı mı var? De ki: "Eğer doğru iseniz delilinizi getirin." |
Yoksa mahlukları ibtida yaratan, sonra onu iade eden ve sizi gökten ve yerden merzuk kılan mı? Allah ile beraber bir tanrı mı vardır? De ki: «Haydi delilinizi getiriniz, eğer doğru sözlü kimseler oldu iseniz.» |
19 / 382 |
Neml Suresi
65.Ayet |
قُلْ لَا يَعْلَمُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الْغَيْبَ إِلَّا اللَّهُ ۚ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ -65 |
De ki: “Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir. Onlar öldükten sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler.” |
De ki: Göklerde ve Yerde Allahdan başka kimse gaybi bilmez, onlar da ne zaman ba´solunacaklarını bilmezler |
De ki: Göklerde ve yerde gaybı Allah´tan başka kimse bilmez ve onlar da ne zaman diriltilip kaldırılacaklarının bilincinde değillerdir. Hayır, onların Âhiret hakkındaki bilgisi kıt ve yetersizdir. Hayır, Âhiret hakkında (devamlı) şüphe içindedirler. Hayır, onlar Âhiret´ten yana (o hususta) kördürler. |
De ki: "Göklerde ve yerde Allah´tan başka kimse gaybı bilmez. Ne zaman dirileceklerini de bilmezler." |
De ki: «Göklerde ve yerde olanlar gaybı bilemezler, lakin Allah bilir ve onlar ne zaman tekrar diriltileceklerini de bilmezler.» |
19 / 382 |
Neml Suresi
66.Ayet |
بَلِ ادَّارَكَ عِلْمُهُمْ فِي الْآخِرَةِ ۚ بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ مِنْهَا ۖ بَلْ هُمْ مِنْهَا عَمُونَ -66 |
Ahiret (gününün gerçekleşeceği) hakkında bilgi (peygamberler aracılığı ile) onlara peş peşe gelmiştir. Fakat onlar bu konuda şüphe içindedirler. Daha doğrusu onlar ahiretten yana kördürler. |
Fakat Âhıret hakkında ılimleri tevalî etmekte fakat onlar ondan bir şekk içindedirler, daha doğrusu onlar ondan kördürler |
De ki: Göklerde ve yerde gaybı Allah´tan başka kimse bilmez ve onlar da ne zaman diriltilip kaldırılacaklarının bilincinde değillerdir. Hayır, onların Âhiret hakkındaki bilgisi kıt ve yetersizdir. Hayır, Âhiret hakkında (devamlı) şüphe içindedirler. Hayır, onlar Âhiret´ten yana (o hususta) kördürler. |
Doğrusu onların âhiret hakkındaki bilgileri, ardarda gelip bir araya toplandı. Fakat onlar (hâlâ) ondan bir kuşku içindedirler. Daha doğrusu, onlar ondan yana kördürler. |
Onların bilgileri, ahiret hakkında, yetişip nihâyet buldu! Fakat onlar ondan şekk içindedirler. Hayır, onlar, ondan kördürler. |
19 / 382 |
Neml Suresi
67.Ayet |
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَإِذَا كُنَّا تُرَابًا وَآبَاؤُنَا أَئِنَّا لَمُخْرَجُونَ -67 |
İnkâr edenler dediler ki: “Biz ve babalarımız toprak olmuş iken mi, gerçekten bizler mi (diriltilip) çıkarılacağız?” |
Ve o küfredenler şöyle dediler: bir toprak olduğumuz vakıt mı biz ve atalarımız? Hakıkaten bizler mutlak çıkarılacak mıyız? |
O küfredenler dediler ki: «Biz ve babalarımız toprak olduğumuz vakit mi, cidden bizler (kabirlerimizden diriltilip) çıkarılacak mıyız?!» |
İnkâr edenler dediler ki: "Biz de babalarımız da toprak olduktan sonra mı, biz mi (diriltilip) çıkarılacağız?" |
Ve kâfir olanlar dedi ki: «Biz ve atalarımız toprak olduğumuz vakit mi, muhakkak bizler elbette (kabirlerimizden) çıkarılmış olacak mıyız?» |
19 / 382 |
Neml Suresi
68.Ayet |
لَقَدْ وُعِدْنَا هَٰذَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا مِنْ قَبْلُ إِنْ هَٰذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ -68 |
“Andolsun, bizler de bizden önce babalarımız da bununla tehdit edilmiştik. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.” |
Yemin ederiz ki bu bize de va´dolundu bundan evvel atalarımıza da, bu, eskilerin esatîrinden başka bir şey değil |
«And olsun ki, bu bize ve daha önce babalarımıza da söylenegelen bir tehdittir; bu ancak eskilerin (uydurdukları) masallardır.» |
"Bu tehdid, bize de; önceden atalarımıza da yapıldı. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir." |
Andolsun ki, bu bize ve evvelce atalarımıza da vaad olunmuştur. Bu evvelkilerin efsanelerinden başka değildir. |
19 / 382 |
Neml Suresi
69.Ayet |
قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ -69 |
De ki: “Yeryüzünde dolaşın da suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.” |
De ki; hele, Arzda bir gezinin de bakın mücrimlerin akıbeti nasıl olmuş? |
De ki: Yeryüzünde bir gezin de o suçlu günahkârların sonunun ne olduğunu bir görün. |
De ki: "Yeryüzünde yürüyün de suçluların sonunun nasıl olduğunu görün." |
De ki: «Yeryüzünde yürüyünüz de bakınız ki, günahkârların akibeti nasıl olmuştur.» |
19 / 382 |
Neml Suresi
70.Ayet |
وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُنْ فِي ضَيْقٍ مِمَّا يَمْكُرُونَ -70 |
Onlardan yana üzülme. Kurdukları tuzaklardan ötürü de sıkıntıya düşme. |
Ve onlara karşı mahzun olma, yaptıkları mekirlerden bir darlığa da düşme |
Ve artık (ey Peygamber! Bu inkâr ve inatlarından dolayı) onlara karşı (onlardan yana) üzüntü çekme ve plânladıkları hile ve düzenden de sıkıntıya kapılma. |
(Ey Muhammed) onlar(ın sözlerin)e üzülme, tuzak kurmalarından da sıkılma. |
Ve onlara karşı mahzun olma ve onların hilelerinden dolayı bir darlığa düşme. |
19 / 382 |
Neml Suresi
71.Ayet |
وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ -71 |
Onlar, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar. |
Bir de ne zaman bu va´d gerçek iseniz? diyorlar |
Derler ki, doğrulardan iseniz bu va´diniz (tehdidiniz) ne zaman ? |
"Doğru iseniz bu tehdid (ettiğiniz azâb) ne zaman (gelecek)?" diyorlar. |
Ve derler ki: «Bu vaad ne zamandır? Eğer siz doğru sözlü kimseler oldunuz iseniz (haber veriniz bakalım).» |
19 / 382 |
Neml Suresi
72.Ayet |
قُلْ عَسَىٰ أَنْ يَكُونَ رَدِفَ لَكُمْ بَعْضُ الَّذِي تَسْتَعْجِلُونَ -72 |
De ki: “Belki de acele gelmesini istediğiniz şeyin bir kısmı size çok yaklaşmıştır.” |
De ki: «belki o ivdiğinizin bir kısmı ensenize binmiş bulunuyor» |
De ki: O acele istediğiniz şeyin (azâbın) bir kısmı belki size yaklaşıp ensenize yapışmak üzeredir. |
De ki: "Belki de acele ettiğiniz(azâb)ın bir kısmı ardınıza takılmıştır, bile." |
De ki: «O acele istediğiniz şeyin bir kısmı belki de sizin ardınıza takılmış bulunmaktadır.» |
19 / 382 |
Neml Suresi
73.Ayet |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَشْكُرُونَ -73 |
Şüphesiz senin Rabbin insanlara karşı lütuf sahibidir. Ancak onların çoğu şükretmezler. |
Ve her halde rabbın insanlara karşı mutlak bir fazıl sahıbidir ve lâkin onların ekserisi şükretmezler |
Ve şüphesiz ki Rabbın, insanlara karşı lütuf, iyilik ve ihsan sahibidir ; ne var ki onların çoğu şükretmezler. |
Şüphesiz Rabbin, insanlara karşı lutuf sâhibidir, fakat çokları şükretmezler. |
Ve şüphe yok ki, senin Rabbin nâsa karşı elbette kerem sahibidir. Fakat onların ekserisi şükretmezler. |
19 / 382 |
Neml Suresi
74.Ayet |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ -74 |
Şüphesiz senin Rabbin, onların kalplerinin gizlediği şeyleri de, açığa çıkardıklarını da mutlaka bilir. |
Halbuki sîneleri ne gizliyor ve ne i´lân ediyorlar rabbın her halde hepsini biliyor |
Hem gerçekten Rabbın, onların göğüslerinde neleri gizlediklerini ve neleri açığa vurduklarını elbette bilir. |
Ve Rabbin elbette onların göğüslerinin gizlediğini de, açığa vurduklarını da bilir. |
Ve şüphe yok ki, senin Rabbin onların sinelerinin neyi sakladığını ve neyi ilan ettiklerini elbette bilir. |
19 / 382 |
Neml Suresi
75.Ayet |
وَمَا مِنْ غَائِبَةٍ فِي السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ إِلَّا فِي كِتَابٍ مُبِينٍ -75 |
Gökte ve yerde gâib (gizli) hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitap’ta (Levh-i Mahfuz’da) olmasın. |
Ve Yerde, Gökte hiç bir gâib yoktur ki açık bir kitabda olmasın |
Gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki o açık ve açıklayıcı kitapta (yazılı) olmasın. |
Gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitapta olmasın. |
Ve gökte ve yerde bir gaib (bir gizlenmiş şey) yoktur ki, illâ apaçık bir kitapta (yazılmış)dır. |
19 / 382 |
Neml Suresi
76.Ayet |
إِنَّ هَٰذَا الْقُرْآنَ يَقُصُّ عَلَىٰ بَنِي إِسْرَائِيلَ أَكْثَرَ الَّذِي هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ -76 |
Şüphesiz bu Kur’an, İsrailoğullarına üzerinde ayrılığa düştükleri şeylerin çoğunu açıklıyor. |
Haberiniz olsun ki bu Kur´an Benî İsraîle ihtilâf edip durdukları şeylerin ekserisini anlatır |
Şüpheniz olmasın ki, bu Kur´ân, İsrail oğulları´na, hakkında ihtilâf ettikleri şeylerin pek çoğunu (yer yer, bölüm bölüm) anlatır. |
Bu Kur´an, İsrâil oğullarına, kendilerinin ayrılığa düştükleri şeylerin birçoğunu anlatmaktadır. |
Muhakkak ki bu Kur´an, İsrailoğullarına karşı kendisinde ihtilâf eder oldukları şeylerin ekserisini anlatır. |
19 / 382 |