SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Müddessir Suresi
18.Ayet |
إِنَّهُ فَكَّرَ وَقَدَّرَ -18 |
Çünkü o, düşündü taşındı, ölçtü biçti. |
Çünkü o bir düşündü, ölçtü biçti |
Çünkü gerçekten o, iyice düşündü, ölçüp biçti. |
Zirâ o düşündü, ölçtü, biçti. |
(18-19) Şüphe yok ki o, düşündü ve ölçtü biçti. Artık kahrolası, nasıl ölçtü biçti. |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
19.Ayet |
فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ -19 |
Kahrolası nasıl da ölçtü biçti! |
Kahrolası nasıl biçti |
(19-20) Geberesi nasıl ölçüp biçti I Sonra yine kahrolası nasıl ölçüp biçti! |
Kahrolası nasıl da ölçtü, biçti. |
(18-19) Şüphe yok ki o, düşündü ve ölçtü biçti. Artık kahrolası, nasıl ölçtü biçti. |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
20.Ayet |
ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ -20 |
Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti! |
Sonra kahr olası nasıl biçti |
(19-20) Geberesi nasıl ölçüp biçti I Sonra yine kahrolası nasıl ölçüp biçti! |
Yine kahrolası nasıl ölçtü, biçti. |
(20-21) Sonra kahrolası, nasıl ölçtü biçti. Sonra bakıverdi. |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
21.Ayet |
ثُمَّ نَظَرَ -21 |
Sonra (Kur’an hakkında) derin derin düşündü. |
Sonra baktı |
Sonra baktı.. |
Sonra baktı, |
(20-21) Sonra kahrolası, nasıl ölçtü biçti. Sonra bakıverdi. |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
22.Ayet |
ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ -22 |
Sonra yüzünü ekşitti, kaşlarını çattı. |
Sonra kaşını çattı ve ekşiyerek surat astı |
Sonra kaşını çatıp yüzünü ekşitti. |
Sonra surat astı, kaşlarını çattı, |
(22-23) Sonra kaşını çattı, suratını astı. Sonra gerisine döndü ve böbürlendi. |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
23.Ayet |
ثُمَّ أَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَ -23 |
(23-24) Sonra arkasını döndü ve büyüklük taslayıp şöyle dedi: “Bu, ancak nakledilegelen bir sihirdir.” |
Sonra ardına döndü ve büyüklük tasladı da |
Sonra da arkasını dönüp büyüklük taslıyarak gitti. |
Sonra arkasını döndü, böbürlendi: |
(22-23) Sonra kaşını çattı, suratını astı. Sonra gerisine döndü ve böbürlendi. |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
24.Ayet |
فَقَالَ إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ -24 |
(23-24) Sonra arkasını döndü ve büyüklük taslayıp şöyle dedi: “Bu, ancak nakledilegelen bir sihirdir.” |
Bu, dedi «başka değil, bir sihri müser |
Ve «Bu ancak anlatılagelen bir sihirden başkası değildir. |
"Bu dedi, rivâyet edilip öğretilen bir büyüden başka bir şey değildir." |
(24-25) Artık dedi ki: «Bu, naklolunagelen, bir sihirden başka değildir. Bu başka değil, ancak insan lâkırdısıdır.» |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
25.Ayet |
إِنْ هَٰذَا إِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِ -25 |
“Bu, ancak insan sözüdür.” |
Başka değil kavl-i beşer» |
Bu ancak bir insan sözüdür» dedi. |
"Bu, sadece, bir insan sözüdür." |
(24-25) Artık dedi ki: «Bu, naklolunagelen, bir sihirden başka değildir. Bu başka değil, ancak insan lâkırdısıdır.» |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
26.Ayet |
سَأُصْلِيهِ سَقَرَ -26 |
Ben onu “Sekar”a (cehenneme) sokacağım. |
Yaslıyacağım onu Sekare |
Onu Sakar´a (Cehennem´in alt tabakasına) itip atacağım. |
Onu Sekar´a sokacağım. |
(26-27) Onu cehenneme yaslayacağım. Sana ne bildirdi; cehennem nedir? |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
27.Ayet |
وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ -27 |
Sekar’ın ne olduğunu sen ne bileceksin? |
Bilir misin hem ne sekar |
Sakar nedir bilir misin ? |
Sekar´ın ne olduğunu sen nereden bileceksin? |
(26-27) Onu cehenneme yaslayacağım. Sana ne bildirdi; cehennem nedir? |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
28.Ayet |
لَا تُبْقِي وَلَا تَذَرُ -28 |
Geride bir şey koymaz, bırakmaz. |
Ne bakıyye kor ne bırakır |
Ne geriye kor, ne de bırakır ? |
(Geride bir şey) Komaz, bırakmaz (her şeyi yakıp yok eder). |
Ne bırakır ve ne de terkeder, |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
29.Ayet |
لَوَّاحَةٌ لِلْبَشَرِ -29 |
Derileri kavurur. |
Beşere susamış bir susuz |
Deriyi iyice değiştirir. |
Durmadan deriler kavurur. |
İnsan için çok yakıcıdır. |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
30.Ayet |
عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ -30 |
Üzerinde on dokuz (görevli melek) vardır. |
Üzerinde on dokuz |
Üzerinde 19 (bekçi) vardır. |
Üzerinde ondokuz (muhafız) vardır. |
Onun üzerinde ondokuz (bekçi) vardır. |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
31.Ayet |
وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً ۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا ۙ وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ ۙ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ ۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ ۚ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ -31 |
Biz, cehennemin görevlilerini ancak meleklerden kıldık. Onların sayısını inkâr edenler için bir imtihan vesilesi yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin olarak bilsinler, iman edenlerin imanı artsın, kendilerine kitap verilenler ve mü’minler şüpheye düşmesin, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ile kâfirler, “Allah, örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi” desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak bir uyarıdır. |
Hem biz o ateşin muhafızlarını hep Melâike yaptık, sayılarını da ancak küfr edenler için bir fitne kıldık ki kitab verilmiş olanlar yakîn edinsin ve iyman edenlere iyman artırsın, kitab verilenler ve mü´minler şübhelenmesin, kalblerinde bir maraz bulunanlarla kâfirler de desin: Allah bununla meselâ ne murad etmiş? İşte böyle Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini de yola getirir ve rabbının ordularını ancak kendisi bilir ve o ancak bir öğüttür düşünmek için beşer |
Cehennem´de görev yapanları ancak meleklerden kıldık. Biz, onların sayısını kâfirler için bir fitne yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin bilgi edinsinler; imân edenlere de, imânlarını artırsın ve kendilerine kitap verilenler ile mü´minler şüpheye düşmesin ; kalblerinde (inkâr ve inâd) hastalığı bulunanlar ile kâfirler de, «Allah bununla misâl olarak neyi murad etmiştir?» desinler. İşte Allah böylece dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola eriştirir. Rabbin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlara ancak bir öğüttür. |
Biz cehennemin muhafızlarını hep melekler yaptık. Onların sayısını da inkâr edenler için bir sınav yaptık ki, kendilerine Kitap verilmiş olanlar iyice inansın, inananların da imanı artsın. Kitap verilmiş olanlar ve inananlar kuşkulanmasınlar. Kalblerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler de: "Allâh bu misâlle ne demek istedi?" desinler. Böylece Allâh, dilediğini şaşırtır, dilediğini doğru yola iletir. Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlara bir uyarıdır. |
Ve Biz cehennemin muhafızlarını meleklerden başka kılmadık ve onların adetlerini kâfir olanlar için ancak bir fitne kılmış olduk. Tâ ki kendilerine kitap verilmiş olanlar, yakîn getirsinler. Ve imân etmiş olanlara da imân arttırsın ve kitap verilmiş olanlar ile mü´min bulunanlar, şüpheye düşmesinler. Ve kalblerinde bir maraz bulunanlar ile kâfirler de desin ki: «Allah bununla bir mesel olarak ne murad etmiş?» İşte Allah, dilediği kimseyi böyle dalâlete düşürür ve dilediği kimseye de hidâyet nâsib buyurur ve Rabbin ordularını ancak kendisi bilir ve o, insan için ancak bir öğüttür. |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
32.Ayet |
كَلَّا وَالْقَمَرِ -32 |
(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir. |
Hayır hayır o Kamere |
(32-33-34-35-36-37) Hayır, (onlar öğüt almazlar). Ay´a, "dönüp gittiği zaman geceye, ışık saçtığı zaman sabaha and olsunki, gerçekten (Cehennem) büyük belâlardan biridir, insanlar için sizden öne geçmek isteyen veya geri kalmayı arzu eden için uyarıcıdır. |
Hayır, andolsun Aya, |
(32-33) Hayır. Kasem olsun kamere. Ve döndüğü an o geceye. |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
33.Ayet |
وَاللَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ -33 |
(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir. |
Ve döndüğü dem o geceye |
(32-33-34-35-36-37) Hayır, (onlar öğüt almazlar). Ay´a, "dönüp gittiği zaman geceye, ışık saçtığı zaman sabaha and olsunki, gerçekten (Cehennem) büyük belâlardan biridir, insanlar için sizden öne geçmek isteyen veya geri kalmayı arzu eden için uyarıcıdır. |
Dönüp gitmekte olan geceye, |
(32-33) Hayır. Kasem olsun kamere. Ve döndüğü an o geceye. |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
34.Ayet |
وَالصُّبْحِ إِذَا أَسْفَرَ -34 |
(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir. |
Ve açtığı sıra o sabaha kasem olsun ki |
(32-33-34-35-36-37) Hayır, (onlar öğüt almazlar). Ay´a, "dönüp gittiği zaman geceye, ışık saçtığı zaman sabaha and olsunki, gerçekten (Cehennem) büyük belâlardan biridir, insanlar için sizden öne geçmek isteyen veya geri kalmayı arzu eden için uyarıcıdır. |
Ağaran sabaha, |
(34-35) Ve açtığı vakit o sabaha. Şüphe yok ki, o (cehennem) elbette büyüklerin biridir. |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
35.Ayet |
إِنَّهَا لَإِحْدَى الْكُبَرِ -35 |
(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir. |
her halde büyüklerin biridir o Sekar |
(32-33-34-35-36-37) Hayır, (onlar öğüt almazlar). Ay´a, "dönüp gittiği zaman geceye, ışık saçtığı zaman sabaha and olsunki, gerçekten (Cehennem) büyük belâlardan biridir, insanlar için sizden öne geçmek isteyen veya geri kalmayı arzu eden için uyarıcıdır. |
Ki o (Sekar), büyük (belâ)lardan biridir. |
(34-35) Ve açtığı vakit o sabaha. Şüphe yok ki, o (cehennem) elbette büyüklerin biridir. |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
36.Ayet |
نَذِيرًا لِلْبَشَرِ -36 |
(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir. |
Kocundurmak için beşeri |
(32-33-34-35-36-37) Hayır, (onlar öğüt almazlar). Ay´a, "dönüp gittiği zaman geceye, ışık saçtığı zaman sabaha and olsunki, gerçekten (Cehennem) büyük belâlardan biridir, insanlar için sizden öne geçmek isteyen veya geri kalmayı arzu eden için uyarıcıdır. |
İnsanlar için uyarıcıdır; |
(36-38) İnsan için bir korkutucu olarak. Sizden ileri gitmek veya geri kalmak isteyen kimse için. Her nefs, kazanmış olduğu şeye bağlıdır. |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
37.Ayet |
لِمَنْ شَاءَ مِنْكُمْ أَنْ يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ -37 |
(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir. |
İçinizden ileri gitmek veya geri kalmak istiyen kimseleri |
(32-33-34-35-36-37) Hayır, (onlar öğüt almazlar). Ay´a, "dönüp gittiği zaman geceye, ışık saçtığı zaman sabaha and olsunki, gerçekten (Cehennem) büyük belâlardan biridir, insanlar için sizden öne geçmek isteyen veya geri kalmayı arzu eden için uyarıcıdır. |
Sizden (iman yolunda) ileri gitmek veya geri kalmak dileyen kimseler için (uyarıcıdır). |
(36-38) İnsan için bir korkutucu olarak. Sizden ileri gitmek veya geri kalmak isteyen kimse için. Her nefs, kazanmış olduğu şeye bağlıdır. |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
38.Ayet |
كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ -38 |
Herkes kazandığına karşılık bir rehindir. |
Her nefis kazancına bağlıdır |
Herkes elde ettiğine karşılık rehindir. |
Her can, kazandığıyle (Allâh katında) rehin alınmıştır. |
(36-38) İnsan için bir korkutucu olarak. Sizden ileri gitmek veya geri kalmak isteyen kimse için. Her nefs, kazanmış olduğu şeye bağlıdır. |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
39.Ayet |
إِلَّا أَصْحَابَ الْيَمِينِ -39 |
Ancak ahiret mutluluğuna eren kimseler başka. |
Ancak ashab-ı yemîn |
Ancak sağ taraftakiler (amel defterleri sağdan verilenler) böyle değildir. |
Yalnız sağın adamları (Kitapları sağdan verilenler) hariç. |
(39-40) Ashâb-ı Yemîn ise müstesna. Onlar cennetlerdedirler, soruşurlar. |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
40.Ayet |
فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءَلُونَ -40 |
(40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?” |
Cennetlerdedir, soruşdururlar |
(40-41) Cennetlerde, suçlu günahkârlar hakkında birbirlerinden sorarlar : |
Onlar cennetler içinde soruyorlar; |
(39-40) Ashâb-ı Yemîn ise müstesna. Onlar cennetlerdedirler, soruşurlar. |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
41.Ayet |
عَنِ الْمُجْرِمِينَ -41 |
(40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?” |
Mücrimlerden |
(40-41) Cennetlerde, suçlu günahkârlar hakkında birbirlerinden sorarlar : |
Suçluların durumunu: |
(41-42) Günahkârlardan. «Sizi cehennemde bulunmaya ne şey sevketti?» |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
42.Ayet |
مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ -42 |
(40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?” |
Nedir, diye: sizi sekare sokan? |
Sizi Cehennem´e sürüp sokan nedir? |
"Sizi şu yakıcı ateşe ne sürükledi?" |
(41-42) Günahkârlardan. «Sizi cehennemde bulunmaya ne şey sevketti?» |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
43.Ayet |
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ -43 |
Onlar şöyle derler: “Biz namaz kılanlardan değildik.” |
Derler: biz namaz kılanlardan değildik |
Onlar da: Biz namaz kılanlardan olmadık. |
(Onlar da) Dediler ki: "Biz namaz kılanlardan olmadık." |
(43-44) Dediler ki: «Biz namaz kılanlardan olmadık. Ve yoksullara taam verir de olmadık.» |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
44.Ayet |
وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ -44 |
“Yoksula yedirmezdik.” |
Ve fukaraya yemek yedirmezdik |
Yoksulu yedirmedik. |
"Yoksula da yedirmezdik." |
(43-44) Dediler ki: «Biz namaz kılanlardan olmadık. Ve yoksullara taam verir de olmadık.» |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
45.Ayet |
وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ -45 |
“Batıla dalanlarla birlikte biz de dalardık.” |
Batakçılarla dalar giderdik |
(Bâtıla) dalanlarla birlikte daldık.. |
Boş şeylere dalanlarla birlikte dalardık." |
«Ve biz bâtıla dalanlar ile beraber dalan kimseler olmuştuk.» |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
46.Ayet |
وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ -46 |
“Ceza gününü de yalanlıyorduk.” |
Ve ceza gününe yalan derdik |
Ve biz hesap ve ceza gününü yalanladık. |
"Cezâ gününü yalanlardık." |
(46-47) «Ve biz ceza gününü tekzîp eder olmuştuk.. Bize ölüm gelinceye değin.» |
29 / 575 |
Müddessir Suresi
47.Ayet |
حَتَّىٰ أَتَانَا الْيَقِينُ -47 |
“Nihayet ölüm bize gelip çattı.” |
Tâ gelinciye kadar bize o yakîn |
Tâ ki, ölüm bize gelip çattı. |
"İşte böyle iken ölüm bize gelip çattı." |
(46-47) «Ve biz ceza gününü tekzîp eder olmuştuk.. Bize ölüm gelinceye değin.» |
29 / 575 |