SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Enbiya Suresi
102.Ayet |
لَا يَسْمَعُونَ حَسِيسَهَا ۖ وَهُمْ فِي مَا اشْتَهَتْ أَنْفُسُهُمْ خَالِدُونَ -102 |
Onlar cehennemin hışıltısını bile duymazlar. Canlarının istediği nimetler içinde ebedî olarak kalırlar. |
ve bunlar canlarının istediğinde muhalled kalacaklardır |
Cehennem uğultusunu da duymazlar ve onlar canlarının çektiği nîmetler içinde ebedîdirler. |
Onun uğultusunu duymazlar. Ve canlarının çektiği (ni´metler) içinde ebedi kalırlar. |
Onun hışıltısını bile duymazlar ve onlar nefislerinin hoşlandığı şeyler içinde daima kalacak kimselerdir. |
17 / 330 |
Enbiya Suresi
103.Ayet |
لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْأَكْبَرُ وَتَتَلَقَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ هَٰذَا يَوْمُكُمُ الَّذِي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ -103 |
En büyük korku bile onları tasalandırmaz ve melekler onları, “İşte bu, size vaad edilen (mutlu) gününüzdür” diyerek karşılarlar. |
O fezeı ekber bunları mahzun etmiyecek ve bunları Melekler şöyle karşılayacaklar: bu işte sizin o gününüz ki va´dolunuyordunuz |
En büyük dehşet salan korku onları üzmez. Melekler onları karşılar da «bu size söz verilen gündür!» derler. |
O en büyük korku, onları asla tasalandırmaz. Melekler onları şöyle karşılar: "İşte bu, size va´dedilen gününüzdür!" |
Onları en büyük korku mahzun etmez ve onları melekler istikbal ederler. (Ve onlara derler ki:) «İşte bu, sizin vaadolunur olduğunuz gününüzdür.» |
17 / 330 |
Enbiya Suresi
104.Ayet |
يَوْمَ نَطْوِي السَّمَاءَ كَطَيِّ السِّجِلِّ لِلْكُتُبِ ۚ كَمَا بَدَأْنَا أَوَّلَ خَلْقٍ نُعِيدُهُ ۚ وَعْدًا عَلَيْنَا ۚ إِنَّا كُنَّا فَاعِلِينَ -104 |
Yazılı kâğıt tomarlarının dürülmesi gibi göğü düreceğimiz günü düşün. Başlangıçta ilk yaratmayı nasıl yaptıysak, -üzerimize aldığımız bir vaad olarak- onu yine yapacağız. Biz bunu muhakkak yapacağız. |
O gün ki Semâyı kitablar için defter dürer gibi düreceğiz evvel başladığımız gibi halkı iade edeceğiz, uhdemizde bir va´d, şübhe yok ki biz yaparız |
O gün göğü, kitap (sahifelerini ya da formalarını) katladığımız gibi katlarız. İlk yaratmaya başladığımız gibi üzerimize gerekli bir va´d olarak tekrar (yaratıp) geri çevireceğiz. Şüphesiz ki biz (böyle) yaparız. |
O gün göğü yazı tomarlarını dürer gibi toplarız. İlk yaratmaya başladığımız gibi onu iâde ederiz. Üzerimize sözdür; biz bunu mutlaka yapacağız. |
(Düşününüz) O günü ki, kitaplar için sahifelerin dürülmesi gibi göğü düreceğiz. İlk yaratılışta başladığımız gibi onu iade edeceğiz. üzerimize bir va´addir ki, muhakkak yapıverecekleriz. |
17 / 330 |
Enbiya Suresi
105.Ayet |
وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِي الزَّبُورِ مِنْ بَعْدِ الذِّكْرِ أَنَّ الْأَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ -105 |
Andolsun, Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebûr’da da, “Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır” diye yazmıştık. |
Şanım hakkı için zikirden sonra Zeburda da yazmıştık: ki her halde Arz, ona benim salih kullarım vâris olacaktır |
And olsun ki, Zikir ( = Levhi-mahfuz veya Tevrat) dan sonra Zebur´da da yeryüzüne iyi yararlı kullarım vâris olacak diye yazmışızdır. |
Andolsun Tevrât´tan sonra Zebûr´da da: "Arza mutlaka iyi kullarım vâris olacak (bu yer onların eline geçecek)" diye yazmıştık. |
Andolsun ki, Zebur´da Zikir´den sonra yazmıştık ki, muhakkak yere Benim sâlih kullarım vâris olacaklardır. |
17 / 330 |
Enbiya Suresi
106.Ayet |
إِنَّ فِي هَٰذَا لَبَلَاغًا لِقَوْمٍ عَابِدِينَ -106 |
Şüphesiz bunda Allah’a kulluk eden bir toplum için yeterli bir mesaj vardır. |
Şübhe yok ki bunda âbid bir kavm için kâfi bir öğüd vardır |
Şüphesiz ki bu (Kur´ân)da kendini ibâdete veren bir millet için amaca ulaşma ve yeterli öğüt (yolları) vardır. |
Şüphesiz bunda kulluk eden kimseler için yeterli bir öğüt vardır. |
Muhakkak ki, bunda (Kur´an-ı Mübîn´de) abidler olan bir kavim için mükemmel bir mev´ize vardır. |
17 / 330 |
Enbiya Suresi
107.Ayet |
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ -107 |
(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik. |
Ve seni sâde âlemîne rahmet olarak göndermişizdir |
Biz seni acak önlemlere rahmet olarak gönderdik. |
(Ey Muhammed) Biz seni ancak âlemlere rahmet için gönderdik. |
Ve seni başka değil, bütün âlemlere bir rahmet olmak için gönderdik. |
17 / 330 |
Enbiya Suresi
108.Ayet |
قُلْ إِنَّمَا يُوحَىٰ إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ ۖ فَهَلْ أَنْتُمْ مُسْلِمُونَ -108 |
De ki: “Bana ancak, ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh olduğu vahyolunuyor. Artık müslüman oluyor musunuz?” |
De ki: bana sade vahyolunuyor ki: ilâhınız ancak bir ilâhdır, şimdi siz müsliman oluyor musunuz? |
De ki: Bana ancak ilâhınızın tek bir ilâh olduğu vahyediliyor. Artık siz Müslüman olmuyor musunuz? |
De ki: "Bana, Tanrınız, ancak bir tek Tanrıdır; diye vahyolunur. O´na teslim ol(up putperestliği bırak)cak mısınız? |
De ki: «Bana muhakkak vahyolunuyor ki, sizin ilâhınız, şüphe yok bir ilâhtır. Artık siz İslâmiyet´i kabul etmiş kimseler misiniz?» |
17 / 330 |
Enbiya Suresi
109.Ayet |
فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ آذَنْتُكُمْ عَلَىٰ سَوَاءٍ ۖ وَإِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ أَمْ بَعِيدٌ مَا تُوعَدُونَ -109 |
Eğer yüz çevirirlerse, de ki: “(Bana emrolunanı, ayırım yapmadan) size eşit olarak bildirdim. Tehdit edildiğiniz şey yakın mı yoksa uzak mı, bilmiyorum.” |
Bunun üzerine aldırmazlarsa o halde de de ki: size düpedüz ı´lân ettim, ve bilmem bu size edilen va´d-ü vaîd pek yakın mı, yoksa uzak mı? |
Yüzçevirirlerse de ki: Size düpedüz bildirdim : Tehdîd edildiğiniz o şey yakın mı, uzak mı bilmem.. |
Eğer yüz çevirirlerse de ki: "Ben sizin hepinize eşit biçimde açıkladım. Artık tehdid edildiğiniz şeyin yakın mı, yoksa uzak mı olduğunu bilmem." |
Eğer yüz çevirirlerse artık de ki: «Size müsâvat üzere bildirmiş oldum. O tehdit edilmiş olduğunuz şey yakın mıdır, uzak mıdır ben bilmem.» |
17 / 330 |
Enbiya Suresi
110.Ayet |
إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ مِنَ الْقَوْلِ وَيَعْلَمُ مَا تَكْتُمُونَ -110 |
“Şüphesiz, Allah sözün açığa vurulanını da bilir, gizlediğinizi de bilir.” |
Şübhe yok ki o, söylenenden, açığa vurulanı da bilir gizlediğinizi de bilir |
Şüphesiz ki O, sözün açığa vurulanını da bilir, gizlediğinizi de bilir. |
"Şüphesiz O, sözün açığını da bilir, gizlediklerinizi de bilir." |
«Şüphe yok ki, sözden açığa vurulanı da, gizlediklerinizi de bilir.» |
17 / 330 |
Enbiya Suresi
111.Ayet |
وَإِنْ أَدْرِي لَعَلَّهُ فِتْنَةٌ لَكُمْ وَمَتَاعٌ إِلَىٰ حِينٍ -111 |
“Bilmem! Belki bu (mühlet) sizin için bir imtihan ve bir vakte kadar yararlanmadır.” |
Ve bilmem belki bu (mühlet) sizin için bir imtihan ve vakta kadar bir istifadedir |
Bu (tehdîd edilen şeyin) geciktirilmesi sizin için bir sınav ve belki bir süreye kadar geçindirmek için midir bilmiyorum. |
"Bilmem belki de o (azâbın ertelenmesi) sizi denemek ve bir süreye kadar yaşatmak içindir" |
«Ve ben bilmem, belki o (mühlet verilmesi) sizin için bir imtihandır ve bir müddete kadar bir istifadedir.» |
17 / 330 |
Enbiya Suresi
112.Ayet |
قَالَ رَبِّ احْكُمْ بِالْحَقِّ ۗ وَرَبُّنَا الرَّحْمَٰنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَىٰ مَا تَصِفُونَ -112 |
(Peygamber), “Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı yardımı istenecek olan Rahmân’dır” dedi. |
Dedi: ya rabb! hakka hukmet ve rabbımız rahmandır ancak isnadlarınıza karşı sığınılacak müstean |
(Peygamber) dedi ki: Ey Rabbim! Aramızda hakk ile hükmet. Rahman olan Rabbimiz, sizin vasfe degeldiğiniz şeylere karşı yardımı istenilendir. |
(Allâh´ın Resulü) Dedi: "Rabbim (aramızda) hak ile hükmet, Rabbimiz çok merhamet edendir. Sizin nitelendirdiğinize (iftirâlarınıza) karşı O´nun yardımına sığınılır (O, bizi her tehlikeden korur)!" |
Dedi ki: «Yarabbi! Hak ile hükmet. Ve bizim çok esirgeyici olan Rabbimizdir. Ancak sizin vasfedegeldiklerinize karşı kendisinden yardım istenilecek olan (zat).» |
17 / 330 |