KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
AYET MEALLERİ   SURE MEAL   SAYFA MEAL   CÜZ MEAL   SECDE AYETLERİ
KUR'AN-I KERİMİN 580. SAYFASΙNA GÖRE AYET VE MEALLERİ Nİ SΙRALAMA >
MEAL SAYFALARI
1 2 3
4 5 6
7 8 9
10 11 12
13 14 15
16 17 18
19 20 21
22 23 24
25 26 27
28 29 30
31 32 33
34 35 36
37 38 39
40 41 42
43 44 45
46 47 48
49 50 51
52 53 54
55 56 57
58 59 60
61 62 63
64 65 66
67 68 69
70 71 72
73 74 75
76 77 78
79 80 81
82 83 84
85 86 87
88 89 90
91 92 93
94 95 96
97 98 99
100 101 102
103 104 105
106 107 108
109 110 111
112 113 114
115 116 117
118 119 120
121 122 123
124 125 126
127 128 129
130 131 132
133 134 135
136 137 138
139 140 141
142 143 144
145 146 147
148 149 150
151 152 153
154 155 156
157 158 159
160 161 162
163 164 165
166 167 168
169 170 171
172 173 174
175 176 177
178 179 180
181 182 183
184 185 186
187 188 189
190 191 192
193 194 195
196 197 198
199 200 201
202 203 204
205 206 207
208 209 210
211 212 213
214 215 216
217 218 219
220 221 222
223 224 225
226 227 228
229 230 231
232 233 234
235 236 237
238 239 240
241 242 243
244 245 246
247 248 249
250 251 252
253 254 255
256 257 258
259 260 261
262 263 264
265 266 267
268 269 270
271 272 273
274 275 276
277 278 279
280 281 282
283 284 285
286 287 288
289 290 291
292 293 294
295 296 297
298 299 300
301 302 303
304 305 306
307 308 309
310 311 312
313 314 315
316 317 318
319 320 321
322 323 324
325 326 327
328 329 330
331 332 333
334 335 336
337 338 339
340 341 342
343 344 345
346 347 348
349 350 351
352 353 354
355 356 357
358 359 360
361 362 363
364 365 366
367 368 369
370 371 372
373 374 375
376 377 378
379 380 381
382 383 384
385 386 387
388 389 390
391 392 393
394 395 396
397 398 399
400 401 402
403 404 405
406 407 408
409 410 411
412 413 414
415 416 417
418 419 420
421 422 423
424 425 426
427 428 429
430 431 432
433 434 435
436 437 438
439 440 441
442 443 444
445 446 447
448 449 450
451 452 453
454 455 456
457 458 459
460 461 462
463 464 465
466 467 468
469 470 471
472 473 474
475 476 477
478 479 480
481 482 483
484 485 486
487 488 489
490 491 492
493 494 495
496 497 498
499 500 501
502 503 504
505 506 507
508 509 510
511 512 513
514 515 516
517 518 519
520 521 522
523 524 525
526 527 528
529 530 531
532 533 534
535 536 537
538 539 540
541 542 543
544 545 546
547 548 549
550 551 552
553 554 555
556 557 558
559 560 561
562 563 564
565 566 567
568 569 570
571 572 573
574 575 576
577 578 579
580 581 582
583 584 585
586 587 588
589 590 591
592 593 594
595 596 597
598 599 600
601 602 603
604
SURE
AYET NO
ARAPÇA DİYANET VAKFI ELMALILI HAMDI CELAL YILDIRIM  SULEYMAN ATES O NASUHI BILMEN CÜZ
SAYFA
Mürselat Suresi

20.Ayet
أَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَاءٍ مَهِينٍ -20 Biz sizi bayağı bir sudan (meniden) yaratmadık mı? Yaratmadık mı sizi bir hakîr sudan? Sizi bayağı bir sudan yaratmadık mı ? Sizi âdi bir sudan yaratmadık mı? Sizi bir değersiz sudan yaratmadık mı? 29 / 580
Mürselat Suresi

21.Ayet
فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَكِينٍ -21 (21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk. Kılıp da onu bir makarda temkin (21-22) Sonra onu belirlenmiş bir vakte kadar sağlam bir karargâhta bulundurmadık mı ? Onu sağlam bir karar yerine koyduk. İmdi onu bir sağlam karargâhta (bulunur) kıldık. 29 / 580
Mürselat Suresi

22.Ayet
إِلَىٰ قَدَرٍ مَعْلُومٍ -22 (21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk. Ma´lûm bir kadere değin (21-22) Sonra onu belirlenmiş bir vakte kadar sağlam bir karargâhta bulundurmadık mı ? Belli bir süreye kadar. Bir malum müddete kadar. 29 / 580
Mürselat Suresi

23.Ayet
فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ -23 Sonra da ona ölçülü bir biçim verdik. Biz ne güzel biçim verenleriz! Demek ki ölçmüşüz, demek ki biz ne güzel kâdiriz Biz, onu kudretimizle belli ölçüde tuttuk. Kudret yettirenler olarak biz ne güzel kudretlileriz!. Biçimlendirdik. Ne güzel biçim vereniz Biz. İşte Biz kâdir olduk, artık ne güzel kâdir olanlarız. 29 / 580
Mürselat Suresi

24.Ayet
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ -24 O gün vay yalanlayanların hâline! Vay haline o gün yalan diyenlerin (Hakk´ı) yalanlıyanların o gün vay hâline !. Yalanlayanların vay haline o gün! O gün vay haline yalanlayanların. 29 / 580
Mürselat Suresi

25.Ayet
أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ كِفَاتًا -25 (25-26) Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı? Ve kılmadık mı Arzı bir tokat (25-26) Yeryüzünü dirilere de, ölülere de bir toplanma yeri (hazırlık devresi) yapmadık mı? . Arz´ı toplanma yeri yapmadık mı? (25-26) Biz yeri bir toplantı mevzii yapmadık mı? Dirilere ve ölülere. 29 / 580
Mürselat Suresi

26.Ayet
أَحْيَاءً وَأَمْوَاتًا -26 (25-26) Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı? Gerekse diriler için gerekse emvat (25-26) Yeryüzünü dirilere de, ölülere de bir toplanma yeri (hazırlık devresi) yapmadık mı? . Diriler ve ölüler için. (25-26) Biz yeri bir toplantı mevzii yapmadık mı? Dirilere ve ölülere. 29 / 580
Mürselat Suresi

27.Ayet
وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُمْ مَاءً فُرَاتًا -27 Orada sabit yüce dağlar yaratmadık mı, size tatlı bir su içirmedik mi? Ve oturdup da onda yumru yumru oturaklı dağlar, sunmadık mı size bir su (tatlı) bir furat Orada sabit yüce dağlar meydana getirdik ve size tatlı içimi kolay bir su içirmedik mi ? Orada yüksek yüksek dağlar meydana getirmedik mi? Ve size tatlı su(lar) içirmedik mi? Ve orada yüksek, sabit dağlar kıldık ve size bir tatlı su içirdik. 29 / 580
Mürselat Suresi

28.Ayet
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ -28 O gün vay yalanlayanların hâline! Vay haline o gün yalan diyenlerin (Hakk´ı) yalanlıyanların o gün vay hâline!. Yalanlayanların vay haline o gün! (28-29) O gün vay haline yalanlayanların. Kendisini yalanladığınız şeye gidiniz. 29 / 580
Mürselat Suresi

29.Ayet
انْطَلِقُوا إِلَىٰ مَا كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ -29 Onlara şöyle denecek: “Yalanlamakta olduğunuz şeye (cehennem azabına) gidin.” Haydi boşanın o yalan dediğinize Yalanlayıp durduğunuz şey´e (azaba) doğru yollanın. "Haydi yalanladığınız (azâb)a gidin! (28-29) O gün vay haline yalanlayanların. Kendisini yalanladığınız şeye gidiniz. 29 / 580
Mürselat Suresi

30.Ayet
انْطَلِقُوا إِلَىٰ ظِلٍّ ذِي ثَلَاثِ شُعَبٍ -30 (30-31) “Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki, o ne gölgelendirir ne de alevden korur.” Haydi boşanın bir üç çatallı gölgeye (Cehennem´in kara dumanının oluşturduğu) üç kollu gölgeye gidin. Üç dallı bir gölgeye gidin." (30-31) Üç kola ayrılmış olan bir gölgeye gidiniz. Ne gölgelendiricidir ve ne de alevden koruyabilir. 29 / 580
Mürselat Suresi

31.Ayet
لَا ظَلِيلٍ وَلَا يُغْنِي مِنَ اللَّهَبِ -31 (30-31) “Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki, o ne gölgelendirir ne de alevden korur.” Ne gölgelendirir ne alevden korur O, ne gölgelendiricidlr, ne de yükselen alevden korur.. Ki ne gölgelendirir, ne de alevden korur. (30-31) Üç kola ayrılmış olan bir gölgeye gidiniz. Ne gölgelendiricidir ve ne de alevden koruyabilir. 29 / 580
Mürselat Suresi

32.Ayet
إِنَّهَا تَرْمِي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِ -32 Şüphesiz cehennem, her biri saray büyüklüğünde kıvılcımlar saçar. çünkü o, öyle şerareler atacaktır ki her biri bir saray gibi Şüphesiz ki, o, saray gibi (büyüklük ve yükseklikte) kıvılcım atar. O, kütük gibi kıvılcım(lar) saçar. (32-33) Şüphe yok ki, o köşk gibi kıvılcımlar atar. Sanki o birer sarı erkek develerdir. 29 / 580
Mürselat Suresi

33.Ayet
كَأَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌ -33 Bunlar sanki birer kızıl devedir. Sanki sarı sarı hopalar gibi Sanki o kıvılcımın herbiri sarı renkte birer devedir. (Saçtığı) kıvılcım, sanki sarı bir halattır. (32-33) Şüphe yok ki, o köşk gibi kıvılcımlar atar. Sanki o birer sarı erkek develerdir. 29 / 580
Mürselat Suresi

34.Ayet
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ -34 O gün vay yalanlayanların hâline! Vay haline o gün yalan diyenlerin (Hakk´ı) yalanlıyanların o gün vay hâline!. Yalanlayanların vay haline o gün! (34-35) O gün vay haline yalanlayanların. Bu bir gündür ki, konuşamazlar. 29 / 580
Mürselat Suresi

35.Ayet
هَٰذَا يَوْمُ لَا يَنْطِقُونَ -35 Bu, konuşamayacakları gündür. Bugün nutukları tutulacağı gündür Bu, onların nutkunun tutulacağı gündür. Bu, konuşamayacakları gündür. (34-35) O gün vay haline yalanlayanların. Bu bir gündür ki, konuşamazlar. 29 / 580
Mürselat Suresi

36.Ayet
وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ -36 Onlara izin de verilmez ki, özür dilesinler. İzin de verilmez ki i´tizar ederler Kendilerine izin verilmez ki özür beyân etsinler. Kendilerine izin de verilmez ki özür dilesinler. Ve onlar için izin verilmez, itizarda da bulunamazlar. 29 / 580
Mürselat Suresi

37.Ayet
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ -37 O gün vay yalanlayanların hâline! Vay haline o gün yalan diyenlerin (Hakk´ı) yalanlıyanların o gün vay hâline!. Yalanlayanların vay haline o gün! (37-38) O gün vay haline yalanlayanların. İşte bu, ayırd etme günüdür, sizleri de evvelkileri de toplayıverdik. 29 / 580
Mürselat Suresi

38.Ayet
هَٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِ ۖ جَمَعْنَاكُمْ وَالْأَوَّلِينَ -38 Bu, hüküm ve ayırma günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya toplamışızdır. Bu işte o fasıl günü topladık sizi ve evvelkileri Bu, sizleri ve öncekileri toplayıp biraraya getirdiğimiz (Hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden, gerçeği yalandan) ayırd eden hüküm günüdür. İşte bu, hüküm günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya topladık. (37-38) O gün vay haline yalanlayanların. İşte bu, ayırd etme günüdür, sizleri de evvelkileri de toplayıverdik. 29 / 580
Mürselat Suresi

39.Ayet
فَإِنْ كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ -39 Eğer bir tuzağınız varsa, haydi bana tuzak kurun! Varsa bir fenniniz atlatın beni O halde eğer bir hile ve düzeniniz varsa, o hileyi hemen bana karşı uygulayın !. Eğer (kurtulmak için yapacağınız) bir hileniz varsa bana hile yapın (da beni atlatın). (39-40) Artık sizin için bir hile var ise hemen bana hilede bulunun. O gün vay haline yalanlayanların. 29 / 580
Mürselat Suresi

40.Ayet
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ -40 O gün vay yalanlayanların hâline! Vay haline o gün yalan diyenlerin (Hakk´ı) yalanlıyanların o gün vay hâline ! Yalanlayanların vay haline o gün! (39-40) Artık sizin için bir hile var ise hemen bana hilede bulunun. O gün vay haline yalanlayanların. 29 / 580
Mürselat Suresi

41.Ayet
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي ظِلَالٍ وَعُيُونٍ -41 Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, gölgeler içinde ve pınar başlarındadırlar. Şübhesiz ki (korunan) müttakîler gölgelerde, kaynaklarda Şüphesiz ki muttakîler (Allah´tan saygı ile korkup hile, yalan ve düzenbazlıktan sakınanlar) gölgelikte pınarlar başında, canlarının çektiği meyveler arasındadırlar. Korunanlar ise gölgeler altında, çeşme başındadırlar. Şüphe yok ki, muttakîler ise gölgelerde ve çeşmelerdedirler. 29 / 580
Mürselat Suresi

42.Ayet
وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ -42 Canlarının çektiği meyveler içerisindedirler. Ve canlarının istediğinden meyveler içindedirler Yapageldiğiniz (güzel, yararlı) amellere karşılık afiyetle, gönül huzuruyla yeyiniz, içiniz. Gönüllerinin çektiği meyvalar içindedirler. Ve canlarının istediğinden meyveler (içindedirler). 29 / 580
Mürselat Suresi

43.Ayet
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ -43 “Yapmakta olduğunuz şeylere karşılık afiyetle yiyin için.” Yeyin, için âfiyet olsun işlediğiniz amellere mukabil (43-44) Hakikat biz, iyiliği, yararlı işlerde bulunmayı huy edinenleri böyle mükâfatlandırırız.. "Yaptıklarınıza karşılık âfiyetle yeyin, için!" Yeyiniz ve içiniz, afiyet olsun yapar olduğunuz şey sebebiyle. 29 / 580
Mürselat Suresi

44.Ayet
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ -44 Şüphesiz biz iyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız. İşte biz muhsinleri böyle karşılarız (43-44) Hakikat biz, iyiliği, yararlı işlerde bulunmayı huy edinenleri böyle mükâfatlandırırız.. "Biz, güzel davrananları böyle mükâfâtlandırırız." Şüphe yok ki, Biz muhsin olanları işte böyle mükâfaatlandırırız. 29 / 580
Mürselat Suresi

45.Ayet
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ -45 O gün vay yalanlayanların hâline! Vay haline o gün yalan diyenlerin (Hakk´ı) yalanlıyanların o gün vay hâline !. Yalanlayanların vay haline o gün! (45-47) O gün vay haline yalanlayanların. Yeyiniz ve menfaatleniniz biraz, muhakkak ki, siz günahkârlarsınız. O gün vay haline yalanlayanların. 29 / 580
Mürselat Suresi

46.Ayet
كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَلِيلًا إِنَّكُمْ مُجْرِمُونَ -46 Ey inkâr edenler! (Dünyada) yiyin ve birazcık yararlanın! Şüphesiz sizler suçlularsınız. Yeyin, zevk edin biraz, çünkü mücrimlersiniz (Ey Peygamberi ve Kitab´ı inkâr edip yalanlayanlar!) Yeyiniz, az bir süre yararlanıp geçininiz. Çünkü gorçekten sizler suçlu günahkârlarsınız.. "Yeyin, azıcık sefâ sürün, siz suçlularsınız!" (45-47) O gün vay haline yalanlayanların. Yeyiniz ve menfaatleniniz biraz, muhakkak ki, siz günahkârlarsınız. O gün vay haline yalanlayanların. 29 / 580
Mürselat Suresi

47.Ayet
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ -47 O gün vay yalanlayanların hâline! Vay haline o gün yalan diyenlerin (Hakk´ı) yalanlıyanların o gün vay hâline!. Yalanlayanların vay haline o gün! (45-47) O gün vay haline yalanlayanların. Yeyiniz ve menfaatleniniz biraz, muhakkak ki, siz günahkârlarsınız. O gün vay haline yalanlayanların. 29 / 580
Mürselat Suresi

48.Ayet
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ -48 Onlara, “Rükû edin (namaz kılın)” dendiği zaman rükû etmezler. Yerler, içerler de rükû´ edin denildiği zaman onlara, rükû´ etmezler Onlara «rükû´ edin» denildiği zaman rükû´ etmezler. Onlara: "Rükû´ edin" dendiği zaman rükû´ etmezler. Onlara «Rükû ediniz!» denildiği zaman rükû etmezler. 29 / 580
Mürselat Suresi

49.Ayet
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ -49 O gün vay yalanlayanların hâline! Vay haline o gün yalan diyenlerin (Hakk´ı) yalanlıyanların o gün vay hâline !. Yalanlayanların vay haline o gün! O gün vay haline yalanlayanların. 29 / 580
Mürselat Suresi

50.Ayet
فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ -50 Onlar artık ondan (Kur’an’dan) sonra hangi söze inanacaklar? Artık bundan sonra hangi söze inanacaklar? Bundan (Kur´ân´dan) sonra artık hangi söze inanırlar? Onlar bun(a inanmadık)dan sonra hangi hadise (söze) inanacaklar? Artık bundan sonra hangi bir söze inanıverirler? 29 / 580
KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014