SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Al-i İmran Suresi
186.Ayet |
لَتُبْلَوُنَّ فِي أَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ وَلَتَسْمَعُنَّ مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَمِنَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا أَذًى كَثِيرًا ۚ وَإِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا فَإِنَّ ذَٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ -186 |
Andolsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bunlar (yapmaya değer) azmi gerektiren işlerdendir. |
Lâbüd mallarınızda ve canlarınızda imtihan olunacaksınız, ve her halde gerek sizden evvel kitab verilenlerden ve gerek müşriklerden bir çok incidecek sözler işideceksiniz, eğer sabr eder ve tekva yoluna gider, korunursanız işte bu azmolunacak umurdandır |
Şanıma and olsun ki, mallarınızda ve canlarınızda ciddi bir sınavdan geçirileceksiniz ve gerek sizden önce kendilerine kitab verilenlerden, gerekse müşriklerden birçok incitici (sözler ve davranışlar) duyacaksınız. Eğer sabreder (takva ölçüleri içinde) sakınırsanız, işte bu azmedilecek işlerdendir. |
Mallarınız ve canlarınız hususunda deneneceksiniz; sizden önce kendilerine Kitap verilenlerden ve ortak koşanlardan çok incitici (sözler) duyacaksınız. Ama sabreder, korunursanız; işte bunlar, yapmağa değer işlerdendir. |
Allah Teâlâ´ya kasem olsun ki mallarınız ve nefisleriniz hakkında imtihan olunacaksınızdır. Ve elbette sizden evvel kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve müşriklerden birçok incitici sözler işiteceksiniz. Ve eğer sabrederseniz ve korunursanız, işte şüphe yok ki, bu azmolunacak umurdandır. |
4 / 74 |
Al-i İmran Suresi
187.Ayet |
وَإِذْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ وَلَا تَكْتُمُونَهُ فَنَبَذُوهُ وَرَاءَ ظُهُورِهِمْ وَاشْتَرَوْا بِهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۖ فَبِئْسَ مَا يَشْتَرُونَ -187 |
Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “Onu (Kitabı) mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz” diye sağlam söz almıştı. Fakat onlar verdikleri sözü, arkalarına atıp onu az bir karşılığa değiştiler. Yaptıkları bu alışveriş ne kadar kötüdür! |
Vaktile Allah kendilerine kitab verilen okur yazarların şöyle misakını aldı: celâlim hakkı için onu nâsa anlatacaksınız, ketmetmeyeceksiniz, derken onlar onu omuzlarının arkasına attılar da mukabilinde biraz para aldılar, bakın ne kötü alış veriş |
Hani Allah, kitab verilenlerden, «Şanıma and olsun ki, onu insanlara elbette açıklayacaksınız; hiçbir şeyi ondan gizlemiyeceksiniz!» diye kesin söz almıştı. Ne var ki, onlar bu sözü arkalarına (kulak ardına) attılar da önemsiz bir paha ile onu sattılar. Satın aldıkları şey ne kötü! |
Allâh, kendilerine Kitap verilenlerden: "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz!" diye söz almıştı. Fakat onlar, verdikleri sözü sırtlarının ardına attılar ve karşılığında birkaç para aldılar. Ne kötü şey satın alıyorlar. |
Ve bir zaman Allah Teâlâ kendilerine kitap verilmiş olanlardan, «Elbette o kitabı nâsa açıklayacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz.» diye bir ahd almıştı. Onlar ise onu omuzlarının arkasına atıverdiler ve onunla az bir paha satın aldılar. Artık o satın aldıkları ne kötü bir şey! |
4 / 74 |
Al-i İmran Suresi
188.Ayet |
لَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَفْرَحُونَ بِمَا أَتَوْا وَيُحِبُّونَ أَنْ يُحْمَدُوا بِمَا لَمْ يَفْعَلُوا فَلَا تَحْسَبَنَّهُمْ بِمَفَازَةٍ مِنَ الْعَذَابِ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ -188 |
Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları şeylerle övülmeyi seven kimselerin, sakın azaptan kurtulacaklarını sanma. Onlar için elem dolu bir azap vardır. |
O ettiklerine sevinen ve yaptıkları işle metholunmayı seven kimseleri de sakın azabdan âzâde sanma, hem onlara elîm bir azab var |
Yaptıklarına ferahlanan, yapmadıkları şey ile övülmesini sevenlerin sakın azâbdan kurtulacaklarını sanma ; sakın sanma, çünkü onlar için çok acıklı bir azâb vardır. |
O ettiklerine sevinen, yapmadıkları şeylerle övülmeyi sevenlerin, azâbdan kurtulacaklarını sanma. Onlar için acı bir azâb vardır. |
O getirdikleriyle sevinen ve yapmadıkları ile de metholunmalarını arzu eden kimseleri sakın sanma, artık onları zannetme ki, onlar azabtan kurtulacakları bir yerde bulunacaklardır. Ve onlar için pek acıklı bir azab vardır. |
4 / 74 |
Al-i İmran Suresi
189.Ayet |
وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۗ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -189 |
Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
Göklerin ve yerin mülkü Allahındır ve Allah her şey´e kadirdir |
Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah´ındır. Allah´ın kudreti her şeye yeter. |
Göklerin ve yerin mülkü Allâh´ındır. Allâh herşeye kâdirdir. |
Ve göklerin de, yerin de mülkü Allah Teâlâ´nındır. Ve Allah Teâlâ herşeye hakkıyla kâdirdir. |
4 / 74 |
Al-i İmran Suresi
190.Ayet |
إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لَآيَاتٍ لِأُولِي الْأَلْبَابِ -190 |
Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır. |
Elbette o göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ard arda gelişinde şüphesiz âyetler var (vicdanları temiz) ülül´elbab için |
Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, aklını iyi kullananlar için (yol gösterici) belgeler vardır. |
Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette sağduyu sâhipleri için ibretler vardır. |
Şüphe yok ki göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında elbette tam akıl sahipleri için açıkça deliller vardır. |
4 / 74 |
Al-i İmran Suresi
191.Ayet |
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ -191 |
Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler. |
Onlar ki gerek kıyâm-u kuudde ve gerek yanları üzerinde hep Allahı zikrederler ve göklerin, yerin yaradılışında fikr ederler: ya Rabbena, derler: bunu sen boşuna yaratmadın sübhansın, o halde bizleri o ateş azabından koru! |
O akıl sahipleri ki, ayakta, otururken ve yatarken Allah´ı anarlar ; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında (iyice) düşünüp, «Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın ; seni (boş ve gereksiz şey yaratmaktan) tenzîh ederiz. Bizi (Cehennem) ateşinin azabından koru,» (derler). |
Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerine yatarken Allâh´ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler: "Rabbimiz (derler), bunu boş yere yaratmadın, sen yücesin, bizi ateş azâbından koru!" |
Onlar ki, ayakta iken de ve yanları üzerine yatarlarken de Allah Teâlâ´yı zikrederler ve göklerin ve yerin yaradılışı hakkında tefekkürde bulunurlar. İşte onlar şöylece tesbih ve niyazda bulunur dururlar: «Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın, Sen münezzehsin, artık bizleri ateş azabından koru...» |
4 / 74 |
Al-i İmran Suresi
192.Ayet |
رَبَّنَا إِنَّكَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ ۖ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنْصَارٍ -192 |
“Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan, onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.” |
Rabbena: çünkü sen kimi o ateşe sokarsan onu muhakkak rüsva ve perişan etmişindir, zalimlerin de yardımcıları yoktur |
Rabbimiz! Şüphesiz sen kimi ateşe sokarsan, elbette onu rezîl ve rüsvay edersin. Zâlimler için yardımcılar da yoktur. |
"Rabbimiz, sen birini ateşe soktun mu, onu perişan etmişsindir. zâlimlerin yardımcıları yoktur." |
«Ey Rabbimiz! Sen kimi o ateşe sokarsan şüphesiz onu hakîr ve zelil edersin. Ve zalimler için yardımcılar da yoktur.» |
4 / 74 |
Al-i İmran Suresi
193.Ayet |
رَبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلْإِيمَانِ أَنْ آمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا ۚ رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِ -193 |
“Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al.” |
Rabbena! Cidden bizler bir münadı işittik, imana çağırıyor; Rabbınıza iman edin diyordu, dinledik iman ettik, Rabbena! mağfiretinle artık günahlarımızı bizlere bağışla, kabahatlerimizi: bizlerden keffaret buyur ve bizleri sana ermiş kullarınla beraber yanına al |
Rabbimiz ! Doğrusu biz, imâna çağıran, Rabbinize imân edin, diyen bir çağrıcı duyduk, imân ettik. Rabbimiz ! Artık günahlarımızı bağışla ; kötülüklerimizi ört ve canımızı iyilerle beraber al.. |
"Rabbimiz, biz, ´Rabbinize inanın´ diye imânâ çağıran bir davetçi işittik, hemen inandık. Rabbimiz, bizim günâhlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, canımızı iyilerle beraber al (bizi ma´nada onlarla beraber eyle)!" |
«Ey Rabbimiz! Biz, ´Rabbinize imân ediniz´ diye imâna çağıran bir nidâ edici işittik, hemen imân ettik, ey Rabbimiz! Artık günahlarımızı bize mağfiret buyur ve bizim kusurlarımızı bizden ört ve bizleri sâlih kullar ile beraber öldür.» |
4 / 74 |