SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Al-i İmran Suresi
116.Ayet |
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا ۖ وَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ ۚ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ -116 |
İnkâr edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah’a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır. |
Küfredenler, her halde onların ne malları ne evlâdları kendilerini Allahdan kurtaracak değildir, onlar eshabı nardır hep onda kalacaklardır |
O küfredenler var ya, şüphesiz ki ne malları, ne çocukları onları Allah´tan hiçbir şeyle müstağni kılmaz (onları ilâhî azâbdan kurtaramaz). İşte onlar Cehennem ateşinin yakın dostlarıdır ve orada ebedî kalıcılardır. |
Nankörlere gelince, ne malları, ne de evlâdları onlara, Allah´a karşı hiçbir yarar sağlamayacaktır. Onlar ateş halkıdır; onlar orada sürekli kalacaklardır. |
Muhakkak o kimseler ki, kâfir oldular, onları ne malları ve ne de evlatları Allah Teâlâ´nın azabından kurtaramaz. Ve onlar cehennem ehlidirler. Onlar orada ebedî kalacak kimselerdir. |
4 / 64 |
Al-i İmran Suresi
117.Ayet |
مَثَلُ مَا يُنْفِقُونَ فِي هَٰذِهِ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا كَمَثَلِ رِيحٍ فِيهَا صِرٌّ أَصَابَتْ حَرْثَ قَوْمٍ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ فَأَهْلَكَتْهُ ۚ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللَّهُ وَلَٰكِنْ أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ -117 |
Onların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgârın durumu gibidir. Allah, onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar. |
Bu dünya hayatında yapmakta oldukları masrafın meseli bir rüzgâr meseline benzer ki onda kavurucu bir soğuk var: nefislerine zulmeden bir kavmin ekibine sataşmış da onu mahvetmektedir, ve onlara Allah zulmetmemişti ve lâkin kendilerine zulmediyorlardı |
Onların bu dünya hayatında harcadıklarının misâli, kendi kendilerine haksızlık eden bir kavmin ekinine dokunup mahveden kavurucu (ya da dondurucu) soğuk (ya da çok sıcak) bir rüzgârın misâli gibidir. Allah onlara zulmetmedi, ama onlar kendilerine zulmettiler. |
Onların bu dünyâ hayâtında harcadıkları malların durumu, nefislerine zulmeden bir topluluğun ekinine vurup onu mahveden dondurucu bir rüzgâr(ın tahribatın)a benzer. Allâh onlara zulmetmedi; fakat onlar, kendi kendilerine zulmediyorlardı. |
Bu dünya hayatında infak ettikleri şeyin meseli, bir rüzgâr meseli gibidir ki, onda kavurucu bir soğukluk vardır, nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerine vurup mahvetmiştir. Ve Allah Teâlâ onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmederler. |
4 / 64 |
Al-i İmran Suresi
118.Ayet |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِنْ دُونِكُمْ لَا يَأْلُونَكُمْ خَبَالًا وَدُّوا مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ ۚ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْآيَاتِ ۖ إِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ -118 |
Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size âyetleri açıkladık. |
Ey o bütün iman edenler! Ağyarınızdan yar tutmayın, sizi şaşırtmakta kusur etmezler, sarpa sarmanızı arzu ederler, görmüyor musunuz buğzları ağızlarından taşmakta, sinelerinin gizlediği ise daha büyüktür, işte size âyetleri sarih bildirdik aklederseniz |
Ey imân edenler! Kendinizden başkasını dost ve sırdaş edinmeyin. Onlar sizi şaşırtıp bozmakta kusur etmezler. Sıkıntıya düşmenizi çok arzu ederler. Size olan aşırı kin ve düşmanlıkları ağızlarından taşıp ortaya çıkmıştır. Kalblerinin gizlediği (kin ve düşmanlık) daha büyüktür. Eğer aklınızı kullanırsanız size âyetlerimizi yeterince açıkladık. |
Ey inananlar, kendinizden başkasını kendinize dost edinmeyin; onlar sizi bozmaktan geri durmazlar. Size sıkıntı verecek şeyleri isterler. Onların ağızlarından öfke taşmaktadır. Göğüslerinde gizledikleri (kin) ise daha büyüktür. Düşünürseniz, size âyetleri açıkladık. |
Ey imân edenler! Sizden başka olanları dost ittihaz etmeyiniz. Size fesat eriştirmekte asla kusur etmezler. Size meşakkat verecek şeyi temenni ederler. Muhakkak buğzları ağızlarından zahir olmuştur. Sinelerinin gizlediği şey ise daha büyüktür. Şüphe yok size âyetleri apaçık beyan ettik, eğer teakkul eder oldunuz ise! |
4 / 64 |
Al-i İmran Suresi
119.Ayet |
هَا أَنْتُمْ أُولَاءِ تُحِبُّونَهُمْ وَلَا يُحِبُّونَكُمْ وَتُؤْمِنُونَ بِالْكِتَابِ كُلِّهِ وَإِذَا لَقُوكُمْ قَالُوا آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْا عَضُّوا عَلَيْكُمُ الْأَنَامِلَ مِنَ الْغَيْظِ ۚ قُلْ مُوتُوا بِغَيْظِكُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ -119 |
İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz; onlar ise, bütün kitaplara iman ettiğiniz hâlde, sizi sevmezler. Onlar sizinle karşılaştıkları zaman “inandık” derler. Ama kendi başlarına kaldıklarında, size karşı kinlerinden dolayı parmaklarını ısırırlar. De ki: “Öfkenizden ölün!” Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir. |
ha, sizler öyle kimselersinizdir ki onları seversiniz onlar ise bütün kitaba iman ettiğiniz halde sizi sevmezler, hem yüzünüze geldiler mi «inandık» derler, ve tenha kaldılarmı gayızlarından aleyhinizde parmaklarını ısırdılar, de ki: gayzınızla ölün, her halde Allah bütün sinelerin künhünü bilir |
Siz (ey mü´min)ler, öylesiniz ki onları seversiniz, onlar ise sizi sevmez ve siz (kutsal) kitab(lar)ın hepsine imân edersiniz. Onlar ise sizinle karşılaşınca «inandık» derler, kendi başlarına kalınca size karşı öfkelerinden parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: Öfkenizle ölün ! Şüphesiz ki Allah kalblerde olanları bilir. |
İşte, siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, halbuki onlar sizi sevmezler. Kitabın hepsine inanırsınız. Onlar sizinle karşılaştıkları zaman "İnandık" derler. Ama kendi başlarına kaldıklarında, size karşı öfkeden parmak uçlarını ısırırlar. De ki: "Öfkenizden ölün! Şüphesiz Allâh, göğüslerin özünü bilir." |
İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, halbuki onlar sizi sevmezler. Ve siz kitabın hepsine inanırsınız ve size mülâki oldukları zaman «İmân ettik,» derler. Ve kendi kendilerine kaldıklarında ise sizin aleyhinizdeki gayızdan dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: «Gayzınız ile ölünüz.» Şüphe yok ki Allah Teâlâ sinelerdeki olanı hakkıyla bilicidir. |
4 / 64 |
Al-i İmran Suresi
120.Ayet |
إِنْ تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ وَإِنْ تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُوا بِهَا ۖ وَإِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا ۗ إِنَّ اللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ -120 |
Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur, Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Çünkü Allah onların işlediklerini kuşatmıştır. |
Size bir iyilik dokunursa fenalarına gider, başınıza bir musıbet gelirse onunla ferahlanırlar, ve eğer siz sabırlı olur ve iyi korunursanız onların hıyleleri size hiç bir zarar vermez, çünkü Allah onları kendi amellerile kuşatmıştır |
Size bir iyilik dokunsa onları tasalandırır. Size bir kötülük isabet etse onunla sevinirler. Eğer sabreder ve Allah´tan saygı ile korkarsanız, onların hilesi size hiç de zarar vermez. Şüphesiz ki, Allah onların yapageldiklerini (ilmiyle kudretiyle) kuşatmıştır. |
Size bir iyilik dokunsa (bu,) onları tasalandırır; size bir kötülük dokunsa, ona sevinirler. Eğer sabreder, korunursanız, onların tuzağı size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allâh, onların yaptıklarını kuşatmıştır. |
Size bir nîmet isabet ederse onları mahzun eder. Size bir fenalık dokunursa onunla sevinirler. Eğer sabreder ve ittikada bulunursanız onların hileleri size hiç bir şey ile zarar vermez. |
4 / 64 |
Al-i İmran Suresi
121.Ayet |
وَإِذْ غَدَوْتَ مِنْ أَهْلِكَ تُبَوِّئُ الْمُؤْمِنِينَ مَقَاعِدَ لِلْقِتَالِ ۗ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ -121 |
Hani sen mü’minleri (Uhud’da) savaş mevzilerine yerleştirmek için, sabah erken ailenden (evinden) ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
Hani bir vakit erkenden ehlinden çıkmıştın mü´minleri muharebe için elverişli mevki´lere yerleştiriyordun ve Allah idi bir işiden, bilen |
Hani sen erkenden ailen arasından çıkıp mü´minleri savaş için uygun yerlere yerleştiriyordun ; Allah (her şeyi) işiten ve bilendir. |
Hani sen, erkenden âilenden ayrılmıştın, (Uhud´da) mü´minleri savaş üslerine yerleştiriyordun. Allâh da işitendi, bilendi. |
Hani bir vakit erkenden ehlinden ayrılmıştın. Mü´minler için savaşa elverişli mevziler hazırlıyordun. Ve Allah Teâlâ ise hakkıyla işiticidir, hakkıyla bilicidir. |
4 / 64 |