SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Nazi'at Suresi
16.Ayet |
إِذْ نَادَاهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى -16 |
Hani, Rabbi ona mukaddes Tuvâ vadisinde şöyle seslenmişti: |
O vakıt ki ona rabbı nidâ etmişti o mukaddes vadîde: Tuva´da |
Hani Rabbi ona mukaddes vadi Tûvâ´da (şöyle) seslenmişti: |
Hani Rabbi ona Kutsal Vâdi´de, "Tuvâ"´da ünlemişti: |
(15-16) Sana Mûsa´nın kıssası geldi mi? O vakit ki, O´na Rabbi, mukaddes Tuvâ vadisinde nidâ etmişti. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
17.Ayet |
اذْهَبْ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَىٰ -17 |
“Haydi Firavun’a git! Çünkü o azmıştır.” |
Haydi demişti git Firavne de, çünkü o pek azdı |
Fir´avn´a git, doğrusu o iyice azmıştır. |
"Fir´avn´a git, çünkü o azdı." |
(17-18) Fir´avun´a gidiver, muhakkak ki, o pek azmıştır.» İmdi de ki: «Senin temizlenmekliğine meylin var mıdır?» |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
18.Ayet |
فَقُلْ هَلْ لَكَ إِلَىٰ أَنْ تَزَكَّىٰ -18 |
“Ona de ki: İster misin (küfür ve isyanından) temizlenesin? |
De ki: ister misin temizlenesin? |
Ona de ki: «Arınmak ister misin ? |
"De ki: Arınmağa gönlün var mı?" |
(17-18) Fir´avun´a gidiver, muhakkak ki, o pek azmıştır.» İmdi de ki: «Senin temizlenmekliğine meylin var mıdır?» |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
19.Ayet |
وَأَهْدِيَكَ إِلَىٰ رَبِّكَ فَتَخْشَىٰ -19 |
Seni Rabbine ileteyim de O’na karşı derinden saygı duyup korkasın!” |
Ve rabbına irşad edeyim de seni saygılanasın? |
Sana, Rabbına giden doğru yolu göstereyim de derin bir saygıyla korkup eğilesin.» |
"Seni Rabbin(in yolun)a ileteyim de O´ndan korkasın." |
«Ve sana Rabbin yolunu göstereyim de O´ndan korkasın.» |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
20.Ayet |
فَأَرَاهُ الْآيَةَ الْكُبْرَىٰ -20 |
Derken Mûsâ ona en büyük mucizeyi gösterdi. |
Vardı ona o büyük mu´cizeyi de gösterdi. |
Bunun üzerine Musa, ona o büyük mu´cizeyi gösterdi. |
Ona büyük mu´cizeyi gösterdi. |
Artık O´na pek büyük mûcize gösterdi. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
21.Ayet |
فَكَذَّبَ وَعَصَىٰ -21 |
Fakat o, Mûsâ’yı yalanladı ve isyan etti. |
Fakat o tekzîb etti, ısyan etti |
Fir´avn (onu) yalanladı ve baş kaldırdı. |
Fakat o yalanladı, karşı geldi. |
O ise yalanladı ve isyan etti. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
22.Ayet |
ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَىٰ -22 |
Sonra sırt dönüp koşarak gitti. |
Sonra koşarak idbara gitti |
Sonra da arkasını çevirip acele gitti. |
Sonra sırtını döndü; (Mûsâ´nın getirdiklerini iptal etmek için) çalışmağa koyuldu. |
(22-23) Sonra da koşarak geriye döndü. Artık topladı da nidâ etti. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
23.Ayet |
فَحَشَرَ فَنَادَىٰ -23 |
Hemen (adamlarını) topladı ve onlara seslendi: |
Derken mahşerini topladı da bağırdı: |
(Halkı) biraraya toplayıp seslendi : |
(Adamlarını) Topladı, (onlara) bağırdı: |
(22-23) Sonra da koşarak geriye döndü. Artık topladı da nidâ etti. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
24.Ayet |
فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَىٰ -24 |
“Ben, sizin en yüce Rabbinizim!” dedi. |
Benim en yüksek rabbınız, dedi |
«Ben sizin en yüce tanrınızım !» dedi. |
"Ben sizin en yüce Rabbinizim!" dedi. |
«Ben sizin en yüksek Rabbinizim,» dedi. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
25.Ayet |
فَأَخَذَهُ اللَّهُ نَكَالَ الْآخِرَةِ وَالْأُولَىٰ -25 |
Allah onu, ibret verici şekilde dünya ve âhiret cezasıyla cezalandırdı. |
Allah da onu tuttu sonuna önüne nekâl olmak üzere tenkîl ediverdi |
Bu yüzden Allah onu (öğüt ve ibret alınacak şekilde) Dünya ve Âhiret azâbıyla yakalayıverdi. |
Allâh da onu, sonun ve ilkin (âhiretin ve dünyânın) azâbıyle cezâlandırdı. |
Fakat Allah, onu ahiretin de, dünyanın da ukûbetiyle yakaladı. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
26.Ayet |
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَعِبْرَةً لِمَنْ يَخْشَىٰ -26 |
Şüphesiz bunda Allah’tan sakınıp korkan kimseler için büyük bir ibret vardır. |
Şübhesiz ki bunda bir ıbret var, saygı duyacaklar için |
Şüphesiz ki bu hâdisede, Allah´tan saygı ile korkanlara ibret ve öğüt vardır. |
Şüphesiz bunda (Allah´tan) korkacak kimse için ibret vardır. |
Şüphe yok ki, bunda korkar olan kimse için elbette bir ibret vardır. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
27.Ayet |
أَأَنْتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ السَّمَاءُ ۚ بَنَاهَا -27 |
(Ey inkârcılar!) Sizi yaratmak mı daha zor, yoksa göğü yaratmak mı? Onu Allah kurmuştur. |
Siz mi daha çetinsiniz yaratılışça yoksa Sema mı? O «Allah» onu bina etti |
Sizi yaratmak mı daha zordur yoksa göğü yaratmak mı ? (Allah) onu inşâ edip var kılmıştır. (Hâlâ görmüyor musunuz?!) |
Yaratılışça siz mi daha çetinsiniz, yoksa gök mü? (Allâh) onu yaptı. |
Sizler mi yaradılış itibariyle daha çetinsiniz, yoksa gök mü ki, onu binâ etti? |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
28.Ayet |
رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوَّاهَا -28 |
Onu yükseltmiş ve ona düzen ve âhenk vermiştir. |
Boyuna irtifa´ verdi. Nizamına koydu |
Tavanını yükseltti de ona (en uygun) düzen ve dengeyi sağladı. |
Kalınlığını (tavanını) yükseltti, onu düzenledi. |
Onun yükseklik miktarı yükseltti, sonra onu tesviye kıldı. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
29.Ayet |
وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَاهَا -29 |
O göğün gecesini karanlık yaptı, ışığını da çıkardı. |
Gecesini kararttı, kuşluğunu çıkardı |
Gecesini karanlık yaptı, kuşluğunu (aydınlık olarak) çıkardı. |
Gecesini örtüp kararttı, kuşluğunu (güneşinin ışığını) açığa çıkardı. |
(29-31) Ve gecesini karanlık etti, gündüzünü de çıkardı (aydınlattı). Ve ondan sonra da yeri yaydı. Ondan suyunu ve otlağını çıkarıverdi. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
30.Ayet |
وَالْأَرْضَ بَعْدَ ذَٰلِكَ دَحَاهَا -30 |
Ardından yeri düzenleyip döşedi. |
Ondan sonra da arzı döşedi |
Arkasından da yeryüzünü döşeyip hazırladı. |
Bundan sonra da yeri yayıp yuvarlattı. |
(29-31) Ve gecesini karanlık etti, gündüzünü de çıkardı (aydınlattı). Ve ondan sonra da yeri yaydı. Ondan suyunu ve otlağını çıkarıverdi. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
31.Ayet |
أَخْرَجَ مِنْهَا مَاءَهَا وَمَرْعَاهَا -31 |
Ondan suyunu ve merasını çıkardı. |
Ondan suyunu ve mer´asını çıkardı |
Ondan da suyunu ve otlağını (çeşit çeşit ağaç ve bitkilerini) çıkardı. |
Ondan suyunu ve otlağını çıkardı, |
(29-31) Ve gecesini karanlık etti, gündüzünü de çıkardı (aydınlattı). Ve ondan sonra da yeri yaydı. Ondan suyunu ve otlağını çıkarıverdi. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
32.Ayet |
وَالْجِبَالَ أَرْسَاهَا -32 |
Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi. |
Ve dağlarını oturttu |
Dağları dikip sağlamlaştırdı. |
Dağları oturttu, |
Dağları da tesbit etti. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
33.Ayet |
مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ -33 |
Bunları sizin için ve hayvanlarınız için bir yarar kaynağı yaptı. |
Sizin ve davarlarınızın intifa´ı için |
(Bütün bunları) size ve davarlarınıza yararlı geçimlik kılmıştır. |
Sizin ve hayvanlarınızın geçimi için. |
Sizin için ve hayvanlarınız için bir menfaat olarak. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
34.Ayet |
فَإِذَا جَاءَتِ الطَّامَّةُ الْكُبْرَىٰ -34 |
(34-35) En büyük felaket (kıyamet) geldiği zaman, o gün insan yaptıklarını hatırlar. |
Fakat geldiği vakıt o «tâmme-i kübrâ» |
O güç getirilemiyecek büyük (Kıyamet) felâketi geldiği zaman ; |
Herşeyi bastıran o büyük felâket geldiği zaman, |
Artık o vakit ki, pek büyük bir âfet zuhûra gelir. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
35.Ayet |
يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْإِنْسَانُ مَا سَعَىٰ -35 |
(34-35) En büyük felaket (kıyamet) geldiği zaman, o gün insan yaptıklarını hatırlar. |
O insanın neye koştuğunu anlıyacağı gün |
O gün insan ne için çalışıp çabaladığını hatırlayıp anlar. |
O gün insan, neyin peşinde koşmuş olduğunu hatırlar. |
İnsan neye koşup durmuş olduğunu o gün hatırlar. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
36.Ayet |
وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِمَنْ يَرَىٰ -36 |
Cehennem, görenler için apaçık bir şekilde gösterilir. |
Ve Cahîm hortlatıldığı vakıt, görür kimseler için |
Cehennem de ortaya çıkıp görebilene görünür. |
Gören kimseler için cehennem ortaya çıkarılmıştır. |
Cehennemde her gören kimseye açıklanmış bulunur. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
37.Ayet |
فَأَمَّا مَنْ طَغَىٰ -37 |
(37-39) Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır. |
Artık her kim azgınlık etmiş, |
(37-38-39) Artık kim azıp dünya hayatını seçerek tercîh etmişse, şüphesiz Cehennem onun varacağı yerdir. |
Artık kim azmışsa, |
(37-38) Artık kim taşkınlık etmiş ise. Ve dünya hayatını tercih eylemiş ise. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
38.Ayet |
وَآثَرَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا -38 |
(37-39) Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır. |
Dünya hayatı tercih eylemiş ise |
(37-38-39) Artık kim azıp dünya hayatını seçerek tercîh etmişse, şüphesiz Cehennem onun varacağı yerdir. |
Ve şu yakın hayâtı yeğlemişse, |
(37-38) Artık kim taşkınlık etmiş ise. Ve dünya hayatını tercih eylemiş ise. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
39.Ayet |
فَإِنَّ الْجَحِيمَ هِيَ الْمَأْوَىٰ -39 |
(37-39) Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır. |
muhakkak Cahîmdir onun varacağı |
(37-38-39) Artık kim azıp dünya hayatını seçerek tercîh etmişse, şüphesiz Cehennem onun varacağı yerdir. |
Onun barınağı cehennemdir. |
Artık şüphe yok ki, cehennemdir, odur onun yurdu. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
40.Ayet |
وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَىٰ -40 |
(40-41) Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, cennet onun sığınağıdır. |
Her kim de rabbının makamından korkmuş ve nefsi hevadan nehy eylemiş ise |
(40-41) Kim de Rabbının (yüce) makamından korkmuş da nefsini havaî şeylerden alıkoymuşsa, şüphesiz ki Cennet onun varacağı yerdir. |
Ama kim Rabbinin divânında dur(up hesap ver)mekten korkmuş ve nefsi(ni) kötü heves(ler)den men etmişse |
Fakat kim ki, Rabbinin makamından korkmuş ve nefsini hevâdan nehyetmiş ise. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
41.Ayet |
فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَىٰ -41 |
(40-41) Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, cennet onun sığınağıdır. |
muhakak Cennettir onun varacağı |
(40-41) Kim de Rabbının (yüce) makamından korkmuş da nefsini havaî şeylerden alıkoymuşsa, şüphesiz ki Cennet onun varacağı yerdir. |
Onun barınağı da cennettir. |
Artık cennette, o da (o kimse için) yurttur. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
42.Ayet |
يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا -42 |
Sana, kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. |
Sana o saattan soruyorlar: ne zaman demir atması? |
Senden Kıyâmet´in kopuş saatinin ne vakit ortaya çıkacağını soruyorlar. |
Sana sâ´atden soruyorlar: Demir atması (gelip çatması) ne zaman diye. |
(42-44) Sana Kıyametten sorarlar ki, onun vukû´u ne zamandır? Sen onu yâdetmek hususunda ne haldesin? Onun sonu Rabbine varır. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
43.Ayet |
فِيمَ أَنْتَ مِنْ ذِكْرَاهَا -43 |
Onu bilip söylemek nerede, sen nerede? |
Nerde senden onu anlatması? |
Sende ona ait bilgi nerede ki anlatasın ?! |
Sen nerede, onun vaktini söylemek nerede?! |
(42-44) Sana Kıyametten sorarlar ki, onun vukû´u ne zamandır? Sen onu yâdetmek hususunda ne haldesin? Onun sonu Rabbine varır. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
44.Ayet |
إِلَىٰ رَبِّكَ مُنْتَهَاهَا -44 |
Onun nihai bilgisi yalnız Rabbine âittir. |
Rabbınadır onun müntehası |
Onun kopuş ânının bilgisi Rabbına dayanıp noktalanır. |
Onun bilgisi Rabbine âittir. |
(42-44) Sana Kıyametten sorarlar ki, onun vukû´u ne zamandır? Sen onu yâdetmek hususunda ne haldesin? Onun sonu Rabbine varır. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
45.Ayet |
إِنَّمَا أَنْتَ مُنْذِرُ مَنْ يَخْشَاهَا -45 |
Sen, ancak ondan korkanları uyarıcısın. |
Sen ancak bir münzirisin ondan haşyet duyacakların |
Sen ancak (Allah´tan) saygı ile korkup eğilenleri uyaransın. |
Sen ancak, ondan korkacak olanları uyarıcısın. |
Şüphe yok ki sen, ancak ondan korkanlara bir korkutucusun. |
30 / 583 |
Nazi'at Suresi
46.Ayet |
كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا -46 |
Kıyameti gördükleri gün onlar, sanki dünyada ancak bir akşam, yahut bir kuşluk vakti kadar kalmış gibidirler. |
Onu görecekleri gün onlar, sanki bir akşam veya kuşluğundan başka durmamışa dönecekler |
Kıyâmet´i gördükleri gün sanki (Dünya´da) ancak bir akşam veya kuşluk vakti kadar kalmış gibidirler. (Dünya´nın ömrünün uzunluğuna, Âhiretin sonsulzuğuna nisbetle insanoğlunun ömrünün ne kadar kısa olduğuna işaret ediliyor.) |
Onlar onu gördükleri zaman sanki (dünyâda) bir akşam veya onun kuşluk vaktinden fazla kalmamış gibi olurlar. |
Onlar, o Kıyameti gördükleri gün sanki bir akşam veya bir kuşluk vaktinden başka kalmamış gibi olurlar. |
30 / 583 |