SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Mearic Suresi
11.Ayet |
يُبَصَّرُونَهُمْ ۚ يَوَدُّ الْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَدِي مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍ بِبَنِيهِ -11 |
(11-14) Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın. |
Birbirlerine gösterilirlerken, mücrim ister ki fidye verse o günün azâbından oğullarını |
(11-12-13-14) Birbirlerine gösterilirler (ama) suçlu günahkârlar o günün azabına karşılık oğullarını, eşini, kardeşini, kendisini barındıran kabile ve obasını ve yeryüzündeki her şeyi fidye verip kendini kurtarmak ister. |
Birbirlerine gösterilirler (fakat herkes kendi derdine düştüğünden, başkasıyle ilgilenemez). Suçlu ister ki o günün azâbından (kurtulmak için) fidye versin: Oğullarını, |
(11-12) Onlar birbirlerine gösterilirler. Günahkar olan temenni eder ki, o günün azabından dolayı oğullarını feda etsin. Ve refikasını ve kardeşini feda etsin. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
12.Ayet |
وَصَاحِبَتِهِ وَأَخِيهِ -12 |
(11-14) Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın. |
Ve refikasını ve biraderini |
(11-12-13-14) Birbirlerine gösterilirler (ama) suçlu günahkârlar o günün azabına karşılık oğullarını, eşini, kardeşini, kendisini barındıran kabile ve obasını ve yeryüzündeki her şeyi fidye verip kendini kurtarmak ister. |
Eşini ve kardeşini, |
(11-12) Onlar birbirlerine gösterilirler. Günahkar olan temenni eder ki, o günün azabından dolayı oğullarını feda etsin. Ve refikasını ve kardeşini feda etsin. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
13.Ayet |
وَفَصِيلَتِهِ الَّتِي تُؤْوِيهِ -13 |
(11-14) Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın. |
Ve kendini barındıran fasîlesini |
(11-12-13-14) Birbirlerine gösterilirler (ama) suçlu günahkârlar o günün azabına karşılık oğullarını, eşini, kardeşini, kendisini barındıran kabile ve obasını ve yeryüzündeki her şeyi fidye verip kendini kurtarmak ister. |
Kendisini barındıran, içinde yetiştiği tüm âilesini, |
(13-14) Ve kendisini barındıran aşiretini (feda etsin). Ve yeryüzünde kim var ise, cümlesini fidye-i necât olarak versin de (sonra) bu fedakarlığı kendisini kurtarsın. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
14.Ayet |
وَمَنْ فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ يُنْجِيهِ -14 |
(11-14) Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın. |
Ve Arzda bulunanların hepsini de sonra kendini kurtarsa |
(11-12-13-14) Birbirlerine gösterilirler (ama) suçlu günahkârlar o günün azabına karşılık oğullarını, eşini, kardeşini, kendisini barındıran kabile ve obasını ve yeryüzündeki her şeyi fidye verip kendini kurtarmak ister. |
Ve yeryüzünde bulunanların hepsini (versin) de tek kendisini kurtarsın. |
(13-14) Ve kendisini barındıran aşiretini (feda etsin). Ve yeryüzünde kim var ise, cümlesini fidye-i necât olarak versin de (sonra) bu fedakarlığı kendisini kurtarsın. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
15.Ayet |
كَلَّا ۖ إِنَّهَا لَظَىٰ -15 |
(15-16) Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz cehennem, derileri kavurup çıkaran alevli ateştir. |
Hayır, çünkü o salgın bir lezâ, |
Hayır (bu mümkün değil), doğrusu Cehennem alev alev köpürüp duran yerdir.. |
Hayır! O (ateş), alevlenen bir ateştir. |
(15-16) Hayır. Asla. Şüphe yok ki o bir mühim ateştir. Nâsın derisi için bir soyup dağıtıcıdır. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
16.Ayet |
نَزَّاعَةً لِلشَّوَىٰ -16 |
(15-16) Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz cehennem, derileri kavurup çıkaran alevli ateştir. |
etrafı soyan nari ceza´ |
Bedenin etrafını ve organlarını koparırcasına kavurur. |
Derileri kavurur, soyar. |
(15-16) Hayır. Asla. Şüphe yok ki o bir mühim ateştir. Nâsın derisi için bir soyup dağıtıcıdır. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
17.Ayet |
تَدْعُو مَنْ أَدْبَرَ وَتَوَلَّىٰ -17 |
(17-18) O, (hakka) arka döneni ve (imandan) yüz çevireni; servet toplayıp yığanı kendine çağırır. |
Çağırır arkasını dönüp tersine gideni |
(17-18) Arkasını döneni, yüzçevirip gideni, mal toplayıp yığanı davet eder. |
(Kendine) Çağırır; sırtını dönüp gideni, |
(17-18) Çağırır, arkasını dönüp yüz çevireni. Ve (malı) toplayıp da, bir kap içinde saklayanı. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
18.Ayet |
وَجَمَعَ فَأَوْعَىٰ -18 |
(17-18) O, (hakka) arka döneni ve (imandan) yüz çevireni; servet toplayıp yığanı kendine çağırır. |
Ve toplayıp toplayıp kasaya yığanı |
(17-18) Arkasını döneni, yüzçevirip gideni, mal toplayıp yığanı davet eder. |
(Mal) Toplayıp kasada yığanı! |
(17-18) Çağırır, arkasını dönüp yüz çevireni. Ve (malı) toplayıp da, bir kap içinde saklayanı. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
19.Ayet |
إِنَّ الْإِنْسَانَ خُلِقَ هَلُوعًا -19 |
Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır. |
Hâkikat o insan helu´ yaradılmıştır |
Şüphesiz ki insan, hırslı açgözlü yaratılmıştır. |
Doğrusu insan hırslı (ve huysuz) yaratılmıştır. |
(19-20) Şüphe yok ki insan haris olarak yaradılmıştır. Ona şer dokunduğu zaman çok feryat edicidir. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
20.Ayet |
إِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعًا -20 |
Kendisine kötülük dokunduğu zaman sızlanır. |
Şer dokundumu mızıkcı |
Kendisine bir kötülük dokununca basar feryadı. |
Kendisine kötülük dokundu mu sızlanır, |
(19-20) Şüphe yok ki insan haris olarak yaradılmıştır. Ona şer dokunduğu zaman çok feryat edicidir. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
21.Ayet |
وَإِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعًا -21 |
Ona bir hayır dokunduğunda da eli sıkıdır. |
Hayır dokundumu kıskanç |
Bir iyilik erişince de (kıskanır da onu başkasından) men´eder. |
Kendisine hayır dokundu mu yardım etmez (sıkı sıkı tutar). |
(21-22) Ve ona hayır dokunduğu zaman da çok cimridir, kıskançtır. Namaz kılanlar müstesna. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
22.Ayet |
إِلَّا الْمُصَلِّينَ -22 |
Ancak, namaz kılanlar başka. |
Müstesna ancak o musallîler |
(22-23) Ancak şunlar müstesna : Namaz kılanlar ve namazlarına devam edenler. |
Ancak namaz kılanlar bunun dışındadır. |
(21-22) Ve ona hayır dokunduğu zaman da çok cimridir, kıskançtır. Namaz kılanlar müstesna. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
23.Ayet |
الَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَاتِهِمْ دَائِمُونَ -23 |
Onlar, namazlarına devam eden kimselerdir. |
Onlar ki namazlarına müdavimdirler |
(22-23) Ancak şunlar müstesna : Namaz kılanlar ve namazlarına devam edenler. |
Onlar ki: Namazlarını sürekli kılarlar (aksatmazlar). |
(23-24) Onlar ki namazları üzerine devam ederler. Ve onlar ki, mallarında bir malum hak vardır. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
24.Ayet |
وَالَّذِينَ فِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَعْلُومٌ -24 |
(24-25) Onlar, mallarında; isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerdir. |
Ve onlar ki mallarında vardır bir hakkı ma´lûm |
(24-25) Mallarında, muhtaç durumda olana, maldan yoksun bulunana belirli bir hak ayıranlar. |
Onların mallarında belli bir hisse vardır: |
(23-24) Onlar ki namazları üzerine devam ederler. Ve onlar ki, mallarında bir malum hak vardır. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
25.Ayet |
لِلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ -25 |
(24-25) Onlar, mallarında; isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerdir. |
Hem sâil için hem mahrum |
(24-25) Mallarında, muhtaç durumda olana, maldan yoksun bulunana belirli bir hak ayıranlar. |
Sâile ve mahruma (isteyene ve utancından dolayı istemeyip mahrum kalana). |
Dilenen ve mahrum olan için. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
26.Ayet |
وَالَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ الدِّينِ -26 |
Onlar, ceza gününü tasdik eden kimselerdir. |
Ve onlar ki dîn gününü (ceza gününü) tasdîk ederler |
Hesap ve ceza gününü doğrulayıp inananlar. |
Cezâ gününü tasdik ederler, |
(26-27) Ve onlar ki ceza gününü tasdik ederler. Ve onlar ki, Rablerinin azabından korkanlardır. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
27.Ayet |
وَالَّذِينَ هُمْ مِنْ عَذَابِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَ -27 |
Onlar, Rablerinin azabından korkan kimselerdir. |
Ve onlar ki Rablarının azâbından korkarlar |
(27-28) Rablarının azabından korkup içi titreyenler, —ki Rablarının azabından elbette güven içinde kalınmaz—. |
Rablerinin azâbından korkarlar. |
(26-27) Ve onlar ki ceza gününü tasdik ederler. Ve onlar ki, Rablerinin azabından korkanlardır. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
28.Ayet |
إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍ -28 |
Çünkü, Rablerinin azabından emin olunamaz. |
Çünkü rablarının azâbından emîn olunmaz |
(27-28) Rablarının azabından korkup içi titreyenler, —ki Rablarının azabından elbette güven içinde kalınmaz—. |
Çünkü Rablerinin azâbına güven olmaz. |
Şüphe yok ki, Rablerinin azabı gayr-i me´mundur, ondan kimse emin olamaz. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
29.Ayet |
وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ -29 |
Onlar, mahrem yerlerini koruyan kimselerdir. |
Ve onlar ki apışlarını korurlar |
(29-30) Eşlerine ve ellerinin sahip bulunduğu cariyelere karşı müstesna —ki bunlara karşı kınanmazlar—, iffetlerini koruyanlar, |
Irzlarını korurlar. |
Ve onlar ki, kendi tenâsül uzuvlarını muhafaza ederler. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
30.Ayet |
إِلَّا عَلَىٰ أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ -30 |
Ancak eşleri, yahut sahip oldukları cariyeleri başka. Çünkü onlar (eşleri ve cariyeleri ile olan ilişkileri konusunda) kınanmazlar. |
Ancak zevcelerine veya milki yemînlerine başka. Çünkü bunda levm olunmazlar |
(29-30) Eşlerine ve ellerinin sahip bulunduğu cariyelere karşı müstesna —ki bunlara karşı kınanmazlar—, iffetlerini koruyanlar, |
Yalnız eşlerine ya da ellerinin altında bulunan (câriyelerin)e karşı (korumazlar. Bundan ötürü de) onlar kınanmazlar. |
Zevcelerine veya mâlik bulundukları cariyelerine karşı müstesna, çünkü onlar kınanmış değildirler. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
31.Ayet |
فَمَنِ ابْتَغَىٰ وَرَاءَ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْعَادُونَ -31 |
Kim bunun ötesini isterse, işte onlar sınırı aşan kimselerdir. |
Fakat ondan ötesini arayanlar, işte onlar haddi aşan haşarılardır |
Bunun ötesini arayıp arzu edenler (olursa), işte onlar (meşru´ sınırı) aşanlardır.. |
Ama kim bundan ötesini ararsa, onlar (sınırı) aşanlardır. |
Artık her kim bunun ötesini araştırırsa işte haddi aşmış olanlar onlardır, onlar. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
32.Ayet |
وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ -32 |
Onlar, emanetlerini ve verdikleri sözü gözeten kimselerdir. |
Ve onlar ki emanetlerine ve ahdlerine riayet ederler |
Emanetlerini ve verdikleri sözü yerine getirirler. |
Emânetlerini ve ahidlerini gözetirler. |
(32-33) Ve onlar ki emanetlerine ve ahdlerine riâyet ederler. Ve onlar ki, şehâdetlerini doğruca ikame ederler. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
33.Ayet |
وَالَّذِينَ هُمْ بِشَهَادَاتِهِمْ قَائِمُونَ -33 |
Onlar, şahitliklerini dosdoğru yapan kimselerdir. |
Ve onlar ki şâhidliklerinde dürüstürler |
Şahitliklerini dosdoğru yerine getirirler. |
Şâhidliklerini yaparlar. |
(32-33) Ve onlar ki emanetlerine ve ahdlerine riâyet ederler. Ve onlar ki, şehâdetlerini doğruca ikame ederler. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
34.Ayet |
وَالَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ -34 |
Onlar, namazlarını titizlikle koruyan kimselerdir. |
Ve onlar ki namazları üzerine muhafızlık ederler |
Namazlarını (vakitlerinde) kılarak korurlar. |
Namazlarını korurlar. |
Ve onlar ki, namazları üzerine muhafazada bulunurlar. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
35.Ayet |
أُولَٰئِكَ فِي جَنَّاتٍ مُكْرَمُونَ -35 |
İşte onlar cennetlerde ikram göreceklerdir. |
İşte onlar Cennetlerde ikrâm olunanlardır |
İşte bunlar Cennetlerde ağırlananlardır. |
İşte onlar cennetlerde ağırlanırlar. |
İşte onlar cennetlerde ikram olunmuş zâtlardır. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
36.Ayet |
فَمَالِ الَّذِينَ كَفَرُوا قِبَلَكَ مُهْطِعِينَ -36 |
(36-37) Şimdi, inkâr edenlere ne oluyor ki, boyunlarını uzatarak (alay etmek için) sağdan soldan gruplar hâlinde sana doğru koşuyorlar? |
Şimdi ne var o küfredenlere ki sana doğru boyunlarını uzatarak koşuyorlar? |
(36-37) O inkâr edenlere ne oluyor ki, sağdan soldan bölük bölük boyunlarını uzatarak sana doğru koşuyorlar ? |
Nânkörlere ne oluyur ki sana doğru koşuyorlar? |
(36-37) Artık ne var o kâfir olanlara ki senin cihetine koşarlar. Dağınık fırkalar olarak sağdan ve soldan. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
37.Ayet |
عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ عِزِينَ -37 |
(36-37) Şimdi, inkâr edenlere ne oluyor ki, boyunlarını uzatarak (alay etmek için) sağdan soldan gruplar hâlinde sana doğru koşuyorlar? |
Sağdan ve soldan fırka fırka |
(36-37) O inkâr edenlere ne oluyor ki, sağdan soldan bölük bölük boyunlarını uzatarak sana doğru koşuyorlar ? |
Sağdan, soldan, ayrı ayrı gruplar halinde (gelip etrafını sarıyorlar)? |
(36-37) Artık ne var o kâfir olanlara ki senin cihetine koşarlar. Dağınık fırkalar olarak sağdan ve soldan. |
29 / 568 |
Mearic Suresi
38.Ayet |
أَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ أَنْ يُدْخَلَ جَنَّةَ نَعِيمٍ -38 |
Onlardan her biri Naîm cennetine sokulacağını mı umuyor? |
Onlardan her kişi na´îm Cennetine sokulacağını ümid mi ediyor? |
Onlardan her kişi Nîmet Cenneti (veya Naim Cennetijne yerleştirilmeyi mi umuyorlar? |
Onlardan her biri, ni´met cennetine sokulacağını mı umuyor? |
Onlardan her bir şahıs naim cennetine girdirileceğini mi ümit ediyor? |
29 / 568 |
Mearic Suresi
39.Ayet |
كَلَّا ۖ إِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِمَّا يَعْلَمُونَ -39 |
Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz biz onları kendilerinin de bildikleri şeyden (meniden) yarattık. |
Yağma yok, biz onları o bildikleri nesneden yarattık |
Hayır, elbette biz, onları bildikleri şeyden yarattık.. |
Hayır! Öyle şey yok! Biz onları bildikleri şeyden yarattık. |
Hayır, asla. Şüphe yok ki Biz onları bilir oldukları şeyden yarattık. |
29 / 568 |