SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Şuara Suresi
137.Ayet |
إِنْ هَٰذَا إِلَّا خُلُقُ الْأَوَّلِينَ -137 |
“Bu, öncekilerin geleneklerinden başka bir şey değildir.” |
Bu sırf eskilerin âdeti |
Bu tutumunuz, öncekilerin (sürüp gelen) âdetlerinden başkası değildir. |
"Bu (davranışımız), sadece evvelkilerin ahlâkı (ve geleneği)dir." |
(137-138) «Bu, evvelkilerin adetinden başka bir şey değildir.» «Ve bizler ise muazzep olacaklar değiliz.» |
19 / 372 |
Şuara Suresi
138.Ayet |
وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ -138 |
“Biz azaba uğratılacak da değiliz.” |
Biz ta´zib olunmayız |
Ve biz azâb edilecek de değiliz. |
"Biz azâba uğratılacak değiliz." |
(137-138) «Bu, evvelkilerin adetinden başka bir şey değildir.» «Ve bizler ise muazzep olacaklar değiliz.» |
19 / 372 |
Şuara Suresi
139.Ayet |
فَكَذَّبُوهُ فَأَهْلَكْنَاهُمْ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ -139 |
Böylece onlar Hûd’u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helâk ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. |
Diye onu tekzib ettiler de kendilerini helâk ediverdik. Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü´min olmadı |
Böylece Hûd Peygamber´i yalanladılar. Biz de onları yok ettik. Şüphesiz ki bunda öğüt ve ibret vardır ; ne yazık ki onların çoğu imân etmedi. |
(Böylece) onu yalanladılar. Biz de onları helâk ettik. Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar. |
Artık O´nu tekzîp ettiler, Biz de onları helâk ettik. Şüphe yok, bunda elbette bir ibret vardır ve onların ekserisi imân etmiş olmadılar. |
19 / 372 |
Şuara Suresi
140.Ayet |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ -140 |
Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. |
Ve şübhesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm |
Şenin Rabbın elbette O´dur cok güçlü, çok üstün ; O´dur cok merhametli. |
Şüphesiz Rabbin, işte üstün O´dur, merhamet eden O´dur. |
Ve muhakkak, senin Rabbin elbette O, azîzdir, rahimdir. |
19 / 372 |
Şuara Suresi
141.Ayet |
كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَلِينَ -141 |
Semûd kavmi de Peygamberleri yalanladı. |
Semûd gönderilen Resulleri tekzib etti |
Semûd (kavmi) de peygamberleri yalanladılar. |
Semûd (kavmi) de gönderilen elçileri yalanladı: |
(141-142) Semûd (kavmi de) gönderilmiş olan peygamberleri tekzîp etti. O vakit, onlara kardeşleri Salih dedi: «Korkmaz mısınız?» |
19 / 372 |
Şuara Suresi
142.Ayet |
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَالِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ -142 |
Hani kardeşleri Salih, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” |
O vakıt ki kardeşleri Salih onlara demişti: Allahdan korkmaz mısınız? |
Hani kardeşleri Sâlih onlara dedi ki: «Artık (putlara tapmaktan, Hakk´ı inkâr etmekten) sakınmaz mısınız ? |
Kardeşleri Sâlih, onlara demişti ki: "Korunmaz mısınız?" |
(141-142) Semûd (kavmi de) gönderilmiş olan peygamberleri tekzîp etti. O vakit, onlara kardeşleri Salih dedi: «Korkmaz mısınız?» |
19 / 372 |
Şuara Suresi
143.Ayet |
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ -143 |
“Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.” |
Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş bir Resulüm, eminim |
Şüpheniz olmasın ki ben sizin için güvenilir bir peygamberim. |
"Ben sizin için güvenilir bir elçiyim." |
(143-144) «Şüphe yok, ben size bir emîn resûlüm. Artık Allah´tan korkun ve bana itaat edin.» |
19 / 372 |
Şuara Suresi
144.Ayet |
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ -144 |
“Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!” |
Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin |
Artık Allah´tan korkun ve bana uyun. |
"Allah´tan korkun ve bana itâ´at edin." |
(143-144) «Şüphe yok, ben size bir emîn resûlüm. Artık Allah´tan korkun ve bana itaat edin.» |
19 / 372 |
Şuara Suresi
145.Ayet |
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ -145 |
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” |
Buna karşı ben sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül´âlemîne aiddir |
Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim (hizmetimin) mükâfatı ancak âlemlerin Rabbına aittir. |
"Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbine âittir." |
«Ve onun üzerine sizden bir ücret istemiyorum, benim mükâfaatım ancak âlemlerin Rabbine aittir.» |
19 / 372 |
Şuara Suresi
146.Ayet |
أَتُتْرَكُونَ فِي مَا هَاهُنَا آمِنِينَ -146 |
(146-148) “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?” |
Siz burada emn-ü eman ile bırakılacak mısınız? |
(146-147-148) Şu bulunduğunuz yerde ; bağlar ve bahçelerde ; pınarlar başında, ekinler içinde, gönül çekici salkım hurmalıklarda güven içinde kendi halinize bırakılacak mısınız? |
"Siz burada güven içinde bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz?" |
«Siz burada emin kimseler olarak bırakılacak mısınız?» |
19 / 372 |
Şuara Suresi
147.Ayet |
فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ -147 |
(146-148) “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?” |
O Cennetler, pınarlar |
(146-147-148) Şu bulunduğunuz yerde ; bağlar ve bahçelerde ; pınarlar başında, ekinler içinde, gönül çekici salkım hurmalıklarda güven içinde kendi halinize bırakılacak mısınız? |
"Böyle bahçelerde, çeşme başlarında?" |
«Bağlarda ve ırmaklarda?» |
19 / 372 |
Şuara Suresi
148.Ayet |
وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَضِيمٌ -148 |
(146-148) “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?” |
Lâtıf tal´ı sarkmış hurmalar, ekinler içinde |
(146-147-148) Şu bulunduğunuz yerde ; bağlar ve bahçelerde ; pınarlar başında, ekinler içinde, gönül çekici salkım hurmalıklarda güven içinde kendi halinize bırakılacak mısınız? |
"Ekinler ve yumuşak tomurcuklu güzel hurmalıklar arasında?" |
«Ve ekinlerin ve tomurcukları latif hurma ağaçlarının içinde?» |
19 / 372 |
Şuara Suresi
149.Ayet |
وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا فَارِهِينَ -149 |
“Bir de dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz.” |
Ki bir de dağlardan keyfli keyfli evler yontuyorsunuz |
Dağlardan da ustaca sayılacak şekilde (fakat) şımarıkça evler yontuyorsunuz : (Bunun böyle devam edeceğini mi sanıyorsunuz ? Hayır aldanıyorsunuz). |
"Dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz." |
«Ve dağlardan hazıkâne bir halde evler yontuyorsunuz?» |
19 / 372 |
Şuara Suresi
150.Ayet |
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ -150 |
“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.” |
Gelin Allahdan korkun da bana itaat eyleyin |
Artık Allah´tan korkun, bana itaat edin. |
"Allah´tan korkun ve bana itâ´at edin." |
«Artık Allah´tan korkun ve bana itaat edin.» |
19 / 372 |
Şuara Suresi
151.Ayet |
وَلَا تُطِيعُوا أَمْرَ الْمُسْرِفِينَ -151 |
(151-152) “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.” |
İtaat etmeyin o kimselere ki |
(151-152) Yeryüzünde fesâd çıkarıp orada dirlik-düzenlik getirmeyenlerin; inkâr ve azgınlıktan aşırı gidenlerin emrine uymayın.» |
"O aşırıların emrine uymayın." |
(151-152) «Ve müsriflerin emrine itaat etmeyin. Öyle kimseler ki, yerde ifsat ederler ve ıslah olmazlar.» |
19 / 372 |
Şuara Suresi
152.Ayet |
الَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ -152 |
(151-152) “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.” |
yeryüzünü fesada verirler de islâh etmezler |
(151-152) Yeryüzünde fesâd çıkarıp orada dirlik-düzenlik getirmeyenlerin; inkâr ve azgınlıktan aşırı gidenlerin emrine uymayın.» |
"Yeryüzünde bozgunculuk yapan, ıslah etmeyen o kimseler(in sözüyle hareket etmeyin)." |
(151-152) «Ve müsriflerin emrine itaat etmeyin. Öyle kimseler ki, yerde ifsat ederler ve ıslah olmazlar.» |
19 / 372 |
Şuara Suresi
153.Ayet |
قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ -153 |
Dediler ki: “Sen ancak büyülenmişlerdensin.” |
Sen dediler: çok büyülenmişlerdensin |
Dediler ki: «Elbette sen büyülenenlerden birisin. |
"Dediler: "Sen, iyice büyülenmişlerdensin." |
Dediler ki: «Şüphe yok sen çok büyülenmişlerdensin.» |
19 / 372 |
Şuara Suresi
154.Ayet |
مَا أَنْتَ إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا فَأْتِ بِآيَةٍ إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ -154 |
“Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir.” |
Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin? Haydi bir âyet getir eğer sadıklardan isen |
Sen de ancak bizim gibi bir insansın ; eğer (iddianda) doğrulardan isen haydi bize bir açık belge, bir mu´cize getir.» |
"Sen de bizim gibi bir insansın. Eğer doğrulardansan bize bir mu´cize getir." |
«Sen başka değil, bizim gibi bir insansın. Eğer sâdıklardan isen haydi bir alâmet getiriver.» |
19 / 372 |
Şuara Suresi
155.Ayet |
قَالَ هَٰذِهِ نَاقَةٌ لَهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَعْلُومٍ -155 |
Salih, şöyle dedi: “İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır.” |
Ha, dedi: işte bir naka ona bir şirb hakkı, size de ma´lûm bir günün şirb hakkı |
Sâlih, «işte (belge ve mu´cize olarak) bir dişi deve ! Su içme sırası (bir gün) onun, belirli bir gün de sizindir. |
Dedi: "İşte bu dişi deve (mu´cize)dir. (Bir gün) onun su içme hakkı var, belli bir günün su içme hakkı da sizin." |
(155-156) Dedi ki: «İşte bu bir dişi devedir. Bunun için belli bir günde bir su içme hakkı vardır, sizin için de malum bir günde bir su içme hakkı vardır. Ve buna bir kötülük ile dokunmayın, sizi hemen pek büyük bir günün azabı yakalar.» |
19 / 372 |
Şuara Suresi
156.Ayet |
وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍ -156 |
“Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar.” |
Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin ki o yüzden sizi büyük bir günün azâbı yakalar |
Sakın ona kötü (niyetle) dokunmayın ; sonra büyük bir azâb sizi yakalar» dedi. |
"Sakın, ona bir kötülük dokundurmayın, sonra büyük bir günün azâbı sizi yakalar." |
(155-156) Dedi ki: «İşte bu bir dişi devedir. Bunun için belli bir günde bir su içme hakkı vardır, sizin için de malum bir günde bir su içme hakkı vardır. Ve buna bir kötülük ile dokunmayın, sizi hemen pek büyük bir günün azabı yakalar.» |
19 / 372 |
Şuara Suresi
157.Ayet |
فَعَقَرُوهَا فَأَصْبَحُوا نَادِمِينَ -157 |
Derken onu kestiler, fakat pişman oldular. |
Derken onu vurdular, fakat nâdim oldular |
Buna rağmen onlar o deveyi (bacaklarına) vurup devirdiler, (inatla onu) kestiler. (Sonra da) pişmanlık duyarak sabahladılar. |
Nihâyet onu kestiler, ama pişman oldular. |
Derken onu boğazladılar, sonra pişman olarak sabahladılar. |
19 / 372 |
Şuara Suresi
158.Ayet |
فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ -158 |
Böylece onları azap yakaladı. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. |
Çünkü kendilerini azâb yakalayıverdi şüphesiz bunda mutlak bir âyet var öyle iken ekserîsi mü´min olmadı |
O sebeple azâb onları yakaladı. Şüphesiz ki (bu olayda) bir ibret ve öğüt vardır; ama onların çoğu imân edenler olmadı. |
Ve azâb onları yakaladı. Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar. |
Artık onları azap yakaladı. Şüphe yok ki, bunda bir ibret vardır. Böyle iken onların çokları imân etmiş olmadılar. |
19 / 372 |
Şuara Suresi
159.Ayet |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ -159 |
Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. |
Ve şüphesiz rabbın o, öyle azîz öyle rahîm |
Ve senin Rabbin şüphesiz ki yegâne üstündür, çok güçlüdür; çok merhamet edendir. |
Şüphesiz Rabbin, işte üstün O´dur, merhamet eden O´dur. |
Ve muhakkak, senin Rabbin elbette O, pek galipdir, pek esirgeyicidir. |
19 / 372 |