KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
AYET MEALLERİ   SURE MEAL   SAYFA MEAL   CÜZ MEAL   SECDE AYETLERİ
KUR'AN-I KERİMİN 534. SAYFASΙNA GÖRE AYET VE MEALLERİ Nİ SΙRALAMA >
MEAL SAYFALARI
1 2 3
4 5 6
7 8 9
10 11 12
13 14 15
16 17 18
19 20 21
22 23 24
25 26 27
28 29 30
31 32 33
34 35 36
37 38 39
40 41 42
43 44 45
46 47 48
49 50 51
52 53 54
55 56 57
58 59 60
61 62 63
64 65 66
67 68 69
70 71 72
73 74 75
76 77 78
79 80 81
82 83 84
85 86 87
88 89 90
91 92 93
94 95 96
97 98 99
100 101 102
103 104 105
106 107 108
109 110 111
112 113 114
115 116 117
118 119 120
121 122 123
124 125 126
127 128 129
130 131 132
133 134 135
136 137 138
139 140 141
142 143 144
145 146 147
148 149 150
151 152 153
154 155 156
157 158 159
160 161 162
163 164 165
166 167 168
169 170 171
172 173 174
175 176 177
178 179 180
181 182 183
184 185 186
187 188 189
190 191 192
193 194 195
196 197 198
199 200 201
202 203 204
205 206 207
208 209 210
211 212 213
214 215 216
217 218 219
220 221 222
223 224 225
226 227 228
229 230 231
232 233 234
235 236 237
238 239 240
241 242 243
244 245 246
247 248 249
250 251 252
253 254 255
256 257 258
259 260 261
262 263 264
265 266 267
268 269 270
271 272 273
274 275 276
277 278 279
280 281 282
283 284 285
286 287 288
289 290 291
292 293 294
295 296 297
298 299 300
301 302 303
304 305 306
307 308 309
310 311 312
313 314 315
316 317 318
319 320 321
322 323 324
325 326 327
328 329 330
331 332 333
334 335 336
337 338 339
340 341 342
343 344 345
346 347 348
349 350 351
352 353 354
355 356 357
358 359 360
361 362 363
364 365 366
367 368 369
370 371 372
373 374 375
376 377 378
379 380 381
382 383 384
385 386 387
388 389 390
391 392 393
394 395 396
397 398 399
400 401 402
403 404 405
406 407 408
409 410 411
412 413 414
415 416 417
418 419 420
421 422 423
424 425 426
427 428 429
430 431 432
433 434 435
436 437 438
439 440 441
442 443 444
445 446 447
448 449 450
451 452 453
454 455 456
457 458 459
460 461 462
463 464 465
466 467 468
469 470 471
472 473 474
475 476 477
478 479 480
481 482 483
484 485 486
487 488 489
490 491 492
493 494 495
496 497 498
499 500 501
502 503 504
505 506 507
508 509 510
511 512 513
514 515 516
517 518 519
520 521 522
523 524 525
526 527 528
529 530 531
532 533 534
535 536 537
538 539 540
541 542 543
544 545 546
547 548 549
550 551 552
553 554 555
556 557 558
559 560 561
562 563 564
565 566 567
568 569 570
571 572 573
574 575 576
577 578 579
580 581 582
583 584 585
586 587 588
589 590 591
592 593 594
595 596 597
598 599 600
601 602 603
604
SURE
AYET NO
ARAPÇA DİYANET VAKFI ELMALILI HAMDI CELAL YILDIRIM  SULEYMAN ATES O NASUHI BILMEN CÜZ
SAYFA
Vakia Suresi

17.Ayet
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ -17 (17-21) Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar. Pırlanır etraflarında muhalled evlâdlar Çevrelerinde sonsuzluğa erişmiş çocuklar, Çevrelerinde, ebedi yaşamağa erdirilmiş gençler dolaşır; (17-18) Onların üzerlerine daima aynı halde kalan genç hizmetçiler dolaşır. Çeşmelerden akan şuruplar ile (dolu) destiler ile ve ibrikler ile ve bardaklar ile. 27 / 534
Vakia Suresi

18.Ayet
بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَعِينٍ -18 (17-21) Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar. Kübler ve ibrıklerle me´ıynden bir piyâle Kaynaktan (doldurup getirdikleri) küpler, ibrikler ve kadehlerle dönüp dolaşırlar. Akıp giden şarap kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle. (17-18) Onların üzerlerine daima aynı halde kalan genç hizmetçiler dolaşır. Çeşmelerden akan şuruplar ile (dolu) destiler ile ve ibrikler ile ve bardaklar ile. 27 / 534
Vakia Suresi

19.Ayet
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَ -19 (17-21) Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar. Ne başları ağrıtılır ondan ne de irer zevâle Ondan ne başlan ağırır, ne de başdönmesi ve bitkinlik meydana gelir. (Bir şarap ki) Ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir. (19-20) Onlardan baş ağrısına uğramazlar ve akıllarını da gidermiş olmazlar. Ve (o hizmetçiler) ehl-i Cennet´in ihtiyar ettikleri meyveler ile (dolaşırlar). 27 / 534
Vakia Suresi

20.Ayet
وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَ -20 (17-21) Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar. Meyve beğendiklerinden Ve bir de seçip beğenecekleri meyvalar; Beğendikleri meyva(lar), (19-20) Onlardan baş ağrısına uğramazlar ve akıllarını da gidermiş olmazlar. Ve (o hizmetçiler) ehl-i Cennet´in ihtiyar ettikleri meyveler ile (dolaşırlar). 27 / 534
Vakia Suresi

21.Ayet
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ -21 (17-21) Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar. Kuş eti istediklerinden Canlarının çektiği cinsten kuş eti; Canlarının çektiği kuş et(ler)i, (21-22) Ve iştihada bulundukları kuş eti ile (dolaşırlar). (Ve orada) Pek güzel gözlü huriler de (vardır). 27 / 534
Vakia Suresi

22.Ayet
وَحُورٌ عِينٌ -22 (22-23) Onlar için saklı inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır. Huri ıyn Ve iri kara gözlü eşler ki, İri gözlü hûriler, (21-22) Ve iştihada bulundukları kuş eti ile (dolaşırlar). (Ve orada) Pek güzel gözlü huriler de (vardır). 27 / 534
Vakia Suresi

23.Ayet
كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ -23 (22-23) Onlar için saklı inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır. Saklı inci timsalleri gibi Sedefinde saklı inciller misâli.. Saklı inciler gibi; (23-24) Saklı inci emsali gibi (pek latiftirler). İşler oldukları güzel amellerine mükâfaat olarak (bu nîmetlere nâil olacaklardır). 27 / 534
Vakia Suresi

24.Ayet
جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ -24 (Bütün bunlar) işledikleri amellere karşılık bir mükâfat olarak (verilir.) İşledikleri amellere mükâfat için (Bütün bunlar) işlediklerinin karşılığı.. Yaptıklarına karşılık olarak. (23-24) Saklı inci emsali gibi (pek latiftirler). İşler oldukları güzel amellerine mükâfaat olarak (bu nîmetlere nâil olacaklardır). 27 / 534
Vakia Suresi

25.Ayet
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا -25 Orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler. Ne bir boş lâf işidirler orada ne de bir te´sîm Orada boş-anlamsız söz işitmezler ; Orada ne boş bir söz ve ne de günâha sokan bir laf işitirler. (25-26) Orada ne bir boş lâf ve ne de günaha sokacak bir şey işitmezler. Ancak bir söz işitirler (ki, o da) selâmdan ibarettir 27 / 534
Vakia Suresi

26.Ayet
إِلَّا قِيلًا سَلَامًا سَلَامًا -26 Sadece “selâm!”, “selâm!” sözünü işitirler. Ancak bir kelâm: Selâmen selâm Ancak «selâm !. Selâm !.» sözü işitilir. Duydukları söz, yalnız "Selâm, selâm" dır. (25-26) Orada ne bir boş lâf ve ne de günaha sokacak bir şey işitmezler. Ancak bir söz işitirler (ki, o da) selâmdan ibarettir 27 / 534
Vakia Suresi

27.Ayet
وَأَصْحَابُ الْيَمِينِ مَا أَصْحَابُ الْيَمِينِ -27 Ahiret mutluluğuna erenler, ne mutlu kimselerdir! Ashabı yemîn ise ne Ashab-ı yemîn! Meymenetliler, ne mutludur meymenetliler!. Sağın adamları, nedir o sağın adamları! (27-28) Ashâb-ı Yemîn ise, nedir Ashâb-ı Yemîn? Dikensiz kiraz ağaçları (altında)dırlar. 27 / 534
Vakia Suresi

28.Ayet
فِي سِدْرٍ مَخْضُودٍ -28 (28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. Dal bastı kirazlar Dikensiz kiraz, (Onlar) Dikensiz kirazlar, (27-28) Ashâb-ı Yemîn ise, nedir Ashâb-ı Yemîn? Dikensiz kiraz ağaçları (altında)dırlar. 27 / 534
Vakia Suresi

29.Ayet
وَطَلْحٍ مَنْضُودٍ -29 (28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. Sıvama muzlar içinde Salkım salkım muzlar, (Kökünden tepesine kadar) meyva dizili muzlar, Ve meyveleri kat kat olmuş muz ağaçları (altında)dırlar. 27 / 534
Vakia Suresi

30.Ayet
وَظِلٍّ مَمْدُودٍ -30 (28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. Memdud bir saye Yaygın gölgeler, Uzamış gölge(ler), Ve yayılmış gölgededirler. 27 / 534
Vakia Suresi

31.Ayet
وَمَاءٍ مَسْكُوبٍ -31 (28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. Çağlıyan bir su Devamlı akan sular, Fışkıran sular, (31-32) Ve çağlayıp akar bir su (başında)dırlar. Ve pek çok meyveli bir yerdedirler. 27 / 534
Vakia Suresi

32.Ayet
وَفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ -32 (28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. Bir çok meyve (32-33) Eksilmeyen, sonu gelmeyen, alıkonmayan birçok meyvalar arasında ; Pek çok mevya arasında; (31-32) Ve çağlayıp akar bir su (başında)dırlar. Ve pek çok meyveli bir yerdedirler. 27 / 534
Vakia Suresi

33.Ayet
لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍ -33 (28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. Ne eksilir, ne men´edilir (32-33) Eksilmeyen, sonu gelmeyen, alıkonmayan birçok meyvalar arasında ; Tükenmeyen ve yasaklanmayan! Ne kesilmiş ve ne de men edilmiş(olan meyveler arasında). 27 / 534
Vakia Suresi

34.Ayet
وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍ -34 (28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. Yüksek döşekler Yüksek döşekler üstündedirler. Ve yükseltilmiş döşekler üstündedirler. (34-35) Ve yükseltilmiş yataklardadırlar. Şüphe yok ki, Biz onları bir yaradılış ile yarattık. 27 / 534
Vakia Suresi

35.Ayet
إِنَّا أَنْشَأْنَاهُنَّ إِنْشَاءً -35 Biz onları (hurileri) yepyeni bir yaratılışta yarattık. Biz etmişizdir de onları yeniden inşa Biz onları (Cennet´teki Hurileri) yepyeni bir yaratılışla yaratıp meydana getirdik. Biz (oradaki) kadınları da yeniden bir güzel inşâ´ etmişiz, (34-35) Ve yükseltilmiş yataklardadırlar. Şüphe yok ki, Biz onları bir yaradılış ile yarattık. 27 / 534
Vakia Suresi

36.Ayet
فَجَعَلْنَاهُنَّ أَبْكَارًا -36 (36-38) Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık. (36-37) Kılmışızdır bir yaşıd ebkâr-i şeyda (36-37-38) Onları hep bakire, meymenetli olan eşlerine karşı sevgi dolu ve hep bir yaşıt kıldık. Onları bâkireler yapmışızdır. (36-37) İşte onları bakireler kıldık. Kocalarına düşkün, hep bir yaşıt yaptık. 27 / 534
Vakia Suresi

37.Ayet
عُرُبًا أَتْرَابًا -37 (36-38) Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık. (36-37) Kılmışızdır bir yaşıd ebkâr-i şeyda (36-37-38) Onları hep bakire, meymenetli olan eşlerine karşı sevgi dolu ve hep bir yaşıt kıldık. Hep yaşıt sevgililer; (36-37) İşte onları bakireler kıldık. Kocalarına düşkün, hep bir yaşıt yaptık. 27 / 534
Vakia Suresi

38.Ayet
لِأَصْحَابِ الْيَمِينِ -38 (36-38) Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık. Ashabı yemîn için (36-37-38) Onları hep bakire, meymenetli olan eşlerine karşı sevgi dolu ve hep bir yaşıt kıldık. Sağın adamları için. (38-40) Ashâb-ı yemin için (böyle inşa edilmişlerdir). (O Ashâb-ı Yemîn) Evvelkilerden bir cemaattir. Ve sonrakilerden bir cemaattir. 27 / 534
Vakia Suresi

39.Ayet
ثُلَّةٌ مِنَ الْأَوَّلِينَ -39 (39-40) Bunların birçoğu öncekilerden, birçoğu da sonrakilerdendir. Bir çok evvelînden (39-40) Bunlar öncekilerden bir büyük cemaattir, sonrakilerden de büyük bir cemaat. (Bu sağcıların) Bir bölümü öncekilerdendir, (38-40) Ashâb-ı yemin için (böyle inşa edilmişlerdir). (O Ashâb-ı Yemîn) Evvelkilerden bir cemaattir. Ve sonrakilerden bir cemaattir. 27 / 534
Vakia Suresi

40.Ayet
وَثُلَّةٌ مِنَ الْآخِرِينَ -40 (39-40) Bunların birçoğu öncekilerden, birçoğu da sonrakilerdendir. Ve bir çok âhirînden (39-40) Bunlar öncekilerden bir büyük cemaattir, sonrakilerden de büyük bir cemaat. Bir bölümü de sonrakilerdendir. (38-40) Ashâb-ı yemin için (böyle inşa edilmişlerdir). (O Ashâb-ı Yemîn) Evvelkilerden bir cemaattir. Ve sonrakilerden bir cemaattir. 27 / 534
Vakia Suresi

41.Ayet
وَأَصْحَابُ الشِّمَالِ مَا أَصْحَابُ الشِّمَالِ -41 Kötülüğe batanlar ise ne mutsuz kimselerdir! Eshab-i Şimal ise ne Eshab-i Şimal! Şeâmetliler, ne bedbahttır şeâmetliler! Solun adamları (amel defterleri, sol tarafından verilenler), nedir o solcular! (41-43) Ashâb-ı Şimal ise, ne? Mesâmâtâ kadar nüfuz eden bir sıcaklık ve son derece hararetli bir su içindedirler. Ve pek siyah bir dumandan bir gölge içindedirler. 27 / 534
Vakia Suresi

42.Ayet
فِي سَمُومٍ وَحَمِيمٍ -42 (42-44) Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. Ne serin ve ne de yararlı olan zifirî bir gölge içinde!. Bir semum ve hamîm Çok kızgın ateşte ve kaynarca su içindedirler. (Onlar) Delikçiklere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde, (41-43) Ashâb-ı Şimal ise, ne? Mesâmâtâ kadar nüfuz eden bir sıcaklık ve son derece hararetli bir su içindedirler. Ve pek siyah bir dumandan bir gölge içindedirler. 27 / 534
Vakia Suresi

43.Ayet
وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍ -43 (42-44) Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. Ne serin ve ne de yararlı olan zifirî bir gölge içinde!. Ve zifirden bir zıll-i mağmum içinde Ve kara boğucu bir dumandan meydana gelen gölgededirler. Kara dumandan bir gölge altında, (41-43) Ashâb-ı Şimal ise, ne? Mesâmâtâ kadar nüfuz eden bir sıcaklık ve son derece hararetli bir su içindedirler. Ve pek siyah bir dumandan bir gölge içindedirler. 27 / 534
Vakia Suresi

44.Ayet
لَا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ -44 (42-44) Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. Ne serin ve ne de yararlı olan zifirî bir gölge içinde!. Ne serin ne de kerîm O ne serindir, ne de okşayıcı ve rahatlatıcıdır. Ki ne serindir, ne faydalı. (44-46) (O gölge) Ne soğuktur, ne de fâidelidir. Çünkü, şüphe yok onlar bundan evvel nîmetlere (zevklerine) düşkünler idiler. Ve büyük günah üzerine ısrar eder olmuşlardır. 27 / 534
Vakia Suresi

45.Ayet
إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَٰلِكَ مُتْرَفِينَ -45 Çünkü onlar, bundan önce (dünyada varlık içinde) sefahata dalmış ve azgın kimselerdi. Çünkü onlar bundan evvel mütrefîn: Keyflerine düşkün şımarık müsrifîn idiler Şüphesiz onlar bundan önce refah içinde, Çünkü onlar bundan önce varlık içinde şımartılmışlardı. (44-46) (O gölge) Ne soğuktur, ne de fâidelidir. Çünkü, şüphe yok onlar bundan evvel nîmetlere (zevklerine) düşkünler idiler. Ve büyük günah üzerine ısrar eder olmuşlardır. 27 / 534
Vakia Suresi

46.Ayet
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظِيمِ -46 Büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı. Ve büyük cinayete ısrar ediyorlardı Büyük günah üzerinde ısrar edip dururlardı. Büyük günâhı işlemekte ısrar ediyorlardı. (44-46) (O gölge) Ne soğuktur, ne de fâidelidir. Çünkü, şüphe yok onlar bundan evvel nîmetlere (zevklerine) düşkünler idiler. Ve büyük günah üzerine ısrar eder olmuşlardır. 27 / 534
Vakia Suresi

47.Ayet
وَكَانُوا يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ -47 Diyorlardı ki: “Biz öldükten, toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi bir daha diriltilecekmişiz?” Ve diyorlardı ki: Öldüğümüz ve bir toprak, bir yığın kemik olduğumuz vakıt mi? Cidden biz mi mutlak ba´solunacakmışız? Ve derlerdi ki, «sahi biz öldükten, toprak ve (ufalmış) kemik haline geldikten sonra gerçekten tekrar diriltilip kaldırılacak mıyız ?» Ve diyorlardı ki: "Biz öldükten, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?" Ve demekte olmuşlardı ki: «Biz öldüğümüz ve toprak ve kemikler olduğumuz vakit mi, mutlaka bizler mi elbette diriltilip kaldırılmış kimseleriz?» 27 / 534
Vakia Suresi

48.Ayet
أَوَآبَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ -48 “Evvelki atalarımız da mı?” Ya evvelki atalarımız da mı? «Önce gelip geçen babalarımız da mı ?..» "Önceki atalarımız da mı?" (48-50) «Ve bizlerin evvelce geçmiş atalarımız da mı?» De ki: «Şüphe yok evvelkiler de, sonrakiler de,». «Elbette malum bir günün muayyen bir vaktinde toplanılmış (olacaklardır).» 27 / 534
Vakia Suresi

49.Ayet
قُلْ إِنَّ الْأَوَّلِينَ وَالْآخِرِينَ -49 (49-50) De ki: “Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler, mutlaka belli bir günün belli bir vaktinde toplanacaklardır.” De ki: Muhakkak bütün evvelîn ve âhirîn (49-50) De ki: Öncekiler de, sen rakiler de mutlaka belli bir günün belirlenmiş vaktinde elbette biraraya toplanacaklar.. De ki: "Öncekiler de sonrakiler de." (48-50) «Ve bizlerin evvelce geçmiş atalarımız da mı?» De ki: «Şüphe yok evvelkiler de, sonrakiler de,». «Elbette malum bir günün muayyen bir vaktinde toplanılmış (olacaklardır).» 27 / 534
Vakia Suresi

50.Ayet
لَمَجْمُوعُونَ إِلَىٰ مِيقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ -50 (49-50) De ki: “Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler, mutlaka belli bir günün belli bir vaktinde toplanacaklardır.” Lâbüd cem´ olunacaklar mikatına ma´lûm bir günün (49-50) De ki: Öncekiler de, sen rakiler de mutlaka belli bir günün belirlenmiş vaktinde elbette biraraya toplanacaklar.. "Belli bir günün buluşma vakti için mutlaka toplanacaklardır." (48-50) «Ve bizlerin evvelce geçmiş atalarımız da mı?» De ki: «Şüphe yok evvelkiler de, sonrakiler de,». «Elbette malum bir günün muayyen bir vaktinde toplanılmış (olacaklardır).» 27 / 534
KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014