SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Mülk Suresi
27.Ayet |
فَلَمَّا رَأَوْهُ زُلْفَةً سِيئَتْ وُجُوهُ الَّذِينَ كَفَرُوا وَقِيلَ هَٰذَا الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تَدَّعُونَ -27 |
Onu (azabı) yakından gördükleri zaman inkâr edenlerin yüzleri kötüleşir ve onlara, “İşte bu, (alaylı bir biçimde) isteyip durduğunuz şeydir” denir. |
Derken vaktı gelip de onu yakından gördüklerinde o küfredenlerin yüzleri kötüleşiverdi. Ve denildi ki işte, o sizin kendilerine da´vet edip durduğunuz budur |
Va´dolunan azabın yaklaştığını görünce, o küfre sapanların yüzleri bir tuhaf olup çirkinlesin Onlara : «Sizin istediğiniz, davet edip durduğunuz bu idi!.» denilir. |
Onu yakın görünce inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Ve: "İşte çağırıp durduğunuz şey budur!" dendi. |
Vaktâ ki, onu (o azabı) yakın bir halde görüverdiler. Kâfir olmuş olanların yüzleri çirkinleşmiş oldu ve denildi ki: «İşte bu odur ki, siz bunu talep ettiniz.» |
29 / 563 |
Mülk Suresi
28.Ayet |
قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَهْلَكَنِيَ اللَّهُ وَمَنْ مَعِيَ أَوْ رَحِمَنَا فَمَنْ يُجِيرُ الْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ -28 |
De ki: “Söyleyin bakalım: Diyelim ki Allah beni ve beraberimdekileri helâk etti, yahut bize acıdı. Peki, ya inkârcıları elem dolu bir azaptan kim koruyacak?” |
De ki: Gördünüz mü? Allah beni ve beraberimdekileri helâk etse yâhud bize merhamet buyursa iki takdirde de kâfirleri elîm bir azâbdan kurtaracak kimdir? |
De ki: Söyler misiniz, eğer Allah beni ve benimle beraber olanları yok edecek veya bize merhamet edecek olsa, ya kâfirleri elem verici azâbdan kim kurtarabilir ? |
De ki: "Baksanıza, eğer Allâh beni ve benimle beraber olanları öldürse de yahut bize acısa da (fark etmez,) kâfirleri acı azâbdan kim kurtarabilir?" |
De ki: «Gördünüz mü, eğer Allah beni ve benimle beraber olanları helâk etse veya bize rahmet buyursa, ya kâfirleri pek acıklı bir azabtan koruyacak kimdir?» |
29 / 563 |
Mülk Suresi
29.Ayet |
قُلْ هُوَ الرَّحْمَٰنُ آمَنَّا بِهِ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَا ۖ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ -29 |
De ki: “O, Rahmân’dır. O’na iman ettik, yalnızca O’na tevekkül ettik. Siz, kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında öğreneceksiniz!” |
De ki: O öyle Rahman, işte biz ona iyman ettik ve ona dayanmaktayız, ileride sizler de bileceksiniz ki o açık bir dalâl içinde bulunan kim? |
De ki: (Kurtaracak olan yalnız) O Rahman (olan Allahjdır. Biz O´na imân ettik ve sadece O´na güvenip dayandık. İleride kimin açık bir sapıklık içinde olduğunu bileceksiniz. |
De ki: "O, çok merhametlidir. O´na inanmış, O´na dayanmışızdır. Yakında kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu bileceksiniz." |
De ki: «O Rahmân´dır ki, O´na imân ettik ve O´na tevekkülde bulunduk. Artık yakında bileceksiniz ki o apaçık sapıklıkta bulunan kim imiş?» |
29 / 563 |
Mülk Suresi
30.Ayet |
قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَصْبَحَ مَاؤُكُمْ غَوْرًا فَمَنْ يَأْتِيكُمْ بِمَاءٍ مَعِينٍ -30 |
De ki: “Söyleyin bakalım: Suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akar su getirir?” |
De ki: Gördünüz mü? Sabaha kadar suyunuz bata kalırsa size bir âb-i revân getirecek kim? |
De ki: Suyunuz iyice çekilip kaynağı kuruyacak olursa, söyler misiniz kim size akan bir su kaynağı getirebilir? |
De ki: "Baksanıza, eğer suyunuz çekilse, size kim bir akar su getirebilir?" |
De ki: «Bana haber veriniz, eğer suyunuz yerin dibine gidip çekiliverecek olsa artık size kim bir akar su getirecektir?» |
29 / 563 |
Kalem Suresi
1.Ayet |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ ن ۚ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ -1 |
(1-2) Nûn. (Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin. |
Nun ve kalem ve ehli kalemin satra dizdikleri ve dizecekleri hakkı için |
Nûn´a, Kâlem´e ve (kalemle) satır satır yazdıklarına and olsun ki, |
Nûn. Kaleme ve (kalemle) yazdıklarına andolsun. |
Nûn ve Kalem´e ve yazdıkları şeylere andolsun ki, |
29 / 563 |
Kalem Suresi
2.Ayet |
مَا أَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍ -2 |
(1-2) Nûn. (Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin. |
Sen rabbının ni´meti ile, mecnun değilsin |
Sen, Rabbin nîmetiyle (şımarıp dengeni kaybeden) bir çılgın değilsin. |
Sen, Rabbinin ni´metiyle cinlenmiş (deli) değilsin. |
Sen Rabbinin nîmeti sayesinde mecnûn değilsin. |
29 / 563 |
Kalem Suresi
3.Ayet |
وَإِنَّ لَكَ لَأَجْرًا غَيْرَ مَمْنُونٍ -3 |
Şüphesiz sana tükenmez bir mükâfat vardır. |
Ve tükenmez bir ecir var muhakkak senin için |
Şüphesiz ki senin için ardı arkası kesilmez bir ecir vardır. |
Senin için kesintisiz bir mükâfât vardır. |
Ve şüphe yok ki senin için bir tükenmez mükâfaat vardır. |
29 / 563 |
Kalem Suresi
4.Ayet |
وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ خُلُقٍ عَظِيمٍ -4 |
Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin. |
Ve her halde sen pek büyük bir ahlâk üzerindesin |
Ve sen, elbette büyük yüksek bir ahlâk üzeresin. |
Ve sen, büyük bir ahlâk üzerindesin. |
Ve muhakkak ki sen pek büyük bir ahlak üzerindesin. |
29 / 563 |
Kalem Suresi
5.Ayet |
فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَ -5 |
(5-6) Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler. |
Yakında göreceksin ve görecekler |
(5-6) Yakında kimlerin fitneye uğramış çılgın olduğunu sen de göreceksin, onlar da görecekler. |
(Sen de) Göreceksin, onlar da görecekler; |
(5-6) Artık yakında göreceksin ve göreceklerdir, fitneye uğramış olan hanginiz imiş? |
29 / 563 |
Kalem Suresi
6.Ayet |
بِأَيْيِكُمُ الْمَفْتُونُ -6 |
(5-6) Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler. |
Hanginizde imiş o fitne, o cünun? |
(5-6) Yakında kimlerin fitneye uğramış çılgın olduğunu sen de göreceksin, onlar da görecekler. |
Hanginizin fitnelenmiş (cin çarpmış delirmiş) olduğunu. |
(5-6) Artık yakında göreceksin ve göreceklerdir, fitneye uğramış olan hanginiz imiş? |
29 / 563 |
Kalem Suresi
7.Ayet |
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ -7 |
Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi daha iyi bilir. O, hidayete erenleri de daha iyi bilir. |
Şübhesiz rabbındır en bilen yolundan sapanı, yine odur en bilen hidayete irenleri. |
Şüphesiz ki Rabbin, yolundan sapan kimseyi daha iyi bilir ve O, doğru yol üzere bulunanları da daha iyi bilir. |
Şüphesiz Rabbin, kim(ler)in kendi yolundan saptığını ve kimlerin yolda olduğunu en iyi bilen O´dur. |
(7-9) Şüphe yok ki Rabbindir, O´dur. O´nun yolundan sapıtmış olanı en ziyâde bilen ve O´dur hidâyete ereni de en ziyâde bilen. Artık o tekzîp edenlere itaat etmemekte devam et. Onlar arzu ettiler ki sen yaltaklanıvermiş olsa idin. O zaman onlar da yaltaklanacaklardı. |
29 / 563 |
Kalem Suresi
8.Ayet |
فَلَا تُطِعِ الْمُكَذِّبِينَ -8 |
O hâlde yalanlayanlara boyun eğme. |
O halde tanıma o yalan diyenleri |
(Hakk´ı) yalan sayanlara boyun eğme. |
Öyleyse yalanlayanlara itâ´at etme. |
(7-9) Şüphe yok ki Rabbindir, O´dur. O´nun yolundan sapıtmış olanı en ziyâde bilen ve O´dur hidâyete ereni de en ziyâde bilen. Artık o tekzîp edenlere itaat etmemekte devam et. Onlar arzu ettiler ki sen yaltaklanıvermiş olsa idin. O zaman onlar da yaltaklanacaklardı. |
29 / 563 |
Kalem Suresi
9.Ayet |
وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ -9 |
İstediler ki, yumuşak davranasın, böylece onlar da yumuşak davransınlar. |
Arzu ettiler ki müdahene etsen, o vakıt müdahene edeceklerdi |
Onlar senin yapmacık da olsa (kendilerine) yumuşak ve müsamahalı davranmanı, kendilerinin de sana yapmacık yumuşaklık göstereceklerini isterler. |
İstediler ki, sen yağcılık yapasın da onlar da yağcılık yapsınlar (sana yumuşak davransınlar). |
(7-9) Şüphe yok ki Rabbindir, O´dur. O´nun yolundan sapıtmış olanı en ziyâde bilen ve O´dur hidâyete ereni de en ziyâde bilen. Artık o tekzîp edenlere itaat etmemekte devam et. Onlar arzu ettiler ki sen yaltaklanıvermiş olsa idin. O zaman onlar da yaltaklanacaklardı. |
29 / 563 |
Kalem Suresi
10.Ayet |
وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَهِينٍ -10 |
(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. |
Ve tanıma şunların hiç birini: çok yemin edici, değersiz |
(10-11-12-13-14) Çok yemin eden, değersiz alçak, kusur araştırıp leke süren, ikiyüzlülük edip söz götürüp getiren, hayra hep engel olan, saldırgan olup hakları çiğneyen, günah işleyen, kaba ve şerefsiz ve sonra da soysuz olan hiçbir kimseye —mal ve oğullar sahibi de olsa— boyun eğme. |
Şunların hiçbirine itâ´at etme: Yemin edip duran aşağılık, |
(10-12) Ve itaat gösterme her çok yemîn edene, âdî fikirli olana. Daima kusur arayana. Lâf götürüp getirene. Hayırdan men´e çalışıp durana, haddi tecavüz edene, çok günahkâr olana. |
29 / 563 |
Kalem Suresi
11.Ayet |
هَمَّازٍ مَشَّاءٍ بِنَمِيمٍ -11 |
(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. |
Gammaz, koğuculukla gezer |
(10-11-12-13-14) Çok yemin eden, değersiz alçak, kusur araştırıp leke süren, ikiyüzlülük edip söz götürüp getiren, hayra hep engel olan, saldırgan olup hakları çiğneyen, günah işleyen, kaba ve şerefsiz ve sonra da soysuz olan hiçbir kimseye —mal ve oğullar sahibi de olsa— boyun eğme. |
Kötüleyip duran, söz götürüp getiren, |
(10-12) Ve itaat gösterme her çok yemîn edene, âdî fikirli olana. Daima kusur arayana. Lâf götürüp getirene. Hayırdan men´e çalışıp durana, haddi tecavüz edene, çok günahkâr olana. |
29 / 563 |
Kalem Suresi
12.Ayet |
مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ -12 |
(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. |
Hayır engeli, mütecâviz, vebâl yüklü |
(10-11-12-13-14) Çok yemin eden, değersiz alçak, kusur araştırıp leke süren, ikiyüzlülük edip söz götürüp getiren, hayra hep engel olan, saldırgan olup hakları çiğneyen, günah işleyen, kaba ve şerefsiz ve sonra da soysuz olan hiçbir kimseye —mal ve oğullar sahibi de olsa— boyun eğme. |
Hayra engel olan, saldırgan, günâhkâr, |
(10-12) Ve itaat gösterme her çok yemîn edene, âdî fikirli olana. Daima kusur arayana. Lâf götürüp getirene. Hayırdan men´e çalışıp durana, haddi tecavüz edene, çok günahkâr olana. |
29 / 563 |
Kalem Suresi
13.Ayet |
عُتُلٍّ بَعْدَ ذَٰلِكَ زَنِيمٍ -13 |
(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. |
zobu, sonra da dakma (zenîm) |
(10-11-12-13-14) Çok yemin eden, değersiz alçak, kusur araştırıp leke süren, ikiyüzlülük edip söz götürüp getiren, hayra hep engel olan, saldırgan olup hakları çiğneyen, günah işleyen, kaba ve şerefsiz ve sonra da soysuz olan hiçbir kimseye —mal ve oğullar sahibi de olsa— boyun eğme. |
Kaba, sonra da kötülükle damgalı, |
(13-15) Bunun ötesinde de kötü sözlü olup fenalıklarla tanışmış bulunana. Mal ve oğullar sahibi olmuş diye. Ona karşı Bizim âyetlerimiz okunduğu zaman dedi ki: «Evvelkilerin meseleleridir.» |
29 / 563 |
Kalem Suresi
14.Ayet |
أَنْ كَانَ ذَا مَالٍ وَبَنِينَ -14 |
(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. |
Mal sahibi olmuş ve oğulları var diye |
(10-11-12-13-14) Çok yemin eden, değersiz alçak, kusur araştırıp leke süren, ikiyüzlülük edip söz götürüp getiren, hayra hep engel olan, saldırgan olup hakları çiğneyen, günah işleyen, kaba ve şerefsiz ve sonra da soysuz olan hiçbir kimseye —mal ve oğullar sahibi de olsa— boyun eğme. |
Mal ve oğullar sâhibi olmuş diye (yolunu şaşırmış). |
(13-15) Bunun ötesinde de kötü sözlü olup fenalıklarla tanışmış bulunana. Mal ve oğullar sahibi olmuş diye. Ona karşı Bizim âyetlerimiz okunduğu zaman dedi ki: «Evvelkilerin meseleleridir.» |
29 / 563 |
Kalem Suresi
15.Ayet |
إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ -15 |
Âyetlerimiz kendisine okunduğu zaman, “Öncekilerin masalları!” der. |
Karşısında âyetlerimiz okunurken «eskilerin masalları» dedi |
Onun karşısında âyetlerimiz okunurken: «Öncekilerin masallarıdır» der. |
Kendisine âyetlerimiz okunduğu zaman: "Eskilerin masalları" der. |
(13-15) Bunun ötesinde de kötü sözlü olup fenalıklarla tanışmış bulunana. Mal ve oğullar sahibi olmuş diye. Ona karşı Bizim âyetlerimiz okunduğu zaman dedi ki: «Evvelkilerin meseleleridir.» |
29 / 563 |