SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Şuara Suresi
40.Ayet |
لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ إِنْ كَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ -40 |
“Umarız, üstün gelirlerse sihirbazlara uyarız” (dediler.) |
Sanırız bizler sihirbazlara tabi´ olacağız şayed onlar olursa galibler |
Üstün gelirlerse, sihirbazlara uyacağımızı umarız dediler. |
"Umarız ki büyücüler üstün gelirse biz de onlara uyarız." |
«Umulur ki, biz de sâhirlere tâbi oluruz. Eğer galip olanlar onların kendileri olmuş olursa.» |
19 / 368 |
Şuara Suresi
41.Ayet |
فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ -41 |
Sihirbazlar gelince, Firavun’a, “Eğer biz üstün gelirsek, gerçekten bize bir mükâfat var mı?” dediler. |
Derken vaktâ ki sihirbazlar geldiler Firavne elbette: biz galip gelirsek bize mutlak ecir var ya? dediler |
Sihirbazlar geldiğinde Fir´avn´a dediler ki, «eğer üstün gelenler bizler olursak bizim için elbette bir mükâfat vardır ?» |
Büyücüler gelince Fir´avn´e: "Eğer üstün gelenler biz olursak, bize mutlaka bir ücret var değil mi?" dediler. |
Vaktâ ki sahirler geldi. Fir´avun´a dediler ki: «Eğer galip olanlar bizler olursak bizim için mutlaka bir mükâfaat var mı?» |
19 / 368 |
Şuara Suresi
42.Ayet |
قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ إِذًا لَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ -42 |
Firavun, “Evet, hem o takdirde mutlaka bana yakın kimselerden olacaksınız” dedi. |
Evet, dedi: hem siz o vakıt muhakkak mukarrebîndensiniz |
Fir´avn, «evet, o takdirde siz elbette (bana) yakınlardan olursunuz» dedi. |
"Evet dedi, hem o takdirde siz (bana) yakınlardan olacaksınız." |
(Fir´avun da) Dedi ki: «Evet. Ve o vakit elbette siz, en yakın bulunmuşlardansınız.» |
19 / 368 |
Şuara Suresi
43.Ayet |
قَالَ لَهُمْ مُوسَىٰ أَلْقُوا مَا أَنْتُمْ مُلْقُونَ -43 |
Mûsâ onlara, “Hadi ortaya atacağınız şeyi atın” dedi. |
Mûsâ onlara atın dedi: siz ne atacaksanız |
Musâ, sihirbazlara : «Siz ne atacaksanız, ne ortaya koyacaksanız koyun !» dedi. |
Mûsâ onlara: "Atacağınızı atın!" dedi. |
Mûsa onlara dedi ki: «Siz ne atacaksanız atıveriniz.» |
19 / 368 |
Şuara Suresi
44.Ayet |
فَأَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ -44 |
Bunun üzerine onlar iplerini ve değneklerini attılar ve “Firavun’un gücüyle elbette bizler üstün geleceğiz” dediler. |
Hemen iplerini ve sopalarını ortaya attılar ve Firavnin ızzeti hakkı için elbette biz galibiz, şüphesiz, dediler |
Onlar da urganlarını ve değneklerini yere attılar ve «Fir´avn´ın azizliği hakkı için elbette bizler üstünleriz» dediler. |
İplerini ve değneklerini attılar ve "Fir´avn´ın şerefine biz, elbette biz gâlib geleceğiz" dediler. |
Hemen iplerini ve sopalarını atıverdiler ve dediler ki: «Fir´avun´un izzet-i hakkı için şüphe yok ki, elbette biz galip olanlarız.» |
19 / 368 |
Şuara Suresi
45.Ayet |
فَأَلْقَىٰ مُوسَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ -45 |
Mûsâ da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa onların düzdükleri sihir takımlarını yutuyor. |
Mûsâ da Asasını koyuverdi, bir de baktılar ki o, her ne dolap çeviriyorlarsa yutuyor |
Musâ da Asâ´sını yere attı, derken ansızın onların uydurup (göz boyayarak) ortaya koyduklarını yalayıp yuttu. |
Mûsâ da asâsını attı. Birden o, onların uydurduklarını yutmağa başladı. |
Bunu müteakip Mûsa da asasını bırakıverdl, hemen o zaman o (asası) onların uydurdukları şeyleri süratle yutar oldu. |
19 / 368 |
Şuara Suresi
46.Ayet |
فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ -46 |
Bunun üzerine sihirbazlar derhal secdeye kapandılar. |
Derhal sihirbazlar secdeye kapandılar |
Bunun üzerine sihirbazlar secdeye kapandılar. |
Derhal büyücüler secdeye kapandılar: |
Sihirbazlar, hemen secde ediciler olarak yere atıldı. |
19 / 368 |
Şuara Suresi
47.Ayet |
قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ -47 |
“Âlemlerin Rabbine inandık” dediler. |
«iyman ettik rabbül´âlemîne |
(47-48) «Biz âlemlerin Rabbına, Musâ ve Harun´un Rabbına inandık» dediler. |
Dediler: "Âlemlerin Rabbine inandık." |
(47-48) Dediler ki: «Âlemlerin Rabbine imân ettik.» «Mûsa´nın ve Harun´un Rabbine.» |
19 / 368 |
Şuara Suresi
48.Ayet |
رَبِّ مُوسَىٰ وَهَارُونَ -48 |
“Mûsâ’nın ve Hârûn’un Rabbi’ne.” |
Musâ ve Hârunun rabbına» dediler |
(47-48) «Biz âlemlerin Rabbına, Musâ ve Harun´un Rabbına inandık» dediler. |
"Mûsâ´nın ve Hârûn´un Rabbine." |
(47-48) Dediler ki: «Âlemlerin Rabbine imân ettik.» «Mûsa´nın ve Harun´un Rabbine.» |
19 / 368 |
Şuara Suresi
49.Ayet |
قَالَ آمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَ ۚ لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ -49 |
Firavun, “Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Mutlaka o, size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yakında bilip göreceksiniz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım” dedi. |
Ona, dedi: ben size izin vermeden iyman ettiniz, anlaşıldı ki o size sihri ta´lim eden büyüğünüzmüş, o halde mutlak yakında bileceksiniz, çaresiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazına kestireceğim, hem muhakkak hepinizi çarmıha gerdireceğim. |
Fir´avn, «ben size izin vermeden ona imân ettiniz (öyle mi ?) Elbette o size sihir öğreten büyüğünüzdür. Yakında (neler yapacağımı) bileceksiniz. Yemin ederim ki ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve elbette hepinizi asacağım» dedi. |
(Fir´avn) dedi: "Ben size izin vermeden mi ona inandınız? O, size büyü öğreten büyüğünüzdür. Öyleyse (size ne yapacağımı) yakında bileceksiniz: Ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim ve hepinizi asacağım!" |
(Fir´avun) Dedi ki: «Ben size izin vermeden evvel siz ona imân ettiniz, şüphesiz ki, o size sihri öğretmiş olan büyüğünüzdür. Artık yakında bileceksiniz, elbette ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlamasına kestireceğim ve muhakkak ki sizi toplu bir halde astıracağım.» |
19 / 368 |
Şuara Suresi
50.Ayet |
قَالُوا لَا ضَيْرَ ۖ إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَ -50 |
Sihirbazlar şöyle dediler: “Zararı yok, mutlaka Rabbimize döneceğiz.” |
Dediler: zararı yok, her halde biz rabbımıza döneceğiz |
(Onlar): «Ne zararı var, çünkü biz mutlaka Rabbımıza döneceğiz. |
"Zararı yok, dediler, (nasıl olsa) biz Rabbimize döneceğiz." |
O imân edenler de dediler ki: «Zararı yok, şüphesiz ki, biz Rabbimize dönücüleriz.» |
19 / 368 |
Şuara Suresi
51.Ayet |
إِنَّا نَطْمَعُ أَنْ يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَا أَنْ كُنَّا أَوَّلَ الْمُؤْمِنِينَ -51 |
“(Burada) ilk inananlar biz olduğumuz için şüphesiz Rabbimizin, hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz.” |
Her halde biz mü´minlerin evveli olduğumuzdan dolayı rabbımızın bize mağfiret buyuracağını ümid ederiz. |
Biz (senin adamlarından) ilk imân edenler olduktan geri Rabbımızın hatâlarımızı bize bağışlayacağını ummaktayız» dediler. |
"Biz ilk inananlar olduğumuz için Rabbimizin, hatâlarımızı bağışlayacağını umarız." |
«Biz mü´minlerin evveli olduğumuzdan dolayı bizim için hatalarımızı Rabbimizin mağfiret buyuracağını ümid ederiz.» |
19 / 368 |
Şuara Suresi
52.Ayet |
وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي إِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ -52 |
Biz Mûsâ’ya, “Kullarımı geceleyin yola çıkar, muhakkak ki takip edileceksiniz” diye vahyettik. |
Hem Musâya şu vahyi yerdik: kullarımı gece yürüt çünkü ta´kıb edileceksiniz |
Biz, Musâ´ya: «Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü gerçekten siz takip edileceksiniz» diye vahyettik. |
Mûsâ´ya: "Kullarımı geceleyin (Mısır´dan çıkar), yürüt; siz takibedileceksiniz." diye vahyettik. |
(52-53) Ve Mûsa´ya vahiy ettik ki kullarım ile beraber geceleyin yürü. Çünkü, siz şüphesiz ki takip edileceklersiniz. Artık Fir´avun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. |
19 / 368 |
Şuara Suresi
53.Ayet |
فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ -53 |
Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. |
Firavn de şehirlere asker toplayıcılar gönderdi |
(53-54) Fir´avn da şehir ve kasabalara (asker) toplayıcı yetkilileri gönderdi (ve dedi ki): «Şüpheniz olmasın ki bunlar sayıları pek az birer topluluktur. |
Fir´avn, (İsrâil oğullarının gittiğini duyunca) kentlere (asker) toplayıcılar gönderdi. |
(52-53) Ve Mûsa´ya vahiy ettik ki kullarım ile beraber geceleyin yürü. Çünkü, siz şüphesiz ki takip edileceklersiniz. Artık Fir´avun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. |
19 / 368 |
Şuara Suresi
54.Ayet |
إِنَّ هَٰؤُلَاءِ لَشِرْذِمَةٌ قَلِيلُونَ -54 |
Dedi ki, “Bunlar pek az ve önemsiz bir topluluktur.” |
Şunlar şübhe yok ki bir şirzimei kaliledirler |
(53-54) Fir´avn da şehir ve kasabalara (asker) toplayıcı yetkilileri gönderdi (ve dedi ki): «Şüpheniz olmasın ki bunlar sayıları pek az birer topluluktur. |
"Şunlar, (şu İsrâil oğulları), az bir topluluktur" dedi. |
Şöyle diyordu: «Şüphe yok, onlar (israiloğulları) az kimselerden ibaret bir tâifedir.» |
19 / 368 |
Şuara Suresi
55.Ayet |
وَإِنَّهُمْ لَنَا لَغَائِظُونَ -55 |
“Şüphesiz onlar bize öfke duyuyorlar.” |
Fakat hakkımızda çok gayz besliyorlar |
Ve elbette bunlar bize karşı iyice kızgın olup (diş bilemektedirler). |
"Bizi kızdırmaktadırlar." |
«Ve muhakkak ki, onlar bizi elbette çok öfkelendirmekte bulunan kimselerdir.» |
19 / 368 |
Şuara Suresi
56.Ayet |
وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَاذِرُونَ -56 |
“Ama biz uyanık ve tedbirli bir topluluğuz.” |
Biz ise uyanık ihtiyatlı bir cem´ıyyet bulunuyoruz, diyordu |
Doğrusu biz de uyanık tedbirli bir topluluğuzdur.» |
"Biz, ihtiyatlı, koca bir cemaatiz." |
«Ve şüphe yok ki, bizler elbette pek uyanık bir cemiyetiz.» |
19 / 368 |
Şuara Suresi
57.Ayet |
فَأَخْرَجْنَاهُمْ مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ -57 |
(57-58) Biz de Firavun’un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık. |
Bu suretle bunları bostanlardan, pınarlardan |
(57-58) Bununla beraber biz Fir´avn ve askerlerini bahçelerinden, pınarlarından, hazine ve yüce-şerefli makamlardan çıkardık. |
Böylece biz onları çıkardık: bahçeler(in)den, çeşmeler(in)den. |
Cenâb-ı Hak da buyuruyor ki: «Artık biz onları bostanlardan, ırmaklardan çıkardık.» |
19 / 368 |
Şuara Suresi
58.Ayet |
وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ -58 |
(57-58) Biz de Firavun’un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık. |
Hazinelerden, ve dilrubâ makamlardan çıkardık |
(57-58) Bununla beraber biz Fir´avn ve askerlerini bahçelerinden, pınarlarından, hazine ve yüce-şerefli makamlardan çıkardık. |
Hazineler(in)den ve o güzel yer(lerin)den. |
(58-59) «Ve hazinelerden ve pürnîmet bir makamdan (mahrum bıraktık).» İşte böyle oldu ve bunları (bu nîmetleri) İsrailoğullarına miras kıldık. |
19 / 368 |
Şuara Suresi
59.Ayet |
كَذَٰلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا بَنِي إِسْرَائِيلَ -59 |
İşte böyle yaptık ve onlara, İsrailoğullarını mirasçı kıldık. |
Ve onları Beni İsraile miras kıldık |
Böylece İsrail oğulları´nı (onların yerine) vâris kıldık. |
Böylece bunları İsrâil oğullarına mirâs yaptık. |
(58-59) «Ve hazinelerden ve pürnîmet bir makamdan (mahrum bıraktık).» İşte böyle oldu ve bunları (bu nîmetleri) İsrailoğullarına miras kıldık. |
19 / 368 |
Şuara Suresi
60.Ayet |
فَأَتْبَعُوهُمْ مُشْرِقِينَ -60 |
Firavun ve adamları gün doğarken onları takibe koyuldular. |
Derken arkalarına düştüler Güneş doğmuştu |
Güneş doğup ortalığı aydınlatırken Fir´avn ve adamları onları takibe koyuldular. |
(Fir´avn ve adamları), güneş doğarken onların ardına düştüler. |
Derken (Fir´avun ile kuvvetleri) güneş parlamaya başlamış iken onların (İsrailoğullarının) arkalarına düştüler. |
19 / 368 |