KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
AYET MEALLERİ   SURE MEAL   SAYFA MEAL   CÜZ MEAL   SECDE AYETLERİ
KUR'AN-I KERİMİN 521. SAYFASΙNA GÖRE AYET VE MEALLERİ Nİ SΙRALAMA >
MEAL SAYFALARI
1 2 3
4 5 6
7 8 9
10 11 12
13 14 15
16 17 18
19 20 21
22 23 24
25 26 27
28 29 30
31 32 33
34 35 36
37 38 39
40 41 42
43 44 45
46 47 48
49 50 51
52 53 54
55 56 57
58 59 60
61 62 63
64 65 66
67 68 69
70 71 72
73 74 75
76 77 78
79 80 81
82 83 84
85 86 87
88 89 90
91 92 93
94 95 96
97 98 99
100 101 102
103 104 105
106 107 108
109 110 111
112 113 114
115 116 117
118 119 120
121 122 123
124 125 126
127 128 129
130 131 132
133 134 135
136 137 138
139 140 141
142 143 144
145 146 147
148 149 150
151 152 153
154 155 156
157 158 159
160 161 162
163 164 165
166 167 168
169 170 171
172 173 174
175 176 177
178 179 180
181 182 183
184 185 186
187 188 189
190 191 192
193 194 195
196 197 198
199 200 201
202 203 204
205 206 207
208 209 210
211 212 213
214 215 216
217 218 219
220 221 222
223 224 225
226 227 228
229 230 231
232 233 234
235 236 237
238 239 240
241 242 243
244 245 246
247 248 249
250 251 252
253 254 255
256 257 258
259 260 261
262 263 264
265 266 267
268 269 270
271 272 273
274 275 276
277 278 279
280 281 282
283 284 285
286 287 288
289 290 291
292 293 294
295 296 297
298 299 300
301 302 303
304 305 306
307 308 309
310 311 312
313 314 315
316 317 318
319 320 321
322 323 324
325 326 327
328 329 330
331 332 333
334 335 336
337 338 339
340 341 342
343 344 345
346 347 348
349 350 351
352 353 354
355 356 357
358 359 360
361 362 363
364 365 366
367 368 369
370 371 372
373 374 375
376 377 378
379 380 381
382 383 384
385 386 387
388 389 390
391 392 393
394 395 396
397 398 399
400 401 402
403 404 405
406 407 408
409 410 411
412 413 414
415 416 417
418 419 420
421 422 423
424 425 426
427 428 429
430 431 432
433 434 435
436 437 438
439 440 441
442 443 444
445 446 447
448 449 450
451 452 453
454 455 456
457 458 459
460 461 462
463 464 465
466 467 468
469 470 471
472 473 474
475 476 477
478 479 480
481 482 483
484 485 486
487 488 489
490 491 492
493 494 495
496 497 498
499 500 501
502 503 504
505 506 507
508 509 510
511 512 513
514 515 516
517 518 519
520 521 522
523 524 525
526 527 528
529 530 531
532 533 534
535 536 537
538 539 540
541 542 543
544 545 546
547 548 549
550 551 552
553 554 555
556 557 558
559 560 561
562 563 564
565 566 567
568 569 570
571 572 573
574 575 576
577 578 579
580 581 582
583 584 585
586 587 588
589 590 591
592 593 594
595 596 597
598 599 600
601 602 603
604
SURE
AYET NO
ARAPÇA DİYANET VAKFI ELMALILI HAMDI CELAL YILDIRIM  SULEYMAN ATES O NASUHI BILMEN CÜZ
SAYFA
Zariyat Suresi

31.Ayet
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ -31 İbrahim, onlara: “O hâlde asıl işiniz nedir ey elçiler?” dedi. İbrahim, o halde asıl me´muriyyetiniz nedir? ey mürselûn, dedi İbrahim, onlara : «Ey elçiler! Sizin iş ve isteğiniz nedir?» dedi. (İbrâhim): "O halde göreviniz nedir ey elçiler?" dedi. (31-32) (İbrahim aleyhisselâm) Dedi ki: «O halde mühim işiniz neden ibarettir ey gönderilmiş zâtlar?» (O melekler de) Dediler ki: «Şüphe yok, biz günahkârlar olan bir kavme gönderildik.» 26 / 521
Zariyat Suresi

32.Ayet
قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَىٰ قَوْمٍ مُجْرِمِينَ -32 (32-34) Onlar şöyle dediler: “Biz suçlu bir kavme (Lût’un kavmine), üzerlerine çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için gönderildik.” Biz, dediler: Mücrim bir kavme gönderildik Onlar, «doğrusu biz suçlu günahkâr bir kavme gönderildik, Dediler: "Biz suçlu bir kavme gönderildik." (31-32) (İbrahim aleyhisselâm) Dedi ki: «O halde mühim işiniz neden ibarettir ey gönderilmiş zâtlar?» (O melekler de) Dediler ki: «Şüphe yok, biz günahkârlar olan bir kavme gönderildik.» 26 / 521
Zariyat Suresi

33.Ayet
لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ طِينٍ -33 (32-34) Onlar şöyle dediler: “Biz suçlu bir kavme (Lût’un kavmine), üzerlerine çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için gönderildik.” Üzerlerine çamurdan taşlar salmak için (33-34) Ki aşırı gidenlerin, ölçüyü kaçıranların üzerine Rabbin yanında işaretlenmiş balçıktan taş yağdıralım diye. "Ki onların üzerine çamurdan taş(lar) salalım." «Onların üzerlerine çamurdan taşlar yağdırmak için.» 26 / 521
Zariyat Suresi

34.Ayet
مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِفِينَ -34 (32-34) Onlar şöyle dediler: “Biz suçlu bir kavme (Lût’un kavmine), üzerlerine çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için gönderildik.” Rabbının nezdinde damgalanmışlar müsrifler için (33-34) Ki aşırı gidenlerin, ölçüyü kaçıranların üzerine Rabbin yanında işaretlenmiş balçıktan taş yağdıralım diye. "Rabbinin katında, haddi aşanlar için işâretlenmiş (taşlar)." «Müsrifler için Rabbin nezdinde alâmetlendirilmiş olarak o taşlar atılacaktır.» 26 / 521
Zariyat Suresi

35.Ayet
فَأَخْرَجْنَا مَنْ كَانَ فِيهَا مِنَ الْمُؤْمِنِينَ -35 Orada (Lût’un yöresinde) bulunan mü’minleri çıkardık. Binnetîce orada bulunan mü´minleri çıkardık Bunun için orada bulunan mü´minleri çıkardık. Orada bulunan mü´minleri çıkardık. Artık orada bulunan mü´minlerden kim var ise çıkardık. 26 / 521
Zariyat Suresi

36.Ayet
فَمَا وَجَدْنَا فِيهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِنَ الْمُسْلِمِينَ -36 Zaten orada bir ev halkından başka müslüman bulamadık. Fakat bir haneden başka orada Müsliman da bulmadık Zaten orada Allah´a teslimiyet gösterenlerden sadece bir ev (aile) bulduk. Zaten orada bir ev (halkın)dan başka müslüman da bulmadık. (36-37) Fakat orada müslümanlardan bir haneden başka bulmadık. Ve pek acıklı azabtan korkacaklar için orada bir alâmet bıraktık. 26 / 521
Zariyat Suresi

37.Ayet
وَتَرَكْنَا فِيهَا آيَةً لِلَّذِينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْأَلِيمَ -37 Orada, elem dolu azaptan korkacaklar için bir ibret bıraktık. Ve öyle elîm azabdan korkacaklar için orada bir âyet bıraktık Orada, elem verici azâbdan korkanlar için açık belge (ibretli kalıntı) bıraktık,» dediler. Acı azâbdan korkanlar için orada bir ibret bıraktık. (36-37) Fakat orada müslümanlardan bir haneden başka bulmadık. Ve pek acıklı azabtan korkacaklar için orada bir alâmet bıraktık. 26 / 521
Zariyat Suresi

38.Ayet
وَفِي مُوسَىٰ إِذْ أَرْسَلْنَاهُ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُبِينٍ -38 Mûsâ kıssasında da ibret vardır. Hani biz onu açık bir delil ile Firavun’a göndermiştik. Bir de Musa da: ki onu bir sultan-ı mübîn ile Fir´avne gönderdik de Musa´nın kıssasında da (ibretli belgeler bıraktık). Hani bir vakit Onu açık belge ve mu´cizeyle Fir´avn´a gönderdik. Mûsâ´da da (ibret alınacak şeyler vardır). Onu açık bir delil ile Fir´avn´e göndermiştik. Mûsa´da da (onun kıssasında da ibret vardır). O vakit ki, O´nu Fir´avun´a apaçık bir bürhan ile gönderdik. 26 / 521
Zariyat Suresi

39.Ayet
فَتَوَلَّىٰ بِرُكْنِهِ وَقَالَ سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ -39 O ise kuvvetine güvenerek yüz çevirdi ve “Bu bir büyücü veya delidir” dedi. O bütün kuvvetiyle tersine gitti: sâhir veya mecnun, dedi O, bütün ileri gelenleri ve ordusuyla birlikte yüzçevirdi ve «bu ya sihirbazdır, ya da delidir,» dedi. (Fir´avn ona) Yanını çevirdi ve: "Bu, ya büyücü veya cinlidir" dedi. (Fir´avun) Hemen bütün kuvvetiyle yüz çevirdi ve dedi ki: «Bir sihir edici veya bir delidir.» 26 / 521
Zariyat Suresi

40.Ayet
فَأَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٌ -40 Bunun üzerine biz de kendisini ve ordularını yakalayıp denize attık. O ise (pişman olmuş), kendini kınıyordu. Onun üzerine biz de tuttuk kendisini ve ordularını deryaya fırlatıverdik, namerdlik ederken o leîm. Bu sebeple onu da, ordusunu da yakalayıp (deniz) dalgaları arasına fırlattık ki (o sırada) kendini kınıyordu. Biz de onu ve askerlerini yakaladık, onları denize attık. (O boğulurken pişmanlıkla) Kendi kendini kınıyordu. Artık O´nu da, ordularını da yakaladık, hemen onları denize atıverdik. Ve o, levm edilecek şeyleri yaparken (öyle bir felakete uğramış oldu). 26 / 521
Zariyat Suresi

41.Ayet
وَفِي عَادٍ إِذْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرِّيحَ الْعَقِيمَ -41 Âd kavminde de ibretler vardır. Hani onların üzerine köklerini kesen rüzgârı göndermiştik. Bir de Âd de, ki üzerlerine o köklerini kesen rüzgarı salıvermiştik. Âd kıssasında da (ibretli belgeler bıraktık). Hani bir vakit üzerlerine, köklerini kesip yok eden kasırgayı göndermiştik. ´Âd (kavmin)de de (ibret alınacak şeyler vardır). Onlara, köklerini kesen bir rüzgâr gönderdik. (41-42) Ve Âd (kavminin kıssasında da (ibret vardır). O vakit ki, onların üzerine faidesiz, muzır rüzgarı gönderdik. Üzerine her uğradığı şeyi bırakmıyordu, illâ ki, onu çürümüş bir kül gibi kılmış oluyordu. 26 / 521
Zariyat Suresi

42.Ayet
مَا تَذَرُ مِنْ شَيْءٍ أَتَتْ عَلَيْهِ إِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّمِيمِ -42 Üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül ediyordu. Uğradığı bir şey´i bırakmıyor, mutlak onu çürütüp kül gibi ediyordu (Kasırga) nerenin üzerine uğradıysa mutlaka orayı kül haline çeviriyordu. Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, onu kül gibi ediyordu. (41-42) Ve Âd (kavminin kıssasında da (ibret vardır). O vakit ki, onların üzerine faidesiz, muzır rüzgarı gönderdik. Üzerine her uğradığı şeyi bırakmıyordu, illâ ki, onu çürümüş bir kül gibi kılmış oluyordu. 26 / 521
Zariyat Suresi

43.Ayet
وَفِي ثَمُودَ إِذْ قِيلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتَّىٰ حِينٍ -43 Semûd kavminde de ibretler vardır. Hani onlara, “Bir süreye kadar faydalanın bakalım” denmişti. Bir de Semud´da, ki onlara bir zamana kadar istifade edin denilmişti de Semûd kıssasında da (ibretli belgeler bıraktık). Hani bir vakit onlara, «bir süreye kadar yararlanıp geçinin» denilmişti. Semûd (kavmin)de de (ibret alınacak şeyler vardır). Onlara: "Bir süreye kadar sefâ sürün" denmişti. (43-44) Semûd´da da (O´nun kıssasında da ibret vardır). O vakit onlara denilmişti ki, «Bir zamana kadar faidelenin.» Onlar ise Rablerinin emrine imtisalden kaçındılar, artık onları bakar oldukları halde yıldırım yakaladı. 26 / 521
Zariyat Suresi

44.Ayet
فَعَتَوْا عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ فَأَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنْظُرُونَ -44 Derken Rablerinin emrinden uzaklaşıp azmışlardı. Bu yüzden bakınıp dururken kendilerini yıldırım çarpıvermişti. Rablarının emrinden azgınlık ettiler, bu yüzden o sâika kendilerini yakalayıverdi, bakınıp duruyorlardı Onlar ise azgınlık gösterip, Rablarının emrinin dışına çıkmışlardı. Bu yüzden bakıp dururken yıldırım onları yakalayıvermişti. Rablerinin buyruğuna başkaldırdılar, bu yüzden onlar bakıp dururlarken, onları yıldırım yakaladı. (43-44) Semûd´da da (O´nun kıssasında da ibret vardır). O vakit onlara denilmişti ki, «Bir zamana kadar faidelenin.» Onlar ise Rablerinin emrine imtisalden kaçındılar, artık onları bakar oldukları halde yıldırım yakaladı. 26 / 521
Zariyat Suresi

45.Ayet
فَمَا اسْتَطَاعُوا مِنْ قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنْتَصِرِينَ -45 Artık, ne yerlerinden kalkmaya güçleri yetti, ne de başkasından yardım görebildiler. O vaktı bir kalkınmaya da güç yetiremediler, bir yardım da görmediler Artık ayağa kalkmaya güç getiremediler, yardım da göremediler. (Yurtlarında çöküverdiler) Ne kalkabildiler, ne de (bu duruma) engel olabildiler. (45-47) Artık bir kalkınmaya da güç yetiremediler ve yardım görücüler de olmadılar. Nûh kavmini de evvelce (helâk ettik). Şüphe yok ki, onlar fâsıklar olan bir kavim olmuşlardı. Ve göğü bir kuvvetle bina ettik ve şüphe yok ki, biz elbette kâdirleriz. 26 / 521
Zariyat Suresi

46.Ayet
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ -46 Bunlardan önce de Nûh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar fâsık bir toplum idiler. Daha evvel de Nûh kavmini, çünkü hep onlar yoldan çıkmış fâsık birer kavm idiler Bundan önce Nûh milletini de (yok ettik). Çünkü onlar, din ve ahlâk sınırlarını aşan (inkarcı azgın) bir milletti. Daha önce de Nûh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar da yoldan çıkmış bir toplum idiler. (45-47) Artık bir kalkınmaya da güç yetiremediler ve yardım görücüler de olmadılar. Nûh kavmini de evvelce (helâk ettik). Şüphe yok ki, onlar fâsıklar olan bir kavim olmuşlardı. Ve göğü bir kuvvetle bina ettik ve şüphe yok ki, biz elbette kâdirleriz. 26 / 521
Zariyat Suresi

47.Ayet
وَالسَّمَاءَ بَنَيْنَاهَا بِأَيْدٍ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ -47 Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz bizim (her şeye) gücümüz yeter. Bir de Semaya bakın biz onu kuvvetle bina ettik ve şübhe yok ki biz çok vüs´a malikiz Göğü de kudretimizle yapıp kurduk. Şüphesiz ki biz, hep genişleticileriz. Göğü sağlam yaptık, biz genişleticiyiz (kudretimiz geniştir, göğü öyle genişleten biziz). (45-47) Artık bir kalkınmaya da güç yetiremediler ve yardım görücüler de olmadılar. Nûh kavmini de evvelce (helâk ettik). Şüphe yok ki, onlar fâsıklar olan bir kavim olmuşlardı. Ve göğü bir kuvvetle bina ettik ve şüphe yok ki, biz elbette kâdirleriz. 26 / 521
Zariyat Suresi

48.Ayet
وَالْأَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ -48 Yeri de biz döşedik. Biz ne güzel döşeyiciyiz. Arzı da döşedik, bakınız biz ne güzel döşeriz Yeryüzünü döşedik. Ne güzeldir o döşeyenler! Yeri biz döşedik, (biz) ne güzel döşeyiciyiz. (48-51) Yeri de döşedik, ne güzel döşeyicilerdir. Ve her şeyden iki çift yarattık. Tâ ki, tefekkür edesiniz. «Artık Allah´a kaçın, şüphe yok ki, ben sizin için O´nun tarafından bir apaçık korkutucuyum. Ve Allah ile beraber başka bir ilâh ittihaz etmeyin. Muhakkak ki, ben sizin için O´ndan bir apaçık korkutucuyum.» 26 / 521
Zariyat Suresi

49.Ayet
وَمِنْ كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ -49 Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık. Hem her şeyden iki çift yarattık ki düşünesiniz Her şeyden çift çift yarattık ; olur ki düşünüp ibret ve öğüt alırsınız. Her şeyden iki çift (erkek dişi) yarattık ki düşünüp öğüt alasınız. (48-51) Yeri de döşedik, ne güzel döşeyicilerdir. Ve her şeyden iki çift yarattık. Tâ ki, tefekkür edesiniz. «Artık Allah´a kaçın, şüphe yok ki, ben sizin için O´nun tarafından bir apaçık korkutucuyum. Ve Allah ile beraber başka bir ilâh ittihaz etmeyin. Muhakkak ki, ben sizin için O´ndan bir apaçık korkutucuyum.» 26 / 521
Zariyat Suresi

50.Ayet
فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ ۖ إِنِّي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ مُبِينٌ -50 O hâlde Allah’a koşun. Şüphesiz ben, size O’nun katından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım. O halde hemen Allaha kaçın, haberiniz olsun ki ben size ondan bir açık nezîrim O halde Allah´a doğru yönelip kaçın (O´na güvenip sığının). Şüphesiz ki ben, O´nun tarafından (gönderilen) açık bir uyarıcıyım. "O halde Allâh´a kaçın, ben size O´nun tarafından görevlendirilmiş apaçık bir uyarıcıyım." (48-51) Yeri de döşedik, ne güzel döşeyicilerdir. Ve her şeyden iki çift yarattık. Tâ ki, tefekkür edesiniz. «Artık Allah´a kaçın, şüphe yok ki, ben sizin için O´nun tarafından bir apaçık korkutucuyum. Ve Allah ile beraber başka bir ilâh ittihaz etmeyin. Muhakkak ki, ben sizin için O´ndan bir apaçık korkutucuyum.» 26 / 521
Zariyat Suresi

51.Ayet
وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ ۖ إِنِّي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ مُبِينٌ -51 Allah ile beraber başka bir ilâh edinmeyin. Gerçekten ben, size, Allah tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım. Ve Allahla beraber başka bir Tanrı uydurmayın, haberiniz olsun ki ben size ondan bir açık nezîrim Allah ile beraber başka bir Tanrı edinmeyin. Muhakkak ki ben, O´ndan size (gönderilen) açık bir uyarıcıyım.. "Allâh ile beraber başka tanrılar uydurmayın. Ben size O´nun tarafından görevlendirilmiş apaçık bir uyarıcıyım." (48-51) Yeri de döşedik, ne güzel döşeyicilerdir. Ve her şeyden iki çift yarattık. Tâ ki, tefekkür edesiniz. «Artık Allah´a kaçın, şüphe yok ki, ben sizin için O´nun tarafından bir apaçık korkutucuyum. Ve Allah ile beraber başka bir ilâh ittihaz etmeyin. Muhakkak ki, ben sizin için O´ndan bir apaçık korkutucuyum.» 26 / 521
KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014