SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
A'raf Suresi
138.Ayet |
وَجَاوَزْنَا بِبَنِي إِسْرَائِيلَ الْبَحْرَ فَأَتَوْا عَلَىٰ قَوْمٍ يَعْكُفُونَ عَلَىٰ أَصْنَامٍ لَهُمْ ۚ قَالُوا يَا مُوسَى اجْعَلْ لَنَا إِلَٰهًا كَمَا لَهُمْ آلِهَةٌ ۚ قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ تَجْهَلُونَ -138 |
İsrailoğullarını denizden geçirdik. Derken, kendilerine ait putlara tapan bir kavme rastladılar. İsrailoğulları, “Ey Mûsâ! Onların kendilerine ait ilâhları (putları) olduğu gibi sen de bize ait bir ilâh yapsana” dediler. Mûsa şöyle dedi: “Şüphesiz siz cahillik eden bir kavimsiniz.” |
Ve Beni İsraîle denizi atlattık, derken bir kavme vardılar, toplanmışlar kendilerine mahsus bir takım putlara tapıyorlardı, ya Musâ! dediler: Bunların bir çok ilâhları olduğu gibi sen de bize bir ilâh yap, siz, dedi: Gerçekten cahillik ediyorsunuz |
Ve İsrail oğulları´nın denizden (salimen) geçmelerini sağladık. Az sonra kendilerine mahsûs putlarına, üzerlerine kapanırcasına tapmakta olan bir kavme rasladılar. «Ey Musa !» dediler, «bunların ilâhları olduğu gibi bize de bir ilâh yap!» Musa, onlara dedi ki: «Siz gerçekten cahillik eden bir topluluksunuz. |
İsrâil oğullarını denizden geçirdik, kendilerine mahsus birtakım putlara tapan bir kavme rastladılar: "Ey Mûsâ, dediler, (bak) bunların nasıl tanrıları var, bize de öyle bir tanrı yap!" (Mûsâ) dedi: "Siz, gerçekten câhil bir toplumsunuz." |
Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik. Kendilerine ait birtakım putlara ibadette bulunan bir kavme uğradılar. Dediler ki: «Ya Mûsa! Bize de put yap, nasıl ki onların putları vardır.» Dedi ki: «Muhakkak siz cahillik eder bir kavimsiniz.» |
9 / 166 |
A'raf Suresi
139.Ayet |
إِنَّ هَٰؤُلَاءِ مُتَبَّرٌ مَا هُمْ فِيهِ وَبَاطِلٌ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ -139 |
Şüphesiz bunların (din diye) içinde bulundukları şey yok olmaya mahkûmdur. Yapmakta olduklarının hepsi batıldır.” |
çünkü o gördüklerinizin, içinde bulundukları din helâke mahkûmdur, ve bütün yaptıkları batıldır |
Şüpheniz olmasın ki bunlar içinde bulundukları (dinle birlikte) yok olacaklardır ve yapageldikleri şeyler boş ve anlamsızdır. |
"Şunların içinde bulundukları (din) yıkılmıştır ve yaptıkları şeyler boşa çıkmıştır." |
«Şüphe yok ki, bunların içinde bulundukları şey helâke maruzdur ve amel eder oldukları şey de bâtıldır.» |
9 / 166 |
A'raf Suresi
140.Ayet |
قَالَ أَغَيْرَ اللَّهِ أَبْغِيكُمْ إِلَٰهًا وَهُوَ فَضَّلَكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ -140 |
“Sizi âlemlere üstün kılmış iken, Allah’tan başka ilâh mı araştırayım size?” |
Hiç, dedi, Ben size Allahdan başka bir ilâh mı isterim? O, sizi âlemlerin üstüne geçirdi |
Allah´ın sizi (çağınızdaki) milletlere (veya diğer canlılara) üstün kıldığı halde O´ndan başka ilâh mı arayayım ?! |
"Allâh, sizi âlemlere üstün yapmış iken size Allah´tan başka bir tanrı mı arayayım?" dedi. |
Dedi ki: «Sizin için Allah Teâlâ´dan başka bir mabut mu taleb ederim? Halbuki o sizi âlemlerin üzerine tafdil etmiştir.» |
9 / 166 |
A'raf Suresi
141.Ayet |
وَإِذْ أَنْجَيْنَاكُمْ مِنْ آلِ فِرْعَوْنَ يَسُومُونَكُمْ سُوءَ الْعَذَابِ ۖ يُقَتِّلُونَ أَبْنَاءَكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَاءَكُمْ ۚ وَفِي ذَٰلِكُمْ بَلَاءٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَظِيمٌ -141 |
Hani sizi Firavun ailesinden kurtarmıştık. Onlar size en kötü işkenceyi uyguluyorlardı. Oğullarınızı öldürüyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardı. |
Hem düşünseniz, a sizi Ali Fir´avnden kurtardığımız hengâmı, size azabın kötüsünü peyliyorlardı, oğullarınızı boyuna katlediyorlar, kadınlarınızı diri tutuyorlardı, bunda size rabbınız tarafından azîm bir imtihan var |
Hatırlayın ki, sizi Fir´avn hanedanından kurtardık; öyle ki onlar size azabın kötüsünü uyguluyor; erkek çocuklarınızı öldürüyor, kadınlarınızı diri bırakıyorlardı ve bütün bunlarda Rabbinizden size büyük bir imtihan vardı.» |
(Ey İsrâiloğulları), hatırlayın o zamanı ki biz sizi Fir´avn âilesinden kurtarmıştık. Onlar size azâbın en kötüsünü yapıyorlardı: "Oğullarınızı öldürüyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunda, size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardı. |
Ve (yâd ediniz ki) sizi Fir´avun´un âl´inden kurtarmıştık. Size azabın en şiddetlisini tattırıyorlardı. Oğullarınızı katlediyorlardı, kadınlarınızı da diri bırakıyorlardı. Ve bunda sizin için Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan var idi. |
9 / 166 |
A'raf Suresi
142.Ayet |
وَوَاعَدْنَا مُوسَىٰ ثَلَاثِينَ لَيْلَةً وَأَتْمَمْنَاهَا بِعَشْرٍ فَتَمَّ مِيقَاتُ رَبِّهِ أَرْبَعِينَ لَيْلَةً ۚ وَقَالَ مُوسَىٰ لِأَخِيهِ هَارُونَ اخْلُفْنِي فِي قَوْمِي وَأَصْلِحْ وَلَا تَتَّبِعْ سَبِيلَ الْمُفْسِدِينَ -142 |
Mûsâ’ya otuz gece süre belirledik, buna on (gece) daha kattık. Böylece Rabbinin belirlediği vakit kırk geceye tamamlandı. Mûsâ, kardeşi Hârûn’a, “Kavmim arasında benim yerime geç ve yapıcı ol. Sakın bozguncuların yoluna uyma” dedi. |
Bir de Musâya otuz geceye va´d verdik ve anı bir on ile temamladık, bu sûretle rabbının mîkatı tam kırk gece oldu ve Musâ kardeşi Haruna şöyle dedi: kavmim içinde bana halef ol, ıslâha çalış da müfsidler yoluna gitme |
Musa ile otuz geceye sözleştik ve onu bir on gün ile tamamladık. Böylece Rabbinin belirlediği (ibâdet ve Tevrat´ı almaya hazırlanmak için) vakit kırk gece olarak tamamlandı. Musa, kardeşi Harun´a : «Kavmim arasında benim yerime geç; işleri düzene koy ve fesâdçıların yoluna uyma !» dedi. |
Mûsâ ile otuz gece (bana ibâdet etmesi için) sözleştik ve buna on gece daha kattık. Böylece Rabbinin tayin ettiği vakit, kırk geceye tamamlandı. Mûsâ, kardeşi Hârûn´a dedi ki: "Kavmim içinde benim yerime geç, ıslah et, bozguncuların yoluna uyma." |
Ve Mûsa ile otuz geceye vaadleştik ve onu bir on ile tamamladık, artık Rabbinin tayin ettiği vakit tam kırk gece oldu. Ve Mûsa kardeşi Harun´a dedi ki: «Sen kavmimin içinde benim halifem ol ve ıslaha çalış ve müfsidlerin yoluna tâbi olma.» |
9 / 166 |
A'raf Suresi
143.Ayet |
وَلَمَّا جَاءَ مُوسَىٰ لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنْظُرْ إِلَيْكَ ۚ قَالَ لَنْ تَرَانِي وَلَٰكِنِ انْظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي ۚ فَلَمَّا تَجَلَّىٰ رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ مُوسَىٰ صَعِقًا ۚ فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَا أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ -143 |
Mûsâ, belirlediğimiz yere (Tûr’a) gelip Rabbi de ona konuşunca, “Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım” dedi. Allah da, “Beni (dünyada) katiyen göremezsin. Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni görebilirsin.” dedi. Rabbi, dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Mûsâ da baygın düştü. Ayılınca, “Seni eksikliklerden uzak tutarım Allah’ım! Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim” dedi. |
Vaktâki Musâ mikatımıza geldi, ve rabbı onu kelâmiyle taltıyf buyurdu, ya rab! dedi: göster bana bakayım sana, buyurdu ki: beni kat´ıyyen göremezsin ve lâkin dağa bak eğer yerinde durursa demek beni göreceksin, derken rabbi dağa bir tecelli buyurunca onu un ufrâ ediverdi, Musâ da baygın düştü, sonra vaktâki ayıldı sübhansın, dedi: sana tevbe ile döndüm ve ben mü´minlerin evveliyim |
Ne vakit ki Musa belirlediğimiz vakitte geldi ve Rabbi onunla konuştu. Musa : «Ey Rabbim !» dedi, «kendini bana göster de sana bakayım». Rabbi ona: «Sen elbette beni göremezsin ; ama dağa dikkatle bak, eğer yerinde durursa beni görebileceksin demektir,» buyurdu. Rabbi dağa tecelli edince onu param parça etti ve Musa da bayılıp düştü. Kendine gelince, «Seni tenzîh ve tesbîh ederim. Sana tevbe ile yöneldim ve ben mü´minlerin ilkiyim» dedi. |
Mûsâ, tayin ettiğimiz vakitte bizimle buluşmağa gelip de Rabbi ona konuşunca: "Rabbim, bana görün, sana bakayım!" dedi. (Rabbi) buyurdu ki: "Sen beni göremezsin; fakat dağa bak, eğer o yerinde durursa, sen de beni göreceksin!" Rabbi dağa görününce onu darmadağın etti ve Mûsâ da baygın düştü. Ayılınca: "Sen yücesin, sana tevbe ettim, ben inananların ilkiyim!" dedi. |
Vaktâ ki, Mûsa bizim tayin ettiğimiz vakte geldi ve O´na Rabbi tekellümde bulundu. Dedi ki: «Ya Rab! Bana zâtını göster, Sana bakayım. (Cenâb-ı Hak da) Buyurdu ki: «Sen Beni katiyyen göremezsin. Fakat dağa bir nazar et, eğer yerinde durabilirse sen de Beni görebilirsin.» Hemen Rabbi dağa tecelli edince onu parça parça etti. Mûsa da baygın bir halde düşüp kaldı. Vaktâ ki ayıldı, dedi ki: «Seni tenzih ederim, Sana tövbe ettim ve ben imân edenlerin ilkiyim.» |
9 / 166 |