SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Saffat Suresi
103.Ayet |
فَلَمَّا أَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَبِينِ -103 |
(103-104) Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: “Ey İbrahim!” |
Vaktâ ki bu suretle ikisi de teslim oldular ve onu tuttu şakağına yıktı |
Bunun üzerine her ikisi de (hakkın buyruğuna) teslimiyet gösterdiler ve O, oğlunu alnı üzeri yere yatırdı. |
İkisi de böylece (Allâh´ın emrine) teslim olup (İbrâhim, kurban etmek için) çocuğu alnı üzerine yıkınca, |
Vaktâ ki, ikisi de inkiyâd ettiler ve O´nu alnının bir yanı üzerine yatırdı. |
23 / 449 |
Saffat Suresi
104.Ayet |
وَنَادَيْنَاهُ أَنْ يَا إِبْرَاهِيمُ -104 |
(103-104) Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: “Ey İbrahim!” |
Ve şöyle ona nida ettik: ya İbrahim! |
(104-105) Biz de Ona şöyle seslendik : Ey İbrâhim! Rüyayı cidden gerçekleşirdin. Şüphesiz biz, iyiliği, güzelliği, yararlı işleri huy edinenleri böyle mükâfatlandırırız. |
Biz ona: "İbrâhim!" diye ünledik. |
Ve O´na: «Ya İbrahim!» diye nidâ ettik ki, |
23 / 449 |
Saffat Suresi
105.Ayet |
قَدْ صَدَّقْتَ الرُّؤْيَا ۚ إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ -105 |
“Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.” |
Ru´yayı gerçek tasdık eyledin, biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere |
(104-105) Biz de Ona şöyle seslendik : Ey İbrâhim! Rüyayı cidden gerçekleşirdin. Şüphesiz biz, iyiliği, güzelliği, yararlı işleri huy edinenleri böyle mükâfatlandırırız. |
"Sen rüyâyı doğruladın, işte biz, güzel davrananları böyle mükâfâtlandırırız!" |
«Sen muhakkak rüyâyı tasdik ettin. Biz böylece muhakkak muhsinleri mükâfaatlandırırız.» |
23 / 449 |
Saffat Suresi
106.Ayet |
إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْبَلَاءُ الْمُبِينُ -106 |
“Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır.” |
Şübhesiz ki bu açık bir ibtilâ, kat´î bir imtihan |
Şüphesiz bu, açık bir imtihan idi. |
Gerçekten bu, apaçık bir sınav idi. |
Şüphe yok ki bu, elbette apaçık bir imtihandır. |
23 / 449 |
Saffat Suresi
107.Ayet |
وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ -107 |
Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık. |
Dedik ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik |
Ve onun yerine fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik. |
Ve fidye olarak ona büyük bir kurbanlık verdik. |
Ve O´na bir büyük kurbanlık bedel verdik. |
23 / 449 |
Saffat Suresi
108.Ayet |
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ -108 |
Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık. |
Namını da bıraktık sonrakiler içinde |
Sonrakiler arasında onu (onun şerefli ismini) bıraktık. |
Sonra gelenler arasında ona (iyi bir ün) bıraktık. |
(108-109) Ve sonrakilerin arasında O´na karşı (bir güzel sena) bıraktık. İbrahim üzerine selâm olsun. |
23 / 449 |
Saffat Suresi
109.Ayet |
سَلَامٌ عَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ -109 |
İbrahim’e selâm olsun. |
Selâm İbrahime |
Selâm İbrahim´e olsun ! |
(İleride gelecek nesiller): "İbrâhim´e selâm olsun!" (diyeceklerdi.) |
(108-109) Ve sonrakilerin arasında O´na karşı (bir güzel sena) bıraktık. İbrahim üzerine selâm olsun. |
23 / 449 |
Saffat Suresi
110.Ayet |
كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ -110 |
İyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız. |
Böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere |
Biz, iyiliği, güzelliği, yararlı işleri huy edinenleri böyle mükâfatlandırırız. |
İşte biz güzel davrananları böyle mükâfâtlandırırız. |
İşte muhsin olanları böylece mükâfaatlandırırız. |
23 / 449 |
Saffat Suresi
111.Ayet |
إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ -111 |
Çünkü o mü’min kullarımızdandı. |
Çünkü o bizim mü´min kullarımızdan |
Şüphesiz o, bizim mü´min kullarımızdandır. |
Çünkü o bizim mü´min kullarımızdandı. |
Şüphe yok ki, o mü´min olan kullarımızdandır. |
23 / 449 |
Saffat Suresi
112.Ayet |
وَبَشَّرْنَاهُ بِإِسْحَاقَ نَبِيًّا مِنَ الصَّالِحِينَ -112 |
Biz onu salihlerden bir peygamber olarak İshak ile de müjdeledik. |
Bir de onu salihînden bir Peygamber olmak üzere İshak ile müjdeledik |
Ve biz ona İshâk´ı da iyi-yararlı kişilerden sayılan bir peygamber olarak müjdeledik. |
Biz ona İshâk´ı, iyilerden bir peygamber olarak müjdeledik. |
Ve O´nu sâlihlerden bir peygamber olmak üzere İshak ile de müjdeledik. |
23 / 449 |
Saffat Suresi
113.Ayet |
وَبَارَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلَىٰ إِسْحَاقَ ۚ وَمِنْ ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِنَفْسِهِ مُبِينٌ -113 |
Onu da İshak’ı da uğurlu kıldık. Her ikisinin nesillerinden iyilik yapanlar da vardı, kendine apaçık zulmedenler de. |
Hem ona hem İshaka bereketler verdik. İkisinin zürriyyetinden de hem muhsin olan var hem de nefsine açık zulmeden |
Onu da, İshâk´ı da mübarek kıldık (üzerlerine feyiz, bereket ve rahmet indirdik). İkisinin soyundan iyiler de vardır; kendine açıkça zulmeden de vardır. |
Kendisine de, İshâk´a da bereketler verdik. Onların neslinden (gelenler arasında) iyi hareket eden de var, açıkça kendisine zulmeden de. |
Ve onun üzerine ve İshak üzerine bereketler verdik ve ikisinin zürriyetinden muhsin olan da vardır ve nefsine apaçık zulmeden de. |
23 / 449 |
Saffat Suresi
114.Ayet |
وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَارُونَ -114 |
Andolsun, biz Mûsâ’ya ve Hârûn’a da lütufta bulunduk. |
Celâlim hakkı için Musâ ile Harûnu da minnetdâr eyledik |
And olsun ki, biz, Musâ İle Harun´a (peygamberliğin) bereketli nîmetini verdik. |
Andolsun Mûsâ´ya ve Hârûn´a da lutuflarda bulunduk. |
(114-115) Andolsun ki, Mûsa ve Harun üzerine de ihsanda bulunduk. Ve ikisini de ve kavimlerini de pek büyük bir gamdan kurtardık. |
23 / 449 |
Saffat Suresi
115.Ayet |
وَنَجَّيْنَاهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ -115 |
Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık. |
Hem kendilerini ve kavmlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık |
İkisini de, milletlerini de büyük bir sıkıntı ve üzüntüden kurtardık. |
Onları ve kavimlerini büyük sıkıntıdan kurtardık. |
(114-115) Andolsun ki, Mûsa ve Harun üzerine de ihsanda bulunduk. Ve ikisini de ve kavimlerini de pek büyük bir gamdan kurtardık. |
23 / 449 |
Saffat Suresi
116.Ayet |
وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ -116 |
Onlara yardım ettik de onlar galip gelenler oldular. |
Hem yardım ettik onlara da galibler onlar oldular |
Kendilerine yardım ettik ve onlar da bu sayede üstünlük sağladılar. |
Onlara yardım ettik de üstün gelenler kendileri oldular. |
Ve onlara yardım ettik. Artık galip olanlar onlar oldular. |
23 / 449 |
Saffat Suresi
117.Ayet |
وَآتَيْنَاهُمَا الْكِتَابَ الْمُسْتَبِينَ -117 |
Biz onlara (hükümlerimizi) açıklayan Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. |
Hem kendilerine o belli kitabı verdik |
İkisine (hükümleri rahatlıkla anlaşılır) çok açık kitap verdik. |
Onlara açık ifâdeli Kitabı verdik. |
(117-118) Ve ikisine de o açıkça bildiren kitabı verdik. Ve ikisini de dosdoğru yola sevkettik. |
23 / 449 |
Saffat Suresi
118.Ayet |
وَهَدَيْنَاهُمَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ -118 |
Onları doğru yola ilettik. |
Ve kendilerini doğru yola çıkardık |
İkisini de dosdoğru yola ilettik. |
Ve onları doğru yola ilettik. |
(117-118) Ve ikisine de o açıkça bildiren kitabı verdik. Ve ikisini de dosdoğru yola sevkettik. |
23 / 449 |
Saffat Suresi
119.Ayet |
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِي الْآخِرِينَ -119 |
Sonradan gelenler arasında onlara güzel birer ad bıraktık. |
Sonrakiler içinde de namlarına şunu bıraktık |
Sonrakiler arasında ikisini (ikisinin şerefli ismini) bıraktık. |
Ve sonra gelenler arasında onlara (iyi bir ün) bıraktık. |
Ve sonrakiler arasında da onlar için güzel bir sena bıraktık. |
23 / 449 |
Saffat Suresi
120.Ayet |
سَلَامٌ عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَارُونَ -120 |
Mûsâ’ya ve Hârûn’a selâm olsun. |
Selâm Musâ ile Haruna |
Selâm Musâ ile Harun´a olsun. |
(Hep): "Mûsâ´ya ve Hârûn´a selâm olsun!" (diyeceklerdi). |
Mûsa ve Harun üzerine (bizden) selâm olsun. |
23 / 449 |
Saffat Suresi
121.Ayet |
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ -121 |
Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız. |
Biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinîne |
Şüphesiz biz, iyiliği, yararlı işleri, güzelliği huy edinenleri böyle mükâfatlandırırız. |
İşte biz güzel davrananları böyle mükâfâtlandırırız. |
Şüphe yok ki Biz, muhsin olanları böylece mükâfaatlandırırız. |
23 / 449 |
Saffat Suresi
122.Ayet |
إِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ -122 |
Çünkü onlar mü’min kullarımızdan idiler. |
Çünkü ikisi de bizim mü´min kullarımızdan |
İkisi de elbette bizim mü´min kullarımızdandır. |
Çünkü ikisi de bizim inanan kullarımızdandı. |
Muhakkak ki, ikisi de Bizim mü´minler olan kullarımızdandır. |
23 / 449 |
Saffat Suresi
123.Ayet |
وَإِنَّ إِلْيَاسَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ -123 |
Şüphesiz İlyas da peygamberlerden idi. |
Şübhesiz İlyas da mürselînden |
Şüphesiz İlyâs da gönderilen peygamberlerdendir; |
İlyâs da elçilerdendi. |
Ve şüphe yok ki, İlyas da gönderilmiş (peygamber)lerdendir. |
23 / 449 |
Saffat Suresi
124.Ayet |
إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَلَا تَتَّقُونَ -124 |
Hani kavmine şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” |
Zira kavmine demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız? |
Hani o, kendi kavmine, «siz (Allah´tan) korkup (putlara tapmaktan, kötülük işlemekten) sakınmaz mısınız ? |
Kavmine demişti ki: "(Allâh´ın azâbından) Korunmaz mısınız?" |
O vakit, kavmine demişti ki: «Siz korkmaz mısınız?» |
23 / 449 |
Saffat Suresi
125.Ayet |
أَتَدْعُونَ بَعْلًا وَتَذَرُونَ أَحْسَنَ الْخَالِقِينَ -125 |
(125-126) “Yaratıcıların en güzelini, sizin ve geçmiş atalarınızın Rabbi olan Allah’ı bırakarak “Ba’l’e mi tapıyorsunuz?” |
Bir ba´le mi yalvarıyorsunuz bırakıb da o ahsenülhâlikîni |
(125-126) Siz, sizin de Rabbiniz, önceki babalarınızın da Rabbı olan Allah´ı, yaratanların o en güzelini bırakıp da Ba´l´e mi tapıp yalvarıyorsunuz?» demişti. |
"Ba´l´e yalvarıyorsunuz da, bırakıyor musunuz, yaratıcıların en güzelini?" |
«Ba´l´e mi tapınırsınız? Ve Hâlikların en güzeline (ibadeti) terk mi edersiniz?» |
23 / 449 |
Saffat Suresi
126.Ayet |
اللَّهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ -126 |
(125-126) “Yaratıcıların en güzelini, sizin ve geçmiş atalarınızın Rabbi olan Allah’ı bırakarak “Ba’l’e mi tapıyorsunuz?” |
O rabbınız ve evvelki atalarınızın da rabbı olan Allahı? |
(125-126) Siz, sizin de Rabbiniz, önceki babalarınızın da Rabbı olan Allah´ı, yaratanların o en güzelini bırakıp da Ba´l´e mi tapıp yalvarıyorsunuz?» demişti. |
"Sizin Rabbiniz ve önceki atalarınızın Rabbi olan Allâh´ı?" |
«Sizin de Rabbiniz ve evvelki atalarınızın da Rabbi olan Allah´a (ibadeti mi terkeylersiniz?)» |
23 / 449 |