KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
AYET MEALLERİ   SURE MEAL   SAYFA MEAL   CÜZ MEAL   SECDE AYETLERİ
KUR'AN-I KERİMİN 346. SAYFASΙNA GÖRE AYET VE MEALLERİ Nİ SΙRALAMA >
MEAL SAYFALARI
1 2 3
4 5 6
7 8 9
10 11 12
13 14 15
16 17 18
19 20 21
22 23 24
25 26 27
28 29 30
31 32 33
34 35 36
37 38 39
40 41 42
43 44 45
46 47 48
49 50 51
52 53 54
55 56 57
58 59 60
61 62 63
64 65 66
67 68 69
70 71 72
73 74 75
76 77 78
79 80 81
82 83 84
85 86 87
88 89 90
91 92 93
94 95 96
97 98 99
100 101 102
103 104 105
106 107 108
109 110 111
112 113 114
115 116 117
118 119 120
121 122 123
124 125 126
127 128 129
130 131 132
133 134 135
136 137 138
139 140 141
142 143 144
145 146 147
148 149 150
151 152 153
154 155 156
157 158 159
160 161 162
163 164 165
166 167 168
169 170 171
172 173 174
175 176 177
178 179 180
181 182 183
184 185 186
187 188 189
190 191 192
193 194 195
196 197 198
199 200 201
202 203 204
205 206 207
208 209 210
211 212 213
214 215 216
217 218 219
220 221 222
223 224 225
226 227 228
229 230 231
232 233 234
235 236 237
238 239 240
241 242 243
244 245 246
247 248 249
250 251 252
253 254 255
256 257 258
259 260 261
262 263 264
265 266 267
268 269 270
271 272 273
274 275 276
277 278 279
280 281 282
283 284 285
286 287 288
289 290 291
292 293 294
295 296 297
298 299 300
301 302 303
304 305 306
307 308 309
310 311 312
313 314 315
316 317 318
319 320 321
322 323 324
325 326 327
328 329 330
331 332 333
334 335 336
337 338 339
340 341 342
343 344 345
346 347 348
349 350 351
352 353 354
355 356 357
358 359 360
361 362 363
364 365 366
367 368 369
370 371 372
373 374 375
376 377 378
379 380 381
382 383 384
385 386 387
388 389 390
391 392 393
394 395 396
397 398 399
400 401 402
403 404 405
406 407 408
409 410 411
412 413 414
415 416 417
418 419 420
421 422 423
424 425 426
427 428 429
430 431 432
433 434 435
436 437 438
439 440 441
442 443 444
445 446 447
448 449 450
451 452 453
454 455 456
457 458 459
460 461 462
463 464 465
466 467 468
469 470 471
472 473 474
475 476 477
478 479 480
481 482 483
484 485 486
487 488 489
490 491 492
493 494 495
496 497 498
499 500 501
502 503 504
505 506 507
508 509 510
511 512 513
514 515 516
517 518 519
520 521 522
523 524 525
526 527 528
529 530 531
532 533 534
535 536 537
538 539 540
541 542 543
544 545 546
547 548 549
550 551 552
553 554 555
556 557 558
559 560 561
562 563 564
565 566 567
568 569 570
571 572 573
574 575 576
577 578 579
580 581 582
583 584 585
586 587 588
589 590 591
592 593 594
595 596 597
598 599 600
601 602 603
604
SURE
AYET NO
ARAPÇA DİYANET VAKFI ELMALILI HAMDI CELAL YILDIRIM  SULEYMAN ATES O NASUHI BILMEN CÜZ
SAYFA
Mü'minun Suresi

75.Ayet
وَلَوْ رَحِمْنَاهُمْ وَكَشَفْنَا مَا بِهِمْ مِنْ ضُرٍّ لَلَجُّوا فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ -75 Biz onlara merhamet edip başlarına gelen zararı giderseydik, yine de azgınlıkları içinde bocalayıp kalırlardı. Eğer biz onlara acıyıb da baskılarını açıversek mutlaka tuğyanlarında ınad eder hiç bir şey görmezler Eğer biz onlara merhamet edip de üzerlerine çöken sıkıntıyı kaldırıversek, yine de azgınlıklarında inad edip bocalar dururlar. Biz onlara acıyıp da başlarındaki sıkıntıyı açsaydık, yine azgınlıklarında bocalamağa devam ederlerdi. Ve eğer onlara merhamet etsen ve kendilerindeki zararı açıversen, elbetteki yine azgınlıklarında devam edip tereddütte bulunacaklardır. 18 / 346
Mü'minun Suresi

76.Ayet
وَلَقَدْ أَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ -76 Andolsun, biz onları azap ile kıskıvrak yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler ve O’na yalvarıp yakarmadılar. Filhakika biz, onları azâba tuttuk da yine rablarına karşı uslanmadılar ve yalvarmıyorlar And olsun ki biz onları azâb ile yakalayıvermiştik de (buna rağmen) yine Rablarına boyun eğmemiş, yalvarıp yakarmamışlardı. Andolsun biz onları azâb ile yakaladık, ama yine Rabblerine boyun eğmediler, O´na yalvarmıyorlar. Andolsun ki, Biz onları azap ile yakaladık, onlar yine Rableri için tevazuda bulunmadılar ve yalvarışta bulunmadılar. 18 / 346
Mü'minun Suresi

77.Ayet
حَتَّىٰ إِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَابًا ذَا عَذَابٍ شَدِيدٍ إِذَا هُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ -77 Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de bakarsın onun içinde ümitsizliğe düşüvereceklerdir. Nihayet üzerlerine şedid azâblı bir kapı açtığımız vakıt da onun içinde ye´se düşüvereceklerdir Sonunda üzerlerine şiddetli bir azâb kapısı açtığımızda, ansızın şaşırıverdiler de ümitsizliğe kapıldılar. Nihâyet üzerlerine şiddetli bir azâb kapısı açtığımız zaman, derhal O´nun içinde şaşkın ve umutsuz kalırlar. Nihâyet onların üzerine bir şiddetli azapkarîn kapı açtığımız vakit de onlar onun içinde ye´se düşmüş mütehayyir kimselerdir. 18 / 346
Mü'minun Suresi

78.Ayet
وَهُوَ الَّذِي أَنْشَأَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ ۚ قَلِيلًا مَا تَشْكُرُونَ -78 Hâlbuki O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz! Halbuki sizin için o kulağı, o gözleri, o Gönülleri inşa eden o siz, pek az şükrediyorsunuz O ki size kulağı, gözleri, gönülleri yarattı; ne de az şükrediyorsunuz !. O´dur ki, sizin için o kulağı, o gözleri ve gönülleri inşâ etti. Ne kadar az şükrediyorsunuz! Halbuki O, o (Hâlık-i Kerîm)´dir ki, sizin için kulağı ve gözleri ve kalpleri yaratmıştır. Sizler ise ne kadar az şükredersiniz! 18 / 346
Mü'minun Suresi

79.Ayet
وَهُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ -79 O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Sadece O’nun huzurunda toplanacaksınız. Ve sizi Arzda yaratıp yayan o, hep ona haşrolunacaksınız O ki sizi yeryüzünde yaratıp yaydı ve ancak (dirilip) O´nun huzurunda biraraya getirileceksiniz. O´dur ki, sizi yeryüzünde yaratıp yaydı ve O´na götürüleceksiniz. Ve sizi yerde yaratıp yayan, O´dur ve O´na haşrolunacaksınızdır. 18 / 346
Mü'minun Suresi

80.Ayet
وَهُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ وَلَهُ اخْتِلَافُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ -80 O, diriltendir, öldürendir. Gece ile gündüzün birbirini takib etmesi de O’na aittir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? Ve o öldüren ve dirilten o, gece ve gündüzün ıhtilâfı da hep onun için, artık akıllanmıyacak mısınız O ki diriltir ve öldürür; gece ile gündüzün değişip durması, O´nun (koyduğu şaşmayan kanunlar) iledir. Artık aklınızı kullanmaz mısınız? O´dur ki yaşatıyor, öldürüyor. Gecenin ve gündüzün değişmesi O´nun (eseri)dir. Aklınızı kullanmıyor musunuz? Ve O, o (Hâlık-i Azîm)dir ki, diriltir ve öldürür ve gecenin ve gündüzün ihtilâfı da O´nundur. (dilemesiyledir.) Hâlâ âkilâne düşünmez misiniz? 18 / 346
Mü'minun Suresi

81.Ayet
بَلْ قَالُوا مِثْلَ مَا قَالَ الْأَوَّلُونَ -81 Hayır onlar, öncekilerin söyledikleri sözler gibi sözler ettiler. Hayır, evvelkilerin dedikleri gibi dediler Bilâkis öncekilerin dedikleri gibi dediler. Hayır, onlar da evvelkilerin dedikleri gibi dediler: Hayır. Evvelkilerin dedikleri gibi dediler. 18 / 346
Mü'minun Suresi

82.Ayet
قَالُوا أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ -82 Dediler ki: “Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz?” «Öldüğümüz ve bir türab, bir yığın kemik olduğumuz vakıt mı, cidden biz mi mutlak ba´solunacağız? Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman diriltilip kaldırılacak mıyız ? "Öldüğümüz, toprak ve kemik haline geldiğimiz zaman mı, biz mi diriltileceğiz?" dediler. Dediler ki: «Öldüğümüz ve toprak ve kemikler olduğumuz zaman mı biz herhalde diriltilip kaldırılacağız?» 18 / 346
Mü'minun Suresi

83.Ayet
لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا هَٰذَا مِنْ قَبْلُ إِنْ هَٰذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ -83 Andolsun, biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik. Bu, öncekilerin uydurduğu masallardan başka bir şey değildir. Yemîn ederiz ki bize de, atalarımıza da bu, bundan evvel va´dolundu, bu eskilerin masallarından başka bir şey değil» dediler And olsun ki, biz de, bundan önce babalarımız da bununla va´dolunmuştuk. Bu öncekilerin masallarından başkası değildir, dediler. "Andolsun bu tehdid bize de bizden önce atalarımıza da yapıldı. Bu, evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir." Andolsun ki, biz de ve evvelce babalarımız da bununla vaad olunmuşuzdur. Şüphe yok ki bu, evvelkilerin efsanelerinden başka değildir. 18 / 346
Mü'minun Suresi

84.Ayet
قُلْ لِمَنِ الْأَرْضُ وَمَنْ فِيهَا إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ -84 De ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin: Yer ve yerde bulunanlar kime aittir?” «Kimin o Arz ve ondaki kimseler, eğer biliyorsanız?» de! De ki: Yerküre ve içinde olanlar kime aittir? Eğer biliyorsanız (haydi cevap verin). De ki: "Biliyorsanız dünyâ ve içinde bulunanlar kimindir?" De ki: «Yer ve onda olanlar, kimindir? Eğer siz bilir kimseler oldunuz ise (söyleyin).» 18 / 346
Mü'minun Suresi

85.Ayet
سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ -85 “Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?” de. «Allah´ın» diyecekler, «o halde düşünmez misiniz?» de! Allah´a aittir diyecekler. De ki: Artık iyice düşünmez misiniz ? "Allâh´ındır" diyecekler. "O halde düşün(üp, ilk kez yaratanın, ikinci defa yine yaratılabileceğini anla)mıyor musunuz?" de. Elbette diyeceklerdir ki: «Allah´tır.» De ki: «O halde düşünmez misiniz?» 18 / 346
Mü'minun Suresi

86.Ayet
قُلْ مَنْ رَبُّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ -86 De ki: “Yedi kat göklerin Rabbi, büyük Arş’ın Rabbi kimdir?” «Kim o yedi Semânın rabbı ve o azametli Arşın rabbı?» de! De ki: Yedi göğün ve o büyük Arş´ın Rabbı kimdir ? "Yedi göğün Rabbi ve büyük Arş´ın Rabbi kimdir?" de. De ki: «Yedi semanın Rabbi ve Azîm arşın Rabbi kimdir?» 18 / 346
Mü'minun Suresi

87.Ayet
سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ -87 “Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” de. «Allah´ın» diyecekler, «o halde korkmaz mısınız?» de! Allah´tır, diyecekler. De ki: O halde (O´ndan korkup inkâr ve sapıklıktan) sakınmaz mısınız? "Bunlar Allâh´ındır" diyecekler. "O halde korunmuyor musunuz?" de. Hemen diyeceklerdir ki: «Allah» De ki: «O halde korkmaz mısınız?» 18 / 346
Mü'minun Suresi

88.Ayet
قُلْ مَنْ بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ -88 De ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin: Her şeyin hükümranlığı elinde olan, kendisi koruyan, kendisine karşı korunulamaz olan kimdir?” «Kim o her şeyin melekûtü yedinde ve o kayırır da ona karşı kayırılmaz olan eğer ılminiz varsa?» de! De ki: Eğer biliyorsanız (söyleyin), her şeyin mülkü ve tasarrufu kimin elindedir? O, güven verip korur, kendisi korunmaya muhtaç değildir. "Biliyorsanız (söyleyin) her şeyin melekûtu (mülkü ve yönetimi) elinde olan, koruyup kollayan, fakat kendisi korunup kollan(maya muhtaç ol)mayan kimdir?" de. De ki: «Her şeyin melekûtu elinde (yed-i kudretinde) olan kimdir ki, o himaye eder ve kendisine karşı kimse himaye edilemez. Eğer siz bilir kimseler oldunuz iseniz (söyleyin bakalım).» 18 / 346
Mü'minun Suresi

89.Ayet
سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ فَأَنَّىٰ تُسْحَرُونَ -89 “Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise nasıl aldanıyorsunuz?” de. «Allah´ın» diyecekler, «o halde nereden büyüleniyorsunuz?» de! Allah´ın elindedir, diyecekler. De ki: O halde nasıl nereden büyüleniyorsunuz ?! "(Her şeyin yönetimi) Allah´a âittir" diyecekler. "O halde nasıl büyüleniyorsunuz?" de. Hemen diyeceklerdir ki: «Allah içindir.» De ki: «Artık siz nereden büyüleniyorsunuz?» 18 / 346
KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014