SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Hicr Suresi
71.Ayet |
قَالَ هَٰؤُلَاءِ بَنَاتِي إِنْ كُنْتُمْ فَاعِلِينَ -71 |
Lût: “İşte kızlarım. Eğer yapacaksanız (onlarla evlenebilirsiniz)” dedi. |
Tâ şunlar kızlarım, eğer yapacaksanız dedi |
O da, «işte kızlarım, eğer yapmak (evlenmek) istiyorsanız, (onları size nikâhlıyabilirim)» dedi. |
"Eğer yapacaksanız, işte kızlarım." dedi. |
(Hazret-i Lût) da dedi ki: «İşte onlar benim kızlarımdır. Eğer siz (teehhül) yapacak kimseler iseniz.» |
14 / 265 |
Hicr Suresi
72.Ayet |
لَعَمْرُكَ إِنَّهُمْ لَفِي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ -72 |
(Melekler, Lût’a:) “Ömrüne andolsun ki onlar (şehvetten) gözleri dönmüş hâlde, sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlar (Bu durumda asla seni dinlemezler)” dediler. |
Resulüm! ömrüne kasem olsun ki hakikaten onlar serhoşlukları içinde ne halt ettiklerini bilmiyorlardı |
(Peygamberim !) hayatına yemin olsun ki, onlar sarhoşlukları içinde ne yaptıklarını bilmiyorlardı. |
Senin ömrüne andolsun ki, onlar, sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı. |
Ömrüne andolsun ki, şüphe yok, onlar kendi sarhoşlukları içinde şaşırıp durur kimseler idi. |
14 / 265 |
Hicr Suresi
73.Ayet |
فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِقِينَ -73 |
Derken güneşin doğuşu sırasında, o korkunç uğultulu ses onları yakalayıverdi. |
Derken işrak vaktine girdikleri sırada bunları o sayha tutuverdi |
Güneş doğarken bir ses, bir uğultu onları yakalayıverdi. |
Güneşin doğma zamanına girerlerken korkunç ses onları yakaladı. |
Artık onları işrak vaktine girdikleri sırada, o sayha tutuverdi. |
14 / 265 |
Hicr Suresi
74.Ayet |
فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ سِجِّيلٍ -74 |
Hemen onların altını üstüne getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık. |
Derhal şehirlerinin üstünü altına getiriverdik ve üzerlerine siccilden taşlar yağdırdık |
Şehirlerinin üstünü altına getiriverdik ve üzerlerine çamurdan pişirilmiş taş yağdırdık. |
O kentin üstünü altına getirdik ve üzerlerine de çamurdan pişmiş taşlar yağdırdık. |
Hemen onların üstünü altına getirdik ve onların üzerine balçıktan yapılmış taşlar yağdırdık. |
14 / 265 |
Hicr Suresi
75.Ayet |
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِلْمُتَوَسِّمِينَ -75 |
Şüphesiz bunda düşünüp görebilen kimseler için ibretler vardır. |
elbette bunda fikr-u firaseti olanlara âyetler var |
Şüphesiz ki bunda seziş, anlayış, görüş yeteneği olanlara öğütler, ibretler, belgeler vardır. |
Şüphesiz bunda işâretten anlayanlara (nice) ibretler vardır. |
Şüphe yok ki, bunda düşünceli kimseler için elbette ibretler vardır. |
14 / 265 |
Hicr Suresi
76.Ayet |
وَإِنَّهَا لَبِسَبِيلٍ مُقِيمٍ -76 |
O şehrin kalıntıları hâlâ mevcut olan bir yol üstünde duruyor. |
Hem o harabe yol üstünde duruyor |
Ve şehrin kalıntısı, öteden beri işlek olan yol üzerinde duruyor. |
Ve o (kent, herkesin gelip geçtiği) bir yol üzerinde durmaktadır. |
(76-77) Ve şüphe yok ki, o bir sabit yoldur. Muhakkak ki, bunda mü´minler için elbette bir ibret vardır. |
14 / 265 |
Hicr Suresi
77.Ayet |
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِلْمُؤْمِنِينَ -77 |
Şüphesiz bunda inananlar için bir ibret vardır. |
elbette bunda iymanı olanlar için bir âyet var |
Doğrusu bunda mü´minler için âyetler vardır. |
Elbette bunda inananlar için bir ibret vardır. |
(76-77) Ve şüphe yok ki, o bir sabit yoldur. Muhakkak ki, bunda mü´minler için elbette bir ibret vardır. |
14 / 265 |
Hicr Suresi
78.Ayet |
وَإِنْ كَانَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ لَظَالِمِينَ -78 |
“Eyke” halkı da şüphesiz zalim idiler. |
Hakikaten eshabı eyke de zalimler idi |
EYKE halkı da cidden zâlimlerdi. |
Gerçekten Eyke halkı da zâlim kimselerdi. |
Ve şüphe yok ki, Eyke ahalisi de elbette zalimler idi. |
14 / 265 |
Hicr Suresi
79.Ayet |
فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٍ مُبِينٍ -79 |
Onlardan da intikam aldık. İkisi de (Lût kavminin yaşadığı Sodom ile Şu’ayb kavminin yaşadığı Eyke) belirgin bir anayol üzerinde idiler. |
Onlardan da intikam aldık, ikisi de apaçık önde bulunuyor |
O yüzden onlardan da intikam aldık. (Sözünü ettiğimiz) şehirlerin ikisi de açık bir (yolun) önünde bulunuyordur. |
Onlardan da öcümüzü aldık, her ikisi de (Sodom da, Eyke de) hâlâ (yol üzerinde, gözler) ön(ün) de apaçık durmaktadır. |
Artık onlardan da intikam aldık ve şüphe yok ki, ikisi de elbette apaçık öndedirler. |
14 / 265 |
Hicr Suresi
80.Ayet |
وَلَقَدْ كَذَّبَ أَصْحَابُ الْحِجْرِ الْمُرْسَلِينَ -80 |
Andolsun, Hicr halkı da peygamberleri yalanlamıştı. |
Hakikaten eshabı hıcir dahi Peygamberleri tekzib ettiler |
And olsun ki, Hicir halkı da peygamberleri yalanlamışlardı. |
Andolsun Hicr halkı (Semûd kavmi) de peygamberleri yalanladılar. |
Kasem olsun ki Hicr ahalisi de peygamberleri tekzîp etmişlerdir. |
14 / 265 |
Hicr Suresi
81.Ayet |
وَآتَيْنَاهُمْ آيَاتِنَا فَكَانُوا عَنْهَا مُعْرِضِينَ -81 |
Biz, onlara âyetlerimizi vermiştik de onlardan yüz çevirmişlerdi. |
Ve biz onlara âyetlerimizi vermiştik de ondan i´raz ediyorlardı |
Biz ise onlara âyetler (açık belgeler ve mu´cizeler) verdik; buna rağmen ondan yüzçevirdiler. |
Onlara âyetlerimizi verdik, ama onlardan yüz çeviriyorlardı. |
Ve onlara âyetlerimizi vermiş idik de onlardan yüz çevirici olmuşlardı. |
14 / 265 |
Hicr Suresi
82.Ayet |
وَكَانُوا يَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا آمِنِينَ -82 |
Onlar güven içinde dağlardan evler yontuyorlardı. |
Dağlardan emniyetli emniyetli evler yontuyorlardı |
(82-83) Dağlarda evler yontarak güven içinde bulunuyorlardı; derken sabahladıklarında onları müthiş bir ses ve uğultu yakalayıverdi. |
Dağlardan güvenli evler yontuyorlardı. |
Ve onlar emniyet içinde olarak dağlardan evler yontar olmuşlardı. |
14 / 265 |
Hicr Suresi
83.Ayet |
فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُصْبِحِينَ -83 |
Onları da sabaha çıkarlarken o korkunç uğultulu ses yakalayıverdi. |
Bunları da sabahleyin sayha tutuverdi |
(82-83) Dağlarda evler yontarak güven içinde bulunuyorlardı; derken sabahladıklarında onları müthiş bir ses ve uğultu yakalayıverdi. |
Sabaha girerlerken onları da (o) korkunç ses yakaladı. |
Sonra onları, sabahladıkları an o sayha yakalamış oldu. |
14 / 265 |
Hicr Suresi
84.Ayet |
فَمَا أَغْنَىٰ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ -84 |
Kazanmakta oldukları şeyler kendilerine bir fayda vermedi. |
de o kesb edegeldikleri şeylerin kendilerine hiç faidesi olmadı. |
Artık elde ettikleri şeylerin kendilerine hiç de yararı olmadı. |
Kazandıkları, kendilerinden hiçbir şeyi savamadı. |
Artık o kazanageldikleri şeyleri kendilerini kurtaramadı. |
14 / 265 |
Hicr Suresi
85.Ayet |
وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ ۗ وَإِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ ۖ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَمِيلَ -85 |
Biz, gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları ancak hakka ve hikmete uygun olarak yarattık. Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Sen şimdi güzel bir şekilde hoşgörü ile muamele et. |
Öyle ya biz Samavât-ü Arzı ve mabeynlerini ancak hakkile halkettik ve elbette saat muhakkak gelecek, şimdi sen safh-ı cemil ile muamele et! |
Gökleri, yeri ve bu ikisi arasındaki şeyleri ancak Hak ile yarattık. Kıyamet mutlaka gelecektir. O halde onları bağışla da güzel-tatlı davranmaya devam et. |
Biz gökleri yeri ve bunlar arasında bulunanları hak ile yarattık; (gerçeğin ortaya çıkacağı) o sâ´at, mutlaka gelecektir! Şimdi sen güzel bir hoşgörü ile hareket et. |
Ve semaları ve yeri ve aralarında olanları yaratmadık, ancak hak ile yarattık ve Kıyamet anı da elbette gelecektir. Artık sen güzel bir kaçınmakla kaçın. Onlardan yüz çevir. |
14 / 265 |
Hicr Suresi
86.Ayet |
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلَّاقُ الْعَلِيمُ -86 |
Şüphesiz, Rabbin hakkıyla yaratanın (ve her şeyi) bilenin ta kendisidir. |
Çünkü rabbın o öyle hallâk öyle alîm |
Şüphesiz ki senin Rabbin (gerektiği ölçüde) yaratan ve (her şeyi hakkıyle) bilendir. |
Yaratan, bilen ancak Rabbindir.. |
Şüphe yok ki, senin Rabbindir bihakkın bilen, ziyâdesiyle yaratıcı olan ancak O´dur. |
14 / 265 |
Hicr Suresi
87.Ayet |
وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَ -87 |
Andolsun, biz sana tekrarlanan yedi âyeti ve büyük Kur’an’ı verdik. |
Celâlim hakkı için sana «seb´ul mesâni»´yi ve Kur´anı azımi verdik |
And olsun ki sana tekrarlanan yedi ikili âyeti ve çok büyük kutsal Kur´ân´ı verdik. |
Andolsun sana ikililerden yedi ve bu büyük Kur´ân´ı verdik. |
Zâtı akdesime kasem olsun ki, sana tekrarlanan yediyi (Fatiha sûresini) ve büyük Kur´an´ı verdik. |
14 / 265 |
Hicr Suresi
88.Ayet |
لَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِنْهُمْ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِنِينَ -88 |
Kâfirlerden bir kısmını faydalandırdığımız şeylerde sakın gözün kalmasın. Onlara karşı mahzun olma ve mü’minlere (şefkat) kanadını indir. |
Sakın o kâfirlerden bir takımlarını zevkıyap ettiğimiz şeylere göz atma ve onlara karşı mahzun olma da mü´minlere kanadını indir |
Kâfirlerden bir kısmına —birbirine emsal sayılacak ölçüde— verdiğimiz servete gözlerini dikme, onların imân etmemesine karşı üzülme ; bir de (tevazu) kanadını mü´minlere indir. |
Onlardan bazı çiftlere (sınıflara) verdiğimiz dünyâlığa gözlerini dikme ve (sana inanmadıkları için) onlara üzülme. Mü´minlere kanadını indir, (onlara karşı mütevâzi, şefkatli davran). |
Sakın onlardan bazı sınıfları faidelendirmiş olduğumuz şeylere iki gözünü uzatma ve onlara karşı mahzun olma ve mü´minler için kanatlarını indir. |
14 / 265 |
Hicr Suresi
89.Ayet |
وَقُلْ إِنِّي أَنَا النَّذِيرُ الْمُبِينُ -89 |
De ki: “Gerçekten ben, apaçık bir uyarıcıyım.” |
Ve de ki haberiniz olsun; ben o nezîri mübîn ben |
Ve de ki: Şüphesiz ben açık bir uyarıcıyım. |
Ve: "Ben, ancak ben, apaçık bir uyarıcıyım!" de. |
Ve de ki: «Ben, şüphesiz ben (sizi azab-ı ilâhî ile) apaçık korkutucuyum.» |
14 / 265 |
Hicr Suresi
90.Ayet |
كَمَا أَنْزَلْنَا عَلَى الْمُقْتَسِمِينَ -90 |
Nitekim biz kendi kitaplarını parçalara ayıranlara da (kitap) indirmiştik. |
Tıpkı indirdiğimiz gibi o taksimcilere |
Nitekim işbölümü yapanlara. |
(Siz bilirsiniz, inanmazsanız Allâh´ın azâbı başınıza inecektir.) Tıpkı o bölücülere (veya and içenlere) indirdiğimiz gibi (sizin başınıza da azâb indiririz)! |
Nitekim (o azabı,) taksimcilerin üzerlerine indirmiştik. |
14 / 265 |