KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
AYET MEALLERİ   SURE MEAL   SAYFA MEAL   CÜZ MEAL   SECDE AYETLERİ
KUR'AN-I KERİMİN 348. SAYFASΙNA GÖRE AYET VE MEALLERİ Nİ SΙRALAMA >
MEAL SAYFALARI
1 2 3
4 5 6
7 8 9
10 11 12
13 14 15
16 17 18
19 20 21
22 23 24
25 26 27
28 29 30
31 32 33
34 35 36
37 38 39
40 41 42
43 44 45
46 47 48
49 50 51
52 53 54
55 56 57
58 59 60
61 62 63
64 65 66
67 68 69
70 71 72
73 74 75
76 77 78
79 80 81
82 83 84
85 86 87
88 89 90
91 92 93
94 95 96
97 98 99
100 101 102
103 104 105
106 107 108
109 110 111
112 113 114
115 116 117
118 119 120
121 122 123
124 125 126
127 128 129
130 131 132
133 134 135
136 137 138
139 140 141
142 143 144
145 146 147
148 149 150
151 152 153
154 155 156
157 158 159
160 161 162
163 164 165
166 167 168
169 170 171
172 173 174
175 176 177
178 179 180
181 182 183
184 185 186
187 188 189
190 191 192
193 194 195
196 197 198
199 200 201
202 203 204
205 206 207
208 209 210
211 212 213
214 215 216
217 218 219
220 221 222
223 224 225
226 227 228
229 230 231
232 233 234
235 236 237
238 239 240
241 242 243
244 245 246
247 248 249
250 251 252
253 254 255
256 257 258
259 260 261
262 263 264
265 266 267
268 269 270
271 272 273
274 275 276
277 278 279
280 281 282
283 284 285
286 287 288
289 290 291
292 293 294
295 296 297
298 299 300
301 302 303
304 305 306
307 308 309
310 311 312
313 314 315
316 317 318
319 320 321
322 323 324
325 326 327
328 329 330
331 332 333
334 335 336
337 338 339
340 341 342
343 344 345
346 347 348
349 350 351
352 353 354
355 356 357
358 359 360
361 362 363
364 365 366
367 368 369
370 371 372
373 374 375
376 377 378
379 380 381
382 383 384
385 386 387
388 389 390
391 392 393
394 395 396
397 398 399
400 401 402
403 404 405
406 407 408
409 410 411
412 413 414
415 416 417
418 419 420
421 422 423
424 425 426
427 428 429
430 431 432
433 434 435
436 437 438
439 440 441
442 443 444
445 446 447
448 449 450
451 452 453
454 455 456
457 458 459
460 461 462
463 464 465
466 467 468
469 470 471
472 473 474
475 476 477
478 479 480
481 482 483
484 485 486
487 488 489
490 491 492
493 494 495
496 497 498
499 500 501
502 503 504
505 506 507
508 509 510
511 512 513
514 515 516
517 518 519
520 521 522
523 524 525
526 527 528
529 530 531
532 533 534
535 536 537
538 539 540
541 542 543
544 545 546
547 548 549
550 551 552
553 554 555
556 557 558
559 560 561
562 563 564
565 566 567
568 569 570
571 572 573
574 575 576
577 578 579
580 581 582
583 584 585
586 587 588
589 590 591
592 593 594
595 596 597
598 599 600
601 602 603
604
SURE
AYET NO
ARAPÇA DİYANET VAKFI ELMALILI HAMDI CELAL YILDIRIM  SULEYMAN ATES O NASUHI BILMEN CÜZ
SAYFA
Mü'minun Suresi

105.Ayet
أَلَمْ تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ فَكُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ -105 Allah, “Âyetlerim size okunuyordu da siz onları yalanlıyordunuz, değil mi?” der. Değil mi idi âyetlerim size okunuyordu siz onları tekzib ediyordunuz? (Allah onlara): Âyetlerim size okunurdu da onları yalan sayardınız, değil mi ? (buyurur). "Âyetlerim size okunurdu da siz onları yalanlardınız değil mi?" «Değil mi ki Benim âyetlerim size karşı tilâvet ediliyordu da siz onları tekzîp ediyordunuz.» 18 / 348
Mü'minun Suresi

106.Ayet
قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَالِّينَ -106 Onlar da şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Biz azgınlığımıza yenik düştük ve sapık bir toplum olduk.” Rabbımız! derler: bize şekavetimiz galebe etti ve biz bir sapgın bir kavm idik Onlar, Rabbimiz! Haydutluğumuz bize üstün geldi de (doğru yoldan) sapıtan bir millet olduk. "Rabbimiz, dediler, bahtsızlığımız bizi yendi. Biz sapık bir topluluk olduk." Diyeceklerdir ki: «Ey Rabbimiz! Bizim üzerimize şekâvetimiz galebe etti ve biz sapıtmışlar olan bir kavim olduk.» 18 / 348
Mü'minun Suresi

107.Ayet
رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَالِمُونَ -107 “Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer (tekrar günaha) dönersek şüphesiz kendimize zulmetmiş oluruz.” Ey bizim rabbımız! çıkar bizleri bundan, döner bir daha edersek her halde bizler zalimiz Rabbimiz! Bizi buradan çıkar, bir daha haydutluğa dönersek elbette zâlimlerizdir (o zaman) derler. "Rabbimiz, bizi bundan çıkar. Eğer bir daha (yaptığımız kötü işlere) dönersek artık biz gerçekten zâlimleriz." «Ey Rabbimiz! Bundan bizleri çıkar, imdi bir daha dönersek artık şüphe yok ki, biz zalim kimseleriz.» 18 / 348
Mü'minun Suresi

108.Ayet
قَالَ اخْسَئُوا فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ -108 Allah, ”Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!” der. Buyurur ki sinin orada, söylemeyin bana (Allah onlara): Aşağılıkla sinin orada, konuşmayın benimle, der. Buyurdu ki: "Sinin orada, bana bir şey söylemeyin!" Buyuracaktır ki: «Zelilâne sükut edip durun orada, Bana bir şey söylemeyin.» 18 / 348
Mü'minun Suresi

109.Ayet
إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ -109 Kullarımdan, “Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın” diyen bir grup var idi. çünkü kullarımdan bir fırka vardı «rabbena amenna fağfirlena verhamna ve ente hayrurrahimin» diyorlardı da Şüphesiz kullarımdan bir grup: «Ey Rabbimiz! İmân ettik, bizi bağışla, bize merhamet eyle; sen merhamet edenlerin en hayırlısısın» derlerdi de, "Zira kullarımdan bir zümre: ´Rabbimiz inandık, bizi bağışla, bize acı, sen acıyanların en hayırlısısın´ dedikleri için" «Çünkü kullarımdan bir zümre var idi ki, ´Ey Rabbimiz! Sana imân ettik, artık bizi yarlığa ve bize merhamet buyur ve Sen rahmet edenlerin elbette hayırlısısın´ derlerdi.» 18 / 348
Mü'minun Suresi

110.Ayet
فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيًّا حَتَّىٰ أَنْسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنْتُمْ مِنْهُمْ تَضْحَكُونَ -110 Siz ise onlarla alay ediyordunuz. O kadar ki onlar size beni anmayı unutturdu. Onlara hep gülüyordunuz. siz onları maskara yerine tuttunuz, hattâ size benim yâdımı unutturdular, onlara öyle gülüyordunuz Siz onları alaya alırdınız; o kadar ki (bu yaramaz haliniz) beni anmayı size unutturdu ve siz onlara (bakıp bakıp alaylı şekilde) gülüyordunuz. "Siz onlarla alay ettiniz, (sürekli onlarla uğraştığınız için onlar) size beni anmayı unutturdular. Siz dâimâ onlara gülüyordunuz." «Halbuki, siz onlara maskara ittihaz ettiniz, tâ ki, bunlar (böyle maskaralıklarınız) size Beni yâd etmeyi unutturdular ve onlardan (istihzâ ile) güler kimseler olmuştunuz.» 18 / 348
Mü'minun Suresi

111.Ayet
إِنِّي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَ -111 Sabretmiş olmaları sebebiyle, bugün ben onları mükâfatlandırdım. Şüphesiz onlar başarıya erenlerin ta kendileridir. İşte onlara ben sabretmelerine mukabil bu gün bu mükâfatı verdim, onlardır onlar, murada erenler Doğrusu ben onları, sabrettiklerine karşılık bugün mükâfatlandırdım. Şüphesiz ki onlar, kurtuluşa erenlerin kendileridir.. "Bugün ben, onlara sabretmelerinin karşılığını verdim; onlar (evet) işte kurtulup murâda erenler onlardır." «Şüphe yok ki, bugün Ben onları sabrettikleri sebebiyle mükâfaata nâil ettim, muhakkak ki necâta ermiş olanlar da onlardır, onlar.» 18 / 348
Mü'minun Suresi

112.Ayet
قَالَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْأَرْضِ عَدَدَ سِنِينَ -112 Allah, (inkârcılara) “Yeryüzünde kaç sene kaldınız?” diye sorar. Arzda seneler sayısı ne kadar kaldınız? Buyurur (Allah onlara): Yeryüzünde kaç yıl kaldınız ? diye sorar. Ve buyurdu: "Yeryüzünde yıllar sayısınca ne kadar kaldınız?" Buyuracaktır ki: «Yerde ne kadar seneler kaldınız?» 18 / 348
Mü'minun Suresi

113.Ayet
قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَاسْأَلِ الْعَادِّينَ -113 Onlar, “Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor” derler. Bir gün veya bir günün birazı, sayanlara sor derler «Bir gün ya da bir günün birazı kaldık, sayanlara sor» derler. "(Herhalde) Bir gün, yahut günün bir kısmı kadar kaldık; sayanlara sor", dediler. Diyeceklerdir ki: «Ya bir gün veya bir günün birazı kadar kaldık.» İmdi sayanlara sor. 18 / 348
Mü'minun Suresi

114.Ayet
قَالَ إِنْ لَبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا ۖ لَوْ أَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ -114 Allah, şöyle der: “Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu (daha önce) bilmiş olsaydınız.” Buyurur ki bilmiş olsanız cidden pek az kaldınız Allah: Ancak az bir süre kaldınız. Bunu (daha önce) bir bilseydiniz a ?! Buyurur. Buyurdu ki: "Sadece az bir zaman kaldınız, keşke bilseydiniz!" Buyuracaktır ki: «Siz ancak pek az kaldınız, eğer siz hakikaten bilir kimseler oldunuz iseniz.» 18 / 348
Mü'minun Suresi

115.Ayet
أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ -115 “Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” Ya zannettiniz mi ki biz, sizi sırf bir abes yarattık? ve siz, bize irca´ edilmiyeceksiniz? Sizi boşuna, amaçsız yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız ? "Bizim sizi boş yere, bir oyun ve eğlence olarak yarattığımızı ve sizin bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sandınız?" «Ya siz zannettiniz mi ki, Biz sizi ancak bir abes yere yarattık ve hakikaten siz Bize döndürülmeyeceksiniz?» 18 / 348
Mü'minun Suresi

116.Ayet
فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ ۖ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ -116 Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. O’ndan başka hiç ilâh yoktur. O, şerefli ve yüce Arş’ın Rabbidir. Demek ki Allah, o hak padişah yüksek çok yüksek, başka tanrı yok ancak o, o Arşı kerîmin rabbı Hak hükümdar olan Allah çok yücedir; O´ndan başka tanrı yoktur. O çok şerefli aziz olan Arş´ın sahibidir. Hak pâdişah olan Allâh, pek yücedir. O´ndan başka tanrı yoktur. O, Kerim Arş´ın sâhibidir. Bihakkın hükümdar olan Allah Teâlâ pek yücedir. O´ndan başka bir ilâh yoktur. (O) Kerîm olan Arş´ın Rabbidir. 18 / 348
Mü'minun Suresi

117.Ayet
وَمَنْ يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِنْدَ رَبِّهِ ۚ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ -117 Kim, hakkında hiçbir delili olmadığı hâlde Allah ile birlikte başka bir ilâha taparsa, onun hesabı ancak Rabbi katındadır. Şüphesiz kâfirler asla kurtuluşa eremezler. Ve her kim Allahın beraberinde diğer bir tanrı da´vâ ederse onun ona hiç bir bürhanı yoktur ve ancak rabbının ındinde hisabı vardır, hak bu ki kâfirler felâh bulmazlar Allah´la beraber başka bir ilâha —bu hususta (isbatlayıcı) hiçbir delil yokken— ibâdet edip tapan kimsenin hesabı ancak Rabbinin yanındadır ; doğrusu kâfirler kurtuluşa eremezler. Kim Allâh ile beraber, varlığını kanıtlayacak hiçbir delil bulunmayan bir tanrıya taparsa, onun hesabı, Rabbinin yanındadır (onu Allâh cezâlandırır) çünkü kâfirler iflâh olmazlar. Ve her kim Allah ile beraber bir ilâha da taparsa ki, bunun için ona hiçbir delil yoktur, artık onun hesabı muhakkak ki Rabbinin katındadır. Şüphe yok ki, kâfirler felâha nâil olmazlar. 18 / 348
Mü'minun Suresi

118.Ayet
وَقُلْ رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ -118 De ki: “Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!” Hem şöyle de: «Râbbım! bana mağfiret, merhamet buyur, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.» De ki: Rabbim! Bağışla, merhamet eyle; sen merhamet edenlerin en hayırlısısın. De ki: "Rabbim, bağışla, acı, sen acıyanların en hayırlısısın." Ve de ki: «Yarabbi! Mağfiret ve rahmet buyur ve Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.» 18 / 348
KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014