SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Mü'minun Suresi
105.Ayet |
أَلَمْ تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ فَكُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ -105 |
Allah, “Âyetlerim size okunuyordu da siz onları yalanlıyordunuz, değil mi?” der. |
Değil mi idi âyetlerim size okunuyordu siz onları tekzib ediyordunuz? |
(Allah onlara): Âyetlerim size okunurdu da onları yalan sayardınız, değil mi ? (buyurur). |
"Âyetlerim size okunurdu da siz onları yalanlardınız değil mi?" |
«Değil mi ki Benim âyetlerim size karşı tilâvet ediliyordu da siz onları tekzîp ediyordunuz.» |
18 / 348 |
Mü'minun Suresi
106.Ayet |
قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَالِّينَ -106 |
Onlar da şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Biz azgınlığımıza yenik düştük ve sapık bir toplum olduk.” |
Rabbımız! derler: bize şekavetimiz galebe etti ve biz bir sapgın bir kavm idik |
Onlar, Rabbimiz! Haydutluğumuz bize üstün geldi de (doğru yoldan) sapıtan bir millet olduk. |
"Rabbimiz, dediler, bahtsızlığımız bizi yendi. Biz sapık bir topluluk olduk." |
Diyeceklerdir ki: «Ey Rabbimiz! Bizim üzerimize şekâvetimiz galebe etti ve biz sapıtmışlar olan bir kavim olduk.» |
18 / 348 |
Mü'minun Suresi
107.Ayet |
رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَالِمُونَ -107 |
“Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer (tekrar günaha) dönersek şüphesiz kendimize zulmetmiş oluruz.” |
Ey bizim rabbımız! çıkar bizleri bundan, döner bir daha edersek her halde bizler zalimiz |
Rabbimiz! Bizi buradan çıkar, bir daha haydutluğa dönersek elbette zâlimlerizdir (o zaman) derler. |
"Rabbimiz, bizi bundan çıkar. Eğer bir daha (yaptığımız kötü işlere) dönersek artık biz gerçekten zâlimleriz." |
«Ey Rabbimiz! Bundan bizleri çıkar, imdi bir daha dönersek artık şüphe yok ki, biz zalim kimseleriz.» |
18 / 348 |
Mü'minun Suresi
108.Ayet |
قَالَ اخْسَئُوا فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ -108 |
Allah, ”Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!” der. |
Buyurur ki sinin orada, söylemeyin bana |
(Allah onlara): Aşağılıkla sinin orada, konuşmayın benimle, der. |
Buyurdu ki: "Sinin orada, bana bir şey söylemeyin!" |
Buyuracaktır ki: «Zelilâne sükut edip durun orada, Bana bir şey söylemeyin.» |
18 / 348 |
Mü'minun Suresi
109.Ayet |
إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ -109 |
Kullarımdan, “Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın” diyen bir grup var idi. |
çünkü kullarımdan bir fırka vardı «rabbena amenna fağfirlena verhamna ve ente hayrurrahimin» diyorlardı da |
Şüphesiz kullarımdan bir grup: «Ey Rabbimiz! İmân ettik, bizi bağışla, bize merhamet eyle; sen merhamet edenlerin en hayırlısısın» derlerdi de, |
"Zira kullarımdan bir zümre: ´Rabbimiz inandık, bizi bağışla, bize acı, sen acıyanların en hayırlısısın´ dedikleri için" |
«Çünkü kullarımdan bir zümre var idi ki, ´Ey Rabbimiz! Sana imân ettik, artık bizi yarlığa ve bize merhamet buyur ve Sen rahmet edenlerin elbette hayırlısısın´ derlerdi.» |
18 / 348 |
Mü'minun Suresi
110.Ayet |
فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيًّا حَتَّىٰ أَنْسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنْتُمْ مِنْهُمْ تَضْحَكُونَ -110 |
Siz ise onlarla alay ediyordunuz. O kadar ki onlar size beni anmayı unutturdu. Onlara hep gülüyordunuz. |
siz onları maskara yerine tuttunuz, hattâ size benim yâdımı unutturdular, onlara öyle gülüyordunuz |
Siz onları alaya alırdınız; o kadar ki (bu yaramaz haliniz) beni anmayı size unutturdu ve siz onlara (bakıp bakıp alaylı şekilde) gülüyordunuz. |
"Siz onlarla alay ettiniz, (sürekli onlarla uğraştığınız için onlar) size beni anmayı unutturdular. Siz dâimâ onlara gülüyordunuz." |
«Halbuki, siz onlara maskara ittihaz ettiniz, tâ ki, bunlar (böyle maskaralıklarınız) size Beni yâd etmeyi unutturdular ve onlardan (istihzâ ile) güler kimseler olmuştunuz.» |
18 / 348 |
Mü'minun Suresi
111.Ayet |
إِنِّي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَ -111 |
Sabretmiş olmaları sebebiyle, bugün ben onları mükâfatlandırdım. Şüphesiz onlar başarıya erenlerin ta kendileridir. |
İşte onlara ben sabretmelerine mukabil bu gün bu mükâfatı verdim, onlardır onlar, murada erenler |
Doğrusu ben onları, sabrettiklerine karşılık bugün mükâfatlandırdım. Şüphesiz ki onlar, kurtuluşa erenlerin kendileridir.. |
"Bugün ben, onlara sabretmelerinin karşılığını verdim; onlar (evet) işte kurtulup murâda erenler onlardır." |
«Şüphe yok ki, bugün Ben onları sabrettikleri sebebiyle mükâfaata nâil ettim, muhakkak ki necâta ermiş olanlar da onlardır, onlar.» |
18 / 348 |
Mü'minun Suresi
112.Ayet |
قَالَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْأَرْضِ عَدَدَ سِنِينَ -112 |
Allah, (inkârcılara) “Yeryüzünde kaç sene kaldınız?” diye sorar. |
Arzda seneler sayısı ne kadar kaldınız? Buyurur |
(Allah onlara): Yeryüzünde kaç yıl kaldınız ? diye sorar. |
Ve buyurdu: "Yeryüzünde yıllar sayısınca ne kadar kaldınız?" |
Buyuracaktır ki: «Yerde ne kadar seneler kaldınız?» |
18 / 348 |
Mü'minun Suresi
113.Ayet |
قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَاسْأَلِ الْعَادِّينَ -113 |
Onlar, “Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor” derler. |
Bir gün veya bir günün birazı, sayanlara sor derler |
«Bir gün ya da bir günün birazı kaldık, sayanlara sor» derler. |
"(Herhalde) Bir gün, yahut günün bir kısmı kadar kaldık; sayanlara sor", dediler. |
Diyeceklerdir ki: «Ya bir gün veya bir günün birazı kadar kaldık.» İmdi sayanlara sor. |
18 / 348 |
Mü'minun Suresi
114.Ayet |
قَالَ إِنْ لَبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا ۖ لَوْ أَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ -114 |
Allah, şöyle der: “Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu (daha önce) bilmiş olsaydınız.” |
Buyurur ki bilmiş olsanız cidden pek az kaldınız |
Allah: Ancak az bir süre kaldınız. Bunu (daha önce) bir bilseydiniz a ?! Buyurur. |
Buyurdu ki: "Sadece az bir zaman kaldınız, keşke bilseydiniz!" |
Buyuracaktır ki: «Siz ancak pek az kaldınız, eğer siz hakikaten bilir kimseler oldunuz iseniz.» |
18 / 348 |
Mü'minun Suresi
115.Ayet |
أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ -115 |
“Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” |
Ya zannettiniz mi ki biz, sizi sırf bir abes yarattık? ve siz, bize irca´ edilmiyeceksiniz? |
Sizi boşuna, amaçsız yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız ? |
"Bizim sizi boş yere, bir oyun ve eğlence olarak yarattığımızı ve sizin bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sandınız?" |
«Ya siz zannettiniz mi ki, Biz sizi ancak bir abes yere yarattık ve hakikaten siz Bize döndürülmeyeceksiniz?» |
18 / 348 |
Mü'minun Suresi
116.Ayet |
فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ ۖ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ -116 |
Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. O’ndan başka hiç ilâh yoktur. O, şerefli ve yüce Arş’ın Rabbidir. |
Demek ki Allah, o hak padişah yüksek çok yüksek, başka tanrı yok ancak o, o Arşı kerîmin rabbı |
Hak hükümdar olan Allah çok yücedir; O´ndan başka tanrı yoktur. O çok şerefli aziz olan Arş´ın sahibidir. |
Hak pâdişah olan Allâh, pek yücedir. O´ndan başka tanrı yoktur. O, Kerim Arş´ın sâhibidir. |
Bihakkın hükümdar olan Allah Teâlâ pek yücedir. O´ndan başka bir ilâh yoktur. (O) Kerîm olan Arş´ın Rabbidir. |
18 / 348 |
Mü'minun Suresi
117.Ayet |
وَمَنْ يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِنْدَ رَبِّهِ ۚ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ -117 |
Kim, hakkında hiçbir delili olmadığı hâlde Allah ile birlikte başka bir ilâha taparsa, onun hesabı ancak Rabbi katındadır. Şüphesiz kâfirler asla kurtuluşa eremezler. |
Ve her kim Allahın beraberinde diğer bir tanrı da´vâ ederse onun ona hiç bir bürhanı yoktur ve ancak rabbının ındinde hisabı vardır, hak bu ki kâfirler felâh bulmazlar |
Allah´la beraber başka bir ilâha —bu hususta (isbatlayıcı) hiçbir delil yokken— ibâdet edip tapan kimsenin hesabı ancak Rabbinin yanındadır ; doğrusu kâfirler kurtuluşa eremezler. |
Kim Allâh ile beraber, varlığını kanıtlayacak hiçbir delil bulunmayan bir tanrıya taparsa, onun hesabı, Rabbinin yanındadır (onu Allâh cezâlandırır) çünkü kâfirler iflâh olmazlar. |
Ve her kim Allah ile beraber bir ilâha da taparsa ki, bunun için ona hiçbir delil yoktur, artık onun hesabı muhakkak ki Rabbinin katındadır. Şüphe yok ki, kâfirler felâha nâil olmazlar. |
18 / 348 |
Mü'minun Suresi
118.Ayet |
وَقُلْ رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ -118 |
De ki: “Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!” |
Hem şöyle de: «Râbbım! bana mağfiret, merhamet buyur, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.» |
De ki: Rabbim! Bağışla, merhamet eyle; sen merhamet edenlerin en hayırlısısın. |
De ki: "Rabbim, bağışla, acı, sen acıyanların en hayırlısısın." |
Ve de ki: «Yarabbi! Mağfiret ve rahmet buyur ve Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.» |
18 / 348 |