SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Hakka Suresi
9.Ayet |
وَجَاءَ فِرْعَوْنُ وَمَنْ قَبْلَهُ وَالْمُؤْتَفِكَاتُ بِالْخَاطِئَةِ -9 |
Firavun, ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler (halkı olan Lût kavmi) hep o suçu işlediler. |
Firavin de geldi, ondan evvelkiler de, mü´tefikeler de hep o hatâ ile |
Fir´avn da, ondan önceki altı üstüne getirilip yok edilen kasabalar da hep o suç ve azgınlıkla geldiler. |
Fir´avn ve ondan öncekiler ve altüst olmuş kentler(in halkı olan Lût kavmi) de hatâlı iş yaptılar. |
Fir´avun da ve ondan evvelkiler de ve inkilâbata uğrayanlar da o büyük suçu (meydana) getirdi. |
29 / 566 |
Hakka Suresi
10.Ayet |
فَعَصَوْا رَسُولَ رَبِّهِمْ فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةً رَابِيَةً -10 |
Öyle ki Rablerinin elçilerine karşı geldiler. Bunun üzerine Allah da onları gittikçe artan bir azap ile yakaladı. |
Hep rablarının Resulüne âsî oldular o da onları alıverdi mütezayid bir tutuş (kahir bir kabza) ile |
Rabblarının peygamberlerine karşı geldiler. O sebeple Rabbları, onları fazla şiddetli bir tutuşla yakalayıverdi. |
Rablerinin elçisine karşı geldiler. O da onları şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla yakaladı. |
Rablerinin Peygamberine isyan ettiler. Artık (Cenâb-ı Hak) onları pek şiddetli bir şekilde yakaladı. |
29 / 566 |
Hakka Suresi
11.Ayet |
إِنَّا لَمَّا طَغَى الْمَاءُ حَمَلْنَاكُمْ فِي الْجَارِيَةِ -11 |
(11-12) Şüphesiz, (Nûh zamanında) su bastığı vakit, sizi gemide biz taşıdık ki, bu olayı sizin için bir uyarı yapalım ve belleyecek kulaklar da onu bellesin. |
Halbuki biz o su tuğyan ettiği vakıt sizi akan gemide taşıdık |
(11-12) Doğrusu biz, su iyice kabarıp taştığında size ibret ve öğüt kılmamız için ve anlayabilen kulaklar anlasın diye sizi yüzüp giden gemide taşıdık. |
Su(lar) kabarınca biz sizi, akıp giden (gemi)de taşıdık. |
(11-12) Şüphe yok ki, su taştığı zaman sizi o akan gemiye Biz yükledik. Onu (o necâtı) sizin için bir ibret kılmamız için ve hıfzeden kulakların onu anlamaları için (öyle yaptık). |
29 / 566 |
Hakka Suresi
12.Ayet |
لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَا أُذُنٌ وَاعِيَةٌ -12 |
(11-12) Şüphesiz, (Nûh zamanında) su bastığı vakit, sizi gemide biz taşıdık ki, bu olayı sizin için bir uyarı yapalım ve belleyecek kulaklar da onu bellesin. |
Onu sizlere bir anid yapalım ve belleyici kulaklar bellesin diye |
(11-12) Doğrusu biz, su iyice kabarıp taştığında size ibret ve öğüt kılmamız için ve anlayabilen kulaklar anlasın diye sizi yüzüp giden gemide taşıdık. |
Ki onu size bir ibret yapalım ve belleyen kulak(lar) onu bellesin. |
(11-12) Şüphe yok ki, su taştığı zaman sizi o akan gemiye Biz yükledik. Onu (o necâtı) sizin için bir ibret kılmamız için ve hıfzeden kulakların onu anlamaları için (öyle yaptık). |
29 / 566 |
Hakka Suresi
13.Ayet |
فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ نَفْخَةٌ وَاحِدَةٌ -13 |
(13-15) Sûr’a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte o gün olacak olmuş (kıyamet kopmuş)tur. |
Çünkü sur üfürülüp de bir tek nefha |
Sûr´a bir tek defa üfürüldüğünde, |
Sûr´a bir tek üfleme üflendiği, |
(13-14) Vaktâ ki Sûr´a bir üfürülme ile üfürülmüş olur. Ve yer ve dağlar yerlerinden kaldırılmış ve birbirine bir çarpışla çarpmış, darmadağın olmuş bulunur. |
29 / 566 |
Hakka Suresi
14.Ayet |
وَحُمِلَتِ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةً وَاحِدَةً -14 |
(13-15) Sûr’a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte o gün olacak olmuş (kıyamet kopmuş)tur. |
O yer ve dağlar yükletilip arkasından da bir çarpılış çarpıldılar mı bir daf´a |
Yerküre ve dağlar yerlerinden kaldırılıp bir tek çarpılışla paramparça edildiğinde, |
Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman, |
(13-14) Vaktâ ki Sûr´a bir üfürülme ile üfürülmüş olur. Ve yer ve dağlar yerlerinden kaldırılmış ve birbirine bir çarpışla çarpmış, darmadağın olmuş bulunur. |
29 / 566 |
Hakka Suresi
15.Ayet |
فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ -15 |
(13-15) Sûr’a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte o gün olacak olmuş (kıyamet kopmuş)tur. |
İşte o gün o vâkıa vukua gelmiştir |
İşte o gün olan olur, müthiş olay meydana gelir. |
İşte o gün, olan olmuştur. |
(15-17) İşte o günde Kıyamet vukûa gelmiş olur. Ve gök yarılmıştır, artık o, o günde pek zaiftir. Ve melek (zümresi) onun çevresindedir ve Rabbin Arş´ını, başları üzerinde sekiz melek yüklenir. |
29 / 566 |
Hakka Suresi
16.Ayet |
وَانْشَقَّتِ السَّمَاءُ فَهِيَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌ -16 |
Gök de yarılmış ve artık o gün o da çökmeye yüz tutmuştur. |
Ve Semâ yarılmış o da o gün sarkmıştır, |
Gök yarılır; o gün artık o bütün güç ve ölçüsünü kaybetmiştir. |
Gök yarılmıştır; o gün o, zayıf, sarkıktır. |
(15-17) İşte o günde Kıyamet vukûa gelmiş olur. Ve gök yarılmıştır, artık o, o günde pek zaiftir. Ve melek (zümresi) onun çevresindedir ve Rabbin Arş´ını, başları üzerinde sekiz melek yüklenir. |
29 / 566 |
Hakka Suresi
17.Ayet |
وَالْمَلَكُ عَلَىٰ أَرْجَائِهَا ۚ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌ -17 |
Melekler onun kıyılarındadır. O gün Rabbinin Arş’ını, bunların da üstünde sekiz taşıyıcı taşır. |
öyle ki melekler, kenarları üzerindedir ve üstlerinde o gün rabbının Arşını sekiz hâmil olur |
Melekler de onun kenarlarındadır. O gün Rabbının Arş´ını, bunların üstünde sekiz tanesi taşır. |
Melekler de onun kenarlarındadır. O gün Rabbinin tahtını, üstlerinde sekiz (melek) taşır. |
(15-17) İşte o günde Kıyamet vukûa gelmiş olur. Ve gök yarılmıştır, artık o, o günde pek zaiftir. Ve melek (zümresi) onun çevresindedir ve Rabbin Arş´ını, başları üzerinde sekiz melek yüklenir. |
29 / 566 |
Hakka Suresi
18.Ayet |
يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفَىٰ مِنْكُمْ خَافِيَةٌ -18 |
O gün (hesap için Allah’a) arz olunursunuz. Hiçbir sırrınız gizli kalmaz. |
O gün arz olunursunuz, öyle ki gizli bir haliniz kalmaz |
O gün (hesaba) çıkarılacaksınız, sizden hiçbir şey gizli kalmaz. |
O gün (Allah´a) arz olunursunuz. Sizden hiçbir giz, (Allah´a) gizli kalmaz. |
O gün arzolunacaksınız, sizden hiçbir gizli şey, gizli kalmaz. |
29 / 566 |
Hakka Suresi
19.Ayet |
فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَيَقُولُ هَاؤُمُ اقْرَءُوا كِتَابِيَهْ -19 |
İşte o vakit, kitabı kendisine sağından verilen kimse der ki: “Gelin, kitabımı okuyun!” |
İşte o vakıt kitabına sağıyle irdirilmiş olan kimse der ki: ha alın okuyun kitabımı |
Artık kimin kitabı (amel defteri) sağından verilirse, «gelin de kitabımı okuyun ! |
Kitabı sağından verilen: "Alın Kitabımı okuyun" der. |
Artık kime ki, kitabı sağ tarafından verilmiş olur. Der ki: «Alınız kitabımı, okuyunuz.» |
29 / 566 |
Hakka Suresi
20.Ayet |
إِنِّي ظَنَنْتُ أَنِّي مُلَاقٍ حِسَابِيَهْ -20 |
“Çünkü ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum.” |
Çünkü ben sezmiştim ki ben kavuşacağım hisabıma |
Çünkü gerçekten ben, hesabımla karşılaşacağımı kesinlikle biliyordum» der. |
"Ben hesabımla karşılaşacağımı sezmiştim zaten." |
(20-21) «Şüphe yok, ben zannetmiştim ki, ben muhakkak hesabıma uğrayacağım.» İmdi o, hoşnut olduğu bir yaşayıştadır. |
29 / 566 |
Hakka Suresi
21.Ayet |
فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَاضِيَةٍ -21 |
Artık o, hoşnut bir hayat içindedir. |
Artık o, hoşnud bir hayatta |
Bu kimse hoşnut olacağı bir hayat içindedir. |
Artık o, memmun eden bir yaşam içindedir. |
(20-21) «Şüphe yok, ben zannetmiştim ki, ben muhakkak hesabıma uğrayacağım.» İmdi o, hoşnut olduğu bir yaşayıştadır. |
29 / 566 |
Hakka Suresi
22.Ayet |
فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ -22 |
Yüksek bir cennettedir. |
Yüksek bir Cennettedir |
Yüksekçe bir Cennet´tedir. |
Yüksek bir bahçede. |
Bir yüksek cennet içindedir. |
29 / 566 |
Hakka Suresi
23.Ayet |
قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ -23 |
Onun meyveleri sarkar (kolaylıkla devşirilebilir). |
Divşirimleri yakında |
Meyveleri yakıncacık külfetsiz koparılmaya elverişlidir. |
Ki devşirmesi kolay (meyvaları yakın. Oturan, elini uzatıp alabilir). |
(23-24) Toplanacak semereleri pek yakındır. Afiyetle yeyin ve için, geçmiş günlerde takdim etmiş olduğunuz şeylerin mükâfaatı olarak. |
29 / 566 |
Hakka Suresi
24.Ayet |
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا أَسْلَفْتُمْ فِي الْأَيَّامِ الْخَالِيَةِ -24 |
(Onlara şöyle denir:) “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık, afiyetle yiyin, için. |
Yeyin için afiyet olsun, takdim ettiklerinize mukabil geçmiş günlerde |
Geçirdiğiniz günlerde (işlediğiniz güzel amellerinize) karşılık afiyetle, gönül rahatlığıyla yeyiniz, içiniz !. (denilir). |
"Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü âfiyetle yeyin, için!" |
(23-24) Toplanacak semereleri pek yakındır. Afiyetle yeyin ve için, geçmiş günlerde takdim etmiş olduğunuz şeylerin mükâfaatı olarak. |
29 / 566 |
Hakka Suresi
25.Ayet |
وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِهِ فَيَقُولُ يَا لَيْتَنِي لَمْ أُوتَ كِتَابِيَهْ -25 |
Kitabı kendisine sol tarafından verilen ise şöyle der: “Keşke kitabım bana verilmeseydi.” |
Amma kitabına soliyle irdirilmiş olan da der ki: eyvah keşke erdirilmese idim kitabıma |
Kitabı sol tarafından verilene gelince: Ah keşke kitabım solumdan verilmeseydi! |
Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: "Keşke bana Kitabım verilmeseydi!" |
(25-27) Fakat o kimseye ki, kitabı sol tarafından verilmiş olur, (o da) der ki: «Keşke kitabım bana verilmemiş olsa idi.» «Hesabımın da ne olduğunu bilmese idim. Keşke o (ölüm hayatımı) kesip bitirmiş olsa idi.» |
29 / 566 |
Hakka Suresi
26.Ayet |
وَلَمْ أَدْرِ مَا حِسَابِيَهْ -26 |
“Hesabımın ne olduğunu da bilmeseydim.” |
Ve vâkıf olmasa idim ne imiş? Hisabıma |
Ve keşke hesabımın da ne ölçüde olacağını bilmeseydim ! |
"Şu hesabımı hiç bilmemiş olsaydım!" |
(25-27) Fakat o kimseye ki, kitabı sol tarafından verilmiş olur, (o da) der ki: «Keşke kitabım bana verilmemiş olsa idi.» «Hesabımın da ne olduğunu bilmese idim. Keşke o (ölüm hayatımı) kesip bitirmiş olsa idi.» |
29 / 566 |
Hakka Suresi
27.Ayet |
يَا لَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَ -27 |
“Keşke ölüm her şeyi bitirseydi.” |
nolurdu iş bitiren olaydı o ölüm |
Keşke bu iş olup bitseydi (ölümle son bulsaydı)! |
"Keşke (ölüm) işimi bitirmiş olsaydı!" |
(25-27) Fakat o kimseye ki, kitabı sol tarafından verilmiş olur, (o da) der ki: «Keşke kitabım bana verilmemiş olsa idi.» «Hesabımın da ne olduğunu bilmese idim. Keşke o (ölüm hayatımı) kesip bitirmiş olsa idi.» |
29 / 566 |
Hakka Suresi
28.Ayet |
مَا أَغْنَىٰ عَنِّي مَالِيَهْ ۜ -28 |
“Malım bana hiçbir yarar sağlamadı.” |
Hiçbir şey´e yaramadı benden yana malım |
Malım bana bir yarar sağlamadı. |
"Malım bana hiçbir yarar sağlamadı." |
(28-29) «Malım bana bir fâidebahş olmadı.» «Benim saltanatım (malikiyyetim) benden zâil olup gitti.» |
29 / 566 |
Hakka Suresi
29.Ayet |
هَلَكَ عَنِّي سُلْطَانِيَهْ -29 |
“Saltanatım da yok olup gitti.” |
Mahv oldu benden saltanat-ü sâmanım |
Güç ve kudretim benden (ayrılıp) yok oldu, der. |
"Gücüm (saltanatım) benden yok olup gitti" |
(28-29) «Malım bana bir fâidebahş olmadı.» «Benim saltanatım (malikiyyetim) benden zâil olup gitti.» |
29 / 566 |
Hakka Suresi
30.Ayet |
خُذُوهُ فَغُلُّوهُ -30 |
(Allah, şöyle der:) “Onu yakalayıp bağlayın.” |
Tutun onu hemen bağlayın onu |
(Sonra şu emir verilir:) Onu yakalayın ,da zincire vurun. |
(Allâh, cehennemin muhafızlarına buyurur:) "Tutun onu, bağlayın onu." |
(30-31) Târaf-ı ilâhiden de denilecekdir ki: «(Onu tutun da) Ellerini boynuna bağlayın. Sonra cehenneme kavuşturun!» |
29 / 566 |
Hakka Suresi
31.Ayet |
ثُمَّ الْجَحِيمَ صَلُّوهُ -31 |
“Sonra onu cehenneme atın.” |
Sonra ancak Cahîme yaslayın onu |
Sonra da Cehennem´e itip atın. |
"Sonra cehenneme sallayın onu!" |
(30-31) Târaf-ı ilâhiden de denilecekdir ki: «(Onu tutun da) Ellerini boynuna bağlayın. Sonra cehenneme kavuşturun!» |
29 / 566 |
Hakka Suresi
32.Ayet |
ثُمَّ فِي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعًا فَاسْلُكُوهُ -32 |
“Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu.” |
Sonra bir zincirde, ki boyu yetmiş arşın, yollayın onu |
Sonra boyu yetmiş arşın bir zincire vurup yollayın. |
"Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu!" |
(32-33) «Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincir içinde olarak onu sevkedin. Muhakkak ki o, azîm olan Allah´a imân etmez idi.» |
29 / 566 |
Hakka Suresi
33.Ayet |
إِنَّهُ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللَّهِ الْعَظِيمِ -33 |
“Çünkü o, azamet sahibi Allah’a iman etmiyordu.” |
Çünkü o Allahu Azîmü´ş-şan´a inanmıyordu |
Çünkü gerçekten o, o büyük kadri yüce Allah´a inanmazdı. |
"Çünkü o büyük Allah´a inanmıyordu." |
(32-33) «Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincir içinde olarak onu sevkedin. Muhakkak ki o, azîm olan Allah´a imân etmez idi.» |
29 / 566 |
Hakka Suresi
34.Ayet |
وَلَا يَحُضُّ عَلَىٰ طَعَامِ الْمِسْكِينِ -34 |
“Yoksulu doyurmağa teşvik etmiyordu.” |
Ve fukaranın yiyeceğine hiç bakmıyordu |
Yoksulu yedirmek üzere kimseyi tahrîk-teşvîk etmezdi. |
"Yoksulu doyurmaya ön ayak olmuyurdu!" |
«Ve yoksullara yemek verilmesine teşvikte bulunmazdı.» |
29 / 566 |