KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
AYET MEALLERİ   SURE MEAL   SAYFA MEAL   CÜZ MEAL   SECDE AYETLERİ
KUR'AN-I KERİMİN 566. SAYFASΙNA GÖRE AYET VE MEALLERİ Nİ SΙRALAMA >
MEAL SAYFALARI
1 2 3
4 5 6
7 8 9
10 11 12
13 14 15
16 17 18
19 20 21
22 23 24
25 26 27
28 29 30
31 32 33
34 35 36
37 38 39
40 41 42
43 44 45
46 47 48
49 50 51
52 53 54
55 56 57
58 59 60
61 62 63
64 65 66
67 68 69
70 71 72
73 74 75
76 77 78
79 80 81
82 83 84
85 86 87
88 89 90
91 92 93
94 95 96
97 98 99
100 101 102
103 104 105
106 107 108
109 110 111
112 113 114
115 116 117
118 119 120
121 122 123
124 125 126
127 128 129
130 131 132
133 134 135
136 137 138
139 140 141
142 143 144
145 146 147
148 149 150
151 152 153
154 155 156
157 158 159
160 161 162
163 164 165
166 167 168
169 170 171
172 173 174
175 176 177
178 179 180
181 182 183
184 185 186
187 188 189
190 191 192
193 194 195
196 197 198
199 200 201
202 203 204
205 206 207
208 209 210
211 212 213
214 215 216
217 218 219
220 221 222
223 224 225
226 227 228
229 230 231
232 233 234
235 236 237
238 239 240
241 242 243
244 245 246
247 248 249
250 251 252
253 254 255
256 257 258
259 260 261
262 263 264
265 266 267
268 269 270
271 272 273
274 275 276
277 278 279
280 281 282
283 284 285
286 287 288
289 290 291
292 293 294
295 296 297
298 299 300
301 302 303
304 305 306
307 308 309
310 311 312
313 314 315
316 317 318
319 320 321
322 323 324
325 326 327
328 329 330
331 332 333
334 335 336
337 338 339
340 341 342
343 344 345
346 347 348
349 350 351
352 353 354
355 356 357
358 359 360
361 362 363
364 365 366
367 368 369
370 371 372
373 374 375
376 377 378
379 380 381
382 383 384
385 386 387
388 389 390
391 392 393
394 395 396
397 398 399
400 401 402
403 404 405
406 407 408
409 410 411
412 413 414
415 416 417
418 419 420
421 422 423
424 425 426
427 428 429
430 431 432
433 434 435
436 437 438
439 440 441
442 443 444
445 446 447
448 449 450
451 452 453
454 455 456
457 458 459
460 461 462
463 464 465
466 467 468
469 470 471
472 473 474
475 476 477
478 479 480
481 482 483
484 485 486
487 488 489
490 491 492
493 494 495
496 497 498
499 500 501
502 503 504
505 506 507
508 509 510
511 512 513
514 515 516
517 518 519
520 521 522
523 524 525
526 527 528
529 530 531
532 533 534
535 536 537
538 539 540
541 542 543
544 545 546
547 548 549
550 551 552
553 554 555
556 557 558
559 560 561
562 563 564
565 566 567
568 569 570
571 572 573
574 575 576
577 578 579
580 581 582
583 584 585
586 587 588
589 590 591
592 593 594
595 596 597
598 599 600
601 602 603
604
SURE
AYET NO
ARAPÇA DİYANET VAKFI ELMALILI HAMDI CELAL YILDIRIM  SULEYMAN ATES O NASUHI BILMEN CÜZ
SAYFA
Hakka Suresi

9.Ayet
وَجَاءَ فِرْعَوْنُ وَمَنْ قَبْلَهُ وَالْمُؤْتَفِكَاتُ بِالْخَاطِئَةِ -9 Firavun, ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler (halkı olan Lût kavmi) hep o suçu işlediler. Firavin de geldi, ondan evvelkiler de, mü´tefikeler de hep o hatâ ile Fir´avn da, ondan önceki altı üstüne getirilip yok edilen kasabalar da hep o suç ve azgınlıkla geldiler. Fir´avn ve ondan öncekiler ve altüst olmuş kentler(in halkı olan Lût kavmi) de hatâlı iş yaptılar. Fir´avun da ve ondan evvelkiler de ve inkilâbata uğrayanlar da o büyük suçu (meydana) getirdi. 29 / 566
Hakka Suresi

10.Ayet
فَعَصَوْا رَسُولَ رَبِّهِمْ فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةً رَابِيَةً -10 Öyle ki Rablerinin elçilerine karşı geldiler. Bunun üzerine Allah da onları gittikçe artan bir azap ile yakaladı. Hep rablarının Resulüne âsî oldular o da onları alıverdi mütezayid bir tutuş (kahir bir kabza) ile Rabblarının peygamberlerine karşı geldiler. O sebeple Rabbları, onları fazla şiddetli bir tutuşla yakalayıverdi. Rablerinin elçisine karşı geldiler. O da onları şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla yakaladı. Rablerinin Peygamberine isyan ettiler. Artık (Cenâb-ı Hak) onları pek şiddetli bir şekilde yakaladı. 29 / 566
Hakka Suresi

11.Ayet
إِنَّا لَمَّا طَغَى الْمَاءُ حَمَلْنَاكُمْ فِي الْجَارِيَةِ -11 (11-12) Şüphesiz, (Nûh zamanında) su bastığı vakit, sizi gemide biz taşıdık ki, bu olayı sizin için bir uyarı yapalım ve belleyecek kulaklar da onu bellesin. Halbuki biz o su tuğyan ettiği vakıt sizi akan gemide taşıdık (11-12) Doğrusu biz, su iyice kabarıp taştığında size ibret ve öğüt kılmamız için ve anlayabilen kulaklar anlasın diye sizi yüzüp giden gemide taşıdık. Su(lar) kabarınca biz sizi, akıp giden (gemi)de taşıdık. (11-12) Şüphe yok ki, su taştığı zaman sizi o akan gemiye Biz yükledik. Onu (o necâtı) sizin için bir ibret kılmamız için ve hıfzeden kulakların onu anlamaları için (öyle yaptık). 29 / 566
Hakka Suresi

12.Ayet
لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَا أُذُنٌ وَاعِيَةٌ -12 (11-12) Şüphesiz, (Nûh zamanında) su bastığı vakit, sizi gemide biz taşıdık ki, bu olayı sizin için bir uyarı yapalım ve belleyecek kulaklar da onu bellesin. Onu sizlere bir anid yapalım ve belleyici kulaklar bellesin diye (11-12) Doğrusu biz, su iyice kabarıp taştığında size ibret ve öğüt kılmamız için ve anlayabilen kulaklar anlasın diye sizi yüzüp giden gemide taşıdık. Ki onu size bir ibret yapalım ve belleyen kulak(lar) onu bellesin. (11-12) Şüphe yok ki, su taştığı zaman sizi o akan gemiye Biz yükledik. Onu (o necâtı) sizin için bir ibret kılmamız için ve hıfzeden kulakların onu anlamaları için (öyle yaptık). 29 / 566
Hakka Suresi

13.Ayet
فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ نَفْخَةٌ وَاحِدَةٌ -13 (13-15) Sûr’a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte o gün olacak olmuş (kıyamet kopmuş)tur. Çünkü sur üfürülüp de bir tek nefha Sûr´a bir tek defa üfürüldüğünde, Sûr´a bir tek üfleme üflendiği, (13-14) Vaktâ ki Sûr´a bir üfürülme ile üfürülmüş olur. Ve yer ve dağlar yerlerinden kaldırılmış ve birbirine bir çarpışla çarpmış, darmadağın olmuş bulunur. 29 / 566
Hakka Suresi

14.Ayet
وَحُمِلَتِ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةً وَاحِدَةً -14 (13-15) Sûr’a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte o gün olacak olmuş (kıyamet kopmuş)tur. O yer ve dağlar yükletilip arkasından da bir çarpılış çarpıldılar mı bir daf´a Yerküre ve dağlar yerlerinden kaldırılıp bir tek çarpılışla paramparça edildiğinde, Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman, (13-14) Vaktâ ki Sûr´a bir üfürülme ile üfürülmüş olur. Ve yer ve dağlar yerlerinden kaldırılmış ve birbirine bir çarpışla çarpmış, darmadağın olmuş bulunur. 29 / 566
Hakka Suresi

15.Ayet
فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ -15 (13-15) Sûr’a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte o gün olacak olmuş (kıyamet kopmuş)tur. İşte o gün o vâkıa vukua gelmiştir İşte o gün olan olur, müthiş olay meydana gelir. İşte o gün, olan olmuştur. (15-17) İşte o günde Kıyamet vukûa gelmiş olur. Ve gök yarılmıştır, artık o, o günde pek zaiftir. Ve melek (zümresi) onun çevresindedir ve Rabbin Arş´ını, başları üzerinde sekiz melek yüklenir. 29 / 566
Hakka Suresi

16.Ayet
وَانْشَقَّتِ السَّمَاءُ فَهِيَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌ -16 Gök de yarılmış ve artık o gün o da çökmeye yüz tutmuştur. Ve Semâ yarılmış o da o gün sarkmıştır, Gök yarılır; o gün artık o bütün güç ve ölçüsünü kaybetmiştir. Gök yarılmıştır; o gün o, zayıf, sarkıktır. (15-17) İşte o günde Kıyamet vukûa gelmiş olur. Ve gök yarılmıştır, artık o, o günde pek zaiftir. Ve melek (zümresi) onun çevresindedir ve Rabbin Arş´ını, başları üzerinde sekiz melek yüklenir. 29 / 566
Hakka Suresi

17.Ayet
وَالْمَلَكُ عَلَىٰ أَرْجَائِهَا ۚ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌ -17 Melekler onun kıyılarındadır. O gün Rabbinin Arş’ını, bunların da üstünde sekiz taşıyıcı taşır. öyle ki melekler, kenarları üzerindedir ve üstlerinde o gün rabbının Arşını sekiz hâmil olur Melekler de onun kenarlarındadır. O gün Rabbının Arş´ını, bunların üstünde sekiz tanesi taşır. Melekler de onun kenarlarındadır. O gün Rabbinin tahtını, üstlerinde sekiz (melek) taşır. (15-17) İşte o günde Kıyamet vukûa gelmiş olur. Ve gök yarılmıştır, artık o, o günde pek zaiftir. Ve melek (zümresi) onun çevresindedir ve Rabbin Arş´ını, başları üzerinde sekiz melek yüklenir. 29 / 566
Hakka Suresi

18.Ayet
يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفَىٰ مِنْكُمْ خَافِيَةٌ -18 O gün (hesap için Allah’a) arz olunursunuz. Hiçbir sırrınız gizli kalmaz. O gün arz olunursunuz, öyle ki gizli bir haliniz kalmaz O gün (hesaba) çıkarılacaksınız, sizden hiçbir şey gizli kalmaz. O gün (Allah´a) arz olunursunuz. Sizden hiçbir giz, (Allah´a) gizli kalmaz. O gün arzolunacaksınız, sizden hiçbir gizli şey, gizli kalmaz. 29 / 566
Hakka Suresi

19.Ayet
فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَيَقُولُ هَاؤُمُ اقْرَءُوا كِتَابِيَهْ -19 İşte o vakit, kitabı kendisine sağından verilen kimse der ki: “Gelin, kitabımı okuyun!” İşte o vakıt kitabına sağıyle irdirilmiş olan kimse der ki: ha alın okuyun kitabımı Artık kimin kitabı (amel defteri) sağından verilirse, «gelin de kitabımı okuyun ! Kitabı sağından verilen: "Alın Kitabımı okuyun" der. Artık kime ki, kitabı sağ tarafından verilmiş olur. Der ki: «Alınız kitabımı, okuyunuz.» 29 / 566
Hakka Suresi

20.Ayet
إِنِّي ظَنَنْتُ أَنِّي مُلَاقٍ حِسَابِيَهْ -20 “Çünkü ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum.” Çünkü ben sezmiştim ki ben kavuşacağım hisabıma Çünkü gerçekten ben, hesabımla karşılaşacağımı kesinlikle biliyordum» der. "Ben hesabımla karşılaşacağımı sezmiştim zaten." (20-21) «Şüphe yok, ben zannetmiştim ki, ben muhakkak hesabıma uğrayacağım.» İmdi o, hoşnut olduğu bir yaşayıştadır. 29 / 566
Hakka Suresi

21.Ayet
فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَاضِيَةٍ -21 Artık o, hoşnut bir hayat içindedir. Artık o, hoşnud bir hayatta Bu kimse hoşnut olacağı bir hayat içindedir. Artık o, memmun eden bir yaşam içindedir. (20-21) «Şüphe yok, ben zannetmiştim ki, ben muhakkak hesabıma uğrayacağım.» İmdi o, hoşnut olduğu bir yaşayıştadır. 29 / 566
Hakka Suresi

22.Ayet
فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ -22 Yüksek bir cennettedir. Yüksek bir Cennettedir Yüksekçe bir Cennet´tedir. Yüksek bir bahçede. Bir yüksek cennet içindedir. 29 / 566
Hakka Suresi

23.Ayet
قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ -23 Onun meyveleri sarkar (kolaylıkla devşirilebilir). Divşirimleri yakında Meyveleri yakıncacık külfetsiz koparılmaya elverişlidir. Ki devşirmesi kolay (meyvaları yakın. Oturan, elini uzatıp alabilir). (23-24) Toplanacak semereleri pek yakındır. Afiyetle yeyin ve için, geçmiş günlerde takdim etmiş olduğunuz şeylerin mükâfaatı olarak. 29 / 566
Hakka Suresi

24.Ayet
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا أَسْلَفْتُمْ فِي الْأَيَّامِ الْخَالِيَةِ -24 (Onlara şöyle denir:) “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık, afiyetle yiyin, için. Yeyin için afiyet olsun, takdim ettiklerinize mukabil geçmiş günlerde Geçirdiğiniz günlerde (işlediğiniz güzel amellerinize) karşılık afiyetle, gönül rahatlığıyla yeyiniz, içiniz !. (denilir). "Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü âfiyetle yeyin, için!" (23-24) Toplanacak semereleri pek yakındır. Afiyetle yeyin ve için, geçmiş günlerde takdim etmiş olduğunuz şeylerin mükâfaatı olarak. 29 / 566
Hakka Suresi

25.Ayet
وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِهِ فَيَقُولُ يَا لَيْتَنِي لَمْ أُوتَ كِتَابِيَهْ -25 Kitabı kendisine sol tarafından verilen ise şöyle der: “Keşke kitabım bana verilmeseydi.” Amma kitabına soliyle irdirilmiş olan da der ki: eyvah keşke erdirilmese idim kitabıma Kitabı sol tarafından verilene gelince: Ah keşke kitabım solumdan verilmeseydi! Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: "Keşke bana Kitabım verilmeseydi!" (25-27) Fakat o kimseye ki, kitabı sol tarafından verilmiş olur, (o da) der ki: «Keşke kitabım bana verilmemiş olsa idi.» «Hesabımın da ne olduğunu bilmese idim. Keşke o (ölüm hayatımı) kesip bitirmiş olsa idi.» 29 / 566
Hakka Suresi

26.Ayet
وَلَمْ أَدْرِ مَا حِسَابِيَهْ -26 “Hesabımın ne olduğunu da bilmeseydim.” Ve vâkıf olmasa idim ne imiş? Hisabıma Ve keşke hesabımın da ne ölçüde olacağını bilmeseydim ! "Şu hesabımı hiç bilmemiş olsaydım!" (25-27) Fakat o kimseye ki, kitabı sol tarafından verilmiş olur, (o da) der ki: «Keşke kitabım bana verilmemiş olsa idi.» «Hesabımın da ne olduğunu bilmese idim. Keşke o (ölüm hayatımı) kesip bitirmiş olsa idi.» 29 / 566
Hakka Suresi

27.Ayet
يَا لَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَ -27 “Keşke ölüm her şeyi bitirseydi.” nolurdu iş bitiren olaydı o ölüm Keşke bu iş olup bitseydi (ölümle son bulsaydı)! "Keşke (ölüm) işimi bitirmiş olsaydı!" (25-27) Fakat o kimseye ki, kitabı sol tarafından verilmiş olur, (o da) der ki: «Keşke kitabım bana verilmemiş olsa idi.» «Hesabımın da ne olduğunu bilmese idim. Keşke o (ölüm hayatımı) kesip bitirmiş olsa idi.» 29 / 566
Hakka Suresi

28.Ayet
مَا أَغْنَىٰ عَنِّي مَالِيَهْ ۜ -28 “Malım bana hiçbir yarar sağlamadı.” Hiçbir şey´e yaramadı benden yana malım Malım bana bir yarar sağlamadı. "Malım bana hiçbir yarar sağlamadı." (28-29) «Malım bana bir fâidebahş olmadı.» «Benim saltanatım (malikiyyetim) benden zâil olup gitti.» 29 / 566
Hakka Suresi

29.Ayet
هَلَكَ عَنِّي سُلْطَانِيَهْ -29 “Saltanatım da yok olup gitti.” Mahv oldu benden saltanat-ü sâmanım Güç ve kudretim benden (ayrılıp) yok oldu, der. "Gücüm (saltanatım) benden yok olup gitti" (28-29) «Malım bana bir fâidebahş olmadı.» «Benim saltanatım (malikiyyetim) benden zâil olup gitti.» 29 / 566
Hakka Suresi

30.Ayet
خُذُوهُ فَغُلُّوهُ -30 (Allah, şöyle der:) “Onu yakalayıp bağlayın.” Tutun onu hemen bağlayın onu (Sonra şu emir verilir:) Onu yakalayın ,da zincire vurun. (Allâh, cehennemin muhafızlarına buyurur:) "Tutun onu, bağlayın onu." (30-31) Târaf-ı ilâhiden de denilecekdir ki: «(Onu tutun da) Ellerini boynuna bağlayın. Sonra cehenneme kavuşturun!» 29 / 566
Hakka Suresi

31.Ayet
ثُمَّ الْجَحِيمَ صَلُّوهُ -31 “Sonra onu cehenneme atın.” Sonra ancak Cahîme yaslayın onu Sonra da Cehennem´e itip atın. "Sonra cehenneme sallayın onu!" (30-31) Târaf-ı ilâhiden de denilecekdir ki: «(Onu tutun da) Ellerini boynuna bağlayın. Sonra cehenneme kavuşturun!» 29 / 566
Hakka Suresi

32.Ayet
ثُمَّ فِي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعًا فَاسْلُكُوهُ -32 “Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu.” Sonra bir zincirde, ki boyu yetmiş arşın, yollayın onu Sonra boyu yetmiş arşın bir zincire vurup yollayın. "Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu!" (32-33) «Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincir içinde olarak onu sevkedin. Muhakkak ki o, azîm olan Allah´a imân etmez idi.» 29 / 566
Hakka Suresi

33.Ayet
إِنَّهُ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللَّهِ الْعَظِيمِ -33 “Çünkü o, azamet sahibi Allah’a iman etmiyordu.” Çünkü o Allahu Azîmü´ş-şan´a inanmıyordu Çünkü gerçekten o, o büyük kadri yüce Allah´a inanmazdı. "Çünkü o büyük Allah´a inanmıyordu." (32-33) «Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincir içinde olarak onu sevkedin. Muhakkak ki o, azîm olan Allah´a imân etmez idi.» 29 / 566
Hakka Suresi

34.Ayet
وَلَا يَحُضُّ عَلَىٰ طَعَامِ الْمِسْكِينِ -34 “Yoksulu doyurmağa teşvik etmiyordu.” Ve fukaranın yiyeceğine hiç bakmıyordu Yoksulu yedirmek üzere kimseyi tahrîk-teşvîk etmezdi. "Yoksulu doyurmaya ön ayak olmuyurdu!" «Ve yoksullara yemek verilmesine teşvikte bulunmazdı.» 29 / 566
KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014