KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
AYET MEALLERİ   SURE MEAL   SAYFA MEAL   CÜZ MEAL   SECDE AYETLERİ
KUR'AN-I KERİMİN 494. SAYFASΙNA GÖRE AYET VE MEALLERİ Nİ SΙRALAMA >
MEAL SAYFALARI
1 2 3
4 5 6
7 8 9
10 11 12
13 14 15
16 17 18
19 20 21
22 23 24
25 26 27
28 29 30
31 32 33
34 35 36
37 38 39
40 41 42
43 44 45
46 47 48
49 50 51
52 53 54
55 56 57
58 59 60
61 62 63
64 65 66
67 68 69
70 71 72
73 74 75
76 77 78
79 80 81
82 83 84
85 86 87
88 89 90
91 92 93
94 95 96
97 98 99
100 101 102
103 104 105
106 107 108
109 110 111
112 113 114
115 116 117
118 119 120
121 122 123
124 125 126
127 128 129
130 131 132
133 134 135
136 137 138
139 140 141
142 143 144
145 146 147
148 149 150
151 152 153
154 155 156
157 158 159
160 161 162
163 164 165
166 167 168
169 170 171
172 173 174
175 176 177
178 179 180
181 182 183
184 185 186
187 188 189
190 191 192
193 194 195
196 197 198
199 200 201
202 203 204
205 206 207
208 209 210
211 212 213
214 215 216
217 218 219
220 221 222
223 224 225
226 227 228
229 230 231
232 233 234
235 236 237
238 239 240
241 242 243
244 245 246
247 248 249
250 251 252
253 254 255
256 257 258
259 260 261
262 263 264
265 266 267
268 269 270
271 272 273
274 275 276
277 278 279
280 281 282
283 284 285
286 287 288
289 290 291
292 293 294
295 296 297
298 299 300
301 302 303
304 305 306
307 308 309
310 311 312
313 314 315
316 317 318
319 320 321
322 323 324
325 326 327
328 329 330
331 332 333
334 335 336
337 338 339
340 341 342
343 344 345
346 347 348
349 350 351
352 353 354
355 356 357
358 359 360
361 362 363
364 365 366
367 368 369
370 371 372
373 374 375
376 377 378
379 380 381
382 383 384
385 386 387
388 389 390
391 392 393
394 395 396
397 398 399
400 401 402
403 404 405
406 407 408
409 410 411
412 413 414
415 416 417
418 419 420
421 422 423
424 425 426
427 428 429
430 431 432
433 434 435
436 437 438
439 440 441
442 443 444
445 446 447
448 449 450
451 452 453
454 455 456
457 458 459
460 461 462
463 464 465
466 467 468
469 470 471
472 473 474
475 476 477
478 479 480
481 482 483
484 485 486
487 488 489
490 491 492
493 494 495
496 497 498
499 500 501
502 503 504
505 506 507
508 509 510
511 512 513
514 515 516
517 518 519
520 521 522
523 524 525
526 527 528
529 530 531
532 533 534
535 536 537
538 539 540
541 542 543
544 545 546
547 548 549
550 551 552
553 554 555
556 557 558
559 560 561
562 563 564
565 566 567
568 569 570
571 572 573
574 575 576
577 578 579
580 581 582
583 584 585
586 587 588
589 590 591
592 593 594
595 596 597
598 599 600
601 602 603
604
SURE
AYET NO
ARAPÇA DİYANET VAKFI ELMALILI HAMDI CELAL YILDIRIM  SULEYMAN ATES O NASUHI BILMEN CÜZ
SAYFA
Zuhruf Suresi

74.Ayet
إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي عَذَابِ جَهَنَّمَ خَالِدُونَ -74 Şüphesiz suçlular cehennem azabında devamlı kalacaklardır. Haberiniz olsun ki mücrimler Cehennem azâbında muhalleddirler Suçlu günahkârlar ise elbette Cehennem azabında devamlı kalıcılardır. Suçlular, cehennem azâbında sürekli kalacaklardır. Kâfirler ise şüphe yok ki, cehennemin azabı içinde ebedîyyen kalıcılardır. 25 / 494
Zuhruf Suresi

75.Ayet
لَا يُفَتَّرُ عَنْهُمْ وَهُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ -75 Azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde ümitsizdirler. Kendilerinden o azâb gevşetilmez ve onlar onun içinde her ümidi kesmişlerdir Kendilerinden azaba ara verilip gevşetilmiyecek ve orada ümitsizlik içindedirler. (Azâb) Kendilerinden hiç hafifletilmeyecektir. Onlar azâb içinde umutsuzdurlar! Onlardan (bu azab) hafifletilmeyecektir ve onlar bunun içinde şiddetli bir ümitsizliğe düşmüş kimselerdir. 25 / 494
Zuhruf Suresi

76.Ayet
وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلَٰكِنْ كَانُوا هُمُ الظَّالِمِينَ -76 Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar, kendileri zâlim idiler. Ve biz onlara zulmetmemişizdir ve lâkin kendileri zalim idiler Biz onlara zulmetmedik, ama onlar kendileri zâlimlerdir. Biz onlara zulmetmedik; fakat onlar kendileri zâlim idiler. Ve Biz onlara zulmetmedik. Velâkin onlar zalimler oldular. 25 / 494
Zuhruf Suresi

77.Ayet
وَنَادَوْا يَا مَالِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَ ۖ قَالَ إِنَّكُمْ مَاكِثُونَ -77 (Görevli meleğe şöyle seslenirler:) “Ey Mâlik! Rabbin bizim işimizi bitirsin.” O da, “Siz hep böyle kalacaksınız” der. Ve şöyle çığrışmaktadırlar: ya mâlik! Rabbın işimizi bitiriversin, o demiştir ki: her halde siz duracaksınız Cehennem bekçisine : «Ey bekçi! Rabbin hükmünü verip işimizi bitiriversin (canımızı alsın)» diye seslenirler. Bekçi: «Hayır, siz burada (ölmeden) kalmaya mahkûmsunuz» der. (Cehennemin muhafızına): "Ey Mâlik, Rabbin bizim işimizi bitirsin, (bizi yok etsin, böyle yaşamaktansa ölmek daha iyidir)!" diye seslendiler. (Mâlik) "Siz kalacaksınız (hiçbir sûretle buradan kurtuluş yok)." dedi. Ve nidâ ettiler ki: «Ey Mâlik! Rabbine dua et, bizim üzerimize (ölüm ile) hükmetsin.» (Mâlik de) Dedi ki: «Şüphe yok, siz kalıcılarsınız.» 25 / 494
Zuhruf Suresi

78.Ayet
لَقَدْ جِئْنَاكُمْ بِالْحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَكُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ -78 Andolsun, size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmayanlarsınız. Celâlım hakkı için biz size hakkı gönderdik ve lâkin ekseriniz hakkı hoşlanmıyanlarsınız And olsun ki, biz size hakkı getirdik, fakat çoğunuz hakktan hoşlanmayıp tiksinenlersiniz. Andolsun biz size hakkı getirdik; fakat sizin çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz. Andolsun ki, biz size hakkı getirdik, velâkin birçoğunuz hak için hoşlanmayanlar idi. 25 / 494
Zuhruf Suresi

79.Ayet
أَمْ أَبْرَمُوا أَمْرًا فَإِنَّا مُبْرِمُونَ -79 Yoksa (gerçeği kabul etmeme konusunda) bir işe kesin karar mı verdiler? Şüphesiz biz de (onları cezalandırmakta) kararlıyız. İşi sıkı mı büktüler, fakat işte sıkı büken biziz Yoksa onlar, işi sıkı mı tuttular ? Doğrusu biz de sıkı tutanlarız. Yoksa (hakka engel olma hususunda) bir iş mi kararlaştırdılar? Biz de (onları cezâlandırmağa ve hakkı yerleştirmeğe) kararlıyız. Yoksa bir işi sapsağlam mı tuttular? Artık şüphe yok ki, sapsağlam tutan Biz´leriz. 25 / 494
Zuhruf Suresi

80.Ayet
أَمْ يَحْسَبُونَ أَنَّا لَا نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَاهُمْ ۚ بَلَىٰ وَرُسُلُنَا لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ -80 Yoksa onların sırlarını ve gizli konuşmalarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır öyle değil, yanlarındaki elçilerimiz (melekler) yazmaktadırlar. Yoksa biz onların sirlerini ve fısıltılarını işitmeyiz mi sanıyorlar? Hayır işitiriz hem de yanlarında elçilerimiz vardır yazarlar Yoksa onların sırlarını, gizli fısıltılarını işitmediğimizi mi sanırlar ? Hayır, yanlarındaki elcilerimiz yazıyorlar. Yoksa biz, onların sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmez miyiz sanıyorlar? Hayır, işitiriz ve yanlarında bulunan elçilerimiz de (her yaptıklarını) yazarlar. Yahut zannederler mi ki, Biz onların sırlarını ve aralarındaki fısıltılarını işitmeyiz? Hayır. Ve Bizim elçilerimiz, onların yanlarında yazıyorlar. 25 / 494
Zuhruf Suresi

81.Ayet
قُلْ إِنْ كَانَ لِلرَّحْمَٰنِ وَلَدٌ فَأَنَا أَوَّلُ الْعَابِدِينَ -81 (Ey Muhammed!) De ki: “Eğer Rahmân’ın bir çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki ben olurdum.” De ki: Rahmanın bir veledi olsa ben ona tapanların birincisi olurdum De ki: Eğer (bilfarz) Rahmân´ın çocuğu olsa idi, ben ona kulluk edenlerin ilki olurdum. De ki: "Eğer Rahmân´ın çocuğu olsaydı (O´na) tapanların ilki ben olurdum." (81-82) De ki: «Eğer Rahmân için (faraza) bir veled olsa idi, (O´na) ibadet edenlerin ilki ben olurdum.» Göklerin ve yerin Rabbi, arş´ın Rabbi (o müşriklerin) tavsif ettikleri şeyden münezzehdir. 25 / 494
Zuhruf Suresi

82.Ayet
سُبْحَانَ رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ -82 Göklerin ve yerin Rabbi, Arş’ın da Rabbi olan Allah, onların nitelendirmelerinden uzaktır. Tenzih o sübhâna o Göklerin ve Yerin rabbı, rabbül´arşe onların vasıflarından Göklerin ve yerin Rabbi, Arş´ın Rabbi onların vasfedegeldiklerinden yücedir, münezzehtir. Göklerin ve yerin Rabbi, Arş´ın Rabbi onların nitelendirmelerinden yücedir, münezzehtir. (81-82) De ki: «Eğer Rahmân için (faraza) bir veled olsa idi, (O´na) ibadet edenlerin ilki ben olurdum.» Göklerin ve yerin Rabbi, arş´ın Rabbi (o müşriklerin) tavsif ettikleri şeyden münezzehdir. 25 / 494
Zuhruf Suresi

83.Ayet
فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ -83 Bırak onları, tehdit edildikleri güne kavuşana kadar, (batıl inançlarına) dalsınlar ve (dünya hayatlarında) oynayadursunlar. Şimdi bırak onları dalsınlar, oynıya dursunlar tâ va´dolundukları günlerine çatasıya kadar Bırak onları, (tehdîd anlamında) va´d olundukları günlerine kavuşuncaya kadar (inkâr ve azgınlıklarına) dalıp oynasınlar. Bırak onları, kendilerine söylenen günlerine kavuşuncaya kadar dalsın, oynasınlar. Artık onları bırak, (beyhûde işlere) dalsınlar ve oyalanadursunlar. O vaadolundukları günlerine mülâki olacaklarına değin. 25 / 494
Zuhruf Suresi

84.Ayet
وَهُوَ الَّذِي فِي السَّمَاءِ إِلَٰهٌ وَفِي الْأَرْضِ إِلَٰهٌ ۚ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ -84 O, gökte de ilâh olandır, yerde de ilâh olandır. O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. Hem o odur ki Gökte de ilâh Yerde de ilâhdır ve hakîm odur alîm o O ki, gökte de tek Tanrı´dır, yerde de tek Tanrı´dır. O hikmet sahibidir, bilendir. O´dur ki gökte de Tanrı´dır, yerde de Tanrı´dır. O, hakimdir, bilendir. Ve O, o Zât-ı akdes´dir ki, gökte ilâhtır ve yerde ilâhtır. Ve O, bihakkın hikmet sahibidir, bihakkın ilim sahibidir. 25 / 494
Zuhruf Suresi

85.Ayet
وَتَبَارَكَ الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَعِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ -85 Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin hükümranlığı kendisine ait olan Allah yücedir! Kıyametin bilgisi de yalnız O’nun katındadır ve yalnızca O’na döndürüleceksiniz. Ve ne yücedir o ki Göklerin Yerin ve bütün aralarındakilerin mülkü onun, saate ılim de onun nezdindedir ve hep döndürülüp ona götürüleceksiniz Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin mülk ü saltanatı kendisine ait olan O Allah´ın, şanı çok yücedir. Kıyâmet´in kopuş saatinin bilgisi O´nun katındadır ve ancak O´na döndürüleceksiniz. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin mülkü kendisine âidolan (Allâh) ne yücedir! (Kıyâmetin kopacağı) Sâ´ati bilmek de O´nun yanındadır ve siz O´na döndürülüp götürüleceksiniz. Ve mukaddestir O (Zât-ı ilâhî) ki, göklerin ve yerin ve bunların aralarında bulunan şeylerin mülkü O´na mahsustur ve saatin ilmi de O´nun indindedir ve O´na döndürüleceksinizdir. 25 / 494
Zuhruf Suresi

86.Ayet
وَلَا يَمْلِكُ الَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنْ شَهِدَ بِالْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ -86 O’nu bırakıp taptıkları şeyler şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şâhitlik edenler şefaat edebilirler. Ondan başka yalvarıp durdukları şeyler şefaat de edemezler ancak bilerek hakka şehadet eden kimseler müstesnâ Allah´tan başkasına duâ edip yalvaranlar, yalvardıkları şeyin şefaatine eremezler. Ancak bilerek hakk ile (hakk adına) şehâdet edenler müstesna... O´ndan başka (tanrı diye) yalvardıkları şeyler şefâ´at (yetkisin)e sâhip değillerdir. Ancak bilerek hakka şâhidlik edenler (bildiklerini doğru anlatanlar) bunun dışındadır. O´ndan başka ibadet eder oldukları şeyler, şefaat etmeğe malik değildirler. Ancak o bilir oldukları halde Hakk´a şehâdet edenler müstesnâ. 25 / 494
Zuhruf Suresi

87.Ayet
وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَهُمْ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ ۖ فَأَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ -87 Andolsun, onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette, “Allah” derler. Öyleyken nasıl döndürülüyorlar? Celâlım hakkı için sorsan onlara: kendilerini kim yarattı elbette Allah derler, o halde nasıl çevrilirler? Eğer onlara kendilerini kimin yarattığını soracak olsan, elbette «Allah...» derler. O halde nasıl (Hakk´tan, O´na kulluktan) döndürülüyorlar ?! Andolsun onlara, "Kendilerini kim yarattı?" diye sorsan, elbette: "Allâh," derler. O halde nasıl (haktan) çevriliyorlar? Ve andolsun ki, eğer onlara soracak olsan ki, kendilerini kim yarattı? Elbette diyeceklerdir ki: «Allah...» O halde nasıl oluyor da çevriliyorlar? 25 / 494
Zuhruf Suresi

88.Ayet
وَقِيلِهِ يَا رَبِّ إِنَّ هَٰؤُلَاءِ قَوْمٌ لَا يُؤْمِنُونَ -88 Onun (Muhammed’in), “Ya Rabbi!” demesine andolsun ki, şüphesiz bunlar iman etmeyen bir kavimdir. Onun ya rab! demesi hakkı için her halde onlar iymana gelmez bir kavımdırlar (88-89) (Peygamberin) «Ey Rabbim ! Şüphesiz ki bunlar imân etmeyen bir millettir», sözüne karşılık, «sen, onlardan vazgeç de selâm (size), ileride bileceklerdir.» (buyuruldu). Ve Elçinin: "Ya Rab, bunlar inanmayan bir kavimdir," demesini de (Allâh biliyor). (88-89) Ve onun, «Yarabbi! Muhakkak ki, onlar imân etmez bir kavimdir,» demesi de indallah malumdur. Şimdi onlardan iraz et ve «Selâm,» deyiver, artık ileride bileceklerdir. 25 / 494
Zuhruf Suresi

89.Ayet
فَاصْفَحْ عَنْهُمْ وَقُلْ سَلَامٌ ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ -89 Şimdilik sen onları hoş gör ve “size selâm olsun” de. Yakında bilecekler. Şimdi sen onlardan sarfı nazar et de ´selâm!´ de, artık ileride bileceklerdir! (88-89) (Peygamberin) «Ey Rabbim ! Şüphesiz ki bunlar imân etmeyen bir millettir», sözüne karşılık, «sen, onlardan vazgeç de selâm (size), ileride bileceklerdir.» (buyuruldu). Şimdi sen onlardan geç ve : "Size esenlik (dilerim)" de. Yakında bileceklerdir. (88-89) Ve onun, «Yarabbi! Muhakkak ki, onlar imân etmez bir kavimdir,» demesi de indallah malumdur. Şimdi onlardan iraz et ve «Selâm,» deyiver, artık ileride bileceklerdir. 25 / 494
KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014