SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Ahkaf Suresi
29.Ayet |
وَإِذْ صَرَفْنَا إِلَيْكَ نَفَرًا مِنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْآنَ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُوا أَنْصِتُوا ۖ فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوْا إِلَىٰ قَوْمِهِمْ مُنْذِرِينَ -29 |
Hani Kur’an’ı dinlemek üzere cinlerden bir grubu sana yöneltmiştik. Onlar, onun huzuruna gelince birbirlerine, “Susun!” dediler. Kur’an’ın okunması bitince de uyarıcı olarak kavimlerine döndüler. |
Bir de şu vaktı anlat ki: Cinlerden bir takımını Kur´an dinlemek üzere sana sevketmiştik, bu suretle vaktâ ki ona hâzır oldular, susun dinleyin dediler, sonra bitirildiği vakıt da döndüler, inzar etmek üzere kavımlarına gittiler |
Hani bir vakit cinlerden birkaç tanesini Kur´ân dinlemek üzere sana çevirip göndermiştik. O´nu dinlemeye hazır duruma gelince, birbirlerine, «susun dinleyin I» dediler. Dinleme işi yerine gelip sona erince birer uyarıcılar olarak kendi topluluklarına dönüp gittiler. |
Bir zaman, cinlerden bir topluluğu Kur´an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Ona geldiklerinde (birbirlerine): "Susun, (dinleyin)" dediler. (Okuma) Bitirilince de uyarıcılar olarak kavimlerine döndüler: |
Ve o zamanı da yâd et ki, cinlerden bir zümreyi Kur´an´ı dinlemeleri için sana göndermiştik. Vaktâ ki, ona hazır oldular, dediler ki: «Susun! (dinleyin).» Vaktâ ki, tilâveti nihâyet buldu, kendi kavimlerine korkutucular olarak dönüp gittiler. |
26 / 505 |
Ahkaf Suresi
30.Ayet |
قَالُوا يَا قَوْمَنَا إِنَّا سَمِعْنَا كِتَابًا أُنْزِلَ مِنْ بَعْدِ مُوسَىٰ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ وَإِلَىٰ طَرِيقٍ مُسْتَقِيمٍ -30 |
Dediler ki: “Ey kavmimiz! Şüphesiz biz, Mûsâ’dan sonra indirilen, kendinden önceki kitapları doğrulayan, gerçeğe ve doğru yola ileten bir kitap dinledik.” |
Ey kavmımız! dediler: haberiniz olsun, bizler bir kitab dinledik, Musâdan sonra indirilmiş önündekini tasdık ediyor, hakka ve bir doğru yola hidâyet eyliyor |
Ey kavmimiz! dediler, şüpheniz olmasın ki biz, Musa´dan sonra İndirilen, önceki kitapları doğrulayan ve hakka götüren dosdoğru yola ileten bir kitap dinledik. |
"Ey kavmimiz, dediler, biz Mûsâ´dan sonra indirilen, kendinden öncekini doğrulayan, gerçeğe ve doğru yola götüren bir Kitap dinledik." |
Dediler ki: «Ey kavmimiz! Muhakkak Biz bir kitap dinledik ki, kendisinden önce olanları tasdik edici olarak Mûsa´dan sonra nâzil olmuş, hakka ve dosdoğru bir yola rehberlik ediyor.» |
26 / 505 |
Ahkaf Suresi
31.Ayet |
يَا قَوْمَنَا أَجِيبُوا دَاعِيَ اللَّهِ وَآمِنُوا بِهِ يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُمْ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ -31 |
“Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine uyun, ona iman edin ki, günahlarınızı bağışlasın ve sizi elem dolu bir azaptan kurtarsın.” |
Ey kavmımız! Allahın da´vetcisine icâbet edin ve ona iyman getirin ki ba´zı günahlarınıza mağfiret buyursun ve sizi elîm bir azâbdan korusun |
Ey kavmimiz I Allah´ın dâvetçisine olumlu cevap verip uyun ve O´na imân edin ki Allah sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi elem verici bir azâbdan korusun. |
"Ey kavmimiz, Allâh´ın da´vetçisine uyun ve O´na inanın ki (Allâh) günâhlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi, acı azâbdan korusun." |
«Ey bizim kavmimiz! Allah´ın dâvetçisine icabet edin ve O´na inanın, sizin için günahlarınızdan mağfirette bulunsun ve sizi elîm bir azabtan kurtarsın,» |
26 / 505 |
Ahkaf Suresi
32.Ayet |
وَمَنْ لَا يُجِبْ دَاعِيَ اللَّهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍ فِي الْأَرْضِ وَلَيْسَ لَهُ مِنْ دُونِهِ أَوْلِيَاءُ ۚ أُولَٰئِكَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ -32 |
Kim Allah’ın davetçisine uymazsa, yeryüzünde Allah’ı âciz bırakacak değildir. Kendisi için Allah’tan başka dostlar da bulunmaz. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler. |
Ve her kim Allahın da´vetcisine icâbet eylemezse Arzda âciz bırakacak değildir ve ona onun berisinden sahib olacak veliyler de yoktur, öyleler açık bir dalâl içindedirler |
Kim Allah´ın dâvetçisine olumlu cevap vermez de O´na uymazsa (bilsin ki) o, yeryüzünde (Allah´ı) âciz bırakacak değildir ve onun için Allah´tan başka dostlar, sahip çıkanlar da yoktur. İşte onlar açık bir sapıklık içindedirler. |
Kim Allâh´ın da´vetçisine uymazsa, yeryüzünde (başına inecek belâya) engel olamaz. Kendisinin O´ndan başka velileri de olmaz. Onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler. |
«Ve her kim Allah´ın dâvetçisine icabet etmezse, artık yerde aciz bırakıcı değildir ve onun için O´nun ötesinde yardımcılar da yoktur. Onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.» |
26 / 505 |
Ahkaf Suresi
33.Ayet |
أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَلَمْ يَعْيَ بِخَلْقِهِنَّ بِقَادِرٍ عَلَىٰ أَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتَىٰ ۚ بَلَىٰ إِنَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -33 |
Gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allah’ın, ölüleri diriltmeye gücünün yeteceğini görmediler mi? Evet şüphesiz O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
Ya görmediler de mi ki o Gökleri ve Yeri yaratmış ve onları yaratmakla yorulmamış olan Allah ölüleri diriltmeğe muhakkak kâdirdir, evet, hiç şübhe yok ki o her şey´e kadirdir. |
Görmediler mi ki, gökleri ve yeri yaratan, onları yaratmaktan yorulmayan Allah, ölüleri de diriltmeye kudreti yeter. Evet, O´nun mutlaka her şeye kudreti kâfi gelir. |
Gökleri ve yeri yaratan, bunları yaratmakla yorulmayan Allâh´ın, ölüleri diriltmeğe de kâdir olduğunu görmediler mi? Evet O, her şeye kâdirdir. |
Ya görmediler mi ki şüphe yok, gökleri ve yeri yaratmış ve onları yaratmış da yorulmamış olan Allah, ölüleri de diriltmeye kâdirdir. Evet. Şüphe yok ki o, her şey üzerine kâdirdir. |
26 / 505 |
Ahkaf Suresi
34.Ayet |
وَيَوْمَ يُعْرَضُ الَّذِينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِ أَلَيْسَ هَٰذَا بِالْحَقِّ ۖ قَالُوا بَلَىٰ وَرَبِّنَا ۚ قَالَ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ -34 |
İnkâr edenlere ateşe sunuldukları gün, “Bu gerçek değil miymiş?” denir. Onlar, “Evet, Rabbimize andolsun ki gerçekmiş” derler. Allah, “Öyle ise inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı azabı tadın!” der. |
Ve o küfredenler ateşe arzolunacağı gün: nasıl bu hak değil mi imiş! diye, evet, rabbımız hakkı için diyecekler, buyuracak: «öyle ise haydin tadın azâbı, küfrede geldiğiniz için.» |
İnkarcılara, ateşe sunulacakları gün, «bu hakk değil miydi ?» diye sorulur. Onlar; «Evet, Rabbimiz hakkı için (öyledir)» diye cevap verirler. Allah da : «inkâr edip durmanıza karşılık azabı tadın !» buyurur. |
İnkâr edenler ateşe sunulacakları gün (Allâh onlara): "(Nasıl), Bu gerçek değil miymiş?" (der); "Evet Rabbimiz hakkı için (gerçekmiş)" derler. "Öyleyse inkâr etmenizden dolayı azâbı tadın" der. |
Ve o gün ki, kâfir olanlar, ateş üzerine arzolunurlar. (Onlara) Denilir ki: «Nasıl, bu hak değil mi imiş?» Onlar da: «Evet. Ve Rabbimiz hakkı için (diyeceklerdir).» Cenâb-ı Hak da, «Artık siz inkar eder olduğunuz şey sebebiyle azabı tadınız,» diyecektir. |
26 / 505 |
Ahkaf Suresi
35.Ayet |
فَاصْبِرْ كَمَا صَبَرَ أُولُو الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ وَلَا تَسْتَعْجِلْ لَهُمْ ۚ كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَا يُوعَدُونَ لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا سَاعَةً مِنْ نَهَارٍ ۚ بَلَاغٌ ۚ فَهَلْ يُهْلَكُ إِلَّا الْقَوْمُ الْفَاسِقُونَ -35 |
(Ey Muhammed!) O hâlde, yüksek azim sahibi peygamberlerin sabretmesi gibi sabret. Onlar için acele etme. Onlar tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, sanki dünyada gündüzün bir anından başka kalmadıklarını sanırlar. Bu bir duyurudur. Ancak yoldan çıkmış olan topluluk helâk edilir. |
Binâenaleyh ülül´azim Peygamberlerin sabrettiği gibi sabret ve onlar hakkında ivedi etme, sanki onlar o va´dolundukları acıyı görecekleri gün gündüzün bir saatinden başka durmamışa döneceklerdir; kâfî bir tebliğ, demek ki ihlâk edilecek başka değil, ancak taatten çıkmış fasıklar güruhudur |
(Ey Peygamber!) Peygamberlerden azim (yüksek irâde ve dayanma gücü) sahiplerinin sabrettiği gibi sabret. Onlara (inecek azabı) acele etme. Onlar, va´dolunduklan şeyi görecekleri gün sanki gündüzden bir saat kadar kalmış gibi olacaklar. Bu, yeterli bir tebliğdir! Allah yolundan çıkmış suçlu günahkâr bir milletten başkası mı yok edilir ? |
O halde sen de, azim (ve irâde) sâhibi elçilerin sabrettikleri gibi sabret. O (nankör)ler için acele etme. Onlar, tehdidedildikleri azâbı gördükleri gün, sanki gündüzün sadece bir sâ´ati kadar yaşamış gibi olurlar. (Bu) Bir duyurudur. Yoldan çıkmış topluluktan başkası mı helâk edilecektir? |
Artık sabret, resûllerden azim sahiplerinin sabrettiği gibi ve onlar için isti´cal etme. Sanki onlar vaadolunduklarını görecekleri gün, gündüzden bir saatten başka durmamışlar gibi olacaklardır. (Bu) Bir tebliğdir, fâsıklar olan kavimden başkası, helâke uğratılacak mıdır? (Elbette uğratılmayacaktır). |
26 / 505 |