SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Saffat Suresi
25.Ayet |
مَا لَكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ -25 |
Onlara, “Ne diye yardımlaşmıyorsunuz?” denir. |
Ne oldu sizlere yardımlaşmıyorsunuz? |
Ve onlara: «Size ne oldu da birbirinize yardım edemiyorsunuz ?» |
"Size ne oldu ki birbirinize yardım etmiyorsunuz?" |
(Ve onlara denilecektir ki) «Sizin için ne oldu ki birbirinize yardım edemiyorsunuz?» |
23 / 446 |
Saffat Suresi
26.Ayet |
بَلْ هُمُ الْيَوْمَ مُسْتَسْلِمُونَ -26 |
Hayır, onlar bugün teslim olmuş kimselerdir. |
Hayır bu gün onlar teslim olmuşlardır |
Hayır, onlar bugün (ister istemez) teslimiyet içindedirler. |
(Başları öne eğik, utançtan yüzleri kızarmış. Cevap verecek durumda değillerdir). Hayır, onlar o gün teslim olmuşlardır. |
(26-27) Hayır. Bugün onlar (zelilâne bir halde) teslimiyette bulunmuş kimselerdir. Ve onların bazıları bazılarına yönelerek muhasemede bulunurlar. |
23 / 446 |
Saffat Suresi
27.Ayet |
وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ -27 |
Birbirlerine yönelip sorarlar (çekişirler). |
Ve ba´zısına dönmüş soruyorlardır: |
Birbirlerine yönelip soruşturmaya başlarlar: |
Birbirlerine döndüler, soruyorlar. |
(26-27) Hayır. Bugün onlar (zelilâne bir halde) teslimiyette bulunmuş kimselerdir. Ve onların bazıları bazılarına yönelerek muhasemede bulunurlar. |
23 / 446 |
Saffat Suresi
28.Ayet |
قَالُوا إِنَّكُمْ كُنْتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَمِينِ -28 |
Şöyle derler: “Siz bize sağdan gelirdiniz. Bize haktan yana görünürdünüz.” |
Siz diyorlardır: bize sağdan gelir dururdunuz |
Siz bize sağ taraftan (dinî açıdan) geliyordunuz, derler. |
(Uyanlar, uydukları adamlara) Dediler ki: "Siz bize sağdan gelir (güvendiğimiz yandan bize sokulup vesvese verir)diniz." |
(Tâbi olanlar) Derler ki: «Şüphe yok, siz bize sağdan gelir olmuştunuz.» |
23 / 446 |
Saffat Suresi
29.Ayet |
قَالُوا بَلْ لَمْ تَكُونُوا مُؤْمِنِينَ -29 |
Diğerleri de onlara şöyle derler: “Hayır, siz zaten mü’min kimseler değildiniz.” |
Yok, diyorlardır: siz inanmamıştınız |
(Diğerleri), yok, sizler aslında inanmamıştınız. |
(Ötekiler de): "Hayır, dediler, zaten siz kendiniz inanan insanlar değildiniz." |
Metbû bulunanlar da derler ki: «Hayır. Siz mü´min kimse olmuş değildiniz.» |
23 / 446 |
Saffat Suresi
30.Ayet |
وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُمْ مِنْ سُلْطَانٍ ۖ بَلْ كُنْتُمْ قَوْمًا طَاغِينَ -30 |
“Bizim, sizin üzerinizde hiçbir hâkimiyetimiz yoktu. Hatta siz azgın bir kavimdiniz.” |
Ve bizim size karşı cebredebilecek bir saltanatımız yoktu, fakat siz azmış bir kavm idiniz |
Bizim sizin üzerinizde bir sultamız olmadı, ama siz, azıp sapıtan bir millettiniz, derler. |
"Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu. Siz kendiniz azgın bir toplum idiniz." |
«Bizim için sizin üzerinizde bir saltanat bulunmuş değildik. Belki siz sapıtmışlar olan bir kavim olmuş idiniz.» |
23 / 446 |
Saffat Suresi
31.Ayet |
فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَا ۖ إِنَّا لَذَائِقُونَ -31 |
“Artık Rabbimizin sözü (azap) bizim hakkımızda gerçekleşti. Biz onu mutlaka tadacağız.” |
Onun için üzerimize rabbımızın kavli hakk oldu, her halde hepimiz tadacağız |
Bu yüzden Rabbınızın hakkımızdaki sözü yerine geldi. Şüphesiz ki artık onu tadıp duracağız. |
"Artık Rabbimizin sözü bize hak oldu. Biz (hak ettiğimiz cezâyı mutlaka) tadacağız!" |
«Artık hepimizin üzerine Rabbimizin sözü tahakkuk etti. Şüphe yok ki bizler, elbette (azabı) tadıcı kimseleriz.» |
23 / 446 |
Saffat Suresi
32.Ayet |
فَأَغْوَيْنَاكُمْ إِنَّا كُنَّا غَاوِينَ -32 |
“Evet, biz sizi saptırdık. Çünkü biz de sapkın kimselerdik.” |
Evet biz sizi kışkırttık, çünkü biz azgındık |
Evet, sizi biz azdırdık. Çünkü biz kendimiz azgınlar idik. |
"Sizi azdırdık, çünkü biz kendimiz azmıştık (siz de bize uyunca azmış oldunuz)." |
«Evet. Biz sizi sapıttırdık, muhakkak ki, biz de sapıklığa düşmüş kimseler idik.» |
23 / 446 |
Saffat Suresi
33.Ayet |
فَإِنَّهُمْ يَوْمَئِذٍ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ -33 |
Artık onlar o gün azapta ortaktırlar. |
O halde hepsi o gün azâbda müşterektirler |
Doğrusu onların hepsi o gün azâbda ortaktırlar. |
O gün onlar azâb (çekme)de ortaktırlar. |
Şüphesiz ki onlar o gün azapta ortak kimselerdir. |
23 / 446 |
Saffat Suresi
34.Ayet |
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ -34 |
İşte biz suçlulara böyle yaparız. |
İşte biz mücrimlere böyle yaparız |
Şüphesiz biz, suçlu günahkârlara böyle muamele ederiz. |
İşte biz, suçlulara böyle yaparız. |
(34-35) Biz muhakkak ki, günahkârlara böyle yaparız. Şüphe yok ki onlara, «Allah´tan başka ilâh yoktur,» denildiği vakit tekebbürde bulunurlar. |
23 / 446 |
Saffat Suresi
35.Ayet |
إِنَّهُمْ كَانُوا إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا إِلَٰهَ إِلَّا اللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ -35 |
Çünkü onlar, kendilerine, “Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur” denildiği zaman, inanmayıp büyüklük taslıyorlardı. |
Çünkü onlar «la ilahe illallah» denildiği zaman kafa tutuyorlardı |
Çünkü onlara : «Allah´tan başka tanrı yoktur» denildiği zaman büyüklük taslayıp (bunu kabul etmeyi gururlarına yediremediler). |
Çünkü onlara: "Allah´tan başka tanrı yoktur!" dendiği zaman büyüklük taslarlardı. |
(34-35) Biz muhakkak ki, günahkârlara böyle yaparız. Şüphe yok ki onlara, «Allah´tan başka ilâh yoktur,» denildiği vakit tekebbürde bulunurlar. |
23 / 446 |
Saffat Suresi
36.Ayet |
وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُو آلِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَجْنُونٍ -36 |
“Biz, deli bir şair için ilâhlarımızı mı terk edeceğiz?” diyorlardı. |
Ve «hiç biz mecnun şâır için ilâhlarımızı bırakır mıyız?» diyorlardı |
Ve derlerdi ki: Deli bir şâir için hiç tanrılarımızı bırakır mıyız ? |
"Cinlenmiş bir şâir için biz tanrılarımızı mı terk edeceğiz?" derlerdi. |
Ve derler ki: «Mecnun bir şair için kendi ilâhlarımızı biz mi terkedeceğiz?» |
23 / 446 |
Saffat Suresi
37.Ayet |
بَلْ جَاءَ بِالْحَقِّ وَصَدَّقَ الْمُرْسَلِينَ -37 |
Hayır, öyle değil. O, hakkı getirmiş, (önceki) peygamberleri de tasdik etmiştir. |
Hayır o hakk ile geldi ve bütün Peygamberleri tasdik eyledi |
Hayır, (O, deli değildir). O, hakk ile gelmiş ve peygamberleri tasdîk etmiştir. |
"Hayır, o (ne şâirdi, ne mecnun. O) gerçeği getirmiş ve elçileri de doğrulamıştı." |
Hayır. O hak ile geldi ve peygamberleri tasdik etti. |
23 / 446 |
Saffat Suresi
38.Ayet |
إِنَّكُمْ لَذَائِقُو الْعَذَابِ الْأَلِيمِ -38 |
Şüphesiz siz mutlaka elem dolu azabı tadacaksınız. |
Elbette siz o elîm azâbı tadacaksınız |
Ve sizler, elbette elem verici azabı tadacaksınız. |
"Siz acı azâbı tadacaksınız!" |
(38-39) Şüphe yok ki, siz elbette o pek acıklı azabı tadıcılarsınız. Ve siz, başka şeyle değil, ancak yapar olduğunuz şeyler ile (cezalandırılacaksınız). |
23 / 446 |
Saffat Suresi
39.Ayet |
وَمَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ -39 |
Siz ancak işlediklerinizin karşılığı ile cezalandırılırsınız. |
Maamafih başka değil, hep yaptığınız amellerinizle cezalanacaksınız |
Ve ancak siz, yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız. |
"Sadece yaptığınız (işler)le cezâlanıyorsunuz!" |
(38-39) Şüphe yok ki, siz elbette o pek acıklı azabı tadıcılarsınız. Ve siz, başka şeyle değil, ancak yapar olduğunuz şeyler ile (cezalandırılacaksınız). |
23 / 446 |
Saffat Suresi
40.Ayet |
إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ -40 |
Ancak Allah’ın halis kulları başka. |
Müstesnâ ancak Allahın ıhlâs verilmiş kulları |
Ancak Allah´ın (imân temeli üzerinde gelişip) iyi niyetli, gösterişten uzak, samimi kulları müstesna.. |
Ancak Allâh´ın hâlis kulları bu cezânın dışındadır. |
(40-42) Allah´ın ihlâsa erdirilmiş olan kulları müstesna. Onlar var ya, onlar için malûm rızk vardır. (Her nevi) Meyveler (vardır) ve onlar ikrâm olunmuşlardır. |
23 / 446 |
Saffat Suresi
41.Ayet |
أُولَٰئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَعْلُومٌ -41 |
(41-42) İşte onlar için belli bir rızık, meyveler vardır. Onlar ikram gören kimselerdir. |
Onlar için bir «ma´lûm rızık» var |
İşte bunlar için bilinen, belirlenen bir rızık vardır; |
Onlar için bilinen bir rızık vardır. |
(40-42) Allah´ın ihlâsa erdirilmiş olan kulları müstesna. Onlar var ya, onlar için malûm rızk vardır. (Her nevi) Meyveler (vardır) ve onlar ikrâm olunmuşlardır. |
23 / 446 |
Saffat Suresi
42.Ayet |
فَوَاكِهُ ۖ وَهُمْ مُكْرَمُونَ -42 |
(41-42) İşte onlar için belli bir rızık, meyveler vardır. Onlar ikram gören kimselerdir. |
Meyveler ve onlar hep ikram olunurlar |
(42-43) Meyveler (sunulur) ve kendileri Nîmet Cennet´inde (veya Naîm Cenneti´nde) ağırlanırlar. |
(Türlü türlü) Meyvalar. Ve onlar ağırlanırlar. |
(40-42) Allah´ın ihlâsa erdirilmiş olan kulları müstesna. Onlar var ya, onlar için malûm rızk vardır. (Her nevi) Meyveler (vardır) ve onlar ikrâm olunmuşlardır. |
23 / 446 |
Saffat Suresi
43.Ayet |
فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ -43 |
Onlar Naîm cennetlerindedirler. |
Naîm Cennetlerinde |
(42-43) Meyveler (sunulur) ve kendileri Nîmet Cennet´inde (veya Naîm Cenneti´nde) ağırlanırlar. |
Ni´met cennetlerinde. |
(43-46) Naîm cennetlerde. Birbirleriyle karşı karşıya tahtlar üzerinde. Onların üzerlerine ırmaktan bir bardak ile dolaşılır. Bembeyaz, içenler için lezzetli. |
23 / 446 |
Saffat Suresi
44.Ayet |
عَلَىٰ سُرُرٍ مُتَقَابِلِينَ -44 |
Koltuklar üzerinde karşılıklı olarak otururlar. |
Karşılıklı tahtlar üzerinde |
Kanepeler üstünde karşılıklı otururlar. |
Tahtlar üzerinde, karşılıklı otururlar. |
(43-46) Naîm cennetlerde. Birbirleriyle karşı karşıya tahtlar üzerinde. Onların üzerlerine ırmaktan bir bardak ile dolaşılır. Bembeyaz, içenler için lezzetli. |
23 / 446 |
Saffat Suresi
45.Ayet |
يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِكَأْسٍ مِنْ مَعِينٍ -45 |
(45-46) Onların etrafında cennet pınarından doldurulmuş, berrak ve içenlere lezzet veren kadehler dolaştırılır. |
Maînden bir ke´s ile üzerlerine pırlanılır |
Pınardan dolu kâseler ile etraflarında dolaşılır. |
Önlerinde akan kaynaktan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır. |
(43-46) Naîm cennetlerde. Birbirleriyle karşı karşıya tahtlar üzerinde. Onların üzerlerine ırmaktan bir bardak ile dolaşılır. Bembeyaz, içenler için lezzetli. |
23 / 446 |
Saffat Suresi
46.Ayet |
بَيْضَاءَ لَذَّةٍ لِلشَّارِبِينَ -46 |
(45-46) Onların etrafında cennet pınarından doldurulmuş, berrak ve içenlere lezzet veren kadehler dolaştırılır. |
Bembeyaz, içenlere lezzet |
Bembeyaz, içenlere lezzet verir. |
Berrak, içenlere lezzet veren bir içki. |
(43-46) Naîm cennetlerde. Birbirleriyle karşı karşıya tahtlar üzerinde. Onların üzerlerine ırmaktan bir bardak ile dolaşılır. Bembeyaz, içenler için lezzetli. |
23 / 446 |
Saffat Suresi
47.Ayet |
لَا فِيهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنْزَفُونَ -47 |
Onda baş döndürme özelliği yoktur. Onlar, onu içmekle sarhoş da olmazlar. |
Onda ne bir gaile vardır, ne de başlarına vurur |
İçinde tiksindirici hiçbir şey yoktur ve onlar bundan sarhoş da olmazlar, kendilerinden de geçmezler. |
Onda ne sersemletme var, ne onunla sarhoş olurlar. |
(47-49) Kendisinde ne bir gâile vardır ve ne de onlar ondan sarhoş olacaklardır. Ve onların yanlarında irice gözlü, nazarlarını (kendilerine) tahsis etmiş zevceler de vardır. Sanki onlar, kapalı yumurtalardır. |
23 / 446 |
Saffat Suresi
48.Ayet |
وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ عِينٌ -48 |
Yanlarında bakışlarını yalnızca kendilerine çevirmiş iri gözlü eşler vardır. |
Yanlarında iri gözlü nazarlarını hasretmiş nazenînler |
Yanlarında bakışlarını yalnız eşlerine çevirmiş iri gözlü (huriler) bulunur. |
Yanlarında da, yalnız kendilerine göz dikmiş iri gözlü eşler vardır. |
(47-49) Kendisinde ne bir gâile vardır ve ne de onlar ondan sarhoş olacaklardır. Ve onların yanlarında irice gözlü, nazarlarını (kendilerine) tahsis etmiş zevceler de vardır. Sanki onlar, kapalı yumurtalardır. |
23 / 446 |
Saffat Suresi
49.Ayet |
كَأَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَكْنُونٌ -49 |
Sanki onlar (beyazlıklarıyla), saklanmış (gün yüzü görmemiş) yumurtalardır. |
Sanki saklı yumurtalar |
Sanki onlar(ın her biri) saklı bir yumurta (gibi pürüzsüz). |
Saklı yumurta gibi bembeyaz eşler. |
(47-49) Kendisinde ne bir gâile vardır ve ne de onlar ondan sarhoş olacaklardır. Ve onların yanlarında irice gözlü, nazarlarını (kendilerine) tahsis etmiş zevceler de vardır. Sanki onlar, kapalı yumurtalardır. |
23 / 446 |
Saffat Suresi
50.Ayet |
فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ -50 |
Derken birbirlerine yönelip sorarlar. |
Derken ba´zısı ba´zısına dönmüş soruyorlardır: |
Birbirlerine yönelip sorarlar; |
Bunlar birbirine dönmüş soruyorlar: |
(50-51) Onların (o ehl-i cennetin) bazıları bazılarına karşı teveccüh ederek soruşturmaya başlarlar. Onlardan birisi der ki: «Benim (dünyada iken) muhakkak bir arkadaşım var idi.» |
23 / 446 |
Saffat Suresi
51.Ayet |
قَالَ قَائِلٌ مِنْهُمْ إِنِّي كَانَ لِي قَرِينٌ -51 |
İçlerinden biri der ki: “Benim bir arkadaşım vardı.” |
İçlerinden bir söyliyen benim der: bir karînim vardı |
Onlardan bir sözcü şöyle der: Doğrusu bir yakınım vardı. |
Onlardan bir sözcü: "Benim, dedi, bir arkadaşım vardı." |
(50-51) Onların (o ehl-i cennetin) bazıları bazılarına karşı teveccüh ederek soruşturmaya başlarlar. Onlardan birisi der ki: «Benim (dünyada iken) muhakkak bir arkadaşım var idi.» |
23 / 446 |