SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Nebe Suresi
31.Ayet |
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا -31 |
(31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır. |
Şübhesiz ki korunanlara halâs ve kâm var |
(31-32-33-34) (Allah´tan derin bir saygı ile) korkup (fenalıklardan) sakınanlara kurtuluş, başarıya erişme, bahçeler, bağlar, göğüsleri yeni kabarmış yaşıtlar; dolu dolu kadehler vardır. |
Korunanlar için de başarı ödülü vardır. |
Muhakkak ki, muttakîler için necât bulacak bir yer vardır. |
30 / 582 |
Nebe Suresi
32.Ayet |
حَدَائِقَ وَأَعْنَابًا -32 |
(31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır. |
Hadîkalar var, üzümler var |
(31-32-33-34) (Allah´tan derin bir saygı ile) korkup (fenalıklardan) sakınanlara kurtuluş, başarıya erişme, bahçeler, bağlar, göğüsleri yeni kabarmış yaşıtlar; dolu dolu kadehler vardır. |
Bahçeler, bağlar, |
Bahçeler ve üzümler (vardır). |
30 / 582 |
Nebe Suresi
33.Ayet |
وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا -33 |
(31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır. |
Ve turunç sîneli yaşıtlar var |
(31-32-33-34) (Allah´tan derin bir saygı ile) korkup (fenalıklardan) sakınanlara kurtuluş, başarıya erişme, bahçeler, bağlar, göğüsleri yeni kabarmış yaşıtlar; dolu dolu kadehler vardır. |
Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar. |
Ve nar memeli, hep bir yaşta (cariyeler vardır). |
30 / 582 |
Nebe Suresi
34.Ayet |
وَكَأْسًا دِهَاقًا -34 |
(31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır. |
Ve bir dolgun peymâne var |
(31-32-33-34) (Allah´tan derin bir saygı ile) korkup (fenalıklardan) sakınanlara kurtuluş, başarıya erişme, bahçeler, bağlar, göğüsleri yeni kabarmış yaşıtlar; dolu dolu kadehler vardır. |
Ve dolu kadeh(ler). |
Ve dopdolu kaseler vardır. |
30 / 582 |
Nebe Suresi
35.Ayet |
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا -35 |
Orada ne bir boş söz işitirler, ne de bir yalan. |
Orada ne boş bir lâf işitirler ne de bir tekzîb |
Orada ne boş-anlamsız söz, ne de yalan işitirler. |
Orada ne boş söz ne de yalan işitirler; |
Orada bir boş lakırdı ve bir yalanlama işitmezler. |
30 / 582 |
Nebe Suresi
36.Ayet |
جَزَاءً مِنْ رَبِّكَ عَطَاءً حِسَابًا -36 |
(36-38) Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un (Cebrail’in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir. |
Bir karşılık ki rabbından atâ, yeter mi yeter |
Rabbından bir mükâfat, yeterli bir bağıştır (bunlar)! |
Rabbinden bir karşılık, yeterli bir bağış olarak. |
(Bunlar) Rabbinden bir mükâfaat ve bir kâfî ihsandır. |
30 / 582 |
Nebe Suresi
37.Ayet |
رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمَٰنِ ۖ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا -37 |
(36-38) Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un (Cebrail’in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir. |
O Göklerin ve Yerin ve bütün aralarındakilerin rabbı, Rahman, bir hıtaba malik olamazlar ondan |
O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi, Rahmân´dır; O´na söz söylemeye güç getiremezler. |
Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi, çok merhametli (Rab). O´nun (izni olmadan) huzurunda konuşamazlar. |
Göklerin ve yerin ve bunların aralarındakilerin Rabbi, Rahmân ki O´ndan bir hitaba mâlik olamazlar. |
30 / 582 |
Nebe Suresi
38.Ayet |
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا ۖ لَا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَقَالَ صَوَابًا -38 |
(36-38) Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un (Cebrail’in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir. |
O gün ki Kıyama duracak Ruh ve Melâike saf saf. Bir kelime söyliyemezler, o kimseden başka ki o Rahman ona izin vermiş o da savabı söylemiştir |
O gün o (büyük) Ruh (Melek Cebrail) ve melekler ayakta saf hâlinde duracaklar. Rahmân´ın izin verdiklerinin dışında kimseler konuşamıyacak. İzin verilen de ancak doğruyu söyleyecek. |
O gün Rûh ve melekler, sıra sıra dururlar. Ancak Rahmân´ın izin verdiği konuşabilir, o da doğruyu söyler. |
O gün ki Rûh ve melekler saf saf ayakta duracaklardır. Kendisine Rahmân´ın izin verdiğinden başkaları konuşamıyacaklar ve (o da) doğruyu söylemiş olur. |
30 / 582 |
Nebe Suresi
39.Ayet |
ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ ۖ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ مَآبًا -39 |
İşte bu, hak olan gündür. Artık dileyen kimse Rabbine ulaştıran bir yol tutar. |
O gün ki haktır, o halde dileyen Rabbına varacak bir yüz edinsin |
İşte hakk olan gün, budur. Arzu eden kimse Rabbına bir varış yolu edinsin ! |
İşte bu, hak günüdür. Artık dileyen, Rabbine varan bir yol tutar. |
İşte bu, o hak olan gündür, artık kim dilerse Rabbine sığınacak bir mahal edinsin. |
30 / 582 |
Nebe Suresi
40.Ayet |
إِنَّا أَنْذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنْظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنْتُ تُرَابًا -40 |
Şüphesiz biz sizi, kişinin önceden elleriyle yaptıklarına bakacağı ve inkârcının, “Keşke toprak olaydım!” diyeceği günde gerçekleşecek olan yakın bir azaba karşı uyardık. |
Çünkü biz size yakın bir azâbı ıhtar ettik, o gün ki kişi ellerinin ne takdim ettiğine bakacak ve diyecek ki kâfir: ah nolaydı ben bir türâb olaydım |
Doğrusu biz, sizi yakın bir azâb ile uyardık; o gün, kişi, ellerinin önden gönderdiğine bakacak. Hakk´ı inkâr eden ise, (büyük bir pişmanlık içinde) «keşke (bugün) toprak olaydım !» diyecek. |
Biz sizi yakın bir azâb ile uyardık. O gün kişi, ellerinin (yapıp) öne sürdüğü işlere bakar ve kâfir: "Keşke ben, toprak olsaydım!" der. |
Şüphe yok ki Biz, sizi yakın bir azap ile korkutmuş olduk. O gün ki herkes iki elinin ne takdim etmiş olduğuna bakacaktır. Kâfir de, «Ah! Ben keşke, bir toprak olaydım,» diyecektir. |
30 / 582 |
Nazi'at Suresi
1.Ayet |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا -1 |
Andolsun (kâfirlerin ruhlarını) şiddetle çekip çıkaranlara, |
O daldırıp nez´ edenlere |
And olsun o tutup boğarcasına çekip alanlara, |
Andolsun söküp çıkaranlara, |
(1-2) Andolsun (ruhları) şiddetle çekip çıkaranlara. Ve kolaylıkla çıkarıp alanlara. |
30 / 582 |
Nazi'at Suresi
2.Ayet |
وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا -2 |
Andolsun (mü’minlerin ruhlarını) kolaylıkla alanlara, |
Ve usulcacık çekenlere |
O hafif dokunup usulca alanlara. |
Hemen çekip alanlara, |
(1-2) Andolsun (ruhları) şiddetle çekip çıkaranlara. Ve kolaylıkla çıkarıp alanlara. |
30 / 582 |
Nazi'at Suresi
3.Ayet |
وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا -3 |
Andolsun yüzüp yüzüp gidenlere, |
Ve yüzüp yüzüp gidenlere |
Yüzdükçe yüzenlere, |
Yüzüp gidenlere, |
(3-4) Ve sür´atle yüzenlere. Ve çabukça ileri geçenlere. |
30 / 582 |
Nazi'at Suresi
4.Ayet |
فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا -4 |
Derken, öne geçenlere, |
Derken yarışıp geçenlere |
Yarıştıkça yarışanlara, |
Yarışıp, geçenlere, |
(3-4) Ve sür´atle yüzenlere. Ve çabukça ileri geçenlere. |
30 / 582 |
Nazi'at Suresi
5.Ayet |
فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْرًا -5 |
Nihayet işi çekip çevirenlere (ki, mutlaka tekrar diriltileceksiniz). |
Derken bir emir çevirenlere kasem olsun ki (Kıyamet var) |
İşi yönetip yönlendirenlere.. |
Derken işi düzenleyenlere! |
(5-6) Hangi bir mühim işi tedbir edenlere. O gün sarsılacak, sarsılacaktır. |
30 / 582 |
Nazi'at Suresi
6.Ayet |
يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُ -6 |
(6-7) Büyük bir sarsıntının olacağı o günde o sarsıntıyı, peşinden gelen başka bir sarsıntı izleyecektir. |
O gün ki sarsar râcife |
O gün (yeri) sarsan sarsacak. |
O gün o gürültü sarsar. |
(5-6) Hangi bir mühim işi tedbir edenlere. O gün sarsılacak, sarsılacaktır. |
30 / 582 |
Nazi'at Suresi
7.Ayet |
تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُ -7 |
(6-7) Büyük bir sarsıntının olacağı o günde o sarsıntıyı, peşinden gelen başka bir sarsıntı izleyecektir. |
Onu velyeder o râdife |
Ardı sıra bir diğeri izleyecek. |
Ardından başka bir gürültü gelir. |
(7-8) O sarsanın ardından biri de gelecektir. Kalpler o günde pek muztariptir. |
30 / 582 |
Nazi'at Suresi
8.Ayet |
قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌ -8 |
O gün birtakım kalpler (tedirginlik içinde) şiddetle çarpacaktır. |
Yürekler o gün oynar kaygıdan |
Kalbler o gün (titreyip) yerinden oynayacak. |
O gün bazı yürekler çarpar. |
(7-8) O sarsanın ardından biri de gelecektir. Kalpler o günde pek muztariptir. |
30 / 582 |
Nazi'at Suresi
9.Ayet |
أَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌ -9 |
Onların gözleri (korku ile) inecektir. |
Gözleri kalkmaz saygıdan |
Gözleri saygı ile yere bakıp kalacak. |
Gözleri (korkudan) aşağı kayar. |
Onların gözleri de pek zelilane bir vaziyettedir. |
30 / 582 |
Nazi'at Suresi
10.Ayet |
يَقُولُونَ أَإِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِ -10 |
Şöyle derler: “Biz gerçekten gerisin geriye eski hâlimize mi döndürüleceğiz?” |
Diyorlar ki: biz, gerçek döndürülecek miyiz o hufrede |
(10-11) (İnkarcı sapıklar) derler ki: «Biz çürüyüp ufalanmış kemikler hâline geldiğimizde acaba eski durumumuza döndürülecek miyiz?!» |
Diyorlar ki: "Biz yine eski halimize döndürülecek miyiz?" |
Derler ki: «Biz mi hayata hakikaten döndürülmüş kimseler olacağız?» |
30 / 582 |
Nazi'at Suresi
11.Ayet |
أَإِذَا كُنَّا عِظَامًا نَخِرَةً -11 |
“Bizler çürümüş kemiklere döndükten sonra mı?” |
Ya ufalanmış kemikler olduğumuz vaktı ha? |
(10-11) (İnkarcı sapıklar) derler ki: «Biz çürüyüp ufalanmış kemikler hâline geldiğimizde acaba eski durumumuza döndürülecek miyiz?!» |
"Biz çürümüş kemikler olduktan sonra ha?" |
«Biz mi çürümüş kemikler olduğumuz zaman?» |
30 / 582 |
Nazi'at Suresi
12.Ayet |
قَالُوا تِلْكَ إِذًا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌ -12 |
“Öyle ise bu hüsran dolu bir dönüştür” dediler. |
O dediler: o halde husranlı bir dönüş |
«O takdirde bu zararlı bir dönüştür..» derler. |
"Öyle ise bu, ziyanlı bir dönüştür!" dediler. |
(12-13) Dediler ki: «Bu, o halde ziyanlı bir dönüş.» Fakat şüphe yok ki o, bir tek sayhadır. |
30 / 582 |
Nazi'at Suresi
13.Ayet |
فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ -13 |
Hâlbuki o, bir haykırıştan (sûr’un üfürülmesinden) ibarettir. |
Fakat o zorlu bir kumandadır |
(Ama onların dirilip eski hallerine gelmesi için yetecek) bir tek haykırış!. |
O (olay zor değil) bir tek haykırış(a bakmakta)dır. |
(12-13) Dediler ki: «Bu, o halde ziyanlı bir dönüş.» Fakat şüphe yok ki o, bir tek sayhadır. |
30 / 582 |
Nazi'at Suresi
14.Ayet |
فَإِذَا هُمْ بِالسَّاهِرَةِ -14 |
Birdenbire kendilerini mahşerde buluverirler. |
Bakarsın uyanmışlar hepsi meydandadır |
Bir de bakarsın (hepsi) uyanık olarak toprağın üstündeler. |
Hemen onlar uyanıklık alanındadırlar. |
Artık onlar, o zaman bir düz yer üzerindedirler. |
30 / 582 |
Nazi'at Suresi
15.Ayet |
هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَىٰ -15 |
(Ey Muhammed!) Mûsâ’nın haberi sana geldi mi? |
Geldi ya sana Musânın kıssası? |
Musa´nın hâdisesi (başından geçen kıssası) sana geldi değil mi ? |
Mûsâ´nın haberi sana geldi mi? |
(15-16) Sana Mûsa´nın kıssası geldi mi? O vakit ki, O´na Rabbi, mukaddes Tuvâ vadisinde nidâ etmişti. |
30 / 582 |