KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
AYET MEALLERİ   SURE MEAL   SAYFA MEAL   CÜZ MEAL   SECDE AYETLERİ
KUR'AN-I KERİMİN 582. SAYFASΙNA GÖRE AYET VE MEALLERİ Nİ SΙRALAMA >
MEAL SAYFALARI
1 2 3
4 5 6
7 8 9
10 11 12
13 14 15
16 17 18
19 20 21
22 23 24
25 26 27
28 29 30
31 32 33
34 35 36
37 38 39
40 41 42
43 44 45
46 47 48
49 50 51
52 53 54
55 56 57
58 59 60
61 62 63
64 65 66
67 68 69
70 71 72
73 74 75
76 77 78
79 80 81
82 83 84
85 86 87
88 89 90
91 92 93
94 95 96
97 98 99
100 101 102
103 104 105
106 107 108
109 110 111
112 113 114
115 116 117
118 119 120
121 122 123
124 125 126
127 128 129
130 131 132
133 134 135
136 137 138
139 140 141
142 143 144
145 146 147
148 149 150
151 152 153
154 155 156
157 158 159
160 161 162
163 164 165
166 167 168
169 170 171
172 173 174
175 176 177
178 179 180
181 182 183
184 185 186
187 188 189
190 191 192
193 194 195
196 197 198
199 200 201
202 203 204
205 206 207
208 209 210
211 212 213
214 215 216
217 218 219
220 221 222
223 224 225
226 227 228
229 230 231
232 233 234
235 236 237
238 239 240
241 242 243
244 245 246
247 248 249
250 251 252
253 254 255
256 257 258
259 260 261
262 263 264
265 266 267
268 269 270
271 272 273
274 275 276
277 278 279
280 281 282
283 284 285
286 287 288
289 290 291
292 293 294
295 296 297
298 299 300
301 302 303
304 305 306
307 308 309
310 311 312
313 314 315
316 317 318
319 320 321
322 323 324
325 326 327
328 329 330
331 332 333
334 335 336
337 338 339
340 341 342
343 344 345
346 347 348
349 350 351
352 353 354
355 356 357
358 359 360
361 362 363
364 365 366
367 368 369
370 371 372
373 374 375
376 377 378
379 380 381
382 383 384
385 386 387
388 389 390
391 392 393
394 395 396
397 398 399
400 401 402
403 404 405
406 407 408
409 410 411
412 413 414
415 416 417
418 419 420
421 422 423
424 425 426
427 428 429
430 431 432
433 434 435
436 437 438
439 440 441
442 443 444
445 446 447
448 449 450
451 452 453
454 455 456
457 458 459
460 461 462
463 464 465
466 467 468
469 470 471
472 473 474
475 476 477
478 479 480
481 482 483
484 485 486
487 488 489
490 491 492
493 494 495
496 497 498
499 500 501
502 503 504
505 506 507
508 509 510
511 512 513
514 515 516
517 518 519
520 521 522
523 524 525
526 527 528
529 530 531
532 533 534
535 536 537
538 539 540
541 542 543
544 545 546
547 548 549
550 551 552
553 554 555
556 557 558
559 560 561
562 563 564
565 566 567
568 569 570
571 572 573
574 575 576
577 578 579
580 581 582
583 584 585
586 587 588
589 590 591
592 593 594
595 596 597
598 599 600
601 602 603
604
SURE
AYET NO
ARAPÇA DİYANET VAKFI ELMALILI HAMDI CELAL YILDIRIM  SULEYMAN ATES O NASUHI BILMEN CÜZ
SAYFA
Nebe Suresi

31.Ayet
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا -31 (31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır. Şübhesiz ki korunanlara halâs ve kâm var (31-32-33-34) (Allah´tan derin bir saygı ile) korkup (fenalıklardan) sakınanlara kurtuluş, başarıya erişme, bahçeler, bağlar, göğüsleri yeni kabarmış yaşıtlar; dolu dolu kadehler vardır. Korunanlar için de başarı ödülü vardır. Muhakkak ki, muttakîler için necât bulacak bir yer vardır. 30 / 582
Nebe Suresi

32.Ayet
حَدَائِقَ وَأَعْنَابًا -32 (31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır. Hadîkalar var, üzümler var (31-32-33-34) (Allah´tan derin bir saygı ile) korkup (fenalıklardan) sakınanlara kurtuluş, başarıya erişme, bahçeler, bağlar, göğüsleri yeni kabarmış yaşıtlar; dolu dolu kadehler vardır. Bahçeler, bağlar, Bahçeler ve üzümler (vardır). 30 / 582
Nebe Suresi

33.Ayet
وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا -33 (31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır. Ve turunç sîneli yaşıtlar var (31-32-33-34) (Allah´tan derin bir saygı ile) korkup (fenalıklardan) sakınanlara kurtuluş, başarıya erişme, bahçeler, bağlar, göğüsleri yeni kabarmış yaşıtlar; dolu dolu kadehler vardır. Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar. Ve nar memeli, hep bir yaşta (cariyeler vardır). 30 / 582
Nebe Suresi

34.Ayet
وَكَأْسًا دِهَاقًا -34 (31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır. Ve bir dolgun peymâne var (31-32-33-34) (Allah´tan derin bir saygı ile) korkup (fenalıklardan) sakınanlara kurtuluş, başarıya erişme, bahçeler, bağlar, göğüsleri yeni kabarmış yaşıtlar; dolu dolu kadehler vardır. Ve dolu kadeh(ler). Ve dopdolu kaseler vardır. 30 / 582
Nebe Suresi

35.Ayet
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا -35 Orada ne bir boş söz işitirler, ne de bir yalan. Orada ne boş bir lâf işitirler ne de bir tekzîb Orada ne boş-anlamsız söz, ne de yalan işitirler. Orada ne boş söz ne de yalan işitirler; Orada bir boş lakırdı ve bir yalanlama işitmezler. 30 / 582
Nebe Suresi

36.Ayet
جَزَاءً مِنْ رَبِّكَ عَطَاءً حِسَابًا -36 (36-38) Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un (Cebrail’in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir. Bir karşılık ki rabbından atâ, yeter mi yeter Rabbından bir mükâfat, yeterli bir bağıştır (bunlar)! Rabbinden bir karşılık, yeterli bir bağış olarak. (Bunlar) Rabbinden bir mükâfaat ve bir kâfî ihsandır. 30 / 582
Nebe Suresi

37.Ayet
رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمَٰنِ ۖ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا -37 (36-38) Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un (Cebrail’in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir. O Göklerin ve Yerin ve bütün aralarındakilerin rabbı, Rahman, bir hıtaba malik olamazlar ondan O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi, Rahmân´dır; O´na söz söylemeye güç getiremezler. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi, çok merhametli (Rab). O´nun (izni olmadan) huzurunda konuşamazlar. Göklerin ve yerin ve bunların aralarındakilerin Rabbi, Rahmân ki O´ndan bir hitaba mâlik olamazlar. 30 / 582
Nebe Suresi

38.Ayet
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا ۖ لَا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَقَالَ صَوَابًا -38 (36-38) Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un (Cebrail’in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir. O gün ki Kıyama duracak Ruh ve Melâike saf saf. Bir kelime söyliyemezler, o kimseden başka ki o Rahman ona izin vermiş o da savabı söylemiştir O gün o (büyük) Ruh (Melek Cebrail) ve melekler ayakta saf hâlinde duracaklar. Rahmân´ın izin verdiklerinin dışında kimseler konuşamıyacak. İzin verilen de ancak doğruyu söyleyecek. O gün Rûh ve melekler, sıra sıra dururlar. Ancak Rahmân´ın izin verdiği konuşabilir, o da doğruyu söyler. O gün ki Rûh ve melekler saf saf ayakta duracaklardır. Kendisine Rahmân´ın izin verdiğinden başkaları konuşamıyacaklar ve (o da) doğruyu söylemiş olur. 30 / 582
Nebe Suresi

39.Ayet
ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ ۖ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ مَآبًا -39 İşte bu, hak olan gündür. Artık dileyen kimse Rabbine ulaştıran bir yol tutar. O gün ki haktır, o halde dileyen Rabbına varacak bir yüz edinsin İşte hakk olan gün, budur. Arzu eden kimse Rabbına bir varış yolu edinsin ! İşte bu, hak günüdür. Artık dileyen, Rabbine varan bir yol tutar. İşte bu, o hak olan gündür, artık kim dilerse Rabbine sığınacak bir mahal edinsin. 30 / 582
Nebe Suresi

40.Ayet
إِنَّا أَنْذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنْظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنْتُ تُرَابًا -40 Şüphesiz biz sizi, kişinin önceden elleriyle yaptıklarına bakacağı ve inkârcının, “Keşke toprak olaydım!” diyeceği günde gerçekleşecek olan yakın bir azaba karşı uyardık. Çünkü biz size yakın bir azâbı ıhtar ettik, o gün ki kişi ellerinin ne takdim ettiğine bakacak ve diyecek ki kâfir: ah nolaydı ben bir türâb olaydım Doğrusu biz, sizi yakın bir azâb ile uyardık; o gün, kişi, ellerinin önden gönderdiğine bakacak. Hakk´ı inkâr eden ise, (büyük bir pişmanlık içinde) «keşke (bugün) toprak olaydım !» diyecek. Biz sizi yakın bir azâb ile uyardık. O gün kişi, ellerinin (yapıp) öne sürdüğü işlere bakar ve kâfir: "Keşke ben, toprak olsaydım!" der. Şüphe yok ki Biz, sizi yakın bir azap ile korkutmuş olduk. O gün ki herkes iki elinin ne takdim etmiş olduğuna bakacaktır. Kâfir de, «Ah! Ben keşke, bir toprak olaydım,» diyecektir. 30 / 582
Nazi'at Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا -1 Andolsun (kâfirlerin ruhlarını) şiddetle çekip çıkaranlara, O daldırıp nez´ edenlere And olsun o tutup boğarcasına çekip alanlara, Andolsun söküp çıkaranlara, (1-2) Andolsun (ruhları) şiddetle çekip çıkaranlara. Ve kolaylıkla çıkarıp alanlara. 30 / 582
Nazi'at Suresi

2.Ayet
وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا -2 Andolsun (mü’minlerin ruhlarını) kolaylıkla alanlara, Ve usulcacık çekenlere O hafif dokunup usulca alanlara. Hemen çekip alanlara, (1-2) Andolsun (ruhları) şiddetle çekip çıkaranlara. Ve kolaylıkla çıkarıp alanlara. 30 / 582
Nazi'at Suresi

3.Ayet
وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا -3 Andolsun yüzüp yüzüp gidenlere, Ve yüzüp yüzüp gidenlere Yüzdükçe yüzenlere, Yüzüp gidenlere, (3-4) Ve sür´atle yüzenlere. Ve çabukça ileri geçenlere. 30 / 582
Nazi'at Suresi

4.Ayet
فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا -4 Derken, öne geçenlere, Derken yarışıp geçenlere Yarıştıkça yarışanlara, Yarışıp, geçenlere, (3-4) Ve sür´atle yüzenlere. Ve çabukça ileri geçenlere. 30 / 582
Nazi'at Suresi

5.Ayet
فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْرًا -5 Nihayet işi çekip çevirenlere (ki, mutlaka tekrar diriltileceksiniz). Derken bir emir çevirenlere kasem olsun ki (Kıyamet var) İşi yönetip yönlendirenlere.. Derken işi düzenleyenlere! (5-6) Hangi bir mühim işi tedbir edenlere. O gün sarsılacak, sarsılacaktır. 30 / 582
Nazi'at Suresi

6.Ayet
يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُ -6 (6-7) Büyük bir sarsıntının olacağı o günde o sarsıntıyı, peşinden gelen başka bir sarsıntı izleyecektir. O gün ki sarsar râcife O gün (yeri) sarsan sarsacak. O gün o gürültü sarsar. (5-6) Hangi bir mühim işi tedbir edenlere. O gün sarsılacak, sarsılacaktır. 30 / 582
Nazi'at Suresi

7.Ayet
تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُ -7 (6-7) Büyük bir sarsıntının olacağı o günde o sarsıntıyı, peşinden gelen başka bir sarsıntı izleyecektir. Onu velyeder o râdife Ardı sıra bir diğeri izleyecek. Ardından başka bir gürültü gelir. (7-8) O sarsanın ardından biri de gelecektir. Kalpler o günde pek muztariptir. 30 / 582
Nazi'at Suresi

8.Ayet
قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌ -8 O gün birtakım kalpler (tedirginlik içinde) şiddetle çarpacaktır. Yürekler o gün oynar kaygıdan Kalbler o gün (titreyip) yerinden oynayacak. O gün bazı yürekler çarpar. (7-8) O sarsanın ardından biri de gelecektir. Kalpler o günde pek muztariptir. 30 / 582
Nazi'at Suresi

9.Ayet
أَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌ -9 Onların gözleri (korku ile) inecektir. Gözleri kalkmaz saygıdan Gözleri saygı ile yere bakıp kalacak. Gözleri (korkudan) aşağı kayar. Onların gözleri de pek zelilane bir vaziyettedir. 30 / 582
Nazi'at Suresi

10.Ayet
يَقُولُونَ أَإِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِ -10 Şöyle derler: “Biz gerçekten gerisin geriye eski hâlimize mi döndürüleceğiz?” Diyorlar ki: biz, gerçek döndürülecek miyiz o hufrede (10-11) (İnkarcı sapıklar) derler ki: «Biz çürüyüp ufalanmış kemikler hâline geldiğimizde acaba eski durumumuza döndürülecek miyiz?!» Diyorlar ki: "Biz yine eski halimize döndürülecek miyiz?" Derler ki: «Biz mi hayata hakikaten döndürülmüş kimseler olacağız?» 30 / 582
Nazi'at Suresi

11.Ayet
أَإِذَا كُنَّا عِظَامًا نَخِرَةً -11 “Bizler çürümüş kemiklere döndükten sonra mı?” Ya ufalanmış kemikler olduğumuz vaktı ha? (10-11) (İnkarcı sapıklar) derler ki: «Biz çürüyüp ufalanmış kemikler hâline geldiğimizde acaba eski durumumuza döndürülecek miyiz?!» "Biz çürümüş kemikler olduktan sonra ha?" «Biz mi çürümüş kemikler olduğumuz zaman?» 30 / 582
Nazi'at Suresi

12.Ayet
قَالُوا تِلْكَ إِذًا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌ -12 “Öyle ise bu hüsran dolu bir dönüştür” dediler. O dediler: o halde husranlı bir dönüş «O takdirde bu zararlı bir dönüştür..» derler. "Öyle ise bu, ziyanlı bir dönüştür!" dediler. (12-13) Dediler ki: «Bu, o halde ziyanlı bir dönüş.» Fakat şüphe yok ki o, bir tek sayhadır. 30 / 582
Nazi'at Suresi

13.Ayet
فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ -13 Hâlbuki o, bir haykırıştan (sûr’un üfürülmesinden) ibarettir. Fakat o zorlu bir kumandadır (Ama onların dirilip eski hallerine gelmesi için yetecek) bir tek haykırış!. O (olay zor değil) bir tek haykırış(a bakmakta)dır. (12-13) Dediler ki: «Bu, o halde ziyanlı bir dönüş.» Fakat şüphe yok ki o, bir tek sayhadır. 30 / 582
Nazi'at Suresi

14.Ayet
فَإِذَا هُمْ بِالسَّاهِرَةِ -14 Birdenbire kendilerini mahşerde buluverirler. Bakarsın uyanmışlar hepsi meydandadır Bir de bakarsın (hepsi) uyanık olarak toprağın üstündeler. Hemen onlar uyanıklık alanındadırlar. Artık onlar, o zaman bir düz yer üzerindedirler. 30 / 582
Nazi'at Suresi

15.Ayet
هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَىٰ -15 (Ey Muhammed!) Mûsâ’nın haberi sana geldi mi? Geldi ya sana Musânın kıssası? Musa´nın hâdisesi (başından geçen kıssası) sana geldi değil mi ? Mûsâ´nın haberi sana geldi mi? (15-16) Sana Mûsa´nın kıssası geldi mi? O vakit ki, O´na Rabbi, mukaddes Tuvâ vadisinde nidâ etmişti. 30 / 582
KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014