SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Kaf Suresi
16.Ayet |
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ ۖ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ -16 |
Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız. |
Hem şanıma kasem ederim ki hakıkat insanı biz yarattık ve biliriz; nefsi onu ne ile vesveselendirir ve biz ona «habl-i verîd»den daha yakınızdır. |
And olsun ki, insanı yarattık ve nefsinin ona ne gibi vesveseler verdiğini biliriz. Ve biz, ona şah damarından daha yakınızdır. |
Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz, çünkü biz ona şah damarından daha yakınız. |
Ve andolsun ki, Biz insanı yarattık ve ona nefsinin ne vesvese verdiğini de biliriz ve Biz ona şah damarından daha yakınız. |
26 / 518 |
Kaf Suresi
17.Ayet |
إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ -17 |
Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir. |
İki zabıt memuru zabıt tutarlarken, biri sağdan oturmuş biri soldan. |
Hani sağında ve solunda oturan denetleyici ve tesbit edip yazıcı iki melek vardır. |
Onun sağında ve solunda oturan iki alıcı (melek, onun sözlerini ve işlerini) kaydetmektedir. |
O vakit ki, iki gözetici (melek) sağından ve solundan oturucu olarak gözetirler (zabıt tutarlar). |
26 / 518 |
Kaf Suresi
18.Ayet |
مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ -18 |
İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın. |
Her ne söz atarsa mutlak yanında hâzır bir gözcü vardır |
Ağzından ne gibi bir söz çıkarsa mutlaka yanında onu görüp gözeten bir gözcü vardır. |
(İnsan,) Hiçbir söz söylemez ki yanında kendisini gözetleyen, dediklerini zapteden (bir melek) hazır bulunmasın. |
Bir lakırdı telaffuz etmez ki, illâ yanında hazırlanmış bir gözetici (melek) vardır. |
26 / 518 |
Kaf Suresi
19.Ayet |
وَجَاءَتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّ ۖ ذَٰلِكَ مَا كُنْتَ مِنْهُ تَحِيدُ -19 |
Ölüm sarhoşluğu bir hakikat olarak insana gelir de ona, “İşte bu, senin öteden beri kaçıp durduğun şeydir” denir. |
Ve ölüm sekeratı hakk ile geldikte işte diye: o senin kaçıp durduğun |
Ölümün kendinden geçirme sıkıntısı gerçekten gelince, ona : İşte bu senin ürküp korktuğun şeydir, denilir. |
Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldi. İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir. |
Ve ölümün şiddeti bihakkın gelince: «İşte bu, kendisinden kaçınır olduğun şey» (denilecektir). |
26 / 518 |
Kaf Suresi
20.Ayet |
وَنُفِخَ فِي الصُّورِ ۚ ذَٰلِكَ يَوْمُ الْوَعِيدِ -20 |
(İnsanlar öldükten sonra tekrar dirilmeleri için) Sûr’a üfürülecek. İşte bu, tehdidin gerçekleşeceği gündür. |
Ve Sur üfürüldükte: ki işte o veîd günüdür |
Sûr´a üfürülecek. Bu, va´dedilen gündür. |
Sûr´a üflendi. İşte bu, kendisine karşı uyarılan gündür. |
Ve Sûr´a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdid günüdür. |
26 / 518 |
Kaf Suresi
21.Ayet |
وَجَاءَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَعَهَا سَائِقٌ وَشَهِيدٌ -21 |
Herkes beraberinde bir sevk edici, bir de şahitlik edici (melek) ile gelir. |
Ve her nefis gelmiştir, beraberinde bir sevk me´muru ve bir şâhid vardır |
Her canlı, beraberinde bir sürücü, bir de şâhid ile gelir. |
Her can, yanında bir sürücü ve şâhidle geldi. |
Ve herkes gelmiştir. Kendisiyle beraber bir sürücü ve bir şahid bulunduğu halde. |
26 / 518 |
Kaf Suresi
22.Ayet |
لَقَدْ كُنْتَ فِي غَفْلَةٍ مِنْ هَٰذَا فَكَشَفْنَا عَنْكَ غِطَاءَكَ فَبَصَرُكَ الْيَوْمَ حَدِيدٌ -22 |
(Ona) “Andolsun ki sen bundan gaflette idin. Şimdi gaflet perdeni açtık; artık bugün gözün keskindir” (denir.) |
Celâlim hakkı için (denir) sen bundan bir gaflette idin. Şimdi senden perdeni açtık, artık bu gün gözün keskindir, |
And olsun ki, sen bundan (bu günden) habersizdin. Artık senden perdeyi kaldırıverdik; o nedenle bugün gözün oldukça keskindir. |
(Allâh ona): "Andolsun, sen bundan gaflet içinde idin. Biz sen(in gözün)den perdeni açtık; bugün artık gözün keskindir" (dedi). |
Muhakkak ki, sen bundan bir gaflet içinde idin, imdi senden perdeni kaldırıp açtık, artık bugün senin gözün keskindir, nâfizdir. |
26 / 518 |
Kaf Suresi
23.Ayet |
وَقَالَ قَرِينُهُ هَٰذَا مَا لَدَيَّ عَتِيدٌ -23 |
Beraberindeki (melek) şöyle der: “İşte bu yanımdaki hazır.” |
Ve karîni demiştir: İşte bu yanımdaki hâzır. |
Beraberindeki arkadaşı (onu sevketmekle görevli melek), «işte bu (onun amelini yansıtan defter) yanımda hazırdır,» der. |
Yanındaki arkadaşı: "İşte yanımdaki hazır" dedi. |
Ve karini olan (melek) der ki: «Bu yanımda olan şey (defter-i âmal) hazırlanmış bulunmaktadır.» |
26 / 518 |
Kaf Suresi
24.Ayet |
أَلْقِيَا فِي جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَنِيدٍ -24 |
(24-25) (Allah, şöyle der:) “Atın cehenneme, (hakka karşı) inatçı, hayrı hep engelleyen, haddi aşan şüpheci her kâfiri!” |
(Buyurulur:) Atın atın Cehenneme her nankör anud, |
(24-25-26) Atın Cehennem´e her inâdçı nankör kâfiri, hayra engel olan saldırgan şüpheciyi; Allah ile beraber başka tanrı edineni atın şiddetli azaba. |
(Allâh sürücü ve şâhide buyurdu ki): "Haydi ikiniz, atın cehenneme her inatçı nankörü!" |
(24-25) (Ve emrolunur ki:) «Cehenneme atınız, her kâfir inatçı olanı. Hayrı men etmeye çalışanı, mütecâviz olanı, şekk içinde bulunanı.» |
26 / 518 |
Kaf Suresi
25.Ayet |
مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ مُرِيبٍ -25 |
(24-25) (Allah, şöyle der:) “Atın cehenneme, (hakka karşı) inatçı, hayrı hep engelleyen, haddi aşan şüpheci her kâfiri!” |
hayra engel, haşarı işkilci kâfiri |
(24-25-26) Atın Cehennem´e her inâdçı nankör kâfiri, hayra engel olan saldırgan şüpheciyi; Allah ile beraber başka tanrı edineni atın şiddetli azaba. |
"Hayra engel olan, saldırgan, şüpheciyi." |
(24-25) (Ve emrolunur ki:) «Cehenneme atınız, her kâfir inatçı olanı. Hayrı men etmeye çalışanı, mütecâviz olanı, şekk içinde bulunanı.» |
26 / 518 |
Kaf Suresi
26.Ayet |
الَّذِي جَعَلَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَأَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّدِيدِ -26 |
“Allah ile beraber, başka bir ilâh edinen o kimseyi atın şiddetli azabın içine!” |
Ki Allahın yanında başka ilâh tutmuştur, haydin ikiniz bir atın onu o şiddetli azâb içine |
(24-25-26) Atın Cehennem´e her inâdçı nankör kâfiri, hayra engel olan saldırgan şüpheciyi; Allah ile beraber başka tanrı edineni atın şiddetli azaba. |
"O ki Allâh ile beraber başka tanrılar edindi, bundan dolayı onu çetin bir azâba atın." |
«O kimseyi ki, Allah Teâlâ ile beraber başka ilâh da edinmiştir. Hemen onu pek şiddetli bir azab içine atıveriniz.» |
26 / 518 |
Kaf Suresi
27.Ayet |
قَالَ قَرِينُهُ رَبَّنَا مَا أَطْغَيْتُهُ وَلَٰكِنْ كَانَ فِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ -27 |
Arkadaşı (olan şeytan) der ki: “Ey Rabbimiz! Onu ben azdırmadım, fakat kendisi derin bir sapıklık içinde idi.” |
Arkadaşı der: Ya rabbenâ onu ben azdırmadım velâkin kendisi uzak bir dalâl içinde idi. |
Yandaşı (olan şeytan, sapık inkarcı, şekillendirilmiş put): «Ey Rabbimiz! Ben bunu azdırmadım, ama o, uzak bir sapıklık ve şaşkınlık içinde idi,» (der). |
Yanındaki arkadaşı dedi ki: "Rabbimiz, ben onu azdırmadım, zaten o kendisi derin bir sapıklık içinde idi." |
Arkadaşı der ki: «Ey Rabbimiz! Onu ben azdırmadım, velâkin o uzak bir sapıklık içinde bulunmuş idi.» |
26 / 518 |
Kaf Suresi
28.Ayet |
قَالَ لَا تَخْتَصِمُوا لَدَيَّ وَقَدْ قَدَّمْتُ إِلَيْكُمْ بِالْوَعِيدِ -28 |
Allah, şöyle der: “Benim huzurumda çekişmeyin. Çünkü ben bu (konudaki) uyarıyı size önceden yaptım.” |
Buyurur ki: Huzurumda çekişmeyin, ben size önceden veîd göndermiş iken |
Allah: «Benim huzurumda çekişip tartışmayın. Size daha önce uyarımı göndermiştim. |
(Allâh) Buyurdu ki: "Huzûrumda çekişmeyin. Ben size daha önce uyarı göndermiştim." |
(Allah Teâlâ da) buyurmuş oluyor ki: «Benim huzurumda muhâsemede bulunmayın, Ben size muhakkak ki, önceden tehditte bulunmuştum.» |
26 / 518 |
Kaf Suresi
29.Ayet |
مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَا أَنَا بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ -29 |
“Benim katımda söz değiştirilmez ve ben kullara zulmedici değilim.” |
Benim ındimde söz değiştirilmez ve ben kullara zulümkâr değilim |
Benim yanımda söz değişmez ve ben, kullarıma zulmedici de değilim,» buyurur. |
"Benim huzûrumda söz değiştirilmez ve ben kullara zulmedici değilim." |
«Benim indimde söz değiştirilmez ve Ben kullarım için zulümkar değilim.» |
26 / 518 |
Kaf Suresi
30.Ayet |
يَوْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ امْتَلَأْتِ وَتَقُولُ هَلْ مِنْ مَزِيدٍ -30 |
O gün Cehenneme, “Doldun mu?” deriz. O da, “daha var mı?” der. |
O gün ki Cehenneme doldun mu? diyeceğiz. O, daha ziyade var mı? diyecek. |
O gün Cehennem´e, «doldun mu ?» diyeceğiz. O, «daha fazlası var mı ?» diyecek. |
O gün cehenneme: "Doldun mu?" deriz. "Daha yok mu" der. |
O gün ki, cehenneme deriz ki: «Doluverdin mi?» O da der ki: «Daha ziyâde var mı?» |
26 / 518 |
Kaf Suresi
31.Ayet |
وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ غَيْرَ بَعِيدٍ -31 |
Cennet, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara uzak olmayacak şekilde yaklaştırılacak. |
Cennet de müttekılere uzak olmıyarak yaklaştırılmış bulunacak |
Cennet ise, (Allah´tan saygı ile) korkup (fenalıklardan) sakınanlar için yaklaştırılmıştır; uzak değildir. |
Cennet de korunanlara yaklaştırılmıştır, uzak değildir. |
Ve cennet muttakîler için uzak olmaksızın yaklaştırılmıştır. |
26 / 518 |
Kaf Suresi
32.Ayet |
هَٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ أَوَّابٍ حَفِيظٍ -32 |
(32-33) (Onlara şöyle denir:) “İşte bu, size (dünyada) vaad edilmekte olan şeydir. O, her tövbe eden, O’nun emrini gözeten için, görmediği hâlde sırf saygıdan dolayı Rahmân’dan korkan ve O’na yönelmiş bir kalp ile gelen kimseler içindir.” |
İşte bu, diye: o sizin va´d olunduğunuz. Her bir tevbekâr, vazifesine riayetkâr olan. |
(32-33) İşte bu, size va´dolunandır. Allah´a yönelip gönül veren, (ilâhî sınırları) koruyan, gıyabında Rahmân´dan saygı ile korkan ve Allah´a yönelen bir kalb ile gelen (her insana söz verilen Cennet´tir). |
"İşte size va´dedilen budur. Dâimâ Allah´a yüz tutan (O´nun buyruklarını) koruyan, |
(32-33) İşte bu, sizin vaadolunduğunuz şeydir, her bir tevbekar olan (vazifesini) muhafaza eden için. Rahmân´a gıyaben korku duyan ve hakka müteveccih bir kalb ile gelen kimseye (mahsus) bir cennettir. |
26 / 518 |
Kaf Suresi
33.Ayet |
مَنْ خَشِيَ الرَّحْمَٰنَ بِالْغَيْبِ وَجَاءَ بِقَلْبٍ مُنِيبٍ -33 |
(32-33) (Onlara şöyle denir:) “İşte bu, size (dünyada) vaad edilmekte olan şeydir. O, her tövbe eden, O’nun emrini gözeten için, görmediği hâlde sırf saygıdan dolayı Rahmân’dan korkan ve O’na yönelmiş bir kalp ile gelen kimseler içindir.” |
Gaybde rahmana haşyet duyan ve inâbeli bir kalb ile gelen kimselere |
(32-33) İşte bu, size va´dolunandır. Allah´a yönelip gönül veren, (ilâhî sınırları) koruyan, gıyabında Rahmân´dan saygı ile korkan ve Allah´a yönelen bir kalb ile gelen (her insana söz verilen Cennet´tir). |
Görmeden Rahmân´a saygı gösteren ve (Hakka) dönük bir yürek getiren herkesin (mükâfâtı budur)!" |
(32-33) İşte bu, sizin vaadolunduğunuz şeydir, her bir tevbekar olan (vazifesini) muhafaza eden için. Rahmân´a gıyaben korku duyan ve hakka müteveccih bir kalb ile gelen kimseye (mahsus) bir cennettir. |
26 / 518 |
Kaf Suresi
34.Ayet |
ادْخُلُوهَا بِسَلَامٍ ۖ ذَٰلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ -34 |
“Oraya esenlikle girin. İşte bu, ebedîlik günüdür.” |
Girin ona bir selâm ile, bu işte o hulûd günü |
Oraya selâmetle girin. İşte bu, sonsuzluk günüdür. |
"Ona selâm (esenlik) ile girin. Bu, süreklilik günüdür!" |
(34-35) Ona selâmetle giriveriniz. İşte bu, ebediyyet günüdür. Onlar için orada ne dilerlerse vardır ve Bizim nezdimizde ise ziyâdesi (de) vardır. |
26 / 518 |
Kaf Suresi
35.Ayet |
لَهُمْ مَا يَشَاءُونَ فِيهَا وَلَدَيْنَا مَزِيدٌ -35 |
Orada kendileri için diledikleri her şey vardır. Katımızda daha fazlası da vardır. |
Orada onlara ne dilerlerse var, bizim nezdimizde ise ziyade var |
Orada onlar için diledikleri her şey var ve yanımızda fazlası da mevcuttur. |
Orada onlara istedikleri herşey vardır. Katımızda daha fazlası da vardır. |
(34-35) Ona selâmetle giriveriniz. İşte bu, ebediyyet günüdür. Onlar için orada ne dilerlerse vardır ve Bizim nezdimizde ise ziyâdesi (de) vardır. |
26 / 518 |