SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Sebe Suresi
49.Ayet |
قُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَمَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ وَمَا يُعِيدُ -49 |
De ki: “Hak geldi. Artık batıl yeni bir şey ortaya çıkaramaz, eskiyi de geri getiremez.” |
De ki: hak geldi, bâtılın önü de kalmaz sonu da |
De ki: Hakk geldi; batıl ise ne (bir şey) başlatıp meydana getirebilir, ne de (onu) geri çevirebilir. |
De ki: "Hak geldi, artık bâtıl ne bir şey ortaya çıkarabilir, ne de geri getirebilir. (O tamamen yok olup gitmiştir)." |
De ki : «Hak geldi, bâtıl (ise bir şeyi) ne bidâyeten vücuda getirebilir ve ne de iade edebilir.» |
22 / 433 |
Sebe Suresi
50.Ayet |
قُلْ إِنْ ضَلَلْتُ فَإِنَّمَا أَضِلُّ عَلَىٰ نَفْسِي ۖ وَإِنِ اهْتَدَيْتُ فَبِمَا يُوحِي إِلَيَّ رَبِّي ۚ إِنَّهُ سَمِيعٌ قَرِيبٌ -50 |
De ki: “Ben eğer sapmışsam, ancak kendi aleyhime sapmış olurum. Eğer hidayete ermişsem, bu da Rabbimin bana vahyettiği sayesindedir. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, kuluna çok yakındır.” |
De ki: eğer ben yanılırsam yalnız kendime kalarak yanılırım ve eğer hidayeti bulmuşsam bilmeli ki rabbımın bana vahiy vermesiyledir, çünkü o yakındır, işitir, işittirir |
De ki: Eğer ben sapıtırsam kendi aleyhime sapıtmış olurum. Doğru yolu bulursam, bu, Rabbimin bana vahyetmesiyledir. Şüphesiz ki O, işitendir, yakındır. |
De ki: "Eğer saparsam, kendi zararıma sapmış olurum. Eğer yolu bulursam, bu da Rabbimin bana vahyettiği (Kur´ân) sayesindedir. Şüphesiz O, işitendir, yakındır." |
De ki: «Eğer ben sapıtmış isem şüphe yok ki, kendi şahsım aleyhine sapıtır olurum ve eğer doğru yola ermiş isem bu da Rabbimin bana vahyettiği şey sebebiyledir. Muhakkak ki, O (Rabbim) işiticidir, pek yakındır. |
22 / 433 |
Sebe Suresi
51.Ayet |
وَلَوْ تَرَىٰ إِذْ فَزِعُوا فَلَا فَوْتَ وَأُخِذُوا مِنْ مَكَانٍ قَرِيبٍ -51 |
Sen onları, dehşetli bir korkuya kapılıp da kaçıp kurtulamayacakları ve yakın bir yerden yakalanacakları zaman bir görsen! |
Görsen o telâşa düştükleri vakıt, artık kaçamak yoktur, yakın yerden yakalanmışlardır. |
Onları, korkup telaşa kapıldıkları zaman görsen ! Artık kurtulma (şansları) hiç yoktur ve yakın bir yerde yakalanmışlardır. |
Telâşa düştükleri zaman (onları) bir görsen: Hiçbiri kurtulamaz, yakın yerden yakalanmışlardır. |
Görecek olsan telaşa düştükleri zaman (ne garip bir manzara görmüş olursun) artık kurtuluş yok ve onlar yakın bir mahalden yakalanmışlardır. |
22 / 433 |
Sebe Suresi
52.Ayet |
وَقَالُوا آمَنَّا بِهِ وَأَنَّىٰ لَهُمُ التَّنَاوُشُ مِنْ مَكَانٍ بَعِيدٍ -52 |
(Azabı görünce), “ona inandık derler” ama onlar için, artık uzak bir yerden (dünyadan) iman elde etmek nasıl mümkün olur? |
Ve «iyman ettik ona» demektedirler, fakat onlara uzak yerden el sunmak nerede? |
«Biz O´na imân ettik» derler. Ama uzak bir yerden (Âhiret´ten imâna) el sunmak (Dünya´ya yeniden döndürülmek) onlara nereden? |
"Ona inandık" demektedirler, ama uzak yerden (tâ dünyâdan imanı) nasıl alabilsinler? |
Ve demiş olurlar ki, ona imân ettik. Fakat onlara uzak bir yerden el sunmak nerede? |
22 / 433 |
Sebe Suresi
53.Ayet |
وَقَدْ كَفَرُوا بِهِ مِنْ قَبْلُ ۖ وَيَقْذِفُونَ بِالْغَيْبِ مِنْ مَكَانٍ بَعِيدٍ -53 |
Oysa daha önce onu inkâr etmişlerdi ve uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı. |
Halbuki evvel ona küfretmişlerdi, uzak yerden gaybe taş atıyorlardı |
Halbuki daha önce onu inkâr etmişler, uzak yerden gaybe taş atmışlar (bilmedikleri şeye dil uzatmışlardı. |
Oysa daha önce onu inkâr etmişlerdi. Uzak yerden görülmeyene taş atıyorlardı. |
Halbuki, O´nu evvelce inkar etmişlerdi ve gayba uzak bir yerden taş atıyorlardı. |
22 / 433 |
Sebe Suresi
54.Ayet |
وَحِيلَ بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ مَا يَشْتَهُونَ كَمَا فُعِلَ بِأَشْيَاعِهِمْ مِنْ قَبْلُ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا فِي شَكٍّ مُرِيبٍ -54 |
Tıpkı daha önce benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzuladıkları arasına bir engel konmuştur. Çünkü onlar derin bir şüphe içindeydiler. |
Artık kendileriyle arzularının arasına sed çekilmiştir, tıpkı bundan evvel emsallerine yapıldığı gibi, çünkü hepsi işkilli bir şek bulunuyorlardı |
Artık onlarla arzuladıkları şey arasına bir perde gerilmiştir. Daha önce benzerlerine yapıldığı gibi. Doğrusu onlar hep zan ve iftiraya itici bir şüphe içindeydiler. |
Tıpkı bundan önce benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzu ettikleri şey arasına perde çekildi. Doğrusu, onlar katmerli bir kuşku içindedirler. |
Artık kendileriyle arzu ettikleri şey arasına bir ayrılık girmiştir. Nasıl ki, evvelce onların benzerleri hakkında da yapılmıştı. Muhakkak ki onlar, şüpheye düşüren bir tereddüt içinde idiler. |
22 / 433 |
Fatır Suresi
1.Ayet |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الْحَمْدُ لِلَّهِ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَاعِلِ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا أُولِي أَجْنِحَةٍ مَثْنَىٰ وَثُلَاثَ وَرُبَاعَ ۚ يَزِيدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَاءُ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -1 |
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah’a mahsustur. O, yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. |
Hamd Allaha, o Gökleri, Yeri yaratan ve Melâikeyi kılan fâtıra; kanadlı kanadlı elçiler, ikişer, üçer, dörder, halkte dilediği kadar ziyade eder, hakıkat Allah her şey´e kadirdir |
Hamd o Allah´a ki, gökleri ve yeri yoktan var kılıp yaratmış ; ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler yapmıştır. O, yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz ki Allah´ın kudreti her şeye yeter. |
Gökleri ve yeri yoktan var eden; melekleri, ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah´a hamd olsun. O, yaratmada (dilediği kadar) artırır: (Kimine daha fazla kanat verir, kiminin bünyesini daha sağlam, daha büyük, kimini daha güzel yapar). Şüphesiz Allâh, her şeyi yapabilendir. |
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer ve üçer ve dörder kanat sahibi elçiler kılan Allah´a mahsustur. Yaratmada dilediğini arttırır. Şüphe yok ki, Allah herşey üzerine hakkıyla kadirdir. |
22 / 433 |
Fatır Suresi
2.Ayet |
مَا يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا ۖ وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِهِ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -2 |
Allah, insanlar için ne rahmet açarsa, artık onu tutacak (engelleyecek) yoktur. Neyi de tutarsa, bundan sonra onu gönderecek yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
Allah, insanlara rahmetinden her neyi açarsa onu tutacak, kısacak yoktur, her neyi de tutar kısarsa onu da ondan sonra salacak yoktur, öyle azîz, hakîm odur |
Allah insanlara rahmetinden neyi açarsa onu tutacak yoktur; neyi de tutar salıvermezse, onu ondan sonra salıverip gönderecek yoktur. O çok güçlüdür, çok üstündür; yegâne hikmet sahibidir. |
Allâh, insanlara bir rahmet açtı mı onu tutan olamaz, O´nun tuttuğunu da O´ndan sonra salacak yoktur. O, üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir. |
Allah, nâsa rahmetten neyi açarsa, sonra onun için tutacak yoktur ve neyi tutarsa artık bundan sonra onu salıverecek yoktur. Ve azîz, hakîm olan O´dur. |
22 / 433 |
Fatır Suresi
3.Ayet |
يَا أَيُّهَا النَّاسُ اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ ۚ هَلْ مِنْ خَالِقٍ غَيْرُ اللَّهِ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ ۚ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ فَأَنَّىٰ تُؤْفَكُونَ -3 |
Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Allah’tan başka size göklerden ve yerden rızık veren bir yaratıcı var mı? O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde nasıl oluyor da haktan döndürülüyorsunuz? |
Ey insanlar! Allahın üzerinizdeki ni´metini anın, Allahın gayrı bir hâlık mı var? Size Gökden ve Yerden rızık verir, başka tanrı yok ancak o, o halde nasıl çevirilirsiniz? |
Ey insanlar! Allah´ın size dan nîmetini hatırlayın ; gökten ve yerden sizi rızıklandıran O´ndan başka yaratan var mıdır ? O´ndan başka tanrı yok. Artık nasıl (haktan) döndürülüyorsunuz ?! |
Ey insanlar, Allâh´ın size olan ni´metini hatırlayın: Allah´tan başka size gökten ve yerden rızık verecek bir yaratıcı var mı? O´ndan başka tanrı yoktur. Nasıl oluyor da gerçekten çevriliyorsunuz? |
Ey insanlar! Allah´ın üzerinizde olan nîmetini hatırlayınız. Allah´tan başka sizi göklerden ve yerden merzûk eden bir Hâlık var mıdır? O´ndan başka ilâh yoktur. O halde nereden döndürülmüş oluyorsunuz? |
22 / 433 |