SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Zilzal Suresi
1.Ayet |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ إِذَا زُلْزِلَتِ الْأَرْضُ زِلْزَالَهَا -1 |
(1-3) Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı, içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ve insan, “Ona ne oluyor?” dediği zaman, |
Arz o sarsıntısiyle sarsıldığı |
Yerküre o müthiş deprem ile sarsıldığı, |
Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı, |
Vaktâ ki, yer kendisine ait şiddetli bir zelzele ile sarsılır. |
30 / 599 |
Zilzal Suresi
2.Ayet |
وَأَخْرَجَتِ الْأَرْضُ أَثْقَالَهَا -2 |
(1-3) Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı, içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ve insan, “Ona ne oluyor?” dediği zaman, |
Ve Arz ağırlıklarını çıkardığı |
Yeryüzü (dibindeki) ağırlıklarını çıkardığı, |
Yer (bağrındaki) ağırlıklarını çıkardığı, |
(2-3) Ve yer ağırlıklarını dışarıya çıkarır. Ve insan, «Buna ne oluyor?» der. |
30 / 599 |
Zilzal Suresi
3.Ayet |
وَقَالَ الْإِنْسَانُ مَا لَهَا -3 |
(1-3) Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı, içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ve insan, “Ona ne oluyor?” dediği zaman, |
Ve insan «noluyor buna?» Dediği vakıt |
Ve insan da «ne oluyor buna ?» dediği zaman. |
Ve insan: "Ona ne oluyor?" dediği zaman! |
(2-3) Ve yer ağırlıklarını dışarıya çıkarır. Ve insan, «Buna ne oluyor?» der. |
30 / 599 |
Zilzal Suresi
4.Ayet |
يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ أَخْبَارَهَا -4 |
İşte o gün, yer, kendi haberlerini anlatır. |
O gün bütün haberlerini anlatır |
Yeryüzü o gün —Rabbi cna vahyettiği için— haberlerini anlatır da anlatır. |
İşte o gün (yer), haberlerini söyler. |
O gün (yeryüzü) kendi haberlerini anlatıverir. |
30 / 599 |
Zilzal Suresi
5.Ayet |
بِأَنَّ رَبَّكَ أَوْحَىٰ لَهَا -5 |
Çünkü Rabbin ona (öyle) vahyetmiştir. |
Çünkü rabbın ona vahy eylemiştir |
Yeryüzü o gün —Rabbi cna vahyettiği için— haberlerini anlatır da anlatır. |
Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir (onun için başından geçenleri anlatır). |
Çünkü, şüphe yok Rabbin ona vahyetmiştir. |
30 / 599 |
Zilzal Suresi
6.Ayet |
يَوْمَئِذٍ يَصْدُرُ النَّاسُ أَشْتَاتًا لِيُرَوْا أَعْمَالَهُمْ -6 |
O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır. |
O gün nâs, müteferrık surette fırlıyacaklardır, amelleri kendilerine gösterilmek için |
O gün insanlar —amellerinin kendilerine gösterilmesi için— bölük bölük dağınık halde çıkıp gelirler. |
O gün insanlar, ayrı ayrı gruplar halinde (Yüce Divâna) çıkarlar ki, yaptıkları işler kendilerine gösterilsin. |
O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilmek için perakende bir halde dönerler. |
30 / 599 |
Zilzal Suresi
7.Ayet |
فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ -7 |
Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir. |
Ki her kim zerre mikdarı bir hayır işlerse onu görecek |
Artık kim zerre kadar bir iyilik yapmışsa onu görecek. |
Artık kim zerre ağırlığınca hayır yapmışsa onu görür. |
Artık her kim bir zerre ağırlığında bir hayır işlemiş ise onu görecektir. |
30 / 599 |
Zilzal Suresi
8.Ayet |
وَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ -8 |
Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir. |
Her kimde zerre mikdarı bir şerr işlerse onu görecek |
Kim de zerre kadar bir kötülük işlemişse onu görecek.. |
Ve kim zerre ağırlığınca şer yapmışsa onu görür. |
Ve her kim bir zerre miktarı bir şer işler ise onu görecektir. |
30 / 599 |
Adiyat Suresi
1.Ayet |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالْعَادِيَاتِ ضَبْحًا -1 |
(1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür. |
O harıl harıl koşular koşan |
Harıl harıl, nefes nefese boyunlarını uzatarak koşan atlara (veya hac cihetine yönelen develere), |
Andolsun nefesleriyle (güp güp) ses çıkararak koşan (at)lara, |
(1-2) Andolsun o hızlı hızlı koşanlara. Sonra o çarparak ateş saçanlara. |
30 / 599 |
Adiyat Suresi
2.Ayet |
فَالْمُورِيَاتِ قَدْحًا -2 |
(1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür. |
Çakarak da ateşler saçan |
Koşarken kıvılcım saçanlara, |
(Tırnaklariyle yerden) Ateş çıkaranlara, |
(1-2) Andolsun o hızlı hızlı koşanlara. Sonra o çarparak ateş saçanlara. |
30 / 599 |
Adiyat Suresi
3.Ayet |
فَالْمُغِيرَاتِ صُبْحًا -3 |
(1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür. |
Ve sabahleyin baskın basan |
Sabahleyin baskın basanlara, |
Sabahleyin akın edenlere, |
Sonra sabahleyin baskın verenlere. |
30 / 599 |
Adiyat Suresi
4.Ayet |
فَأَثَرْنَ بِهِ نَقْعًا -4 |
(1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür. |
Derken savurup da bir toz duman |
(Geçtikleri yerlerden) toz-duman koparanlara, |
(Koşarak) Toz koparanlara, |
Sonra onunla toz duman karıştıranlara. |
30 / 599 |
Adiyat Suresi
5.Ayet |
فَوَسَطْنَ بِهِ جَمْعًا -5 |
(1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür. |
Bir derneği o demde ortalayan kuvvetlere kasem eylerim ki |
Ve (Düşmanın) bir topluluğuna dalıp ortalayanlara and olsun ki, |
Derken bir topluluğun ortasına dalanlara. |
Sonra onunla bir topluluğun ortasına girenlere (andolsun ki), |
30 / 599 |
Adiyat Suresi
6.Ayet |
إِنَّ الْإِنْسَانَ لِرَبِّهِ لَكَنُودٌ -6 |
(1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür. |
Pek nankördür o insan rabbine |
İnsan cidden Rabbına karşı oldukça nankördür. |
(Bunlara andolsun) Ki insan, Rabbine karşı çok nânkördür. |
Muhakkak o insan, Rabbi için elbette nankördür. |
30 / 599 |
Adiyat Suresi
7.Ayet |
وَإِنَّهُ عَلَىٰ ذَٰلِكَ لَشَهِيدٌ -7 |
Hiç şüphesiz buna kendisi de şahittir. |
Ve o kendi şâhiddir buna |
Kendisi de gerçekten buna şâhiddir. |
Ve o da buna şâhiddir. |
Ve şüphe yok ki o (insan) bunun üzerine (bu nankörlüğüne) elbette bir şahittir. |
30 / 599 |
Adiyat Suresi
8.Ayet |
وَإِنَّهُ لِحُبِّ الْخَيْرِ لَشَدِيدٌ -8 |
Hiç şüphesiz o, mal sevgisi sebebiyle çok katıdır. |
Ve o sevdiği için serveti katıdır, çetindir ona |
Ve o, gerçekten Dünya malına karşı oldukça hevesli ve de cimridir. |
Doğrusu o, malı çok sever. |
Ve şüphesiz ki o servet muhabbeti için pek şiddetlidir. |
30 / 599 |
Adiyat Suresi
9.Ayet |
أَفَلَا يَعْلَمُ إِذَا بُعْثِرَ مَا فِي الْقُبُورِ -9 |
(9-11) Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman, işte o gün onların Rabbi kendilerinin her hâlinden mutlaka haberdardır. |
Fakat bilmiyecek mi? Deşildiği zaman o kabirdekiler |
(9-10) Kabirlerdekinin deşilip çıkarılacağı, göğüslerde olanın derlenip ortaya konulacağı zamanı acaba bilmiyor mu ?! |
Bilmez mi o, kabirlerde olanlar dışarı atıldığı, |
Bilmez mi ki, kabirlerde olanlar fırlatılacakları zaman, |
30 / 599 |
Adiyat Suresi
10.Ayet |
وَحُصِّلَ مَا فِي الصُّدُورِ -10 |
(9-11) Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman, işte o gün onların Rabbi kendilerinin her hâlinden mutlaka haberdardır. |
Ve derildiği zaman o sadırdakiler |
(9-10) Kabirlerdekinin deşilip çıkarılacağı, göğüslerde olanın derlenip ortaya konulacağı zamanı acaba bilmiyor mu ?! |
Göğüslerde bulunanlar devşirildiği zaman, |
Ve sinelerde olanlar, toptan izhar edildiği vakit, |
30 / 599 |
Adiyat Suresi
11.Ayet |
إِنَّ رَبَّهُمْ بِهِمْ يَوْمَئِذٍ لَخَبِيرٌ -11 |
(9-11) Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman, işte o gün onların Rabbi kendilerinin her hâlinden mutlaka haberdardır. |
O gün o rableri onlara elbette habîrdir |
Şüphesiz ki Rabları o gün onlardan (onların her hâlinden) haberlidir. |
O gün Rabbleri onların her halini haber almış (gizli ve açık bütün yaptıklarını bilmiş)tir. |
Şüphe yok ki, Rabbleri o gün onlara (ait bütün işlerden) elbette haberdardır. |
30 / 599 |