SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Ahzab Suresi
36.Ayet |
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ ۗ وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُبِينًا -36 |
Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır. |
Bununla beraber gerek bir mü´min için ve gerek bir mü´mine, Allah ve Resulü bir işe huküm verdiği zaman o işlerinden ihtiyar kendilerinin olmak olamaz ve her kim Allah ve Resulüne âsıy olursa açık bir sapıklık etmiş olur |
Allah ve Peygamberi bir iş, bir mesle hakkında hüküm verdiğinde, artık hiç bir mü´min erkeğe ve kadına kendi iş ve meselelerinde istediklerini seçmek uygun olmaz. Kim Allah ve Peygamberine karşı gelirse, gerçekten o, açık bir sapıklıkla sapıtmış olur. |
Allâh ve Resulü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadının, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah´a ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur. |
Ve bir mü´min ve bir mü´mine için sahih değildir ki, Allah ve Resûlü bir işe hükmettiği vakit onlar için kendi işlerinden dolayı (o hükm-ü ilâhîye karşı) bir muhayyerlik olsun. Ve her kim Allah´a ve Peygamberine isyan ederse artık apaçık bir sapıklık ile sapıtmış olur. |
21 / 422 |
Ahzab Suresi
37.Ayet |
وَإِذْ تَقُولُ لِلَّذِي أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَأَنْعَمْتَ عَلَيْهِ أَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللَّهَ وَتُخْفِي فِي نَفْسِكَ مَا اللَّهُ مُبْدِيهِ وَتَخْشَى النَّاسَ وَاللَّهُ أَحَقُّ أَنْ تَخْشَاهُ ۖ فَلَمَّا قَضَىٰ زَيْدٌ مِنْهَا وَطَرًا زَوَّجْنَاكَهَا لِكَيْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ حَرَجٌ فِي أَزْوَاجِ أَدْعِيَائِهِمْ إِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَرًا ۚ وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ مَفْعُولًا -37 |
Hani sen Allah’ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, “Eşini nikâhında tut (onu boşama) ve Allah’tan sakın” diyordun. İçinde, Allah’ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha lâyıktı. Zeyd, eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları boşadıklarında), evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü’minlere bir zorluk olmasın. Allah’ın emri mutlaka yerine getirilmiştir. |
Hem hatırla o vakıt ki o kendisine hem Allahın in´am ettiği hem senin in´am ettiğin kimseye: «zevceni kendine sıkı tut ve Allahdan kork» diyordun da nefsinde Allahın açacağı şeyi gizliyordun, nâsı sayıyordun, halbuki Allah, kendisini saymana daha gerekti, sonra vaktâ ki Zeyd, o kadından ilişiğini kesti biz onu sana tezvic eyledik tâ ki oğullukların ilişiği kestikleri zevcelerinde mü´minlere bir darlık olmasın, Allahın emri de fi´le çıkarılmış bulunuyor |
Hani sen, Allah´ın nîmetlendirdiği ve senin de nîmet verip beslediğin kimseye, «eşini nikâhında tut; Allah´tan korkup (yanlış bir karar vermekten) sakın !» diyordun da Allah´ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyordun ; insanlardan (onların dedikodusundan) endişe ediyordun. Halbuki Allah, kendisinden korkup sakınmana daha lâyıktır. Zeyd o eşiyle ilişkisini kestiğinde, biz onu seninle evlendirdik; tâ ki oğullukları eşleriyle ilişkilerini kesince onlarla evlenme hususunda mü´minler üzerine bir vebal ve sakınca olmasın. Allah´ın emri mutlaka yerine gelir. |
Allâh´ın ni´met verdiği; senin de kendisine ni´met ver(ip hürriyete kavuştur)duğun kimseye: "Eşini yanında tut, Allah´tan kork" diyordun, fakat Allâh´ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyordun, insanlardan çekiniyordun; oysa asıl çekinmene lâyık olan, Allâh idi. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki (bundan böyle) evlatlıkları, kadınlarıyle ilişkilerini kestikleri zaman o kadınlarla evlenmek hususunda mü´minlere bir güçlük olmasın. Allâh´ın buyruğu (her zaman) yerine getirilmiştir. |
Ve hatırla o zaman ki, O kendisine Allah´ın in´am ettiği ve senin de kendisine in´am ettiğin kimseye, «Zevceni kendin için tut ve Allah´tan kork,» diyordun ve kendi içerinde Allah´ın açığa çıkaracağı şeyi gizliyordun ve nâstan korkuyordun. Halbuki, korkmaya en ziyâde layık olan Allah´tır. Sonra Zeyd, o kadından alakasını nihâyete erdirince onu seninle evlendirdik. Tâ ki oğulluklarının alakalarını zevcelerinden kestikleri zaman o zevcelerde mü´minler üzerine bir darlık (bir günah) olmasın. Ve Allah´ın emri yerine getirilmiş oldu. |
21 / 422 |
Ahzab Suresi
38.Ayet |
مَا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ فِيمَا فَرَضَ اللَّهُ لَهُ ۖ سُنَّةَ اللَّهِ فِي الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُ ۚ وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ قَدَرًا مَقْدُورًا -38 |
Allah’ın, kendisine farz kıldığı şeyleri yerine getirmesi konusunda peygambere bir darlık yoktur. Daha önce gelip geçen peygamberler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. Allah’ın emri, kesinleşmiş bir hükümdür. |
Peygambere Allahın takdir ettiği, mubah kıldığı şeyde bir darlık yoktur, bundan evvel geçen bütün Peygamberler hakkında Allahın sünneti böyle ve Allahın emri biçilmiş bir kader bulunuyor |
Peygamber üzerinde, Allah´ın onun için takdîr edip gerekli kıldığı şeyde bir vebal ve sakınca yoktur. Bu daha önce gelip geçenler hakkında da Allah´ın câri bir sünnetidir (ki uygulanır). Allah´ın emri elbette yerini bulan bir kaderdir. |
Allah´n kendisine takdir ettiği bir şeyi yerine getirmekte, Peygambere herhangi bir güçlük yoktur. Sizden önce geçenler arasında da Allâh´ın yasası böyle idi. Allâh´ın emri, olup bitmiş bir şeydir. |
Allah´ın kendisi için mukadder kıldığı bir şeyde peygamber üzerine bir güçlük yoktur. Evvelce gelip geçmiş olanların haklarındaki sünnet-i ilâhiye gibi . Ve Allah´ın emri yerine getirilmiş bir kader bulunmaktadır. |
21 / 422 |
Ahzab Suresi
39.Ayet |
الَّذِينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللَّهِ وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ أَحَدًا إِلَّا اللَّهَ ۗ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ حَسِيبًا -39 |
Daha önce gelip geçen o peygamberler, Allah’ın vahiylerini tebliğ eden, Allah’tan korkan, başka hiç kimseden korkmayan kimselerdir. Allah, hesap görücü olarak yeter. |
Onlar ki Allahın risaletlerini tebliğ ederler ve ondan korkarlar, Allahdan başka kimseden korkmazlardı, hisaba alacak da Allah yeter |
Onlar (Peygamberler), Allah´ın gönderdiklerini teblîğ ederler, Allah´tan saygı ile korkarlar; Allah´ tan başka hiç kimseden korkmazlar. Hesab görücü olarak da Allah yeter. |
(O peygamberler), Allâh´ın mesajlarını duyururlar, Allah´tan korkarlar ve O´ndan başka kimseden korkmazlardı. Hesap görücü olarak Allâh yeter. |
Onlar ki, Allah´ın gönderdiklerini tebliğ ederler ve O´ndan korkarlar ve Allah´tan başka bir kimseden korkmazlar ve hesap görücü olmaya da Allah kâfidir. |
21 / 422 |
Ahzab Suresi
40.Ayet |
مَا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلَٰكِنْ رَسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ ۗ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا -40 |
Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve nebîlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
Muhammed sizin ricalınızdan hiçbirinin babası değil ve lâkin Allahın Resulü ve Peygamberin hatemidir, Allah, her şeye alîm bulunuyor |
Muhammed, sizin adamlarınızdan hiç birinin babası değildir; fakat O, Allah´ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi lâyıkıyla bilendir. |
Muhammed, sizin erkeklerinizden birinin babası değil fakat Allâh´ın Elçisi ve peygamberlerin hâtemidir. Allâh her şeyi bilendir. |
Muhammed (aleyhisselâm) sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir, velâkin Allah´ın resûlüdür ve peygamberlerin hatemidir ve Allah her şeyi tamamen bilendir. |
21 / 422 |
Ahzab Suresi
41.Ayet |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا -41 |
Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin. |
Ey o bütün iyman edenler! Allahı çok anış anın |
Ey imân edenler! Allah´ı çokça anın. |
Ey inananlar, Allâh´ı çok anın. |
Ey imân etmiş olanlar! Allah´ı çokça zikr ile zikrediniz. |
21 / 422 |
Ahzab Suresi
42.Ayet |
وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا -42 |
O’nu sabah akşam tespih edin. |
Ve ona sabah, akşam tesbîh edin |
Sabah ve akşam O´nu tesbîh edin. |
Ve O´nu sabah akşam tesbih edin. |
Ve O´na sabah ve akşam tesbihte bulunun. |
21 / 422 |
Ahzab Suresi
43.Ayet |
هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ ۚ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيمًا -43 |
O, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size merhamet eden; melekleri de sizin için bağışlanma dileyendir. Allah, mü’minlere çok merhamet edendir. |
Odur ki o sizleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize feyz-u bereket indiriyor ve mü´minlere rahîm bulunuyor |
O Allah ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, O da, melekleri de üzerinize rahmet ve gufran indirir. O, mü´minlere oldukça merhametlidir. |
O (Allâh)dır ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmet eder, melekleri de (size acıyıp mağfiret dilerler. Allâh) inananlara karşı çok esirgeyendir. |
O, o (Hâlık-ı kerîm)dir ki, sizi zulmetlerden nûra çıkarmak için size merhamet buyurur, melekleri de. Ve O, mü´minler için pek merhametli bulunmaktadır. |
21 / 422 |