SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Fussilet Suresi
1.Ayet |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ حم -1 |
Hâ Mîm. |
Hâ Mîm. |
Hâ-Mîm. |
Hâ mim. |
Hâ, Mîm. |
24 / 476 |
Fussilet Suresi
2.Ayet |
تَنْزِيلٌ مِنَ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ -2 |
Bu Kur’an, Rahmân ve Rahîm olan Allah’tan indirilmedir. |
O rahmânı rahîmden indirilme |
Rahman ve Rahîm (olan Allah´dan indirilmedir. |
(Bu,) Rahmân, Rahim´den indirilmiştir. |
Esirgeyen, merhamet buyuran zât tarafından indirilmiştir. |
24 / 476 |
Fussilet Suresi
3.Ayet |
كِتَابٌ فُصِّلَتْ آيَاتُهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ -3 |
Bu, bilen bir toplum için Arapça bir Kur’an olarak âyetleri genişçe açıklanmış bir kitaptır. |
Öz Arabca bir Kur´an olmak üzere âyetleri ayırd edilmiş bir kitab, bilecek bir kavm için |
Bir Kitap ki, âyetleri yeterince açıklanmıştır; bilen bir millet için Arapça Kur´ân´dır. |
Bilen bir toplum için âyetleri açıklanmış, Arapça okunan bir Kitaptır. |
Bir kitaptır ki, bilecekler olan hangi bir kavim için Arapça bir Kur´an olmak üzere âyetleri tafsil olunmuştur. |
24 / 476 |
Fussilet Suresi
4.Ayet |
بَشِيرًا وَنَذِيرًا فَأَعْرَضَ أَكْثَرُهُمْ فَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ -4 |
Müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilmiştir. Fakat onların çoğu yüz çevirmiştir. Artık onlar işitmezler. |
Hem müjdeci olarak hem gocundurucu, onun için çokları başını çevirmiştir de onlar işitmezler. |
Hem müjde verici, hem uyarıcıdır. Buna rağmen onların çoğu yüzçevirmişlerdir, işitmemektedirler. |
Müjdeleyici ve uyarıcı olarak (gönderilmiştir). Fakat çokları yüz çevirmiştir; onlar işitmezler. |
Müjdeleyici ve korkutucu olarak (indirilmiştir). Fakat onların çoğu yüz çevirmişlerdir. Artık onlar dinlemezler. |
24 / 476 |
Fussilet Suresi
5.Ayet |
وَقَالُوا قُلُوبُنَا فِي أَكِنَّةٍ مِمَّا تَدْعُونَا إِلَيْهِ وَفِي آذَانِنَا وَقْرٌ وَمِنْ بَيْنِنَا وَبَيْنِكَ حِجَابٌ فَاعْمَلْ إِنَّنَا عَامِلُونَ -5 |
Dediler ki: “(Ey Muhammed!) Bizi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz örtüler içerisindedir. Kulaklarımızda bir ağırlık, seninle bizim aramızda da bir perde vardır. O hâlde sen (istediğini) yap, şüphesiz biz de (istediğimizi) yapacağız.” |
Ve şöyle demektedirler: kalblerimiz senin bizi çağırdığın şeyden örtüler içinde, kulaklarımızda da bir ağırlık var ve seninle bizim aramızdan bir gerki çekilmiştir, haydi yap yapacağını, çünkü biz yapıyoruz. |
«Bizi çağırdığın şeye karşı kalbimiz kılıflıdır; kulaklarımızda ise ağırlık vardır ve bizimle senin aramızda gerili bir perde bulunuyordun Sen yap yapacağını, doğrusu biz de yapıyoruz.» |
Dediler ki: "Bizi çağırdığın şeye karşı kalblerimiz kılıflar içinde, kulaklarımızda bir ağırlık ve seninle bizim aramızda bir perde var. Sen (istediğini) yap, biz de (istediğimizi) yapıyoruz." |
Ve dediler ki: «Kendisine bizi davet ettiğin şeyden bizim kalplerimiz örtüler içindedir. Ve bizim kulaklarımızda bir ağırlık vardır. Ve bizim aramızdan ve senin arandan bir perde vardır. Artık sen (kendi dinine göre) amel et. Şüphe yok ki, biz de (kendi dinimize göre) amel edicileriz.» |
24 / 476 |
Fussilet Suresi
6.Ayet |
قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحَىٰ إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ فَاسْتَقِيمُوا إِلَيْهِ وَاسْتَغْفِرُوهُ ۗ وَوَيْلٌ لِلْمُشْرِكِينَ -6 |
De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Fakat bana ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh olduğu vahyediliyor. Artık O’na yönelin ve O’ndan bağışlanma dileyin. Allah’a ortak koşanların vay hâline!” |
De ki: ben sırf sizin gibi bir beşerim ancak bana şöyle vahiy veriliyor: hepinizin tanrısı bir tanrıdır, onun için hep ona doğrulun ve onun mağrifetini isteyin ve vay haline o müşriklerin |
De ki, ben de ancak sizin gibi bir insanım (şu farkla ki) bana Tanrınızın tek bir tanrı olduğu vahyedilmektedir. O halde hep O´na doğrulun ve O´ndan bağışlanma dileyin. Vay haline o ortak koşanların! |
De ki: "Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana, tanrınızın bir tek Tanrı olduğu vahyediliyor. O´na doğrulun (O´na yönelerek işlerinizi düzeltin), O´ndan mağfiret dileyin. (O´na) Ortak koşanların vay haline!" |
De ki: «Şüphe yok ben sizin gibi bir insanım, bana vahyolunuyor ki, sizin ilâhınız muhakkak ki bir tek ilâhtır. Artık O´na doğrulun ve ondan mağfiret dileyin ve müşrikler için helâk (mükarrerdir).» |
24 / 476 |
Fussilet Suresi
7.Ayet |
الَّذِينَ لَا يُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ -7 |
Onlar zekâtı vermeyen kimselerdir. Onlar ahireti de inkâr ederler. |
Ki zekâtı vermezler ve Âhırete onlar kâfirdirler |
Onlar ki zekâtı vermezler; onlar, evet onlar, Âhireti de tanımazlar. |
Onlar ki zekât vermezler ve onlar âhireti de inkâr ederler. |
«O müşrik kimseler ki, zekâtı vermez ve onlar ahireti münkirdirler, onlar.» |
24 / 476 |
Fussilet Suresi
8.Ayet |
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ -8 |
Şüphesiz iman edip salih ameller işleyenler için ise kesintisiz bir mükâfat vardır. |
Şübhesiz iyman edip iyi iyi işler yapanlar onlar için minnetsiz bir ecir var |
Onlar ki, imân edip iyi-yararlı amellerde bulundular, onlar için başa kakılmaz, arkası kesilmez mükâfat vardır. |
İnanıp iyi işler yapanlara gelince; onlar için kesintisiz bir mükâfât vardır. |
«Şüphe yok o kimseler ki, imân etmişlerdir ve sâlih sâlih amellerde bulunmuşlardır, onlar için minnetsiz bir mükâfaat vardır.» |
24 / 476 |
Fussilet Suresi
9.Ayet |
قُلْ أَئِنَّكُمْ لَتَكْفُرُونَ بِالَّذِي خَلَقَ الْأَرْضَ فِي يَوْمَيْنِ وَتَجْعَلُونَ لَهُ أَنْدَادًا ۚ ذَٰلِكَ رَبُّ الْعَالَمِينَ -9 |
De ki: “Siz mi yeri iki günde (iki evrede) yaratanı inkâr ediyor ve O’na ortaklar koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir.” |
De ki: Siz gerçekten küfredip duracak mısınız o halika ki Arzı iki günde yarattı, bir de ona menendler koşuyorsunuz? O bütün âlemlerin rabbı. |
De ki, gerçekten siz mi, yeri iki günde (iki devirde) yaratanı inkâr ediyor, O´na denkler, benzerler koşuyorsunuz ? O, âlemlerin Rabbıdır. |
De ki: "Siz mi arzı iki günde Yaratan´a nankörlük ediyor ve O´na eşler koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir." |
De ki: «Hakikaten siz mi yeri iki günde yaratmış olan zâtı inkâr ediyorsunuz? Ve onun için ortaklar ediniyorsunuz? İşte O, âlemlerin Rabbidir.» |
24 / 476 |
Fussilet Suresi
10.Ayet |
وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ مِنْ فَوْقِهَا وَبَارَكَ فِيهَا وَقَدَّرَ فِيهَا أَقْوَاتَهَا فِي أَرْبَعَةِ أَيَّامٍ سَوَاءً لِلسَّائِلِينَ -10 |
O, dört gün içinde (dört evrede), yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti. |
Hem ona üstünden ağır baskılar yaptı ve onda bereketler husule getirdi ve onda azıklarını takdir buyurdu, araştıranlar için bir düzeye dört gün içinde |
Yerin üstünde sabit ulu dağlar yarattı, onda bereketler meydana getirdi ve orada isteyip arayanlar için rızıkları belli bir düzeyde dört günde (devirde veya mevsimde) meydana getirdi. |
Arza, üstünden ağır baskılar (sağlam dağlar) yaptı. Onda bereketler yarattı ve onda arayıp soranlar için gıdalarını (bitkilerini ve ağaçlarını) tam dört günde takdir etti (düzene koydu). |
Ve orada, onun üstünde sabit dağlar yaptı ve orada bereketler vücuda getirdi, araştıranlar için müsâvi olmak üzere onun azıklarını dört gün içinde takdir buyurdu. |
24 / 476 |
Fussilet Suresi
11.Ayet |
ثُمَّ اسْتَوَىٰ إِلَى السَّمَاءِ وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ ائْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ -11 |
Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler. |
Sonra Semaya doğruldu da o bir dumanken ona ve Arza gelin, ikiniz de ister istemez, dedi: geldik istiye istiye dediler |
Sonra gaz halinde (veya duman halinde) bulunan göğe yöneldi. Ona ve yeryüzüne, ister istemez gelin, buyurdu. İkisi de «İsteyerek, boyun eğerek geldik» dediler. |
Sonra duman (gaz) halinde bulunan göğe yöneldi, ona ve arza: "İsteyerek veya istemeyerek (buyruğuma) gelin" dedi. "İsteyerek (buyruğuna) geldik." dediler. |
Sonra göğe, o bir duman halinde iken teveccüh etti. Sonra ona ve yer için buyurdu ki: «İsteyerek veya istemeyerek geliniz». Onlar da, «İsteyiciler olarak geldik,» dediler. |
24 / 476 |