SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Müddessir Suresi
48.Ayet |
فَمَا تَنْفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ -48 |
Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez. |
Fakat fâide vermez o vakıt şefaati şefaatçilerin |
Artık onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez. |
Artık onlara şefâ´atçilerin şefâ´ati fayda vermez. |
(48-49) Artık onlara şefaat edecek olanların şefaati bir fâide verecek değildir. Onlar için ne var ki öğütten yüz çeviriyorlar? |
29 / 576 |
Müddessir Suresi
49.Ayet |
فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ -49 |
Böyle iken onlara ne oluyor da, öğütten yüz çeviriyorlar? |
Ya şimdi ne ma´ziretleri var o öğüdden yüz çevirirlerken |
Onlara ne oluyor ki öğütten yüzçeviriyorlar ?! |
Böyle iken onlara ne oluyur ki öğütten yüz çeviriyorlar? |
(48-49) Artık onlara şefaat edecek olanların şefaati bir fâide verecek değildir. Onlar için ne var ki öğütten yüz çeviriyorlar? |
29 / 576 |
Müddessir Suresi
50.Ayet |
كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُسْتَنْفِرَةٌ -50 |
(50-51) Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler. |
Sanki ürkmüş yaban eşekleri |
(50-51) Aslandan kaçan ürkek yaban eşekleri gibi.. |
Yaban eşekleri gibi; |
(50-52) Sanki onlar, arslanlardan ürkerek firar etmiş yaban eşekleridir. Yok, onlardan her biri diler ki kendisine neşredilmiş sahifeler verilmiş olsun. |
29 / 576 |
Müddessir Suresi
51.Ayet |
فَرَّتْ مِنْ قَسْوَرَةٍ -51 |
(50-51) Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler. |
Arslandan kaçmaktalar |
(50-51) Aslandan kaçan ürkek yaban eşekleri gibi.. |
Aslandan ürkmüş. |
(50-52) Sanki onlar, arslanlardan ürkerek firar etmiş yaban eşekleridir. Yok, onlardan her biri diler ki kendisine neşredilmiş sahifeler verilmiş olsun. |
29 / 576 |
Müddessir Suresi
52.Ayet |
بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ أَنْ يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُنَشَّرَةً -52 |
Hatta onlardan her bir kişi, kendisine açılmış sahifeler verilmesini istiyor. |
Yok onlardan her kişi kendisine ayrı sahifelerle tezkireler dağıtılmasını istiyor |
Hayır, onlardan her kişi kendisine açık sâhifeler verilmesini isterler. |
Hayır, onlardan her kişi kendisine açılan sahifeler verilmesini istiyor. |
(50-52) Sanki onlar, arslanlardan ürkerek firar etmiş yaban eşekleridir. Yok, onlardan her biri diler ki kendisine neşredilmiş sahifeler verilmiş olsun. |
29 / 576 |
Müddessir Suresi
53.Ayet |
كَلَّا ۖ بَلْ لَا يَخَافُونَ الْآخِرَةَ -53 |
Hayır, hayır! Onlar ahiretten korkmuyorlar. |
Hayır, doğrusu Âhıretten korkmıyorlar |
Hayır, onlar Âhiret´ten korkmazlar. |
Yok yok onlar âhiretten korkmuyorlar. |
Hayır. Doğrusu (onlar) ahiretten korkmazlar. |
29 / 576 |
Müddessir Suresi
54.Ayet |
كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ -54 |
Hayır, düşündükleri gibi değil! Şüphesiz bu (Kur’an) bir uyarıdır. |
hayır hayır o muhakkak bir tezkire |
Hayır, o gerçekten bir öğüttür. |
Hayır (iyi bilsinler ki) o (Kur´ân) bir ikazdır. |
(54-55) Yok yok. Şüphesiz ki, o, bir öğüttür. Artık kim dilerse onu okuyarak öğüt alır. |
29 / 576 |
Müddessir Suresi
55.Ayet |
فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ -55 |
Artık kim dilerse ondan öğüt alır. |
Dileyen onu tezekkür ede |
Dileyen ondan öğüt alır. |
Dileyen onu düşünür, öğüt alır. |
(54-55) Yok yok. Şüphesiz ki, o, bir öğüttür. Artık kim dilerse onu okuyarak öğüt alır. |
29 / 576 |
Müddessir Suresi
56.Ayet |
وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ ۚ هُوَ أَهْلُ التَّقْوَىٰ وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ -56 |
Bununla beraber, Allah dilemedikçe öğüt alamazlar. O takvaya (kendisine karşı gelmekten sakınılmaya) ehil olandır, bağışlamaya ehil olandır. |
Maamafih Allah dilemeyince düşünmezler, koruyacak da odur, mağfiret edecek de |
Ancak Allah´ın dilediği kimseler düşünüp öğüt alır. Korkulmaya değer olan da O´dur; bağışlamaya lâyık olan da O´dur. |
Allâh dilemedikçe onlar öğüt almazlar. Takvâ ve mağfiret ehli O´dur (kendisinden korunmağa, cezâsından kaçınmağa lâyık olan ve günâhları bağışlayan yalnız O´dur). |
Maamafih düşünüp tefekkür edemezler, meğer ki Allah dilesin, kendisinden korkulacak olan ve mağfiret buyurmaya ehl olan da ancak O (Hâlık-i Kerîm)dir. |
29 / 576 |
Kiyamet Suresi
1.Ayet |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ لَا أُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيَامَةِ -1 |
Kıyamet gününe yemin ederim. |
Yo... Kasem ederim o kalkım gününe (yevm-i kıyame´ye) |
Kıyamet gününe and içerim. |
Yoo, kıyâmet gününe and içerim, |
(1-2) Yok; Kıyamet gününe yemin ederim. Yok; melâmet duyan nefse de yemin ederim. |
29 / 576 |
Kiyamet Suresi
2.Ayet |
وَلَا أُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ -2 |
(Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba çekileceksiniz). |
Yine yo... Kasem ederim o pişman cana (nefs-i levvame´ye) |
Kendini çokça kınayan nefse de and içerim. |
Yoo, dâimâ, kendini kınayan nefse and içerim. |
(1-2) Yok; Kıyamet gününe yemin ederim. Yok; melâmet duyan nefse de yemin ederim. |
29 / 576 |
Kiyamet Suresi
3.Ayet |
أَيَحْسَبُ الْإِنْسَانُ أَلَّنْ نَجْمَعَ عِظَامَهُ -3 |
İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sanır? |
İnsan sanır mı ki derleyemeyiz kemiklerini? |
İnsan, kemiklerini biraraya getiremiyeceğimizi mi sanıyor? |
İnsan kendisinin kemiklerini bir araya toplamayacağımızı mı sanıyor? |
İnsan, sanır mı ki onun kemiklerini her halde bir araya toplamayacağız? |
29 / 576 |
Kiyamet Suresi
4.Ayet |
بَلَىٰ قَادِرِينَ عَلَىٰ أَنْ نُسَوِّيَ بَنَانَهُ -4 |
Evet bizim, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter. |
Evet derleriz kadir olarak tesviyeye bile parmaklarını |
Evet, bizim, onun parmak uçlarını bile (bütün hatları ve özellikleriyle) düzeltip meydana getirmeye kudretimiz yeter. |
Evet, toplarız, onun parmak uçlarını düzenlemeğe gücümüz yeter. |
Evet... Parmaklarının uçlarını da düzeltmeye kâdirleriz. |
29 / 576 |
Kiyamet Suresi
5.Ayet |
بَلْ يُرِيدُ الْإِنْسَانُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُ -5 |
Fakat insan önünü (geleceğini, kıyameti) yalanlamak ister. |
Fakat insan ister önünde fücur etmesini |
Ama insan önündeki (Kıyamet ve hesabı) gerçek saymayıp inkâr etmek ister. |
Fakat insan, devamlı suç işleyerek ilerisini berbâd etmek ister. |
Fakat insan diler ki ilerisinde de isyana devam etsin. |
29 / 576 |
Kiyamet Suresi
6.Ayet |
يَسْأَلُ أَيَّانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ -6 |
“O kıyamet günü ne zaman?” diye sorar. |
Sorar: ne zaman diye o Kıyamet günü |
«Kıyamet günü de ne zamanmış ?» diye sorar. |
"Kıyâmet günü nerede?" diye sorup durur. |
(6-7) Sorar ki Kıyamet günü ne zamandır? Artık o zaman ki, göz kamaşmış bir halde bulunur. |
29 / 576 |
Kiyamet Suresi
7.Ayet |
فَإِذَا بَرِقَ الْبَصَرُ -7 |
(7-10) Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan “kaçış nereye?” diyecektir. |
Ne vakıt ki o göz şimşek çakar |
Göz şimşek çakar (gibi kamaştığı), |
Ama göz (güneş gibi ortaya çıkan gerçeğin karşısında) kamaştığı, |
(6-7) Sorar ki Kıyamet günü ne zamandır? Artık o zaman ki, göz kamaşmış bir halde bulunur. |
29 / 576 |
Kiyamet Suresi
8.Ayet |
وَخَسَفَ الْقَمَرُ -8 |
(7-10) Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan “kaçış nereye?” diyecektir. |
Ve Ay tutulur |
Ay tutulduğu, |
Ay tutulduğu, |
(8-9) Ve ay tutulmuş olur. Ve güneş ile ay toplatılmış bulunur. |
29 / 576 |
Kiyamet Suresi
9.Ayet |
وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ -9 |
(7-10) Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan “kaçış nereye?” diyecektir. |
Ve Güneş ve Ay toplanır |
Güneşle Ay biraraya geldiği zaman; |
Güneş ve Ay bir araya toplandığı zaman! |
(8-9) Ve ay tutulmuş olur. Ve güneş ile ay toplatılmış bulunur. |
29 / 576 |
Kiyamet Suresi
10.Ayet |
يَقُولُ الْإِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ الْمَفَرُّ -10 |
(7-10) Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan “kaçış nereye?” diyecektir. |
Der o insan o gün: nereye kaçmalı? (eynel´mefer) |
O gün insan, «kaçış nereye ?» der. |
(Evet) O gün insan: "Kaçacak yer neresi?" der. |
(10-11) O gün insan der ki: «Kaçacak yer nerede?» Hayır. Hiçbir sığınacak yer yoktur. |
29 / 576 |
Kiyamet Suresi
11.Ayet |
كَلَّا لَا وَزَرَ -11 |
Hayır, hiçbir sığınacak yer yoktur. |
Hayır hayır, yok bir siper |
Hayır, hiçbir sığınak yok. |
Hayır, sığınacak yer yoktur. |
(10-11) O gün insan der ki: «Kaçacak yer nerede?» Hayır. Hiçbir sığınacak yer yoktur. |
29 / 576 |
Kiyamet Suresi
12.Ayet |
إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمُسْتَقَرُّ -12 |
O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur. |
Rabbınadır ancak o gün karar |
O gün karar kılınacak tek yer, ancak Rabbının huzurudur. |
O gün varıp durulacak yer, ancak Rabbinin huzûrudur (ey insan). |
O günde durulacak makam, Rabbin tarafından tayin edilecektir. |
29 / 576 |
Kiyamet Suresi
13.Ayet |
يُنَبَّأُ الْإِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ -13 |
O gün insana, yapıp önden gönderdiği ve yapmayıp geri bıraktığı şeyler haber verilir. |
Ayıtılır insan o gün, yaptıklarile mukaddem, müahhar |
O gün insana önden gönderdiği ile geriye bıraktığı şeylerden bir bir haber verilir. |
(O zaman) İnsanın yapıp öne sürdüğü, (yapmayıp) geri bıraktığı herşey kendisine haber verilir. |
(13-14) O gün insana ileri götürmüş olduğu şeyler ile geriye bırakmış olduğu şeyler haber verilecektir. Doğrusu insan kendi şahsı aleyhine bir hüccetir. |
29 / 576 |
Kiyamet Suresi
14.Ayet |
بَلِ الْإِنْسَانُ عَلَىٰ نَفْسِهِ بَصِيرَةٌ -14 |
(14-15) Hatta, mazeretlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi aleyhine şahittir. |
Doğrusu insan kendine karşı bir basîrettir |
(14-15) insan birtakım özürler ileri sürse bile, o kendine karşı duyup gören bir şahittir. |
Doğrusu insan kendi nefsini görür, |
(13-14) O gün insana ileri götürmüş olduğu şeyler ile geriye bırakmış olduğu şeyler haber verilecektir. Doğrusu insan kendi şahsı aleyhine bir hüccetir. |
29 / 576 |
Kiyamet Suresi
15.Ayet |
وَلَوْ أَلْقَىٰ مَعَاذِيرَهُ -15 |
(14-15) Hatta, mazeretlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi aleyhine şahittir. |
Dökse de ortaya ma´ziretlerini |
(14-15) insan birtakım özürler ileri sürse bile, o kendine karşı duyup gören bir şahittir. |
Birtakım özürler ortaya atsa da. |
Velev ki, mazeretlerini ortaya atmış bulunsun. |
29 / 576 |
Kiyamet Suresi
16.Ayet |
لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ -16 |
(Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma. |
Depretme ona dilini ivedinden onu |
İnen vahyi acele (belleyip ezber) etmek için dilini kıpırdatma. |
(Ey Muhammed,) Onu hemen okumak için diline depretme. |
(16-17) Onu (Kur´an´ı) acele ahzedesin diye onunla dilini kımıldatma. Şüphe yok ki, onu toplamak da, onu okutmak da Bize aittir. |
29 / 576 |
Kiyamet Suresi
17.Ayet |
إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ -17 |
Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir. |
Çünkü bize aiddir onun cem´i ve Kur´anı |
Şüphesiz ki onu toplayıp okutmak bize aittir. |
Onu (senin kalbinde) toplamak ve (sana) okumak bize düşer. |
(16-17) Onu (Kur´an´ı) acele ahzedesin diye onunla dilini kımıldatma. Şüphe yok ki, onu toplamak da, onu okutmak da Bize aittir. |
29 / 576 |
Kiyamet Suresi
18.Ayet |
فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ -18 |
O hâlde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy. |
Biz okuduk mu o vakıt ta´kıyb et o Kur´anı |
O halde biz, onu (Cebrail´in diliyle) okuduğumuzda sen de onun okuyuşunu izleyerek O´na uy. |
O halde sana Kur´ân´ı okuduğumuz zaman onun okunuşunu izle. |
İmdi onu Biz okuyunca artık sen onun kıraatine tâbi ol! |
29 / 576 |
Kiyamet Suresi
19.Ayet |
ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ -19 |
Sonra onu açıklamak da bize aittir. |
Sonra bize aiddir yine onun beyanı |
Sonra da onun açıklaması bize aittir. |
Sonra onu açıklamak da bize düşer. |
Sonra şüphe yok ki onun açıklanması da Bize aittir. |
29 / 576 |