KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
AYET MEALLERİ   SURE MEAL   SAYFA MEAL   CÜZ MEAL   SECDE AYETLERİ
KUR'AN-I KERİMİN 341. SAYFASΙNA GÖRE AYET VE MEALLERİ Nİ SΙRALAMA >
MEAL SAYFALARI
1 2 3
4 5 6
7 8 9
10 11 12
13 14 15
16 17 18
19 20 21
22 23 24
25 26 27
28 29 30
31 32 33
34 35 36
37 38 39
40 41 42
43 44 45
46 47 48
49 50 51
52 53 54
55 56 57
58 59 60
61 62 63
64 65 66
67 68 69
70 71 72
73 74 75
76 77 78
79 80 81
82 83 84
85 86 87
88 89 90
91 92 93
94 95 96
97 98 99
100 101 102
103 104 105
106 107 108
109 110 111
112 113 114
115 116 117
118 119 120
121 122 123
124 125 126
127 128 129
130 131 132
133 134 135
136 137 138
139 140 141
142 143 144
145 146 147
148 149 150
151 152 153
154 155 156
157 158 159
160 161 162
163 164 165
166 167 168
169 170 171
172 173 174
175 176 177
178 179 180
181 182 183
184 185 186
187 188 189
190 191 192
193 194 195
196 197 198
199 200 201
202 203 204
205 206 207
208 209 210
211 212 213
214 215 216
217 218 219
220 221 222
223 224 225
226 227 228
229 230 231
232 233 234
235 236 237
238 239 240
241 242 243
244 245 246
247 248 249
250 251 252
253 254 255
256 257 258
259 260 261
262 263 264
265 266 267
268 269 270
271 272 273
274 275 276
277 278 279
280 281 282
283 284 285
286 287 288
289 290 291
292 293 294
295 296 297
298 299 300
301 302 303
304 305 306
307 308 309
310 311 312
313 314 315
316 317 318
319 320 321
322 323 324
325 326 327
328 329 330
331 332 333
334 335 336
337 338 339
340 341 342
343 344 345
346 347 348
349 350 351
352 353 354
355 356 357
358 359 360
361 362 363
364 365 366
367 368 369
370 371 372
373 374 375
376 377 378
379 380 381
382 383 384
385 386 387
388 389 390
391 392 393
394 395 396
397 398 399
400 401 402
403 404 405
406 407 408
409 410 411
412 413 414
415 416 417
418 419 420
421 422 423
424 425 426
427 428 429
430 431 432
433 434 435
436 437 438
439 440 441
442 443 444
445 446 447
448 449 450
451 452 453
454 455 456
457 458 459
460 461 462
463 464 465
466 467 468
469 470 471
472 473 474
475 476 477
478 479 480
481 482 483
484 485 486
487 488 489
490 491 492
493 494 495
496 497 498
499 500 501
502 503 504
505 506 507
508 509 510
511 512 513
514 515 516
517 518 519
520 521 522
523 524 525
526 527 528
529 530 531
532 533 534
535 536 537
538 539 540
541 542 543
544 545 546
547 548 549
550 551 552
553 554 555
556 557 558
559 560 561
562 563 564
565 566 567
568 569 570
571 572 573
574 575 576
577 578 579
580 581 582
583 584 585
586 587 588
589 590 591
592 593 594
595 596 597
598 599 600
601 602 603
604
SURE
AYET NO
ARAPÇA DİYANET VAKFI ELMALILI HAMDI CELAL YILDIRIM  SULEYMAN ATES O NASUHI BILMEN CÜZ
SAYFA
Mü'minun Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ -1 Mü’minler, gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Hakikat felâh buldu o mü´minler Mü´minler gerçekten, korktuklarından kurtulup umduklarına kavuşmuşlardır. Felâha ulaştı o mü´minler. Muhakkak ki, mü´minler felâha ermişlerdir. 18 / 341
Mü'minun Suresi

2.Ayet
الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ -2 Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler. Ki onlar namazlarında huşu´ludurlar Onlar ki, namazlarında saygı dolu bir korkuyla eğilirler. Ki onlar, namazlarında saygılıdırlar. O mü´minler ki, namazlarında havf (tevazu) sahipleridir. 18 / 341
Mü'minun Suresi

3.Ayet
وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ -3 Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler. Onlar ki bîyhude işe, boş lâfa bakmazlar Onlar ki, boş ve anlamsız şeyden yüzçevirirler. Onlar boş şeylerden yüz çevirirler. Ve o mü´minler ki onlar, her lüzumsuz şeyden yüz çevirirler. 18 / 341
Mü'minun Suresi

4.Ayet
وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَ -4 Onlar ki, zekâtı öderler. Onlar ki zekât vermek için çalışırlar Onlar ki zekâtı verip (emredildiği şekilde) yerine getirirler. Onlar zekâtı verirler. Ve o mü´minler ki, onlar zekatı da ifâ edenlerdir. 18 / 341
Mü'minun Suresi

5.Ayet
وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ -5 Onlar ki, ırzlarını korurlar. Ve onlar ki ırzlarını korurlar Onlar ki, namus ve iffetlerini (arzu duymaları müstesna;) bu yüzden kınanmazlar. Ve onlar ırzlarını korurlar. Ve o mü´minler ki, onlar elbette avret mahallerini muhafaza edenlerdir. 18 / 341
Mü'minun Suresi

6.Ayet
إِلَّا عَلَىٰ أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ -6 Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. Ancak zevcelerine ve kendilerinin milki olan cariyelerine karşı müstesnâ, çünkü bunlar levm olunmazlar Ancak eşlerine veya sahip oldukları cariyelerine karşı (cinsel arzu duymalarına da) bu yüzden kınanmazlar. Ancak eşleri, yahut ellerinin sâhip olduğu (câriyeler) hariç. (Bunlarla ilişkilerinden dolayı da) onlar kınanmazlar. Ancak zevceleri veya sağ ellerinin mâlik olduğu cariyeleri müstesna. Çünkü onlar, (bu halde) kınanılmış değildirler. 18 / 341
Mü'minun Suresi

7.Ayet
فَمَنِ ابْتَغَىٰ وَرَاءَ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْعَادُونَ -7 Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır. Kim de bundan ötesini ararsa işte artık onlar haddi aşanlardır Artık kimler bu (meşru) sınırı geçerse, işte onlar haddi aşanlardır. Ama bunun ötesine gitmek isteyen olursa, işte onlar haddi aşanlardır. Artık kimler de bunların ötesini istemiş olursa işte haddi tecavüz etmiş olanlar onlardır, onlar. 18 / 341
Mü'minun Suresi

8.Ayet
وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ -8 Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler. Ve onlar ki emanetlerine ve ahidlerine riayetkârdırlar Onlar ki emânetlerini ve verdikleri sözü gözetir (yerine getirirler. Ve o(mü´min)ler emânetlerine ve ahidlerine özen gösterirler. Ve o mü´minler ki, onlar, emanetlerine ve ahdlerine riayet edenlerdir. 18 / 341
Mü'minun Suresi

9.Ayet
وَالَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ -9 Onlar ki, namazlarını kılmağa devam ederler. Onlar ki namazlarının üzerine muhafızlık ederler Onlar ki, namazlarını (vaktinde kılıp) koruyarak gözetirler. Onlar namazlarını (vakitlerinde kılarak) korurlar. Ve o mü´minler ki, onlar namazları üzerine muhafazada (muvazabette) bulunurlar. 18 / 341
Mü'minun Suresi

10.Ayet
أُولَٰئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ -10 İşte bunlar varis olanların ta kendileridir. İşte onlardır o vârisler İşte onlardır vârisler, İşte vâris olacaklar onlardır. İşte vâris olanlar, onlardır. 18 / 341
Mü'minun Suresi

11.Ayet
الَّذِينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ -11 Onlar Firdevs cennetlerine varis olurlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Ki Firdevse vâris olacak, onda muhallad kalacaklardır Firdevs Cenneti´ne vâris olurlar ve orada devamlı kalırlar. Onlar (en yüksek cennet olan) Firdevs´e vâris olacaklar, orada ebedi kalacaklardır. Onlardır ki, Firdevs´e vâris olurlar, onlar orada müebbeden kalıcılardır. 18 / 341
Mü'minun Suresi

12.Ayet
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ طِينٍ -12 Andolsun, biz insanı, çamurdan (süzülmüş) bir özden yarattık. Şanım hakkı için biz insanı çamurdan, bir sülâleden yarattık And olsun ki, insanı süzülmüş bir çamurdan yarattık. Andolsun biz insanı çamurdan bir süzmeden yarattık. Ve andolsun ki, insanı çamurdan (ibaret olan) bir hülâsadan yarattık. 18 / 341
Mü'minun Suresi

13.Ayet
ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً فِي قَرَارٍ مَكِينٍ -13 Sonra onu az bir su (meni) hâlinde sağlam bir karargâha (ana rahmine) yerleştirdik. Sonra onu oturaklı bir karargâhta bir nufte yaptık Sonra onu sağlamca, durup dinlenecek bir yerde nutfe haline getirdik. Sonra onu bir nutfe (sperm) olarak sağlam bir karar yerine koyduk. Sonra onu metin bir karargâhta bir nutfe kıldık. 18 / 341
Mü'minun Suresi

14.Ayet
ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًا ثُمَّ أَنْشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ ۚ فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ -14 Sonra bu az suyu “alaka” hâline getirdik. Alakayı da “mudga” yaptık. Bu “mudga”yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şânı ne yücedir! Sonra o nufteyi bir aleka yarattık derken o alakayı bir mudga yarattık derken o kemiklere bir et giydirdik, sonra ona diğer bir hılkat neş´eti verdik, bak ne şanlı o Allah, yaratanların en güzeli Sonra o nutfeyi kan pıhtısı durumuna getirdik. Kan pıhtısını ise çiğnenmiş bir et parçasına dönüştürdük. O çiğnenmiş etten de kemikler yarattık, kemiklere et giydirdik. Sonra onu bambaşka bir yaratık yaptık. Yaratanların en güzeli olan Allah ne yücedir, ne mukaddestir! Sonra nutfeyi alaka(embriyo)ya çevirdik, alaka(embriyo)yı bir çiğnemlik ete çevirdik, bir çiğnemlik eti kemiklere çevirdik, kemiklere et giydirdik; sonra onu bambaşka bir yaratık yaptık. Yaratanların en güzeli Allâh, ne yücedir! Sonra o nutfeyi bir donmuş kan yarattık, müteakiben o donmuş kanı da bir parça et kıldık, sonra o et parçasını da kemikler kıldık, kemiklere de bir et giydirdik. Sonra da onu başka bir halk olarak inşa etmiş olduk. İmdi musavvir, mukaddir olanların en güzeli olan Allah Teâlâ, pek mübarektir. 18 / 341
Mü'minun Suresi

15.Ayet
ثُمَّ إِنَّكُمْ بَعْدَ ذَٰلِكَ لَمَيِّتُونَ -15 Sonra (ey insanlar) siz bunun ardından muhakkak öleceksiniz. Sonra siz bunun arkasından muhakkak öleceksiniz Sonra bunun ardından siz elbette ölürsünüz. Sonra siz, bunun ardından öleceksiniz. Sonra şüphe yok ki, siz, bundan sonra elbette ölmüş kimselersinizdir. 18 / 341
Mü'minun Suresi

16.Ayet
ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ تُبْعَثُونَ -16 Sonra yine muhakkak siz, kıyamet gününde (tekrar) diriltileceksiniz. Sonra siz Kıyamet günü muhakkak ba´solunacaksınız Sonra da şüphesiz ki siz Kıyamet günü dirilip kaldırılacaksınız. Sonra, siz kıyâmet günü muhakkak diriltileceksiniz. Sonra da muhakkak ki, siz Kıyamet günü diriltilip kaldırılacaksınız. 18 / 341
Mü'minun Suresi

17.Ayet
وَلَقَدْ خَلَقْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعَ طَرَائِقَ وَمَا كُنَّا عَنِ الْخَلْقِ غَافِلِينَ -17 Andolsun, biz sizin üzerinizde yedi yol yarattık. Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz. Filhakıka biz, sizin fevkınızda yedi tarıyk yarattık ve halktan gafil olmadık And olsun ki, üzerinizde yedi tabaka (veya yol, ya da sistem) yarattık. Ve biz yarattığımızdan habersiz değilizdir. Üstünüzde de yedi tabaka (yedi gök) yarattık. Biz yaratmadan gâfil değiliz. Ve kasem olsun ki, sizin üzerinize yedi yol yarattık, Biz yaratmaktan gâfiller olmadık. 18 / 341
KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014