SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Necm Suresi
27.Ayet |
إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلَائِكَةَ تَسْمِيَةَ الْأُنْثَىٰ -27 |
Şüphesiz ahirete iman etmeyenler, meleklere dişi isimleri veriyorlar. |
Evet Âhırete iymanı olmıyanlar Melâikeye dişi adı takıp duruyorlar |
Şüphesiz, Âhiret´e inanmayanlar, melekleri dişi diye adlandırırlar. |
Âhirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar. |
Muhakkak o kimseler ki, ahirete imân etmezler, elbette melekleri dişilerin adıyla adlandırırlar. |
27 / 526 |
Necm Suresi
28.Ayet |
وَمَا لَهُمْ بِهِ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ ۖ وَإِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا -28 |
Hâlbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zanna uyuyorlar. Şüphesiz zan, hakikat namına hiçbir şey ifade etmez. |
Maamafih ona dair bir bilgileri olduğundan değil sırf zanne tabi´ oluyorlar, halbuki zann haktan hiçbir şey´i muğnî olmaz. |
Onların bu hususta hiçbir bilgisi yoktur; sadece öyle sanırlar da uyup giderler. Zann ise haktan yana hiçbir şey ifâde etmez. |
Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise haktan hiçbir gerçek kazandırmaz. (Zan ile gerçeğe ulaşılmaz.) |
Onların ona dair bir bilgileri yoktur. Zandan başka bir şeye tâbi olmazlar. Halbuki şüphe yok ki zan, haktan hiçbir şey ifade etmez. |
27 / 526 |
Necm Suresi
29.Ayet |
فَأَعْرِضْ عَنْ مَنْ تَوَلَّىٰ عَنْ ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ إِلَّا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا -29 |
Öyle ise bizim zikrimizden (Kur’an’dan) yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselerden yüz çevir. |
O halde bakma sen o bizim zikrimizden yüz çevirip te Dünya hayattan ötesini istemiyen kimselere |
O halde bizi anmaktan yüzçevirenden ve ancak Dünya hayatını arzu edip durandan sen de yüzçevir. |
Bizi anmaktan yüz çeviren ve dünyâ hayâtından başka bir şey istemeyen kimseden yüz çevir. |
Artık sen, Bizim zikrimizden yüz çevirenden ve dünya hayatından başkasını dilemeyen kimselerden i´raz et. |
27 / 526 |
Necm Suresi
30.Ayet |
ذَٰلِكَ مَبْلَغُهُمْ مِنَ الْعِلْمِ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدَىٰ -30 |
İşte onların ilimden ulaşabildikleri nokta! Şüphesiz senin Rabbin, yolundan sapanı daha iyi bilir. O, hidayete ereni de daha iyi bilir. |
İşte odur onların ılimden irebildikleri gaye, şübhesiz ki rabbın, odur en bilen yolundan sapanı, hem de odur en bilen hidayeti tutanı |
Onların ilimden erişebildikleri işte budur. Şüphesiz ki, senin Rabbin, yolundan sapanı çok iyi bilir ve doğru yolda yürüyeni de daha iyi bilir. |
İşte onların erişebilecekleri bilgi (sınırı) budur. (Bundan ötesine akılları ermez). Şüphesiz Rabbin, yolundan sapanı da iyi bilir ve O, yola geleni de iyi bilir. |
İşte onların ilimden erebildikleri budur. Şüphe yok ki Rabbin, o yolundan sapıtan kimseyi en ziyâde bilendir ve O, hidayete eren kimseyi de en ziyâde bilendir. |
27 / 526 |
Necm Suresi
31.Ayet |
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ لِيَجْزِيَ الَّذِينَ أَسَاءُوا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذِينَ أَحْسَنُوا بِالْحُسْنَى -31 |
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. (Bu) kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, iyilik edenleri de daha güzeliyle mükâfatlandırması için (böyle)dir. |
Hem bütün Göklerdeki ve Yerdeki hep Allahındır akıbet kötülük yapanları yaptıklarıyle cezalandıracak, güzellik edenleri de daha güzeliyle mükâfatlandıracak |
Göklerde ne varsa, yerde ne varsa, hepsi Allah´ındır. Yaptıklarıyla kötülük işleyenlere ceza verir; iyilik edenlere de daha iyisiyle karşılık verir. |
Göklerde ve yerde bulunan herşey Allâh´ındır. (Bunları yaratmıştır) Ki kötülük edenleri, yaptıklarıyle cezâlandırsın, güzel davrananları da güzellikle mükâfâtlandırsın. |
Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah´ındır. Fenalıkta bulunanları yaptıkları ile cezalandıracaktır ve güzellikte bulunmuş olanları da daha güzeli ile mükâfaatlandıracaktır. |
27 / 526 |
Necm Suresi
32.Ayet |
الَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ إِلَّا اللَّمَمَ ۚ إِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِ ۚ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنْشَأَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ وَإِذْ أَنْتُمْ أَجِنَّةٌ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ ۖ فَلَا تُزَكُّوا أَنْفُسَكُمْ ۖ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقَىٰ -32 |
Onlar, ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden uzak duran kimselerdir. Şüphesiz Rabbin, bağışlaması çok geniş olandır. Sizi, topraktan yarattığında da ve analarınızın karnında ceninler iken de, en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, Allah’a karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir. |
Onlar ki günahın büyüklerinden; vebalden, fuhşiyyattan kaçınırlar, ancak ufak tefek kusur başka, şübhesiz ki rabbın geniş mağfiretlidir. Hem sizin her hallerinize a´lemdir, sizi Arzdan inşa ettiği sıra ve sizler analarınızın karınlarında cenînler iken, şimdi nefislerinizi tezkiyeye kalkışmayın, O´dur en bilen müttakı olanı. |
O iyilik işleyenler ki, ufak çaptaki kusur ve günahlar dışında günahın büyüklerinden ve her türlü ahlâk ve terbiye dışı söz ve davranışlardan kaçınırlar. Şüphesiz ki Rabbin bağışlaması geniştir. Sizi topraktan (elde edilen ürünlerle) oluşturup yetişme alanına getirdiği anlarda ve siz, analarınızın karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zamanda sizi en iyi bilen O´dur. Artık kendinizi temize çıkarmaya kalkışmayın. O, korkup sakınanları daha iyi bilir. |
Onlar, günâhın büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınırlar, yalnız bazı küçük hatâlar işleyebilirler. Şüphesiz Rabbinin affı geniştir (O kendisine yönelen kulunu affeder). O sizi daha iyi bilir: Gerek sizi topraktan inşâ ettiği, gerek annelerinizin karınlarında bulunduğunuz zaman biçim verdiği sırada (sizin her hâlinizi bilmiştir), artık kendinizi övüp yüceltmeyin, çünkü O, korunanı daha iyi bilir. |
(Güzellikte bulunanlar) O kimselerdir ki, günahın büyüklerinden ve fahiş şeylerden kaçınırlar, küçük günah müstesna. Şüphe yok ki, Rabbim mağfireti geniş olandır ve O sizi en ziyâde bilendir. O vakit ki, sizi yerden, yarattı ve o vakit ki, siz analarınızın karınlarında ceninler halinde idiniz. Artık nefislerinizi tezkiye etmeyin. O, muttakî olanı en ziyâde bilendir. |
27 / 526 |
Necm Suresi
33.Ayet |
أَفَرَأَيْتَ الَّذِي تَوَلَّىٰ -33 |
(33-34) Şimdi yüz çevireni; pek az verip de kaskatı cimrileşeni gördün mü? |
Şimdi gördün a? O çevrileni |
(33-34) Arkasını döneni, az şey verip gerisini yanında tutup direneni gördün mü ? |
Gördün mü şu adamı ki arkasını döndü? |
(33-35) Şimdi gördün mü o kimseyi ki, (imândan) yüz çevirdi. Ve biraz şey verdi, mütebakisini de men etti. Ya gayba ait bilgi onun yanında mıdır ki, artık o görüyor. |
27 / 526 |
Necm Suresi
34.Ayet |
وَأَعْطَىٰ قَلِيلًا وَأَكْدَىٰ -34 |
(33-34) Şimdi yüz çevireni; pek az verip de kaskatı cimrileşeni gördün mü? |
Ve biraz verip de dayatıvereni |
(33-34) Arkasını döneni, az şey verip gerisini yanında tutup direneni gördün mü ? |
Azıcık verdi, gerisini elinde sıkı sıkı tuttu? |
(33-35) Şimdi gördün mü o kimseyi ki, (imândan) yüz çevirdi. Ve biraz şey verdi, mütebakisini de men etti. Ya gayba ait bilgi onun yanında mıdır ki, artık o görüyor. |
27 / 526 |
Necm Suresi
35.Ayet |
أَعِنْدَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرَىٰ -35 |
Gayb’ın ilmi kendi yanında da o gerçeği mi görüyor? |
Gayb ılmi yanında da artık görüyor mu? |
Gaybın ilmi, onun yanındadır da onu o mu görüyor? |
Gayb´ın bilgisi kendi yanında da o mu (âlemin esrarını) görüyor? |
(33-35) Şimdi gördün mü o kimseyi ki, (imândan) yüz çevirdi. Ve biraz şey verdi, mütebakisini de men etti. Ya gayba ait bilgi onun yanında mıdır ki, artık o görüyor. |
27 / 526 |
Necm Suresi
36.Ayet |
أَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا فِي صُحُفِ مُوسَىٰ -36 |
(36-37) Yoksa, Mûsâ’nın ve Allah’ın emirlerini bütünüyle yerine getiren İbrahim’in sahifelerindeki şu hakikatler kendisine haber verilmedi mi? |
Yoksa haber mi verilmedi Musânın suhufundaki |
(36-37) Yoksa Musa´nın ve ahde vefa eden İbrahim´in sahifelerindeki hususlar ona bildirilmedi mi ? |
Yoksa kendisine haber mi verilmedi: Mûsâ´nın sahifelerinde bulunan, |
(36-38) Yoksa Mûsa´nın sahifelerinde olan şeyden haber verilmedi mi? Ve memur olduğu şeyi bihakkın itmam etmiş olan İbrahim´in sahifelerindeki de kendisine haber verilmedi mi? Hakikaten hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez. |
27 / 526 |
Necm Suresi
37.Ayet |
وَإِبْرَاهِيمَ الَّذِي وَفَّىٰ -37 |
(36-37) Yoksa, Mûsâ’nın ve Allah’ın emirlerini bütünüyle yerine getiren İbrahim’in sahifelerindeki şu hakikatler kendisine haber verilmedi mi? |
Ve çok vefakâr olan İbrahim´inkindeki |
(36-37) Yoksa Musa´nın ve ahde vefa eden İbrahim´in sahifelerindeki hususlar ona bildirilmedi mi ? |
Ve çok vefâlı İbrâhim´in (sahifelerinde bulunan şu gerçekler): |
(36-38) Yoksa Mûsa´nın sahifelerinde olan şeyden haber verilmedi mi? Ve memur olduğu şeyi bihakkın itmam etmiş olan İbrahim´in sahifelerindeki de kendisine haber verilmedi mi? Hakikaten hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez. |
27 / 526 |
Necm Suresi
38.Ayet |
أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ -38 |
Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenmez. |
Ki doğrusu bir vizir çeken başkasının vizrini çekecek değil |
Günah yükü çeken hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü çekmez. |
Ki hiçbir günâhkâr, başkasının günâh yükünü yüklenmez. |
(36-38) Yoksa Mûsa´nın sahifelerinde olan şeyden haber verilmedi mi? Ve memur olduğu şeyi bihakkın itmam etmiş olan İbrahim´in sahifelerindeki de kendisine haber verilmedi mi? Hakikaten hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez. |
27 / 526 |
Necm Suresi
39.Ayet |
وَأَنْ لَيْسَ لِلْإِنْسَانِ إِلَّا مَا سَعَىٰ -39 |
İnsan için ancak çalıştığı vardır. |
Doğrusu insanın sa´yinden başkası kendinin değil |
Ve insana ancak çalışıp çabaladığı vardır. |
İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur. |
(39-42) Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur. Ve elbette ki, çalışmasını yakında görecektir. Sonra (onun çalışması) en tamam bir mükâfaat ile mükâfaatlandırılacaktır. Ve şüphe yok ki, en son gidiş Rabbinedir. |
27 / 526 |
Necm Suresi
40.Ayet |
وَأَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرَىٰ -40 |
Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir. |
Ve elbette sa´yi yarın görülecek |
Ve onun çalışıp çabalaması da ileride görülecek, |
Ve çalışması da yakında görülecektir. |
(39-42) Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur. Ve elbette ki, çalışmasını yakında görecektir. Sonra (onun çalışması) en tamam bir mükâfaat ile mükâfaatlandırılacaktır. Ve şüphe yok ki, en son gidiş Rabbinedir. |
27 / 526 |
Necm Suresi
41.Ayet |
ثُمَّ يُجْزَاهُ الْجَزَاءَ الْأَوْفَىٰ -41 |
Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir. |
Sonra ona en değerli mükâfat verilecek |
Sonra da ona, karşılığı tastamam verilecektir. |
Sonra ona tastamam karşılığı verilecektir. |
(39-42) Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur. Ve elbette ki, çalışmasını yakında görecektir. Sonra (onun çalışması) en tamam bir mükâfaat ile mükâfaatlandırılacaktır. Ve şüphe yok ki, en son gidiş Rabbinedir. |
27 / 526 |
Necm Suresi
42.Ayet |
وَأَنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ الْمُنْتَهَىٰ -42 |
Şüphesiz en son varış Rabbinedir. |
Ve elbette nihayet rabbına gidilecek |
Ve elbette son varış Rabbınadır. |
Ve sonunda senin Rabbine varılacaktır. |
(39-42) Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur. Ve elbette ki, çalışmasını yakında görecektir. Sonra (onun çalışması) en tamam bir mükâfaat ile mükâfaatlandırılacaktır. Ve şüphe yok ki, en son gidiş Rabbinedir. |
27 / 526 |
Necm Suresi
43.Ayet |
وَأَنَّهُ هُوَ أَضْحَكَ وَأَبْكَىٰ -43 |
Şüphesiz O, güldürür ve ağlatır. |
Hakıkat odur güldüren ağlatan |
Şüphesiz ki, O, hem güldürür, hem ağlatır. |
Güldüren de O´dur, ağlatan da O´dur. |
(43-44) Ve muhakkak O´dur ki, güldürdü ve ağlattı. Ve şüphe yok O´dur, O´dur ki, öldürdü ve hayata erdirdi. |
27 / 526 |
Necm Suresi
44.Ayet |
وَأَنَّهُ هُوَ أَمَاتَ وَأَحْيَا -44 |
Şüphesiz O, öldürür ve diriltir. |
Hakıkat odur öldüren, dirilten |
Ve elbette O, hem öldürün, hem diriltir. |
Öldüren de O´dur, yaşatan da O´dur. |
(43-44) Ve muhakkak O´dur ki, güldürdü ve ağlattı. Ve şüphe yok O´dur, O´dur ki, öldürdü ve hayata erdirdi. |
27 / 526 |