SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Hicr Suresi
16.Ayet |
وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِي السَّمَاءِ بُرُوجًا وَزَيَّنَّاهَا لِلنَّاظِرِينَ -16 |
Andolsun, biz gökte burçlar yaptık ve onu, bakanlar için süsledik. |
Şanım hakkı için biz Semâda burclar yaptık ve onu ehli nazar için tezyin eyledik |
Şanıma and olsun ki, gökte burçlar yarattık ve onları seyredenler için süsleyip (çekici görünümde) donattık. |
Andolsun biz, gökte burçlar yaptık. Ve onu bakanlar için süsledik. |
Andolsun ki, Biz gökte burçlar yaptık ve onu nazar edenler için tezyin ettik. |
14 / 262 |
Hicr Suresi
17.Ayet |
وَحَفِظْنَاهَا مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ رَجِيمٍ -17 |
Onu kovulmuş her şeytandan koruduk. |
Hem onu her «şeytanirracîm» den hıfz ettik. |
Hem onları kovulmuş her şeytandan koruduk. |
Ve onu, her recim (taşlanmış, kovulmuş uydurma sözler atan) şeytândan koruduk. |
Ve onu her bir taşlanmış şeytandan koruduk. |
14 / 262 |
Hicr Suresi
18.Ayet |
إِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُبِينٌ -18 |
Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş takip etmektedir. |
Ancak kulak hırsızlığı eden olur, onu da parlak bir şihab ta´kıb etmektedir |
Ancak kulak hırsızlığıyla bir şeyler çalmak isteyenleri parlak bir ateş parçası izleyip kovalar. |
Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ışın kovalar. |
Ancak o ki, kulak hırsızlık etmiş olur. Artık onu da apaçık bir ateş parçası takip eder. |
14 / 262 |
Hicr Suresi
19.Ayet |
وَالْأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْزُونٍ -19 |
Yeri de yaydık, ona sabit dağlar yerleştirdik ve orada ölçülü (bir biçimde) her şeyi bitirdik. |
Arzı meddettik ve ona ağır baskılar bıraktık ve onda mevzun her şeyden bitirdik, |
Yeryüzünü de yaydık, orada ağırlığı olan sabit dağlar koyduk ve orada ölçülmüş (miktar ve özelliği belirlenmiş) her şeyi yetiştirdik. |
Arzı da yaydık, oraya sağlam dağlar attık ve orada ölçülü mütenâsib şeyler bitirdik. |
Yeryüzünü de yaydık ve onda sabit dağlar bıraktık. Ve onda her bir ölçülmüş şeyden bitirdik. |
14 / 262 |
Hicr Suresi
20.Ayet |
وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَايِشَ وَمَنْ لَسْتُمْ لَهُ بِرَازِقِينَ -20 |
Orada hem sizin için, hem de sizin rızık vermediğiniz kimseler için geçimlikler meydana getirdik. |
hem sizin için, hem sizin razikı olmadığınız kimseler için onda geçimlikler husule getirdik |
Yine yeryüzünde size ve sizin rızık veremiyeceğiniz kimselere (canlılara) geçimlikler meydana getirdik. |
Orada sizin için ve (beslediğinizi sandığınız, fakat aslında) sizin beslemediğiniz kimseler için geçimlikler var ettik. |
Ve sizin için ve rızıklarını verir olmadığınız kimseler için orada yaşama sebeplerini vücuda getirdik. |
14 / 262 |
Hicr Suresi
21.Ayet |
وَإِنْ مِنْ شَيْءٍ إِلَّا عِنْدَنَا خَزَائِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُ إِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ -21 |
Hiçbir şey yoktur ki hazineleri yanımızda olmasın. Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiririz. |
Hiç bir şey yoktur ki bizim yanımızda hazineleri olmasın, fakat biz, onu ancak ma´lüm bir mıkdar ile indiririz |
Hiç bir şey yoktur ki, onun hazineleri katımızda olmasın ve biz onu ancak belirli bir ölçüde indiririz. |
Hiçbir şey yoktur ki onun hazineleri, bizim yanımızda olmasın, ama biz onu, bilinen bir miktar ile indiririz. |
Ve hiçbir şey yoktur ki illâ onun hazineleri Bizim nezdimizdedir. Ve onu indirmeyiz. Ancak malum bir miktar ile (indiririz). |
14 / 262 |
Hicr Suresi
22.Ayet |
وَأَرْسَلْنَا الرِّيَاحَ لَوَاقِحَ فَأَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَسْقَيْنَاكُمُوهُ وَمَا أَنْتُمْ لَهُ بِخَازِنِينَ -22 |
Rüzgârları da aşılayıcı olarak gönderip yukarıdan su indirerek sizi onunla suladık. Onu toplayıp depolayan da siz değilsiniz. |
Bir de aşılayıcı rüzgârlar gönderdik de Semâdan bir kadrile bir su indirip sizi onunla suvardık, onu hazînelerde tutan siz değilsiniz |
Rüzgârları da aşılayıcılar olarak gönderdik. Gökten su indirdik de onunla sizi suladık; yoksa siz onu toplayıp depolayacak değilsiniz. |
Rüzgârları, aşılayıcı olarak gönderdik de gökten su indirdik, böylece sizi suladık. Onu depolayan siz değilsiniz. |
Ve rüzgârları da aşılayıcılar olarak gönderdik. Sonra gökten su indirdik de onunla sizleri suvardık ve siz onun için hazinedar değilsiniz. |
14 / 262 |
Hicr Suresi
23.Ayet |
وَإِنَّا لَنَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ -23 |
Hiç şüphesiz biz diriltir, biz öldürürüz ve biz (her şeye gerçek) varisleriz |
Her halde biz, mutlak hem bir hayat veririz hem öldürürüz, hepsine vâris de biziz |
Şüphesiz ki biz, diriltir ve öldürürüz ve vâris olanlar da biziz. |
Biziz, elbette biz ki, yaşatır, öldürürüz; gerçek vâris olan da biziz (her fâninin mülkü bize geçer. Ölmeyen, dâimâ kalan yalnız biziz). |
Ve muhakkak ki Biz, evet Biz elbette diriltir ve öldürürüz. Varisler olanlar da Bizleriz. |
14 / 262 |
Hicr Suresi
24.Ayet |
وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَقْدِمِينَ مِنْكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَأْخِرِينَ -24 |
Andolsun biz, sizden önce gelip geçenleri de biliriz, sonraya kalanları da. |
Kasem olsun ki içinizden öne geçmek istiyenler de ma´lûmumuz, geri kalmak istiyenler de ma´lûmumuz |
And olsun ki, sizden öne geçmek isteyenleri de bilmişizdir; arkada kalmak isteyenleri de... |
Andolsun, sizden önce geçenleri de bildik, sonra gelenleri de bildik. |
Andolsun ki, Biz elbette sizden önce geçenleri de, geri kalanları da biliriz. |
14 / 262 |
Hicr Suresi
25.Ayet |
وَإِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْ ۚ إِنَّهُ حَكِيمٌ عَلِيمٌ -25 |
Şüphesiz senin Rabbin onları diriltip bir araya getirecektir. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. |
Ve hakıkat rabbın o, onları hep haşredecek, hakıkat o, hakîmdir, alîmdir |
Şüphesiz ki, Rabbin onları diriltip biraraya getirecek. Çünkü O, mutlak hikmet sahibidir, yegâne bilendir. |
Gerçekten onları toplayacak olan, Rabbindir. O hükümdardır, bilendir. |
Ve şüphe yok. Senin Rabbindir ki, O onları haşredecektir. Muhakkak ki, O hakîmdir, alîmdir. |
14 / 262 |
Hicr Suresi
26.Ayet |
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَإٍ مَسْنُونٍ -26 |
Andolsun, biz insanı kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş bir balçıktan yarattık. |
Filhakika biz insanı bir «salsâl» den, mesnun bir balçıktan yarattık |
Şanıma and olsun ki, insanı pişmedik balçıktan yarattık. |
Andolsun biz insanı pişmemiş çamurdan, değişmiş cıvık balçıktan yarattık. |
Muhakkak ki, Biz insanı kuru bir çamurdan, tegayyür etmiş bir balçıktan yarattık. |
14 / 262 |
Hicr Suresi
27.Ayet |
وَالْجَانَّ خَلَقْنَاهُ مِنْ قَبْلُ مِنْ نَارِ السَّمُومِ -27 |
Cinleri de daha önce dumansız ateşten yaratmıştık. |
Cann, onu da bundan evvel «narissemum»dan yaratmıştık |
Cânn´ı da daha önce dumansız zehirli ateşten yarattık. |
Cinne gelince onu da (insandan) daha önce, (vücudun gözeneklerine) nüfuz eden kavurucu ateşten yarattık. |
Cin tâifesini de evvelce bir dumansız ateşten yaratmıştık. |
14 / 262 |
Hicr Suresi
28.Ayet |
وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَإٍ مَسْنُونٍ -28 |
(28-29) Hani Rabbin meleklere, “Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin” demişti. |
Ve düşün o vaktı ki Rabbın Melâikeye: ben, demişti: salsâlden, mesnun bir balçıktan bir beşer halkedeceğim. |
Bir vakitler Rabbin meleklere : «Gerçekten ben, pişmedik kuru çamurdan, biçimlendirilmiş balçıktan bir beşer (insan) yaratacağım. |
Bir zaman Rabbin meleklere demişti ki: "Ben kupkuru çamurdan, değişken balçıktan bir insan yaratacağım!" |
Ve yâd et o zamanı ki, Rabbin meleklere demişti ki: «Ben kuru bir çamurdan, bir suretlenmiş balçıktan bir insan yaratıcıyım.» |
14 / 262 |
Hicr Suresi
29.Ayet |
فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِنْ رُوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ -29 |
(28-29) Hani Rabbin meleklere, “Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin” demişti. |
Binaenaleyh onu tesviye ettiğim ve içine ruhumdan nefheylediğim vakıt derhal onun için secdeye kapanın |
Bu bakımdan onu düzenleyip ruhumdan ona üflediğimde derhal secdeye kapanın» demişti. |
"Onu düzenle(yip insan şekline koydu)ğum ve ona ruhumdan üflediğim zaman hemen ona secdeye kapanın!" |
«Artık Ben onu tesviye ettiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman siz hemen onun için secde ediciler olarak yere kapanın.» |
14 / 262 |
Hicr Suresi
30.Ayet |
فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ -30 |
Bunun üzerine bütün melekler saygı ile eğildiler. |
Onun üzerine Melâike, hepsi toptan secde ettiler |
Bu buyruk üzerine meleklerin hepsi birden secde ettiler. |
Meleklerin hepsi topluca secde ettiler. |
Bunun üzerine bütün melekler hep birden secde ettiler. |
14 / 262 |
Hicr Suresi
31.Ayet |
إِلَّا إِبْلِيسَ أَبَىٰ أَنْ يَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ -31 |
Ancak İblis, saygı ile eğilenlerle beraber olmaktan kaçındı. |
ancak İblîs secde edenlerle beraber olmaktan ibâ eyledi |
Ancak İBLİS secde edenlerle beraber olmaktan çekinip (emre uymadı, Âdem´e secde etmedi). |
Yalnız İblis, secde edenlerle beraber olmayı kabul etmedi. |
Şeytan müstesna. O secde edenler ile beraber bulunmaktan kaçındı. |
14 / 262 |