SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Hakka Suresi
35.Ayet |
فَلَيْسَ لَهُ الْيَوْمَ هَاهُنَا حَمِيمٌ -35 |
“Bu sebeple, bugün burada onun samimi bir dostu yoktur.” |
bu gün de ona yok kanı sıcak bir hısım |
O sebeple bugün onun, burada candan sıcak bir dostu ve yakını yoktur. |
Bugün burada onun için candan bir dost yoktur. |
(35-36) Artık onun için burada bir şefkatli karîb yoktur. Ve yemek de yoktur, kanlı irinden olan müstesna. |
29 / 567 |
Hakka Suresi
36.Ayet |
وَلَا طَعَامٌ إِلَّا مِنْ غِسْلِينٍ -36 |
“Kanlı irinden başka bir yiyeceği de yoktur.” |
Ne de bir taam, bir «gıslîn» den başka |
Yiyecek olarak da ancak Gıslîn (=Zakkum´a benzer bir ağaç veya kan irin karışımını andıran fena bir sıvı) vardır. |
İrinden başka yiyecek de yoktur. |
(35-36) Artık onun için burada bir şefkatli karîb yoktur. Ve yemek de yoktur, kanlı irinden olan müstesna. |
29 / 567 |
Hakka Suresi
37.Ayet |
لَا يَأْكُلُهُ إِلَّا الْخَاطِئُونَ -37 |
Onu günahkârlardan başkası yemez.” |
Ki onu kimse yemez hatâkâr canîlerden başka. |
Onu da ancak günahkârlar yerler. |
Onu, (bile bile) hatâ işleyenlerden başkası yemez. |
(37-38) Onu ise günahkârlardan başkası yemez. Artık yok, görür olduğunuza yemin ederim. |
29 / 567 |
Hakka Suresi
38.Ayet |
فَلَا أُقْسِمُ بِمَا تُبْصِرُونَ -38 |
(38-40) Görebildiklerinize ve göremediklerinize yemin ederim ki, o (Kur’an), hiç şüphesiz çok şerefli bir elçinin (Allah’tan alıp tebliğ ettiği) sözüdür. |
Artık yok, kasem ederim ki gördüklerinize |
(38-39) Hayır, gördüklerinize ve görmediklerinize and içerim ki, |
Yoo, yemin ederim; gördüklerinize, |
(37-38) Onu ise günahkârlardan başkası yemez. Artık yok, görür olduğunuza yemin ederim. |
29 / 567 |
Hakka Suresi
39.Ayet |
وَمَا لَا تُبْصِرُونَ -39 |
(38-40) Görebildiklerinize ve göremediklerinize yemin ederim ki, o (Kur’an), hiç şüphesiz çok şerefli bir elçinin (Allah’tan alıp tebliğ ettiği) sözüdür. |
Ve görmediklerinize |
(38-39) Hayır, gördüklerinize ve görmediklerinize and içerim ki, |
Ve görmediklerinize, |
Ve göremez olduğunuza da yemin ederim. |
29 / 567 |
Hakka Suresi
40.Ayet |
إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ -40 |
(38-40) Görebildiklerinize ve göremediklerinize yemin ederim ki, o (Kur’an), hiç şüphesiz çok şerefli bir elçinin (Allah’tan alıp tebliğ ettiği) sözüdür. |
O hiç şübhesiz kerîm bir Resulün getirdiği sözdür |
Şüphesiz bu (söz) şerefli saygıdeğer bir elçinin sözüdür. |
Ki, o (Kur´ân) elbette değerli bir elçinin sözüdür. |
Şüphe yok ki, o (Kur´an) kerîm olan bir peygamberin (tebliğ ettiği) bir kelâmdır. |
29 / 567 |
Hakka Suresi
41.Ayet |
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍ ۚ قَلِيلًا مَا تُؤْمِنُونَ -41 |
O, bir şairin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz! |
Ve o bir şâir sözü değildir. Siz pek az düşünüyorsunuz |
O, bir şâirin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz!. |
O, bir şâ´irin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz! |
Ve o bir şair sözü değildir. Siz pek az şeye inanıyorsunuz. |
29 / 567 |
Hakka Suresi
42.Ayet |
وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍ ۚ قَلِيلًا مَا تَذَكَّرُونَ -42 |
Bir kâhinin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz! |
bir kâhin sözü de değildir, siz pek az düşünüyorsunuz |
O bir kâhinin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz! |
Bir kâhinin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz! |
Bir kâhinin sözü de değildir. Ne kadar az düşünüyorsunuz. |
29 / 567 |
Hakka Suresi
43.Ayet |
تَنْزِيلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ -43 |
O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir. |
O rabbül´âlemînden bir tenzildir |
Âlemlerin Rabbından indirilmedir. |
Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. |
Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. |
29 / 567 |
Hakka Suresi
44.Ayet |
وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْأَقَاوِيلِ -44 |
(44-45) Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık. |
O bize isnaden ba´zı lâflar uydurmağa kalkışsaydı |
Eğer (o elçi) bize karşı kendi kafasından birtakım sözler uydursaydı, |
Eğer o, (Muhammed), bazı laflar uydurup bize iftirâ etseydi, |
Eğer o (peygamber bi´lfarz) bâzı lâkırdıları Bize karşı bir iftira olarak söylemiş olsa idi, |
29 / 567 |
Hakka Suresi
45.Ayet |
لَأَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَمِينِ -45 |
(44-45) Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık. |
Elbette biz onu ondan dolayı yemîniyle yakalar (kuvvetle tutar hıncını alır)dık. |
Elbette biz, onu sağ elimiz (kudret ve kahrımız)le yakalar, |
Elbette onun sağ (elini veya kuvvet)ini alırdık. |
(45-46) Elbette ki onu sağ tarafından yakalardık. Sonra O´ndan yürek damarını kesiverirdik. |
29 / 567 |
Hakka Suresi
46.Ayet |
ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَتِينَ -46 |
Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik. |
Sonra da ondan vetînini (iliğini) keser atardık |
Sonra da elbette onun kalb damarını koparırdık. |
Sonra onun can damarını keserdik. |
(45-46) Elbette ki onu sağ tarafından yakalardık. Sonra O´ndan yürek damarını kesiverirdik. |
29 / 567 |
Hakka Suresi
47.Ayet |
فَمَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ عَنْهُ حَاجِزِينَ -47 |
Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı. |
O vakıt sizden hiç biriniz ona siper de olamazdınız |
Sizden hiç biriniz de O´ndan (gelecek olan azabı), arayerde engeller olup savamazdı. |
Sizden hiç kimse buna engel olamazdı. |
(47-48) Artık sizden bir kimse de yoktur ki, ondan men ediciler olabilsinler. Ve şüphe yok ki, o (Kur´ânı Mübîn) muttakîler için elbette bir mev´izadır. |
29 / 567 |
Hakka Suresi
48.Ayet |
وَإِنَّهُ لَتَذْكِرَةٌ لِلْمُتَّقِينَ -48 |
Şüphesiz Kur’an, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüttür. |
Ve o hiç şüphesiz unutulmıyacak bir öğüddür korunacaklar için |
Ve şüphesiz ki bu söz (Kur´ân), muttakîler (Allah´tan saygı ile korkup yalandan ve kötü düşünce ve davranışlardan sakınanlar) için bir öğüttür. |
O (Kur´ân), korunanlar için bir öğüttür. |
(47-48) Artık sizden bir kimse de yoktur ki, ondan men ediciler olabilsinler. Ve şüphe yok ki, o (Kur´ânı Mübîn) muttakîler için elbette bir mev´izadır. |
29 / 567 |
Hakka Suresi
49.Ayet |
وَإِنَّا لَنَعْلَمُ أَنَّ مِنْكُمْ مُكَذِّبِينَ -49 |
Şüphesiz biz, içinizden yalanlayanların olduğunu elbette biliyoruz. |
Bununla beraber biz biliyoruz ki sizden inanmıyanlar var |
Biz, elbette sizden (Kur´ân´ı) yalan sayanları biliriz. |
Biz, içinizde yalanlayanlar bulunduğunu elbette biliyoruz. |
Ve muhakakak ki, Biz elbette biliriz. Şüphe yok ki, sizden tekzîp edenler vardır. |
29 / 567 |
Hakka Suresi
50.Ayet |
وَإِنَّهُ لَحَسْرَةٌ عَلَى الْكَافِرِينَ -50 |
Şüphesiz Kur’an, kâfirler için mutlaka bir pişmanlık sebebidir. |
Ve her halde o, kâfirler üzerinde bir hasrettir |
Şüphesiz ki O, (Kur´ân), kâfirler üzerinde bir hasret, üzüntü ve iç sıkıntısıdır. |
Doğrusu o, kâfirler için hasrettir. |
Ve muhakkak ki, o (Kur´ân-ı Azîm) elbette kâfirlerin üzerlerine bir hasrettir. |
29 / 567 |
Hakka Suresi
51.Ayet |
وَإِنَّهُ لَحَقُّ الْيَقِينِ -51 |
Şüphesiz Kur’an, gerçek kesin bilgidir. |
Ve o hiç şübhesiz hakkulyakîn´dir |
Gerçekten o, kesinlik ifâde eden bir hakikattir. |
O, kesin gerçektir. |
Ve şüphe yok ki O, bilâşekk, gerçek bir hakîkattır. |
29 / 567 |
Hakka Suresi
52.Ayet |
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ -52 |
O hâlde sen, yüce Rabbinin adıyla tespih et. |
haydi tesbih et rabbının azîm ismiyle |
Çok yüce ulu Rabbin ismini tesbîh et. |
Öyleyse ulu Rabbinin adını tesbih et (O´nun eksikliklerinden uzak, yücelerden yüce olduğunu an). |
Artık o Azîm Rabbinin ismiyle tesbihe devam et. |
29 / 567 |
Mearic Suresi
1.Ayet |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ سَأَلَ سَائِلٌ بِعَذَابٍ وَاقِعٍ -1 |
(1-3) Soran birisi, yükselme yollarının sahibi Allah tarafından kâfirlere kesinlikle inecek olan ve hiç kimsenin uzaklaştıramayacağı azabı sordu. |
İstedi bir sâil bir azâbı ki olacak |
(1-2-3) Bir soran, yükselme yollarının ve basamaklarının sahibi Allah´tan kâfirlerin başına gelecek ve hiçbir kimsenin savamayacağı azabı soruyor. |
Bir soran, inecek azâbı sordu: |
(1-2) Bir talip, vaki olacak azabı taleb etti. Kâfirler için onu bertaraf edecek yoktur. |
29 / 567 |
Mearic Suresi
2.Ayet |
لِلْكَافِرِينَ لَيْسَ لَهُ دَافِعٌ -2 |
(1-3) Soran birisi, yükselme yollarının sahibi Allah tarafından kâfirlere kesinlikle inecek olan ve hiç kimsenin uzaklaştıramayacağı azabı sordu. |
Kâfirler için yok onu defi´ edecek |
(1-2-3) Bir soran, yükselme yollarının ve basamaklarının sahibi Allah´tan kâfirlerin başına gelecek ve hiçbir kimsenin savamayacağı azabı soruyor. |
Kâfirler için, ki onu savacak yoktur, |
(1-2) Bir talip, vaki olacak azabı taleb etti. Kâfirler için onu bertaraf edecek yoktur. |
29 / 567 |
Mearic Suresi
3.Ayet |
مِنَ اللَّهِ ذِي الْمَعَارِجِ -3 |
(1-3) Soran birisi, yükselme yollarının sahibi Allah tarafından kâfirlere kesinlikle inecek olan ve hiç kimsenin uzaklaştıramayacağı azabı sordu. |
O, mi´racların sahibi Allahdan |
(1-2-3) Bir soran, yükselme yollarının ve basamaklarının sahibi Allah´tan kâfirlerin başına gelecek ve hiçbir kimsenin savamayacağı azabı soruyor. |
Yükselme derecelerinin sâhibi Allah´tan. |
(O azap) Yüksek dereceler sahibi olan Allah tarafındandır. |
29 / 567 |
Mearic Suresi
4.Ayet |
تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ -4 |
Melekler ve Ruh (Cebrail) ona süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir. |
Ki ona Melâike ve Ruh uruc eder, bir günde ki mikdarı elli bin sene tutar |
Melekler ve Ruh (Melek Cebrail veya çok büyük bir melek olan Ruh), miktarı elli bin yıl olan bir günde ona (o derecelere) yükselirler. |
Melekler ve Rûh, miktarı elli bin yıl süren bir gün içinde O´na çıkar. |
Melekler ve Rûh oraya bir günde çıkarlar ki, oranın mesafesi ellibin yıldır. |
29 / 567 |
Mearic Suresi
5.Ayet |
فَاصْبِرْ صَبْرًا جَمِيلًا -5 |
(Ey Muhammed!) Sen güzel bir şekilde sabret. |
O halde sabret biraz bir sabri cemîl ile |
Artık sen, güzelce sabret (de neticeyi bekle). |
Şimdi sen güzelce sabret. |
(5-6) Artık güzelce bir sabr ile sabret. Şüphe yok ki, onlar onu uzak görürler. |
29 / 567 |
Mearic Suresi
6.Ayet |
إِنَّهُمْ يَرَوْنَهُ بَعِيدًا -6 |
Şüphesiz onlar o azabı uzak görüyorlar. |
Çünkü onlar onu uzak görürler |
Şüphesiz o kâfirler azabı uzak görürler. |
Onlar onu uzak görüyor(lar). |
(5-6) Artık güzelce bir sabr ile sabret. Şüphe yok ki, onlar onu uzak görürler. |
29 / 567 |
Mearic Suresi
7.Ayet |
وَنَرَاهُ قَرِيبًا -7 |
Biz ise onu yakın görüyoruz. |
Biz se onu yakın görürüz |
Biz ise, onu yakın görmekteyiz. |
Biz ise onu yakın görüyoruz. |
(7-8) Halbuki, Biz onu pek yakın görürüz. O gün ki, (azabı vaki olur) gök erimiş maden gibi olacaktır. |
29 / 567 |
Mearic Suresi
8.Ayet |
يَوْمَ تَكُونُ السَّمَاءُ كَالْمُهْلِ -8 |
(8-9) Göğün, erimiş maden gibi ve dağların atılmış renkli yün gibi olacağı günü hatırla. |
O gün ki olur sema´ erimiş bir maden gibi |
O gün ki gök erimiş maden gibi olur. |
O gün gök, erimiş maden gibi olur. |
(7-8) Halbuki, Biz onu pek yakın görürüz. O gün ki, (azabı vaki olur) gök erimiş maden gibi olacaktır. |
29 / 567 |
Mearic Suresi
9.Ayet |
وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ -9 |
(8-9) Göğün, erimiş maden gibi ve dağların atılmış renkli yün gibi olacağı günü hatırla. |
Dağlar da atılmış elvan yun gibi |
Dağlar, atılmış renk renk yüne benzer. |
Dağlar, renkli yün gibi olur. |
(9-10) Dağlar da atılmış rengârenk yün gibi olacaktır. Hiçbir dost da bir dostu sormaz. |
29 / 567 |
Mearic Suresi
10.Ayet |
وَلَا يَسْأَلُ حَمِيمٌ حَمِيمًا -10 |
(O gün) hiçbir samimi dost, dostunu sormaz. |
Ve bir hısım bir hısıma halini sormaz |
Candan hiçbir dost, candan bir dostunu sormaz. |
Dost dostun halini sormaz. |
(9-10) Dağlar da atılmış rengârenk yün gibi olacaktır. Hiçbir dost da bir dostu sormaz. |
29 / 567 |