SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Zuhruf Suresi
48.Ayet |
وَمَا نُرِيهِمْ مِنْ آيَةٍ إِلَّا هِيَ أَكْبَرُ مِنْ أُخْتِهَا ۖ وَأَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ -48 |
Onlara gösterdiğimiz her bir mucize önceki benzerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler diye, onları azaba uğrattık. |
Her ne âyet de gösteriyorsak onlara mutlak birbirinden büyüktü, tuttuk onları azâba da çektik ki rücu´ edeler |
Onlara hiçbir âyet (belge ve mu´cize) göstermedik ki, diğerinden daha büyük olmasın. Belki dönerler diye onları azâb ile yakalayıverdik. |
Onlara gösterdiğimiz her mu´cize, mutlaka kızkardeşinden (ötekinden) büyüktü. Belki dönerler diye onları (kıtlık, tûfân, çekirge gibi türlü) azâb(lar) ile cezâlandırdık. |
Ve onlara âyetten bir şey gösterir olmadık ki, illâ o, diğerlerinden daha büyük idi. Ve onları azab ile yakaladık, belki onlar geri dönerler (diye). |
25 / 492 |
Zuhruf Suresi
49.Ayet |
وَقَالُوا يَا أَيُّهَ السَّاحِرُ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَ إِنَّنَا لَمُهْتَدُونَ -49 |
(Onlar azabı görünce) “Ey büyücü! Sana verdiği söze dayanarak, bizim için Rabbine dua et. Çünkü biz artık doğru yola gireceğiz” dediler. |
Bu halde diyorlardı ki: gel ey sâhir! bizim için rabbına bir duâ et, sende olan ahdi hurmetine, çünkü biz artık yola geleceğiz |
Böyle iken, «ey sihirbaz büyücü !» dediler. «Sana verdiği sözü gereği, Rabbına bizim için duâ edip yalvar, bizler elbette doğru yola geleceğiz.» |
Bunun üzerine dediler ki: "Ey büyücü, bizim için Rabbine du´â et, sana verdiği söz hakkı için (bizi bağışlasın) artık biz yola geleceğiz!" |
Ve dediler ki: «Ey sahir! Bizim için Rabbine bir dua et, sana olan ahdi hürmetine, şüphe yok ki, biz de elbette hidâyete ermişler oluruz.» |
25 / 492 |
Zuhruf Suresi
50.Ayet |
فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ إِذَا هُمْ يَنْكُثُونَ -50 |
Fakat biz onlardan azabı kaldırınca bir de bakmışsın sözlerinden dönüyorlar. |
Bunun üzerine kendilerinden azâbı açtığımız vakıt da derhal cayıverdiler |
Kendilerinden o azabı kaldırdığımızda, birden verdikleri sözü bozdular (yerine getirmediler). |
Fakat biz onlardan azâbı kaldırınca sözlerinden dönmeğe başladılar. |
Vaktâ ki, onlardan o azabı açıverdik, o zaman onlar sözlerinden geri döner oldular. |
25 / 492 |
Zuhruf Suresi
51.Ayet |
وَنَادَىٰ فِرْعَوْنُ فِي قَوْمِهِ قَالَ يَا قَوْمِ أَلَيْسَ لِي مُلْكُ مِصْرَ وَهَٰذِهِ الْأَنْهَارُ تَجْرِي مِنْ تَحْتِي ۖ أَفَلَا تُبْصِرُونَ -51 |
Firavun, kavmine seslenerek dedi ki: “Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı benim değil mi? Şu nehirler de benim altımdan akıyor (değil mi?) Hâlâ görmüyor musunuz?” |
Ve Fir´avn kavmının içinde şöyle bağırdı: ey kavmım! Mısır mülkü benim ve hep şu nehirler benim altımdan akıyor değil mi? Artık gözünüzü açsanız a |
Fir´avn kendi milleti içinde şöyle seslendi: «Ey milletim !» dedi, «Mısır mülkü ve krallığı benim değil midir? Şu ırmaklar benim altımdan akmıyor mu ? Görmüyor musunuz ? |
Fir´avn kavminin içinde bağırıp dedi: "Ey kavmim, Mısır mülkü ve şu altımdan akıp giden ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz?" |
Ve Fir´avun kavmi içinde nidâ etti, dedi ki: «Ey kavmim! Mısır mülkü ve altından akan ırmaklar benim için değil mi? Hâlâ görmüyor musunuz?» |
25 / 492 |
Zuhruf Suresi
52.Ayet |
أَمْ أَنَا خَيْرٌ مِنْ هَٰذَا الَّذِي هُوَ مَهِينٌ وَلَا يَكَادُ يُبِينُ -52 |
“Yoksa ben, şu zavallı, nerede ise maksadını anlatamayacak durumda olan bu adamdan daha hayırlı değil miyim?” |
Yoksa ben şundan daha hayırlı değil miyim ki o hem hakîr hem de meramını anlatamıyor |
Yoksa ben, şu zavallı ve neredeyse açık şekilde meramını anlatamıyan kimseden daha hayırlı değil miyim ?» |
"Yahut ben, şu aşağılık, nerdeyse söz anlatamayacak durumda olan adamdan daha iyi değil miyim?" |
«Yoksa ben o kimseden daha hayırlı değil miyim ki, o bir hakîrdir ve (maksadını) açıklamaya yaklaşamıyor.» |
25 / 492 |
Zuhruf Suresi
53.Ayet |
فَلَوْلَا أُلْقِيَ عَلَيْهِ أَسْوِرَةٌ مِنْ ذَهَبٍ أَوْ جَاءَ مَعَهُ الْمَلَائِكَةُ مُقْتَرِنِينَ -53 |
“(Eğer doğru söylüyorsa) ona altın bilezikler atılmalı, yahut onunla beraber bulunmak üzere melekler gelmeli değil miydi?” |
Eğer o dediği gibi ise üzerine altın bilezikler atılsa ya! Yâhud yanında Melâikeler dizilse gelse ya! |
(Eğer doğru sözlü ise) «üzerine altından bilezikler atılmalı veya beraberinde melekler yer alıp gelmeli değil miydi ?» |
(Eğer o, doğru söylüyorsa) Üzerine altın bilezikler atılmalı, yâhut yanında (kendisine yardım eden, onu doğrulayan) melekler de gelmeli değil miydi?" |
«Onun üzerine altundan bilezikler atılmalı değil mi idi? Veya onunla beraber melekler birbirlerine mukarinler olarak gelmeli değil miydi?» |
25 / 492 |
Zuhruf Suresi
54.Ayet |
فَاسْتَخَفَّ قَوْمَهُ فَأَطَاعُوهُ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ -54 |
Firavun, kavmini küçük düşürdü (ezdi). Onlar da kendisine itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplumdu. |
Bu suretle kavmını istihfaf etti onlar da ona itaat eylediler çünkü dinden çıkmış fâsık bir kavm idiler |
Böylece o, kendi milletini hafife aldı (da aldatıcı sözler söyledi). Bu sebeple ona itaat ettiler. Şüphesiz ki onlar hakkın yolundan çıkmış ahlâksız bir milletti. |
Kavmini küçümsedi, onlar da ona boyun eğdiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir kavim idiler. |
Artık kavmine hakaretle baktı. Derken onlar da ona itaat ediverdiler. Şüphe yok ki onlar, fasıklar olan bir kavim olmuş idiler. |
25 / 492 |
Zuhruf Suresi
55.Ayet |
فَلَمَّا آسَفُونَا انْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَاهُمْ أَجْمَعِينَ -55 |
Onlar bizi bu şekilde öfkelendirince biz de onlardan öç aldık, hepsini suda boğduk. |
Böyle vaktâ ki bizi gadaba da´vet ettiler biz de kendilerinden intikam aldık hepsini birden gark ediverdik |
Ne vakit ki, bizi öfkelendirip gazabımızı çektiler, kendilerinden intikam aldık da böylece hepsini (Kızıldeniz´de) boğduk. |
Onlar bizi kızdırınca biz de onlardan öç aldık, hepsini boğduk. |
Vaktâ ki, Bizi gazaplandırdılar, onlardan intikam aldık. Hemen hepsini de garkettik. |
25 / 492 |
Zuhruf Suresi
56.Ayet |
فَجَعَلْنَاهُمْ سَلَفًا وَمَثَلًا لِلْآخِرِينَ -56 |
Onları, sonradan gelecek inkârcılara, geçmiş bir ibret ve bir örnek kıldık. |
Gark ediverdik de onları sonrakiler için hem bir selef hem bir mesel kıldık |
Onları sonra gelecekler için geçmiş bir ibret ve misâl yaptık. |
Onları sonradan gelen (inkârcı)ların geçmiş ataları ve örneği yaptık (bunlar da onların izinden gittiler). |
Artık onları sonrakiler için de bir geçmiş, bir ibret kıldık. |
25 / 492 |
Zuhruf Suresi
57.Ayet |
وَلَمَّا ضُرِبَ ابْنُ مَرْيَمَ مَثَلًا إِذَا قَوْمُكَ مِنْهُ يَصِدُّونَ -57 |
Meryem oğlu İsa bir örnek olarak anlatılınca bir de ne göresin, senin kavmin (seni susturacak bir delil buldukları zannıyla) hemen şamata etmeye başlar. |
Ve vaktâ ki Meryemin oğlu bir mesel olarak ortaya atıldı derhal kavmin ondan çığrıştılar |
Ve ne vakit ki, Meryem oğlu misâl verildi, senin kavmin hemen bağrışıp çağrıştılar, |
Meryem oğlu, bir misâl olarak anlatılınca hemen kavmin, ondan ötürü yaygarayı bastılar: |
Vaktâ ki, Meryem´in oğlu, bir mesel olarak irâd edildi. O zaman kavmin bundan sevinip çağrışır oldular. |
25 / 492 |
Zuhruf Suresi
58.Ayet |
وَقَالُوا أَآلِهَتُنَا خَيْرٌ أَمْ هُوَ ۚ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ إِلَّا جَدَلًا ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ خَصِمُونَ -58 |
“Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa İsa mı?” dediler. Bunu sadece seninle tartışmak için ortaya attılar. Şüphesiz onlar kavgacı bir toplumdur. |
Ya! dediler: bizim ilâhlarımız mı hayırlı? Yoksa o mu? Bunu sana sırf bir cidal olarak fırlattılar, doğrusu onlar çok husumetli bir kavimdirler |
Ve dediler ki: Bizim tanrılarımız mı hayırlıdır, yoksa O mu hayırlıdır? Bu misâli sırf bir tartışma ve sürtüşme konusu olsun diye sana getirdiler. Zaten onlar yaygaracı, tar-tışıcı bir millettir. |
"Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa o mu? dediler. Bunu sâdece tartışma için sana misâl verdiler. Doğrusu onlar, kavgacı bir toplumdur. |
Ve dediler ki: «Bizim ilâhlarımız mı hayırlıdır, yoksa O mu?» Bunu sana bir mücadeleden başka olarak irâd etmiş olmadılar. Hayır. Onlar düşmanlar olan bir kavimdirler. |
25 / 492 |
Zuhruf Suresi
59.Ayet |
إِنْ هُوَ إِلَّا عَبْدٌ أَنْعَمْنَا عَلَيْهِ وَجَعَلْنَاهُ مَثَلًا لِبَنِي إِسْرَائِيلَ -59 |
İsa, sadece, kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğulları’na örnek kıldığımız bir kuldur. |
Hayır o ilâh değil, halîs bir kuldur, biz ona in´am ettik ve kendisini Benî İsraîl için bir mesel yaptık |
O (Meryem oğlu İsâ) kendisine nîmet verdiğimiz ve İsrail oğulları´na örnek gösterdiğimiz bir kuldur.. |
O, sadece kendisine ni´met verdiğimiz ve İsrâil oğullarına örnek kıldığımız bir kuldur. |
O başka değil, bir kuldur ki, O´nun üzerine in´amda bulunduk ve O´nu İsrâiloğulları için bir ibret kıldık. |
25 / 492 |
Zuhruf Suresi
60.Ayet |
وَلَوْ نَشَاءُ لَجَعَلْنَا مِنْكُمْ مَلَائِكَةً فِي الْأَرْضِ يَخْلُفُونَ -60 |
Eğer dileseydik, içinizden yeryüzünde sizin yerinize geçecek melekler yaratırdık. |
Ve dilersek sizlerden de Melâike yaparız Arzda halef olurlar |
Eğer biz, dileseydik yeryüzünde yerinize geçecek melekler yaratırdık. |
Eğer dileseydik, sizden şu dünyâda yerinize geçen melekler yapardık. |
Ve eğer dileyecek olsa idik, elbette sizden yerde melekler yaratırdık, size halefler olurlardı. |
25 / 492 |