SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Abese Suresi
1.Ayet |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ عَبَسَ وَتَوَلَّىٰ -1 |
(1-2) Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü. |
Ekşidi ve döndü |
(1-2) Kendisine o iki gözü kör geldi diye yüzünü ekşitip çevirdi. |
Surat astı ve döndü; |
(1-2) Yüzünü ekşitti ve ardını döndü. Kendisine âmânın gelmesinden dolayı. |
30 / 584 |
Abese Suresi
2.Ayet |
أَنْ جَاءَهُ الْأَعْمَىٰ -2 |
(1-2) Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü. |
Çünkü ona a´mâ geldi |
(1-2) Kendisine o iki gözü kör geldi diye yüzünü ekşitip çevirdi. |
Kör geldi diye. |
(1-2) Yüzünü ekşitti ve ardını döndü. Kendisine âmânın gelmesinden dolayı. |
30 / 584 |
Abese Suresi
3.Ayet |
وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّىٰ -3 |
(Ey Muhammed!) Ne bilirsin, belki de o arınacak, |
Ne bilirsin o belki temizlenecek |
(3-4) Ne bilirsin, belki o temizlenecek veya öğüt alacaktı da o öğüt ona fayda verecekti ? |
Ne bilirsin belki o arınacak? |
Sana ne şey bildirdi, olabilir ki, o temizlenecektir? |
30 / 584 |
Abese Suresi
4.Ayet |
أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرَىٰ -4 |
Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek. |
Veya öğüt belliyecek de o öğüt kendine fâide verecek |
(3-4) Ne bilirsin, belki o temizlenecek veya öğüt alacaktı da o öğüt ona fayda verecekti ? |
Yahut öğüt dinleyecek de öğüt, kendisine yarayacak. |
Yahut öğüt dinleyecek de kendisine o öğüt fâide verecektir. |
30 / 584 |
Abese Suresi
5.Ayet |
أَمَّا مَنِ اسْتَغْنَىٰ -5 |
Kendini muhtaç hissetmeyene gelince; |
Amma istiğnâ edene gelince |
(5-6) Ama öğüt almaya ihtiyaç duymayanı ise, sen ona yönelip ilgi duyuyorsun. |
Kendisini zengin görüp tenezzül etmeyene gelince; |
(5-6) Amma istiğnada bulunan kimseye gelince. İmdi sen ona teveccüh ediyorsun. |
30 / 584 |
Abese Suresi
6.Ayet |
فَأَنْتَ لَهُ تَصَدَّىٰ -6 |
Sen, ona yöneliyorsun. |
Sen onun sadâsına özeniyorsun |
(5-6) Ama öğüt almaya ihtiyaç duymayanı ise, sen ona yönelip ilgi duyuyorsun. |
Sen ona yöneliyorsun. |
(5-6) Amma istiğnada bulunan kimseye gelince. İmdi sen ona teveccüh ediyorsun. |
30 / 584 |
Abese Suresi
7.Ayet |
وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّىٰ -7 |
(İstemiyorsa) onun arınmamasından sana ne! |
Onun temizlenmemesinden sana ne? |
Onun arınmamasından sana ne ? |
Onun arınmamasından sana ne? |
Onun temizlenmemesinden dolayı senin aleyhine ne var? |
30 / 584 |
Abese Suresi
8.Ayet |
وَأَمَّا مَنْ جَاءَكَ يَسْعَىٰ -8 |
(8-10) Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun. |
Ve amma sana can atarak gelen |
(8-9-10) (Allah´tan) saygı ile korkarak koşup gelenle ilgilenmeyip kendisinden habersiz (gibi) görünüyorsun. |
Fakat koşarak sana gelen, |
(8-9) Fakat o kimse ki, sana koşarak geldi. Ve o ise korkar. |
30 / 584 |
Abese Suresi
9.Ayet |
وَهُوَ يَخْشَىٰ -9 |
(8-10) Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun. |
Haşyet duyarak gelmişken |
(8-9-10) (Allah´tan) saygı ile korkarak koşup gelenle ilgilenmeyip kendisinden habersiz (gibi) görünüyorsun. |
Saygılı olarak gelmişken, |
(8-9) Fakat o kimse ki, sana koşarak geldi. Ve o ise korkar. |
30 / 584 |
Abese Suresi
10.Ayet |
فَأَنْتَ عَنْهُ تَلَهَّىٰ -10 |
(8-10) Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun. |
Sen ondan tegafül ediyorsun |
(8-9-10) (Allah´tan) saygı ile korkarak koşup gelenle ilgilenmeyip kendisinden habersiz (gibi) görünüyorsun. |
Sen onunla ilgilenmiyorsun. |
Sen isen ondan teğafül ediyorsun. |
30 / 584 |
Abese Suresi
11.Ayet |
كَلَّا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ -11 |
Hayır, böyle yapma! Çünkü bu (Kur’an) bir öğüttür. |
Hayır hayır zinhar, çünkü o bir tezkiredir |
Hayır, hayır; O (Kur´ân) elbette bir öğüttür. |
Hayır (olmaz böyle şey); o (âyetler), bir hatırlatmadır. |
Hayır. Şüphe yok ki, o bir öğüttür. |
30 / 584 |
Abese Suresi
12.Ayet |
فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ -12 |
Dileyen ondan öğüt alır. |
İmdi onu dileyen tezekkür etsin |
Arzu eden Onu hatırlayıp öğüt alır. |
Dileyen onu düşünüp öğüt alır. |
Artık dileyen onu düşünür (hatırlar). |
30 / 584 |
Abese Suresi
13.Ayet |
فِي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍ -13 |
(13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir. |
Tekrim edilir |
(13-14) O, saygı duyulan şerefli tertemiz yüce sahifelerdedir. |
(O öğüt) Sahifeler içindedir: Değer verilen, |
Pek şerefli sahifelerde. |
30 / 584 |
Abese Suresi
14.Ayet |
مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍ -14 |
(13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir. |
Yüksek tutulur mutahher sahîfelerde |
(13-14) O, saygı duyulan şerefli tertemiz yüce sahifelerdedir. |
Saygı ile yükseltilen, tertemiz (sayfalar) |
(14-15) Yüksek tertemiz (levhâlârda). Sefirlerin elleriyle. |
30 / 584 |
Abese Suresi
15.Ayet |
بِأَيْدِي سَفَرَةٍ -15 |
(13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir. |
Sefere ellerinde |
(15-16) İyilik timsâli saygıdeğer kâtiplerin elleriyle (yazılmıştır). |
Yazıcıların ellerinde: |
(14-15) Yüksek tertemiz (levhâlârda). Sefirlerin elleriyle. |
30 / 584 |
Abese Suresi
16.Ayet |
كِرَامٍ بَرَرَةٍ -16 |
(13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir. |
Kiramı berare |
(15-16) İyilik timsâli saygıdeğer kâtiplerin elleriyle (yazılmıştır). |
Değerli, iyi (yazıcıların). |
Kerîmlerin, itaatkar olanların (elleriyle yazılmıştır). |
30 / 584 |
Abese Suresi
17.Ayet |
قُتِلَ الْإِنْسَانُ مَا أَكْفَرَهُ -17 |
Kahrolası (inkârcı) insan! Ne nankördür o! |
O kahrolası insan ne nankör şey |
Kahrolası (inkarcı azgın) insan ne de nankördür!. |
Kahrolası insan, ne kadar da nânkördür! |
Kahrolsun insan, o ne kadar nankör. |
30 / 584 |
Abese Suresi
18.Ayet |
مِنْ أَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُ -18 |
Allah, onu hangi şeyden yarattı? |
O yaratan onu hangi şeyden yarattı? |
Allah onu hangi şeyden yaratmıştır ? |
(Allâh) Onu hangi şeyden yarattı? |
Onu (Allah Teâlâ) hangi bir şeyden yaratmıştır? |
30 / 584 |
Abese Suresi
19.Ayet |
مِنْ نُطْفَةٍ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُ -19 |
Az bir sudan (meniden). Onu yarattı ve ona ölçülü bir şekil verdi. |
Bir nutfeden, yarattı da onu biçimine koydu |
Nutfe (sperma)dan yaratmış da (en güzel biçimde) takdîr etmiştir. |
Nutfe (sperm)den. Onu yarattı, ona biçim verdi. |
Onu bir damla sudan yaratmış da onu takdir etmiştir. |
30 / 584 |
Abese Suresi
20.Ayet |
ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ -20 |
Sonra ona yolu kolaylaştırdı. |
Sonra ona yolunu kolaylattı |
Sonra da (yaşayıp geçinme, anlayıp inanma) yolunu ona kolaylaştırmıştır. |
Sonra ona yolu kolaylaştırdı. |
(20-21) Sonra ona yolu kolaylaştırdı. Sonra onu öldürdü de kabre soktu. |
30 / 584 |
Abese Suresi
21.Ayet |
ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ -21 |
Sonra onu öldürdü ve kabre koydu. |
Sonra onu öldürdü de kabre gömdürdü |
Sonra onu öldürüp kabre koymuştur. |
Sonra onu öldürdü, kabre koydurdu. |
(20-21) Sonra ona yolu kolaylaştırdı. Sonra onu öldürdü de kabre soktu. |
30 / 584 |
Abese Suresi
22.Ayet |
ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ -22 |
Sonra, dilediği vakit onu diriltir. |
Sonra dilediği vakıt ona nüşur verecek |
Sonra dilediği zaman onu diriltip kaldırır. |
Sonra dilediği zaman onu diriltip kaldırdı. |
Sonra dilediği zaman da onu neşredecektir. |
30 / 584 |
Abese Suresi
23.Ayet |
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ -23 |
Hayır, hayır o, Allah’ın kendisine emrettiğini yerine getirmedi. (İman etmedi.) |
Hayır hayır, doğrusu o hiç onun emrini tam eda etmedi |
Hayır, hayır; insan, Allah´ın buyruğunu (lâyıkıyla) yerine getirmemiştir. |
Hayır, insan, O´nun kendisine emrettiğini yapmadı. |
(23-24) Hayır hayır.. Ona emrettiği şeyi, o yerine getirmedi. İnsan, bir de taamına bakıversin. |
30 / 584 |
Abese Suresi
24.Ayet |
فَلْيَنْظُرِ الْإِنْسَانُ إِلَىٰ طَعَامِهِ -24 |
Her şeyden önce insan, yediği yemeğine bir baksın! |
Bir de insan taamına baksın |
Bir de insan, yiyeceğine bir baksın ! |
İnsan şu yiyeceğine baksın. |
(23-24) Hayır hayır.. Ona emrettiği şeyi, o yerine getirmedi. İnsan, bir de taamına bakıversin. |
30 / 584 |
Abese Suresi
25.Ayet |
أَنَّا صَبَبْنَا الْمَاءَ صَبًّا -25 |
Gerçekten biz, yağmuru bol bol yağdırdık. |
Biz o suyu bir döküş dökmekteyiz |
Şüphesiz ki biz suyu döker de dökeriz, (İhtiyaç nisbetinde yağmur yağdırırız). |
Biz suyu iyice döktük. |
(25-27) Şüphe yok ki, bir suyu bir dökmekle döküverdik. Sonra yeri bir yarmakla yarıverdik. Artık onda daneler bitirdik. |
30 / 584 |
Abese Suresi
26.Ayet |
ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقًّا -26 |
Sonra toprağı, iyiden iyiye yardık! |
Sonra o Arzı bir yarış yarmaktayız |
Sonra yeryüzünü (kabartıp) yarık yarık yaparız. |
Sonra toprağı güzelce yardık da, |
(25-27) Şüphe yok ki, bir suyu bir dökmekle döküverdik. Sonra yeri bir yarmakla yarıverdik. Artık onda daneler bitirdik. |
30 / 584 |
Abese Suresi
27.Ayet |
فَأَنْبَتْنَا فِيهَا حَبًّا -27 |
(27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık. |
Bu suretle onda daneler |
(27-28-29-30-31) Orada dâne, üzüm, yonca, zeytin, hurma, sık ve büyük ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitiririz. |
Orada bitirdik: Dâne, |
(25-27) Şüphe yok ki, bir suyu bir dökmekle döküverdik. Sonra yeri bir yarmakla yarıverdik. Artık onda daneler bitirdik. |
30 / 584 |
Abese Suresi
28.Ayet |
وَعِنَبًا وَقَضْبًا -28 |
(27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık. |
Üzümler, yoncalar |
(27-28-29-30-31) Orada dâne, üzüm, yonca, zeytin, hurma, sık ve büyük ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitiririz. |
Üzüm, yonca, |
(28-29) Ve yaş üzüm ve yaş yonca (yetiştirdik). Ve zeytinlikler ve hurmalıklar... |
30 / 584 |
Abese Suresi
29.Ayet |
وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا -29 |
(27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık. |
Zeytinlikler hurmalıklar |
(27-28-29-30-31) Orada dâne, üzüm, yonca, zeytin, hurma, sık ve büyük ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitiririz. |
Zeytin, hurma, |
(28-29) Ve yaş üzüm ve yaş yonca (yetiştirdik). Ve zeytinlikler ve hurmalıklar... |
30 / 584 |
Abese Suresi
30.Ayet |
وَحَدَائِقَ غُلْبًا -30 |
(27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık. |
Âfâka ser çekmiş dilber bağçeler |
(27-28-29-30-31) Orada dâne, üzüm, yonca, zeytin, hurma, sık ve büyük ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitiririz. |
İri ve gür bahçeler, |
(30-32) Ve ağaçları birbirine girmiş büyük bahçeler. Ve meyveler ve mer´alar (vücuda getirdik). Sizin ve hayvanlarınızın faidelenmesi için. |
30 / 584 |
Abese Suresi
31.Ayet |
وَفَاكِهَةً وَأَبًّا -31 |
(27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık. |
Meyveler, çayırlar neler yetiştirmekteyiz |
(27-28-29-30-31) Orada dâne, üzüm, yonca, zeytin, hurma, sık ve büyük ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitiririz. |
Meyva ve çayır; |
(30-32) Ve ağaçları birbirine girmiş büyük bahçeler. Ve meyveler ve mer´alar (vücuda getirdik). Sizin ve hayvanlarınızın faidelenmesi için. |
30 / 584 |
Abese Suresi
32.Ayet |
مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ -32 |
(27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık. |
Sizin ve davarlarınızın intifaı için |
Size ve davarlarınıza yararlı geçimlik olsun diye (bunları lütfederiz). |
Sizin ve hayvanlarınızın geçimi için. |
(30-32) Ve ağaçları birbirine girmiş büyük bahçeler. Ve meyveler ve mer´alar (vücuda getirdik). Sizin ve hayvanlarınızın faidelenmesi için. |
30 / 584 |
Abese Suresi
33.Ayet |
فَإِذَا جَاءَتِ الصَّاخَّةُ -33 |
(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır. |
Amma geldiği vakıt o Sahha (o sayhasını dinletecek belâ) |
Kulakları sağırlaştıracak o Kıyamet gürültüsü geldiğinde ; |
Çarpınca kulakları sağır eden o gürültü geldiği zaman, |
Sonra o pek kuvvetli sayha geldiği vakit. |
30 / 584 |