SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Duhan Suresi
40.Ayet |
إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ مِيقَاتُهُمْ أَجْمَعِينَ -40 |
Şüphesiz, hüküm günü, hepsinin bir arada buluşacağı zamandır. |
Haberiniz olsun ki o fasıl günü hepinizin mikatıdır |
Şüphesiz ki O, (mü´min ile kâfirin, hakk ile bâtılın, doğru ile eğrinin birbirinden) ayırd edileceği gün, hepsinin belirlenmiş (biraraya getirilip toplanma) vaktidir. |
(Hakkın bâtıldan ayrılacağı) Hüküm günü, hepsinin varacağı gündür. |
Şüphe yok ki, o ayırış günü onların cümleten mev´id olan vakitleridir. |
25 / 497 |
Duhan Suresi
41.Ayet |
يَوْمَ لَا يُغْنِي مَوْلًى عَنْ مَوْلًى شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ -41 |
O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Kendilerine yardım da edilmez. |
O gün ki yar yardan bir şey def´edemez ve bir taraftan yardım da olunmazlar |
O gün, dost dosttan herhangi bir şeyi savıp yararlı olamaz ve yardım da göremezler. |
O gün dost, dostundan bir şey savamaz. Ve onlara yardım da edilmez. |
O gün bir dost, bir dosttan hiçbir şeyi bertaraf edemez ve onlar yardım da olunmazlar. |
25 / 497 |
Duhan Suresi
42.Ayet |
إِلَّا مَنْ رَحِمَ اللَّهُ ۚ إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ -42 |
Yalnız, Allah’ın yardım ettiği kimseler bunların dışındadır. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, çok merhamet edendir. |
Ancak Allahın rahmetiyle yarlıgadığı başka, çünkü o öyle azîz öyle rahîmdir |
Ancak, Allah´ın kendi rahmetine lâyık gördüğü kimse müstesna.. Şüphesiz ki, O, çok güçlü, çok üstün ve çok merhametlidir. |
Ancak Allâh´ın acıdığı kimseler (kurtulur). Şüphesiz O, üstündür esirgeyendir. |
Allah´ın rahmet ettiği kimse müstesna. Şüphe yok ki o Allah, azîzdir, rahîmdir. |
25 / 497 |
Duhan Suresi
43.Ayet |
إِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِ -43 |
(43-44) Şüphesiz, zakkum ağacı, günahkârların yemeğidir. |
Şübhesiz o zakkum ağacı |
(43-44) Hakikat, Zakkum ağacı, günah ve vebal taşıyanın yiyeceğidir. |
Zakkum ağacı, |
(43-44) Muhakkak ki, o zakkûm ağacı. Çok günahkâr olanın taamıdır. |
25 / 497 |
Duhan Suresi
44.Ayet |
طَعَامُ الْأَثِيمِ -44 |
(43-44) Şüphesiz, zakkum ağacı, günahkârların yemeğidir. |
çok vebal yüklenenin yemeğidir. |
(43-44) Hakikat, Zakkum ağacı, günah ve vebal taşıyanın yiyeceğidir. |
Günâhkârların yemeğidir. |
(43-44) Muhakkak ki, o zakkûm ağacı. Çok günahkâr olanın taamıdır. |
25 / 497 |
Duhan Suresi
45.Ayet |
كَالْمُهْلِ يَغْلِي فِي الْبُطُونِ -45 |
(45-46) O, maden eriyiği gibidir. Kaynar suyun kaynaması gibi karınlarda kaynar. |
Pota gibi karınlarında kaynar, |
(45-46) Pota misali, kaynar su gibi karınlarında kaynar. |
Pota gibi karınlarda kaynar. |
Erimiş bakır gibi, karınlar içinde kaynar. |
25 / 497 |
Duhan Suresi
46.Ayet |
كَغَلْيِ الْحَمِيمِ -46 |
(45-46) O, maden eriyiği gibidir. Kaynar suyun kaynaması gibi karınlarda kaynar. |
Hamîm kaynar gibi. |
(45-46) Pota misali, kaynar su gibi karınlarında kaynar. |
Sıcak suyun kaynaması gibi. |
Son derece sıcak suyun kaynaması gibi. |
25 / 497 |
Duhan Suresi
47.Ayet |
خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ إِلَىٰ سَوَاءِ الْجَحِيمِ -47 |
(Allah, görevli meleklere şöyle der:) “Tutun onu, cehennemin ortasına sürükleyin.” |
Tutun onu da yaka paça doğru Cehennemin ortasına sürükleyin. |
Onu yakalayın da Cehennem´in ortasına sürükleyin. |
(Allâh, zebânilere emreder): "Tutun onu, cehennemin ortasına sürükleyin." |
Onu tutun da cehennemin tâ ortasına sürükleyin. |
25 / 497 |
Duhan Suresi
48.Ayet |
ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِهِ مِنْ عَذَابِ الْحَمِيمِ -48 |
“Sonra başının üstüne kaynar su azabından dökün.” |
Sonra da başının üstüne hamîm azâbından dökün |
Sonra da başının üstüne kaynar su azabı dökün. |
"Sonra başının üstüne kaynar su azâbından dökün!" |
(48-49) Sonra başının üstüne o pek kaynar su azabından dökün. (Deyin ki) «Tad! Şüphe yok, sen (zûm ediyordun ki) pek kuvvetli, pek âlicenap olan sensin.» |
25 / 497 |
Duhan Suresi
49.Ayet |
ذُقْ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْكَرِيمُ -49 |
(Deyin ki:) “Tat bakalım! Hani sen güçlüydün, şerefliydin!?” |
Tat bakalım deyin: çünkü sen azîzdin, kerîmdin. |
(Azabı) tad ! (İddiana göre) üstündün, güçlüydün, saygıdeğerdin. |
"Tad, zira sen kendince üstündün, şerefliydin." |
(48-49) Sonra başının üstüne o pek kaynar su azabından dökün. (Deyin ki) «Tad! Şüphe yok, sen (zûm ediyordun ki) pek kuvvetli, pek âlicenap olan sensin.» |
25 / 497 |
Duhan Suresi
50.Ayet |
إِنَّ هَٰذَا مَا كُنْتُمْ بِهِ تَمْتَرُونَ -50 |
“İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir!” |
İşte o sizin şekk ve mücadele edip durduğunuz bu |
Elbette bu, hakkında şüphe edip durduğunuz şeydir. |
İşte o kuşkulanıp durduğunuz şey budur!" |
«Şüphe yok ki, işte bu, kendisinde şekk eder olduğunuz şeydir.» |
25 / 497 |
Duhan Suresi
51.Ayet |
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي مَقَامٍ أَمِينٍ -51 |
Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise güvenli bir yerdedirler. |
Elbette müttekiler emîn bir makamda |
(51-52) Şüphesiz ki, (Allah´tan) korkup (küfür, azgınlık ve sapıklıktan) sakınanlar, güvenli makamdadırlar, Cennetlerde ve pınar başlarındadırlar. |
Korunanlar ise güvenli bir makamdadır. |
Muttakîler ise muhakkak ki, bir emin makamdadırlar. |
25 / 497 |
Duhan Suresi
52.Ayet |
فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ -52 |
Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. |
Cennetlerde pınar başlarında |
(51-52) Şüphesiz ki, (Allah´tan) korkup (küfür, azgınlık ve sapıklıktan) sakınanlar, güvenli makamdadırlar, Cennetlerde ve pınar başlarındadırlar. |
Bahçelerde ve çeşme başlarında. |
(52-53) Cennetlerde ve pınarlardadırlar. Karşı karşıya oldukları halde atlastan, parlak ipekten (libaslar) giyineceklerdir. |
25 / 497 |
Duhan Suresi
53.Ayet |
يَلْبَسُونَ مِنْ سُنْدُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُتَقَابِلِينَ -53 |
İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyinerek karşılıklı otururlar. |
Sündüs ve istebraktan elbiseler giyerek karşı karşıya |
Zarif yumuşak ipekten, ince ve kalın atlastan giyinirler ve karşılıklı otururlar. |
İnce ipekten ve parlak atlastan giysiler giyerek karşılıklı otururlar. |
(52-53) Cennetlerde ve pınarlardadırlar. Karşı karşıya oldukları halde atlastan, parlak ipekten (libaslar) giyineceklerdir. |
25 / 497 |
Duhan Suresi
54.Ayet |
كَذَٰلِكَ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ عِينٍ -54 |
İşte böyle. Ayrıca onları iri siyah gözlü hurilerle evlendirmişizdir. |
Evet böyle, hem onları iri gözlü hurîlerle tezvic de etmişizdir |
Evet bu böyledir. Ve biz onları iri-siyah gözlü hurilerle evlendiririz. |
Ayrıca onları, iri gözlü hûrilerle de evlendirmişizdir. |
İşte böyledir ve onları gözleri iri, elbiseleri tertemiz, renkleri beyaz cariyeler ile evlendirdik. |
25 / 497 |
Duhan Suresi
55.Ayet |
يَدْعُونَ فِيهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ آمِنِينَ -55 |
Orada güven içinde her türlü meyveyi isterler. |
Orada emniyyetler içinde her türlü yemişi çağırır getirdirler |
Orada tam bir güven içinde her türlü meyveden isteyebilirler. |
Orada, güven içinde, her meyveyi isterler. |
Orada her türlü meyveden eminler oldukları halde talep ederler. |
25 / 497 |
Duhan Suresi
56.Ayet |
لَا يَذُوقُونَ فِيهَا الْمَوْتَ إِلَّا الْمَوْتَةَ الْأُولَىٰ ۖ وَوَقَاهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ -56 |
Orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Allah, onları cehennem azabından korumuştur. |
İlk ölümden başka ölüm datmazlar. Korumuştur da onları o Cahîm azâbından |
İlk ölümden sonra artık orada ölümü tadmazlar. (Allah) onları Cehennem azabından korumuştur. |
Orada ilk ölümden başka ölüm tadmazlar (sürekli yaşarlar). Ve (Allâh) onları cehennem azâbından korumuştur. |
Orada ölümü tadmazlar, ilk ölüm müstesna ve onları cehennemin azabından korumuştur. |
25 / 497 |
Duhan Suresi
57.Ayet |
فَضْلًا مِنْ رَبِّكَ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ -57 |
Bunlar, Rabbinden bir lütuf olarak verilmiştir. İşte bu büyük başarıdır. |
Hepsi rabbından bir fadl olarak, işte budur ancak fevzi azîm |
Rabbından geniş lütuf, bol ihsan olarak bu, büyük kurtuluştur. |
Rabbinden bir lutuf olarak (bu ni´metler kendilerine verilmiştir). İşte, o büyük başarı budur. |
Rabbinden bir ihsan olarak. İşte budur, o pek büyük necât. |
25 / 497 |
Duhan Suresi
58.Ayet |
فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ -58 |
(Ey Muhammed!) Biz Onu (Kur’an’ı) senin dilinle kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar. |
Biz onu sâde senin dilinle müyesser kıldık gerek ki iyi düşünsünler |
Biz O´nu (Kur´ân´ı) iyi düşünüp anlasınlar diye senin dilinle kolaylaştırdık. |
Biz o (Kur´â)n´ı senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar. |
Şüphe yok ki, onu (Kur´an-ı Mübîn´i) senin lisanınla kolaylaştırdık. Umulur ki onlar tefekkür ederler. |
25 / 497 |
Duhan Suresi
59.Ayet |
فَارْتَقِبْ إِنَّهُمْ مُرْتَقِبُونَ -59 |
Artık sen (onların başına gelecekleri) bekle; onlar da beklemektedirler. |
O halde gözet çünkü onlar gözetiyorlar |
O halde bekle, onlar da bekliyorlar. |
Biraz bekle, onlar da beklemektedirler (yakında başlarına neler geleceğini göreceklerdir). |
Artık gözet, şüphe yok ki, onlar gözeticilerdir. |
25 / 497 |