SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Neml Suresi
23.Ayet |
إِنِّي وَجَدْتُ امْرَأَةً تَمْلِكُهُمْ وَأُوتِيَتْ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ وَلَهَا عَرْشٌ عَظِيمٌ -23 |
“Ben, onlara (Sebe halkına) hükümdarlık eden, kendisine her şeyden bolca verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadın gördüm.” |
Çünkü ben bir kadın buldum, onlara meliklik ediyor, kendisine her şeyden verilmiş, azametli bir tahtı da var |
Şüphen olmasın ki ben, ülkesi halkına hükmeden ve (bu hususta gereken ne ise) kendisine her şeyden (bir pay) verilen, aynı zamanda büyük bir tahtı bulunan bir kadına rastladım. |
"Ben onlara hükümdarlık eden bir kadın buldum, kendisine her şey verilmiş ve büyük bir tahtı var." |
«Muhakkak ki ben, bir kadın buldum ki onlara hükümdarlık ediyor ve kendisine her şeyden verilmiş ve onun için pek büyük bir taht da var.» |
19 / 378 |
Neml Suresi
24.Ayet |
وَجَدْتُهَا وَقَوْمَهَا يَسْجُدُونَ لِلشَّمْسِ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّبِيلِ فَهُمْ لَا يَهْتَدُونَ -24 |
“Onun ve kavminin, Allah’ı bırakıp güneşe taptıklarını gördüm. Şeytan, onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış. Bu yüzden de onlar doğru yolu bulamıyorlar.” |
Onu ve kavmini buldum ki Allaha değil, Güneşe secde ediyorlar, Şeytan onlara amellerini yaldızlamış, bu suretle kendilerini yoldan sapıtmış da doğru gidemiyorlar |
Onu ve milletini, Allah´ı bırakıp Güneş´e secde ettiklerini gördüm. Şeytan onlara işlerini süslemiş de (onları doğru yoldan) alıkoymuştur; bu yüzden onlar da doğru yolu bulamıyorlar.» |
"Onun ve kavminin, Allâh´ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytân onlara işlerini süsleyip onları doğru yoldan çevirmiş, bu yüzden yola gelmiyorlar." |
«Onu ve kavmini Allah´tan başka güneşe secde ederler buldum ve şeytan onlara amellerini süslemiş. Artık onları yoldan sapıttırmış. Binaenaleyh onlar hidâyete eremezler.» |
19 / 378 |
Neml Suresi
25.Ayet |
أَلَّا يَسْجُدُوا لِلَّهِ الَّذِي يُخْرِجُ الْخَبْءَ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُخْفُونَ وَمَا تُعْلِنُونَ ۩ -25 |
“Göklerde ve yerde gizli olanı ortaya çıkaran, sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri bilen Allah’a secde etmesinler diye (şeytan onları yoldan çıkarmış.)” |
Allâha secde etmemeleri için o Allaha ki Göklerde ve Yerde gizliyi çıkarır ve neyi saklıyorlar, neyi açıklıyorlarsa bilir |
(Şeytanın bu süslemesi ve alıkoyması), göklerde ve yerde gizli (her şeyi) ortaya çıkaran ve sizin gizlediklerinizi de açıkladığınızı da bilen Allah´a secde etmemeleri(ni sağlaması) içindir. |
"Göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran ve gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilen Allah´a secde etmeleri gerekmez mi?" |
Allah´a secde etmemeleri için (böyle yapmış). O Allah´a ki, göklerdeki ve yerdeki her gizliyi (meydana) çıkarır ve neyi gizlediğinizi ve neyi de âşikâre yaptığınızı bilir. |
19 / 378 |
Neml Suresi
26.Ayet |
اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ ۩ -26 |
Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Büyük Arş’ın Rabbidir. |
Allah, başka ilâh yok ancak o, o azîm Arşın sahibi o |
Allah, Büyük Arş´ın Rabbıdır; Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. |
"Allâh ki, O´ndan başka Tanrı yoktur, büyük Arş´ın sâhibidir." |
Allah, O azîm Arş´ın Rabbidir ki, O´ndan başka ilâh yoktur. |
19 / 378 |
Neml Suresi
27.Ayet |
قَالَ سَنَنْظُرُ أَصَدَقْتَ أَمْ كُنْتَ مِنَ الْكَاذِبِينَ -27 |
Süleyman, Hüdhüd’e şöyle dedi: “Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz.” |
Bakalım, dedi: sadık mısın yoksa yalancılardan mı oldun? |
Süleyman ona dedi ki: «Bir bakalım doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mı oldun?» |
(Süleymân): "Bakalım, dedi, doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mısın?" |
Hazreti Süleyman Hüdhüd´e dedi ki: «Bakacağız, doğru mu söyledin yoksa yalancılardan mı oldun?» |
19 / 378 |
Neml Suresi
28.Ayet |
اذْهَبْ بِكِتَابِي هَٰذَا فَأَلْقِهْ إِلَيْهِمْ ثُمَّ تَوَلَّ عَنْهُمْ فَانْظُرْ مَاذَا يَرْجِعُونَ -28 |
“Benim şu mektubumu götür onlara at, sonra da yanlarından ayrıl ve ne sonuca varacaklarına bak.” |
Şu mektubumu götür bırak onlara, sonra dön kendilerinden de bak ne neticeye varacaklar |
«Şimdi bu mektubumu götür de onların yanına bıraktıktan sonra geri çekil, nasıl bir sonuca varacaklarına bir bak!» |
"Bu mektubumu götür, onlara at, sonra onlardan biraz öteye çekil de bak, neye başvuruyorlar (ne yapacaklar)." |
«Şu mektubum ile git, hemen onlara bırak, sonra onlardan çekil de bak ki, neye varacaklar?» |
19 / 378 |
Neml Suresi
29.Ayet |
قَالَتْ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ إِنِّي أُلْقِيَ إِلَيَّ كِتَابٌ كَرِيمٌ -29 |
Sebe kraliçesi Belkıs dedi ki: “Ey ileri gelenler! Bana çok önemli bir mektup atıldı.” |
Kadın, ey a´yan dedi: bana bir mektub bırakıldı, bana çok mühim ve şayani tekrim |
(29-30) (Hüdhüd verilen emri aynen yerine getirdi. Sebe´ Melikesi): «Ey ileri gelenler!» dedi, «doğrusu bana cok önemli bir mektup bırakıldı; şüphesiz ki o, Süleyman´dandır; Rahman ve Rahîm olan Allah adıyladır.» |
(Hüdhüd´ün mektubu götürüp kendisine attığı Seba melikesi Belkis) Danışmanlarına dedi ki: "Ey ileri gelenler, bana çok önemli bir mektup bırakıldı." |
(Hükümdar olan kadın) Dedi ki: «Ey ileri gelenler! Şüphe yok ki bana, çok şerefli bir mektup bırakıldı.» |
19 / 378 |
Neml Suresi
30.Ayet |
إِنَّهُ مِنْ سُلَيْمَانَ وَإِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ -30 |
(30-31) “Mektup, Süleyman’dan gelmiştir. O, ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’ diye başlamakta ve içinde ‘Bana karşı büyüklük taslamayın ve teslimiyet göstererek bana gelin’ denilmektedir.” |
Süleymandan ve, o Rahmân, rahîm Allahın ismiyle |
(29-30) (Hüdhüd verilen emri aynen yerine getirdi. Sebe´ Melikesi): «Ey ileri gelenler!» dedi, «doğrusu bana cok önemli bir mektup bırakıldı; şüphesiz ki o, Süleyman´dandır; Rahman ve Rahîm olan Allah adıyladır.» |
"O Süleyman´dandır ve Rahmân ve Rahim Allâh´ın adiyle (başlamakta)dır. |
«O muhakkak ki, Süleyman tarafından ve şüphe yok ki o, ´Rahmân, Rahîm olan Allah´ın ismiyle´ (başlanarak) yazılmıştır.» |
19 / 378 |
Neml Suresi
31.Ayet |
أَلَّا تَعْلُوا عَلَيَّ وَأْتُونِي مُسْلِمِينَ -31 |
(30-31) “Mektup, Süleyman’dan gelmiştir. O, ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’ diye başlamakta ve içinde ‘Bana karşı büyüklük taslamayın ve teslimiyet göstererek bana gelin’ denilmektedir.” |
Şöyle ki: bana karşı baş kaldırmayın ve müsliman olarak gelin bana! |
(Mektup şöyledir). «Bana karşı kendinizi yüksek görüp baş kaldırmayın ve (Hakk´a, bir olan Allah´a) teslimiyet göstererek bana gelin !» |
"Bana karşı büyüklük taslamayın ve bana teslim olarak gelin (diye yazıyor)." |
(Şöyle ki:) «Bana karşı tekebbürde bulunmayın ve bana müslümanlar olarak geliniz.» |
19 / 378 |
Neml Suresi
32.Ayet |
قَالَتْ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ أَفْتُونِي فِي أَمْرِي مَا كُنْتُ قَاطِعَةً أَمْرًا حَتَّىٰ تَشْهَدُونِ -32 |
“Ey ileri gelenler! Durumum hakkında bana görüş bildirin. Sizler yanımda bulunmadıkça hiçbir işe kesin olarak karar vermem.” |
Ey a´yan, dedi: bana emrimde bir fetvâ verin, sizin huzurunuz olmadan ben hiç bir emri kestirmiş değilim |
(Melike): «Ey ileri gelenler! Bu önemli işim hakkında görüşünüzü bildirin. Siz hazır olmadığınız takdirde bir işi kesin sonuca bağlayacak değilim» dedi. |
"Ey ileri gelenler, dedi, bu işimde bana bir fikir verin; ben, siz olmadıkça hiçbir işi kesip atmam." |
Dedi ki: «Ey ileri gelenler! Bu işim hakkında bana fetva veriniz. Siz hazır bulununcaya değin ben bir işimi kestirmiş değilim.» |
19 / 378 |
Neml Suresi
33.Ayet |
قَالُوا نَحْنُ أُولُو قُوَّةٍ وَأُولُو بَأْسٍ شَدِيدٍ وَالْأَمْرُ إِلَيْكِ فَانْظُرِي مَاذَا تَأْمُرِينَ -33 |
Dediler ki: “Biz güçlü kimseleriz ve çetin savaşçılarız. Emir senin. Ne emredeceğini düşün.” |
Dediler: biz bir kuvvet sahibiyiz ve şiddetli harb ehliyiz, maamafih emir sana aiddir, bak ne ferman buyurursun |
Onlar dediler ki: «Biz kuvvet sahibiyiz ve oldukça şiddetli (savaşçı ve dayanıklı) kimseleriz. Ama emir size aittir; artık ne emredeceksen ona bak.» |
Dediler ki: "Biz güçlüyüz, yaman savaşçılarız ama emir senindir. Bak, ne buyurursan öyle yaparız" |
Dediler ki: «Biz kuvvet sahipleriyiz ve şiddetli bir azim sahipleriyiz ve emir sana aittir. Artık bak, ne emredeceksen.» |
19 / 378 |
Neml Suresi
34.Ayet |
قَالَتْ إِنَّ الْمُلُوكَ إِذَا دَخَلُوا قَرْيَةً أَفْسَدُوهَا وَجَعَلُوا أَعِزَّةَ أَهْلِهَا أَذِلَّةً ۖ وَكَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ -34 |
(Kraliçe Belkıs) şöyle dedi: “Krallar bir memlekete girdi mi, orayı harap ederler ve halkının ileri gelenlerini zelil hâle getirirler. İşte onlar böyle yaparlar.” |
Doğrusu, dedi: mülûk bir memlekete girdiler mi onu perişan ederler ve ehalisinin azîz olanlarını zelîl kılarlar, evet, böyle yaparlar |
(Melike); «Doğrusu hükümdarlar bir kasabaya (savaş niyetiyle) girecekleri zaman oranın düzenini bozarlar da aziz ve şerefli kişilerini aşağılık kılıp rezîl ederler. İşte (bir ülkeye giren düşmanlar) böyle yaparlar.» |
Dedi: "Hükümdarlar bir ülkeye girdiler mi, orayı bozarlar, halkının şereflilerini alçaltırlar, (evet) böyle yaparlar." |
Dedi ki: «Şüphe yok, hükümdarlar bir şehre girdikleri vakit onu perişan ederler ve ahalisinin şereflilerini zelil kılarlar ve işte öyle yaparlar.» |
19 / 378 |
Neml Suresi
35.Ayet |
وَإِنِّي مُرْسِلَةٌ إِلَيْهِمْ بِهَدِيَّةٍ فَنَاظِرَةٌ بِمَ يَرْجِعُ الْمُرْسَلُونَ -35 |
“Ben onlara bir hediye gönderip, elçilerin ne haber ile döneceklerine bakacağım.” |
Ben ise onlara hediyye ile bir hey´et göndereceğim de bakacağım sefîrler ne ile dönecekler |
«Doğrusu ben onlara bir he diye göndereyim de elçilerin ne (haber) ile döneceğine bir bakayım» dedi. |
"Ben onlara bir hediye göndereyim de bakayım elçiler ne ile dönecekler." |
«Ve muhakkak ki, ben onlara bir hediye ile (bir heyet) göndereceğim, artık gönderilenlerin ne ile dönüp geleceklerine bakacağım.» |
19 / 378 |