SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Nebe Suresi
1.Ayet |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ عَمَّ يَتَسَاءَلُونَ -1 |
Birbirlerine neyi soruyorlar? |
Neden soruşturuyorlar? |
Birbirlerinden neyi soruyorlar ? |
Birbirlerine hangi şeyden soruyorlar? |
(1-2) Ne şeyden soruşturuyorlar? O pek büyük haberden. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
2.Ayet |
عَنِ النَّبَإِ الْعَظِيمِ -2 |
(2-3) Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi (mi)? |
O büyük nübüvvet haberinde |
(2-3) Hakkında görüş ayrılığına düştükleri çok önemli haberi mi ? |
O büyük haberden mi? |
(1-2) Ne şeyden soruşturuyorlar? O pek büyük haberden. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
3.Ayet |
الَّذِي هُمْ فِيهِ مُخْتَلِفُونَ -3 |
(2-3) Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi (mi)? |
Ki onlar onda ıhtilâfa düşüyorlar |
(2-3) Hakkında görüş ayrılığına düştükleri çok önemli haberi mi ? |
Ki onlar onda ayrılığa düşmektedirler. |
O haber ki, onlar onda ihtilafa düşmüşlerdir. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
4.Ayet |
كَلَّا سَيَعْلَمُونَ -4 |
Hayır, ileride bilecekler. |
Hayır ileride bilecekler |
Hayır, (görüş ayrılığına gerek yok) ileride bilecekler. |
Hayır (dedikleri gibi değil), yakında bilecekler. |
(4-5) Hayır. Yakında bileceklerdir. Sonra hayır. Yakında bileceklerdir. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
5.Ayet |
ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ -5 |
Yine hayır; ileride bilecekler. |
Hayır, hayır ileride bilecekler |
Hayır, hayır, (hiç gerek yok, elbette) ileride bilecekler. |
Sonra hayır (dedikleri gibi değil), yakında bilecekler. |
(4-5) Hayır. Yakında bileceklerdir. Sonra hayır. Yakında bileceklerdir. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
6.Ayet |
أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ مِهَادًا -6 |
(6-7) Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı? |
Değil mi ki biz arzı bir döşek yaptık |
Yeryüzünü bir döşek, |
Yapmadık mı biz, Arzı bir beşik, |
(6-7) Yeri bir döşek yapmadık mı? Dağları da birer kazık yapmadık mı? |
30 / 581 |
Nebe Suresi
7.Ayet |
وَالْجِبَالَ أَوْتَادًا -7 |
(6-7) Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı? |
Ve dağları birer kazık |
Dağlan (yerin bir bakıma dengesini sağlayan) kazıklar yapmadık mı ? |
Dağları birer kazık? |
(6-7) Yeri bir döşek yapmadık mı? Dağları da birer kazık yapmadık mı? |
30 / 581 |
Nebe Suresi
8.Ayet |
وَخَلَقْنَاكُمْ أَزْوَاجًا -8 |
Sizleri (erkekli dişili) eşler hâlinde yarattık. |
Ve sizleri çift çift yarattık |
Sizi çift çift (kadın-erkek) yarattık. |
Ve sizi çift çift yarattık. |
(8-9) Ve sizleri çiftler olarak yarattık. Uykunuzu da bir dinleniş kıldık. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
9.Ayet |
وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتًا -9 |
Uykunuzu bir dinlenme (sebebi) kıldık. |
Ve uykunuzu bir sübat yaptık |
Uykunuzu, dinlenmenizi sağlayıcı kıldık. |
Uykunuzu dinlenme yaptık. |
(8-9) Ve sizleri çiftler olarak yarattık. Uykunuzu da bir dinleniş kıldık. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
10.Ayet |
وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ لِبَاسًا -10 |
Geceyi (sizi örten) bir elbise yaptık. |
Ve geceyi bir libas yaptık |
Geceyi bir örtü, |
Geceyi (sizi sarıp örten) bir giysi yaptık. |
(10-11) Geceyi de bir örtü kılmış olduk. Gündüzü de bir geçim vakti yaptık. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
11.Ayet |
وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشًا -11 |
Gündüzü de geçimi temin zamanı kıldık. |
Ve gündüzü bir meaş yaptık |
Gündüzü, geçiminizi kazanmanıza uygun kıldık. |
Gündüzü de geçim zamanı yaptık. |
(10-11) Geceyi de bir örtü kılmış olduk. Gündüzü de bir geçim vakti yaptık. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
12.Ayet |
وَبَنَيْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعًا شِدَادًا -12 |
Üstünüze yedi sağlam gök bina ettik. |
Ve üstünüze yedi sağlam bina çattık |
Üstünüzde yedi sağlam gök meydana getirdik. |
Üstünüzde yedi sağlam (gök) binâ ettik. |
(12-13) Ve üzerinize sağlam sağlam yedi gök bina ettik. Ve çok parıldayan kandil kıldık. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
13.Ayet |
وَجَعَلْنَا سِرَاجًا وَهَّاجًا -13 |
Alev alev yanan aydınlatıcı ve ısıtıcı bir kandil yarattık. |
Ve içlerine şa´şaalı parıl parıl bir kandil astık |
(Onda) alabildiğine yanıp tutuşarak parlak ışık veren bir kandil (Güneş)i var kıldık. |
Ve (orada) parıl parıl parlayan bir lamba yarattık. |
(12-13) Ve üzerinize sağlam sağlam yedi gök bina ettik. Ve çok parıldayan kandil kıldık. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
14.Ayet |
وَأَنْزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَاءً ثَجَّاجًا -14 |
(14-16) Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık. |
Ve o mu´sıralardan şarıl şarıl bir su indirdik |
(14-15-16) (Rüzgârın te´siriyle) sıkışıp yoğunlaşan bulutlardan döne ve (çeşitli) bitki çıkarmak; sarmaşık bahçeler yetiştirmek için bol bol yağmur indirdik. |
Sıkışan (bulut)lardan şarıl şarıl su indirdik, |
Ve o sıkıştıranlardan şarıl şarıl bir su indirdik. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
15.Ayet |
لِنُخْرِجَ بِهِ حَبًّا وَنَبَاتًا -15 |
(14-16) Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık. |
Çıkaralım diye onunla taneler ve otlar |
(14-15-16) (Rüzgârın te´siriyle) sıkışıp yoğunlaşan bulutlardan döne ve (çeşitli) bitki çıkarmak; sarmaşık bahçeler yetiştirmek için bol bol yağmur indirdik. |
Ki onunla çıkaralım: Dâne(ler), bitki(ler), |
(15-16) Onunla daneler ve otlar çıkaralım (diye). Ve sarmaşık bahçeler yetiştirelim diye. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
16.Ayet |
وَجَنَّاتٍ أَلْفَافًا -16 |
(14-16) Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık. |
Ve sarmaş dolaş bağlar bağçeler |
(14-15-16) (Rüzgârın te´siriyle) sıkışıp yoğunlaşan bulutlardan döne ve (çeşitli) bitki çıkarmak; sarmaşık bahçeler yetiştirmek için bol bol yağmur indirdik. |
Ve (ağaçları) birbirine sarmaş dolaş bahçeler. |
(15-16) Onunla daneler ve otlar çıkaralım (diye). Ve sarmaşık bahçeler yetiştirelim diye. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
17.Ayet |
إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ مِيقَاتًا -17 |
Şüphesiz hüküm ve ayırma günü belirlenmiş bir vakittir. |
Şübhesiz ki o fasıl günü bir miykat olmuştur |
Şüphesiz ki (Hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden, haklıyı haksızdan) ayırd etme günü (Allah katında) belirlenmiş bir vakittir. |
Muhakkak ki (haklının, haksızın ayırdedileceği) hüküm günü, belirlenmiş bir vakittir. |
Şüphe yok ki, O ayırdetme günü, tayin edilmiş bir vakittir. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
18.Ayet |
يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ أَفْوَاجًا -18 |
Bu, sûra üfürüleceği gün gerçekleşir ve siz bölük bölük gelirsiniz. |
O gün ki sur üfürülür derken gelirsiniz fevcâ fevc |
Sûr´a üfürüleceği gün gruplar hâlinde gelirsiniz. |
O gün Sûr´a üflenir, bölük bölük gelirsiniz. |
O gün ki, Sûr´a üfürülür, artık bölük bölük geliverirsiniz. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
19.Ayet |
وَفُتِحَتِ السَّمَاءُ فَكَانَتْ أَبْوَابًا -19 |
Gök açılır ve kapı kapı olur. |
Semâ da açılmış olmuştur ebvab |
Gökler açılacak, kapı kapı olacak. |
Gök açılmış, kapı kapı olmuştur. |
(19-20) Gök de açılmış artık kapı kapı oluvermiştir. Dağlar da yürütülmüş de, su gibi görülen bir hayâl olmuştur. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
20.Ayet |
وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَكَانَتْ سَرَابًا -20 |
Dağlar yürütülür, serap hâline gelir. |
Ve dağlar yütürülmüş olmuştur serab |
Dağlar yerinden kopup yürütülecek, (tuz-buz olup) seraba dönecek. |
Dağlar yürütülmüş, bir serab olmuştur. |
(19-20) Gök de açılmış artık kapı kapı oluvermiştir. Dağlar da yürütülmüş de, su gibi görülen bir hayâl olmuştur. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
21.Ayet |
إِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَادًا -21 |
(21-23) Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir. |
Şübhesiz ki Cehennem olmuştur mırsad |
(21-22) Cehennem, hiç şüphesiz ki bir pusu, azgın sapıkların varıp döneceği bir yerdir. |
Cehennem de gözetleme yeri olmuş (suçluları gözetleyip durmakta)dır. |
Muhakkak ki, cehennem bir gözetilen yerdir. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
22.Ayet |
لِلطَّاغِينَ مَآبًا -22 |
(21-23) Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir. |
Azgınlar için bir meâb |
(21-22) Cehennem, hiç şüphesiz ki bir pusu, azgın sapıkların varıp döneceği bir yerdir. |
Azgınların varacağı yerdir. |
Azgınlar için bir dolaşılıp gidilecek yerdir. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
23.Ayet |
لَابِثِينَ فِيهَا أَحْقَابًا -23 |
(21-23) Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir. |
Devirlerce içinde kalacaklar |
Orada uzun süre kalacaklar. |
Orada çağlar boyu kalacalardır. |
(23-25) Onun içinde devirlerce kalıcılardır. Orada bir serinlik, içilecek bir su tadamazlar. Ancak bir kaynar su ve bir irin tadarlar. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
24.Ayet |
لَا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًا -24 |
Orada ne bir serinlik ve ne de içecek bir şey tadacaklar! |
Ne bir serinlik tatacaklar ne de bir şarab |
(24-25-26) Ne serinlik, ne de (serin, tatlı bir) içecek tadacaklar, (amellerine) uygun bir ceza olarak sadece kaynar su ve bir de irinli, çok soğuk bir su içecekler. |
Orada ne bir serinlik, ne de içilecek bir şey tadarlar, |
(23-25) Onun içinde devirlerce kalıcılardır. Orada bir serinlik, içilecek bir su tadamazlar. Ancak bir kaynar su ve bir irin tadarlar. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
25.Ayet |
إِلَّا حَمِيمًا وَغَسَّاقًا -25 |
(25-26) Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler. |
Ancak bir hamîm ve bir gassak |
(24-25-26) Ne serinlik, ne de (serin, tatlı bir) içecek tadacaklar, (amellerine) uygun bir ceza olarak sadece kaynar su ve bir de irinli, çok soğuk bir su içecekler. |
Yalnız kaynar su ve irin (içerler); |
(23-25) Onun içinde devirlerce kalıcılardır. Orada bir serinlik, içilecek bir su tadamazlar. Ancak bir kaynar su ve bir irin tadarlar. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
26.Ayet |
جَزَاءً وِفَاقًا -26 |
(25-26) Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler. |
Bir ceza ki bervechi vifak |
(24-25-26) Ne serinlik, ne de (serin, tatlı bir) içecek tadacaklar, (amellerine) uygun bir ceza olarak sadece kaynar su ve bir de irinli, çok soğuk bir su içecekler. |
Yaptıklarına uygun bir cezâ olarak. |
(26-27) Uygun bir ceza olarak. Şüphe yok ki onlar, bir hesabı ummaz olmuşlardı. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
27.Ayet |
إِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَابًا -27 |
Çünkü onlar hesaba çekilmeyi ummuyorlardı. |
çünkü ummazlardı onlar hiç bir hisab |
Çünkü onlar hiç de hesabı ummazlardı. |
Çünkü onlar bir hesap (görüleceğini) ummuyorlardı. |
(26-27) Uygun bir ceza olarak. Şüphe yok ki onlar, bir hesabı ummaz olmuşlardı. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
28.Ayet |
وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كِذَّابًا -28 |
Âyetlerimizi de alabildiğine yalanlamışlardı. |
Âyetlerimizi tekzîb ede ede kesilmişlerdi kezzab |
Âyetlerimizi yalan saydılar da saydılar. |
Âyetlerimizi de tamamen yalanlamışlardı. |
Ve âyetlerimizi yalan saymakla yalan sayar olmuşlardı. |
30 / 581 |
Nebe Suresi
29.Ayet |
وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ كِتَابًا -29 |
Biz ise, her şeyi bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) tamamiyle sayıp tespit ettik. |
Her şey´i ise biz ıhsa etmiş bir kitaba geçirmişiz |
Biz herşeyi (bir bir) sayıp kitaba geçirmişizdir. |
Biz de her şeyi sayıp yazmıştık. |
Ve her ne şey var ise Biz onu bir kitapta saydık (kaydettik.) |
30 / 581 |
Nebe Suresi
30.Ayet |
فَذُوقُوا فَلَنْ نَزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا -30 |
Kâfirlere şöyle denilir: “Şimdi tadın. Artık bundan sonra yalnızca azabınızı artıracağız.” |
Artık tadınız, artık size azâb artırmaktan başka bir şey yapacak değiliz |
Artık hep (bu azabı) tadın, size elbette azâbdan başka bir şey artırmıyacağız. |
"Şimdi tadın (yaptıklarınızın tadını), artık size azâbdan başka bir şey artırmayacağız! |
Artık tadınız, imdi size azaptan başkasını artırmayacağız. |
30 / 581 |