SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Saffat Suresi
77.Ayet |
وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُ هُمُ الْبَاقِينَ -77 |
Onun neslini yeryüzünde kalanlar kıldık. |
Hem zürriyyetini bâkıy kalanlar kıldık |
Hem onun soyunu (yeryüzünde) baki kalanlar kıldık. |
Yalnız onun zürriyetini kalıcılar yaptık (onlardan başka hepsini helâk ettik). |
Ve onun zürriyetini (evet onları) payidârlar kıldık. |
23 / 448 |
Saffat Suresi
78.Ayet |
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ -78 |
Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık. |
Hem de namına bıraktık sonrakiler içinde |
Sonra gelenler içinde Onun (şerefli ismini) bıraktık. |
Sonra gelenler arasında ona (iyi bir ün) bıraktık: |
Ve onun üzerine sonra gelenler arasında (bir zikr-i cemîl) bıraktık. |
23 / 448 |
Saffat Suresi
79.Ayet |
سَلَامٌ عَلَىٰ نُوحٍ فِي الْعَالَمِينَ -79 |
Âlemler içinde Nûh’a selâm olsun! |
Selâm Nuha bütün âlemler içinde |
Âlemler (Dünya milletleri) içinde Nuh´a selâm olsun. |
Âlemler içinde Nûh´a selâm olsun (bütün insanlar onu esenlikle anarlar). |
(79-80) Selâm Nûh´a, bütün âlemler içinde. İşte şüphe yok, Biz muhsin olanları böylece mükâfaata nâil kılarız. |
23 / 448 |
Saffat Suresi
80.Ayet |
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ -80 |
İşte biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız. |
Biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere |
Şüphesiz ki biz, iyiliği, yararlı işleri huy edinenleri böyle mükâfatlandırırız. |
İşte biz güzel davrananları böyle mükâfâtlandırırız. |
(79-80) Selâm Nûh´a, bütün âlemler içinde. İşte şüphe yok, Biz muhsin olanları böylece mükâfaata nâil kılarız. |
23 / 448 |
Saffat Suresi
81.Ayet |
إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ -81 |
Çünkü o, bizim mü’min kullarımızdandı. |
Çünkü o bizim mü´min kullarımızdan |
Çünkü O, gerçekten bizim mü´min kullarımızdan idi. |
Çünkü o bizim, inanan kullarımızdandı. |
(81-82) Muhakkak o, Bizim mü´min olan kullarımızdan idi. Sonra ötekilerini sulara gark ettik. |
23 / 448 |
Saffat Suresi
82.Ayet |
ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ -82 |
Sonra biz, diğerlerini suda boğduk. |
Sonra da diğerlerini suya boğduk |
Sonra (inkâr içinde kalan) diğerlerini (tufanda) boğduk. |
Sonra ötekilerini suda boğduk. |
(81-82) Muhakkak o, Bizim mü´min olan kullarımızdan idi. Sonra ötekilerini sulara gark ettik. |
23 / 448 |
Saffat Suresi
83.Ayet |
وَإِنَّ مِنْ شِيعَتِهِ لَإِبْرَاهِيمَ -83 |
Şüphesiz İbrahim de O’nun taraftarlarından idi. |
Şübhesiz İbrahim de onun kolundan |
Şüphesiz ki Nuh´un açmış olduğu yolda yürüyenlerden biri de İbrahim´di. |
İbrâhim de onun kolundan idi. |
Şüphe yok ki, İbrahim de O´nun izinden gidenlerdendir. |
23 / 448 |
Saffat Suresi
84.Ayet |
إِذْ جَاءَ رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ -84 |
Hani o, Rabbine temiz bir kalple gelmişti. |
Çünkü rabbına selîm bir kalb ile geldi |
Hani O, Rabbına arınmış, esenliğe ermiş bir gönül ile geldi. |
Zirâ Rabbine tertemiz bir kalb getirmişti. |
(84-85) Çünkü o, Rabbine tertemiz bir yürekle geldi. O vakit babasına ve kavmine dedi: «Siz nelere ibadet edersiniz?» |
23 / 448 |
Saffat Suresi
85.Ayet |
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَاذَا تَعْبُدُونَ -85 |
Hani babasına ve kavmine şöyle demişti: “Siz neye tapıyorsunuz?” |
Çünkü babasına ve kavmine şöyle dedi: siz nelere tapıyorsunuz? |
Hani babasına ve kendi milletine, «nelere tapıyorsunuz ?» dedi. |
Babasına ve kavmine: "Neye tapıyorsunuz?" demişti. |
(84-85) Çünkü o, Rabbine tertemiz bir yürekle geldi. O vakit babasına ve kavmine dedi: «Siz nelere ibadet edersiniz?» |
23 / 448 |
Saffat Suresi
86.Ayet |
أَئِفْكًا آلِهَةً دُونَ اللَّهِ تُرِيدُونَ -86 |
“Allah’ı bırakıp da birtakım uydurma ilâhlar mı istiyorsunuz?” |
Yalancılık etmek için mi Allahdan başka ilâhlar istiyorsunuz? |
Allah´ı bırakıp birtakım sahte ilâhları mı arzuluyorsunuz ? |
"Allah´tan başka uydurma tanrılar mı istiyorsunuz?" |
«Bir iftira olarak mı Allah´tan başka ilâhlar diliyorsunuz?» |
23 / 448 |
Saffat Suresi
87.Ayet |
فَمَا ظَنُّكُمْ بِرَبِّ الْعَالَمِينَ -87 |
“O hâlde, âlemlerin Rabbi hakkında görüşünüz nedir?” |
Siz rabbül´âlemîni ne zannediyorsunuz? |
O takdirde âlemlerin Rabbını ne sanıyorsunuz? |
Âlemlerin Rabbi hakkında zannınız nedir (ki O´na böyle ortaklar koştunuz)? |
«İmdi âlemlerin Rabbine âit zannınız neden ibarettir?» |
23 / 448 |
Saffat Suresi
88.Ayet |
فَنَظَرَ نَظْرَةً فِي النُّجُومِ -88 |
(88-89) İbrahim, yıldızlara baktı ve “Ben hastayım” dedi. |
Derken bir bakım baktı da nücume |
(88-89) Sonra yıldızlara manalı bakış baktı ve (putlardan nefret ettiğini imâ ederek) «doğrusu ben hastayım» dedi. |
Yıldızlara bir göz attı: |
(88-89) Derken yıldızlara bir bakışla baktı. Sonra dedi ki: «Şüphe yok, ben hastayım.» |
23 / 448 |
Saffat Suresi
89.Ayet |
فَقَالَ إِنِّي سَقِيمٌ -89 |
(88-89) İbrahim, yıldızlara baktı ve “Ben hastayım” dedi. |
Ben dedi: hastayım |
(88-89) Sonra yıldızlara manalı bakış baktı ve (putlardan nefret ettiğini imâ ederek) «doğrusu ben hastayım» dedi. |
"Ben hastayım", dedi. |
(88-89) Derken yıldızlara bir bakışla baktı. Sonra dedi ki: «Şüphe yok, ben hastayım.» |
23 / 448 |
Saffat Suresi
90.Ayet |
فَتَوَلَّوْا عَنْهُ مُدْبِرِينَ -90 |
Bunun üzerine arkalarını dönüp ondan uzaklaştılar. |
O vakıt arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler |
Bunun üzerine milleti, ona arkalarını dönüp ayrıldılar. |
Bunun üzerine arkalarını dönüp ondan kaçtılar. |
Hemen ondan arkalarını çevirmişler olarak uzaklaştılar. |
23 / 448 |
Saffat Suresi
91.Ayet |
فَرَاغَ إِلَىٰ آلِهَتِهِمْ فَقَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ -91 |
İbrahim, onların putlarının tarafına gizlice gitti ve şöyle dedi: “Yemez misiniz?” |
Derken kurnazlıkla onların ilâhlarına vardı da buyursanız a, dedi, yemez misiniz? |
Sonra İbrâhim gizlice onların tanrılarına yönelip yaklaştı ve, «yemek yemez misiniz ?» |
O da gizlice onların tanrılarına sokuldu: "Yemez misiniz?" dedi. |
Artık onların putlarına gitti de (istihzâ tarikiyle) dedi ki: «Yemek yemez misiniz?» |
23 / 448 |
Saffat Suresi
92.Ayet |
مَا لَكُمْ لَا تَنْطِقُونَ -92 |
“Ne diye konuşmuyorsunuz?” |
Neyiniz var söylemiyorsunuz |
«Neden konuşmuyorsunuz ?» dedi. |
"Neyiniz var ki konuşmuyorsunuz?" |
«Size ne oluyor ki, konuşamıyorsunuz?» |
23 / 448 |
Saffat Suresi
93.Ayet |
فَرَاغَ عَلَيْهِمْ ضَرْبًا بِالْيَمِينِ -93 |
Derken üzerlerine yürüyüp onlara güçlü bir darbe indirdi. |
Diyerek bir takrib ile onlara kuvvetli bir darbe indirdi |
Sonra üzerlerine yürüdü ve sağ eliyle vurup kırdı. |
Ve gizlice üzerlerine yürüyüp sağ eliyle onlara kuvvetli bir darbe indirdi. |
Ve onların üzerine gizlice vararak eliyle bir vuruş vuruverdi. |
23 / 448 |
Saffat Suresi
94.Ayet |
فَأَقْبَلُوا إِلَيْهِ يَزِفُّونَ -94 |
Kavmi (telaş içinde) koşarak ona doğru geldi. |
Bunun üzerine birbirlerine girerek ona yöneldiler |
Az sonra milleti birbirine girerek İbrahim´e doğru geldiler. |
(Puta, tapanlar, döndüklerinde putlarını kırılmış görünce) Hemen koşarak ona gittiler. |
(94-96) Bunun üzerine koşar oldukları halde ona yöneldiler. Dedi ki: «Kendi yontar olduğunuz şeye mi taparsınız?» «Halbuki Allah sizi ve yaptığınız şeyi yaratmıştır.» |
23 / 448 |
Saffat Suresi
95.Ayet |
قَالَ أَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَ -95 |
İbrahim, şöyle dedi: “Yonttuğunuz putlara mı tapıyorsunuz?” |
A, dedi siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? |
İbrâhim onlara:«Yontup şekillendirdiğiniz şeylere mi tapıyorsunuz ? |
"(Elinizle) Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?" dedi. |
(94-96) Bunun üzerine koşar oldukları halde ona yöneldiler. Dedi ki: «Kendi yontar olduğunuz şeye mi taparsınız?» «Halbuki Allah sizi ve yaptığınız şeyi yaratmıştır.» |
23 / 448 |
Saffat Suresi
96.Ayet |
وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ -96 |
“Oysa Allah sizi de, yaptığınız şeyleri de yaratmıştır.” |
Halbuki sizi ve yaptıklarınızı Allah yarattı |
Sizi de yaptığınız şeyleri de Allah yaratmıştır,» dedi. |
"Oysa sizi de, yaptığınız (bu şeyler)i de Allâh yaratmıştır." |
(94-96) Bunun üzerine koşar oldukları halde ona yöneldiler. Dedi ki: «Kendi yontar olduğunuz şeye mi taparsınız?» «Halbuki Allah sizi ve yaptığınız şeyi yaratmıştır.» |
23 / 448 |
Saffat Suresi
97.Ayet |
قَالُوا ابْنُوا لَهُ بُنْيَانًا فَأَلْقُوهُ فِي الْجَحِيمِ -97 |
Kavmi, “Onun için bir bina yapın, (içinde ateş yakın) ve onu ateşe atın” dedi. |
Haydin dediler, bunun için bir bina yapın ve bunu ateşe atın |
Onlar, «bunun için bir bina yapın da (içine odun yakın ve) kendisini o Cehennem gibi ateşe atın» dediler. |
"Onun için bir bina yapın da onu (o binâda) ateşe atın" dediler. |
Dediler ki: «Bunun için bir bina yapınız da bunu bir ateş içinde bırakınız.» |
23 / 448 |
Saffat Suresi
98.Ayet |
فَأَرَادُوا بِهِ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْأَسْفَلِينَ -98 |
Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de onları en alçak kimseler kıldık. |
Böyle ona bir tuzak kurmak istediler, biz de tuttuk kendilerini daha alçak düşürdük |
Böylece Ona bir tuzak kurmayı plânladılar. Biz de onları alaşağı edip daha da alçalttık. |
Ona bir tuzak kurmak istediler, biz de (onların tuzaklarını boşa çıkardık), onları alçak düşürdük. |
Onun için böyle bir hile dilediler. Artık Biz de onları pek sefil kimseler kıldık. |
23 / 448 |
Saffat Suresi
99.Ayet |
وَقَالَ إِنِّي ذَاهِبٌ إِلَىٰ رَبِّي سَيَهْدِينِ -99 |
İbrahim, şöyle dedi: “Ben Rabbime (O’nun emrettiği yere) gideceğim. O, bana yol gösterecektir.” |
Bir de dedi ki: ben rabbıma gidiyorum, o bana yolunu gösterir |
Ve İbrâhim, şüphesiz ben Rabbıma gidiyorum, O bana doğru yolu gösterir, dedi. |
(İbrâhim) Dedi ki: "Ben Rabbime gideceğim, O, beni doğru yola iletecek." |
Ve dedi ki: «Şüphe yok ben Rabbime gidiciyim, elbette beni doğru yola iletir.» |
23 / 448 |
Saffat Suresi
100.Ayet |
رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ -100 |
“Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla.” |
Rabbım! bana salihînden ihsan buyur |
Ey Rabbim! Bana iyi-yararlı kişilerden olacak (bir evlâd) bağışla, diye duâ etti. |
"Rabbim, bana iyilerden (bir çocuk) lutfet!" |
(100-101) «Yarabbi! Bana sâlihlerden (bir çocuk) ihsan buyur.» Biz de onu pek yumuşak tâbiatlı bir oğul ile müjdeledik. |
23 / 448 |
Saffat Suresi
101.Ayet |
فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَلِيمٍ -101 |
Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik. |
Biz de ona uslu bir oğul müjdeledik |
Biz de O´nu çok sabırlı, zarif ve yumuşak huylu bir oğul ile müjdeledik. |
Ona halim bir erkek çocuk müjdeledik. |
(100-101) «Yarabbi! Bana sâlihlerden (bir çocuk) ihsan buyur.» Biz de onu pek yumuşak tâbiatlı bir oğul ile müjdeledik. |
23 / 448 |
Saffat Suresi
102.Ayet |
فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ إِنِّي أَرَىٰ فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ فَانْظُرْ مَاذَا تَرَىٰ ۚ قَالَ يَا أَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ ۖ سَتَجِدُنِي إِنْ شَاءَ اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ -102 |
Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, “Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi. |
Vakta ki yanında koşmak çağına erdi, ey yavrum! dedi ben menamda görüyorum ki ben seni boğazlıyorum, artık bak ne görüyorsun! ey babacığım dedi: ne emrolunuyorsan yap! beni inşaallah sabirînden bulacaksın |
Çocuk Onun yanında yürüyüp konuşabilme cağına gelince, İbrâhim ona şöyle dedi: Oğulcağızım ! Doğrusu ben rüyamda seni boğazladığımı görüyorum. Bir bak, bu hususta görüşün ne ? O da : Babacığım ! Sen emredildiğini yap. Beni —İnşaallah— sabredenlerden bulacaksın, dedi. |
(Çocuk) Onun yanında koşma çağına erişince (İbrâhim ona): "Yavrum, dedi, ben uykuda görüyorum ki ben seni kesiyorum; (düşün) bak, ne dersin?" (Çocuk): "Babacığım, sana emredileni yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın." dedi. |
Vaktâ ki, onunla beraber yürümek çağına yetişti. Dedi: «Oğulcağızım! Ben, şüphe yok rüyâda görüyorum ki, muhakkak seni boğazlıyorum. Artık bak, sen ne görürsün.» Dedi: «Ey babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.» |
23 / 448 |