SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Kamer Suresi
7.Ayet |
خُشَّعًا أَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْأَجْدَاثِ كَأَنَّهُمْ جَرَادٌ مُنْتَشِرٌ -7 |
(6-7) O hâlde sen de onlardan yüz çevir. Onlar, o davetçinin (İsrafil’in benzeri görülmemiş) bilinmedik (korkunç) bir şeye çağırdığı gün, gözleri düşmüş bir hâlde dağılmış çekirgeler gibi kabirlerden çıkarlar. |
Gözleri düşgün düşgün kabirlerden çıkarlar, sanki çıvgın çekirgeler gibi |
Onlar da gözleri korkudan önlerine eğik bir halde kabirlerinden çıkarlar; tıpkı etrafa yayılan çekirge misâli. |
Gözleri düşkün düşkün (zillet ve dehşet içinde) kabirlerden çıkarlar; tıpkı yayılan çekirgeler gibidirler. |
Gözlerî zeliller olarak kabirlerinden çıkacaklardır. Sanki onlar dağılmış çekirgelerdir. |
27 / 528 |
Kamer Suresi
8.Ayet |
مُهْطِعِينَ إِلَى الدَّاعِ ۖ يَقُولُ الْكَافِرُونَ هَٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌ -8 |
Davetçiye doğru koşarlarken kâfirler, “Bu zor bir gün” derler. |
Çağırana koşarak, der ki kâfirler: Bu pek zorlu bir gündür. |
Çağrıcıya doğru koşarlar. Kâfirler ise, «bu zorlu ve sıkıntılı bir gün !» derler. |
Boyunlarını, çağırana doğru uzatmış koşarlarken, kâfirler: "Bu çetin bir gündür!" derler. |
O davet ediciye koşucular olarak kâfirler derler ki: «Bu çok çetin bir gün.» |
27 / 528 |
Kamer Suresi
9.Ayet |
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ -9 |
Onlardan önce Nuh’un kavmi de yalanlamıştı. Onlar kulumuzu yalanlayıp “Bu bir delidir” dediler ve kulumuz (tebliğ görevinden) alıkonuldu. |
Onlardan evvel Nuh kavmı tekzib etti yalancı dediler o kulumuza, mec´nun dediler, çok incittiler |
Bunlardan önce Nûh milleti, Nuh´u yalanladı; kulumuzu yalanladılar da «delidir» dediler ve (o kadar üzerine vardılar ki, Nûh davetinden) vazgeçirildi. |
Onlardan önce Nûh´un kavmi de yalanlamıştı. Kulumuzu yalanladılar ve: "Cinlenmiştir" dediler. Ve o(na çeşitli eziyetler yapılarak tebliğden) menedildi. |
(9-10) Bunlardan evvel Nûh kavmi tekzîp etti. Artık kulumuzu yalancı sandılar ve «Mecnûn,» dediler ve (risâletini tebliğden) vazgeçirilmiş idi. O da Rabbisine dua etti. «Şüphe yok ki, ben mağlubum, artık intikam al!» (diye niyazda bulundu). |
27 / 528 |
Kamer Suresi
10.Ayet |
فَدَعَا رَبَّهُ أَنِّي مَغْلُوبٌ فَانْتَصِرْ -10 |
O da Rabbine, “Ey Rabbim! Ben yenilgiye uğradım, yardım et” diye dua etti. |
O da nihayet rabbına duâ etti, ben dedi, mağlûbum, hemen nusratını ver |
O da Rabbına yalvarıp, «yenilgiye uğradım, bana yardım et!» diye duâ etti. |
Bunun üzerine Rabbine: "Ben yenik düştüm, yardım et!" diye yalvardı. |
(9-10) Bunlardan evvel Nûh kavmi tekzîp etti. Artık kulumuzu yalancı sandılar ve «Mecnûn,» dediler ve (risâletini tebliğden) vazgeçirilmiş idi. O da Rabbisine dua etti. «Şüphe yok ki, ben mağlubum, artık intikam al!» (diye niyazda bulundu). |
27 / 528 |
Kamer Suresi
11.Ayet |
فَفَتَحْنَا أَبْوَابَ السَّمَاءِ بِمَاءٍ مُنْهَمِرٍ -11 |
Biz de göğün kapılarını dökülürcesine yağan bir yağmurla açtık. |
Bunun üzerine Göğün kapılarını açtık dökülen bir su ile şakır şakır |
Bunun üzerine göğün kapılarını sağnak halinde boşanan su ile açıverdik. |
Biz de boşalan bir su ile göğün kapılarını açtık. |
(11-12) Biz de gök kapılarını bir çok su ile açtık (pek müthiş bir yağmur yağdırdık). Ve yeri de pınarlar halinde fışkırttık. Artık su, takdir edilmiş bir emre binaen birbirine kavuşuverdi. |
27 / 528 |
Kamer Suresi
12.Ayet |
وَفَجَّرْنَا الْأَرْضَ عُيُونًا فَالْتَقَى الْمَاءُ عَلَىٰ أَمْرٍ قَدْ قُدِرَ -12 |
Yeryüzünü pınar pınar fışkırttık. Derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti. |
Yeri de fışkırtık kaynaklar halinde, derken su birleşti bir emr üzerine ki olmuştu öyle mukadder |
Yerden de göz göz sular fışkırttık. Böylece sular, mukadder olan bir hükmün gerçekleşmesi üzerine birleşti. |
Yeri kaynaklar halinde fışkırttık, (göğün ve yerin) su(ları) takdir edilmiş bir işin olması için birleşti. |
(11-12) Biz de gök kapılarını bir çok su ile açtık (pek müthiş bir yağmur yağdırdık). Ve yeri de pınarlar halinde fışkırttık. Artık su, takdir edilmiş bir emre binaen birbirine kavuşuverdi. |
27 / 528 |
Kamer Suresi
13.Ayet |
وَحَمَلْنَاهُ عَلَىٰ ذَاتِ أَلْوَاحٍ وَدُسُرٍ -13 |
Biz Nûh’u çivilerle perçinli levhalardan oluşan gemiye bindirdik. |
Onu ise taşıdık elvahlı ve kenetli bir hamule üzerinde ki akar |
Biz, Nuh´u tahtalar ve çivilerle yapılı gemiye yükledik. |
Nûh´u da tahtalar ve çiviler(le yapılmış gemi) üzerinde taşıdık. |
(13-14) Ve O´nu (Nûh´u) levhaları ve kenetleri bulunan şey üzerine yükledik. (O gemi) Bizim nezaretimiz altında akıp gidiyordu. O tekzîp edilmiş olana (Nûh aleyhisselâm´a) bir mükâfaat olarak. |
27 / 528 |
Kamer Suresi
14.Ayet |
تَجْرِي بِأَعْيُنِنَا جَزَاءً لِمَنْ كَانَ كُفِرَ -14 |
Gemi, inkâr edilen kimseye (Nuh’a) bir mükâfat olarak gözetimimiz altında yüzüyordu. |
Nezaretimizle giderdi o nankörlük edilen zata bir mükâfat olarak |
Nankörlük ve inkâr edilen kimseye (Nuh´a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözetim ve denetimimiz altında yüzüp yol alıyordu. |
(Kendisine karşı) Nankörlük edilen (kulumuz)a (bizden) bir mükâfât olmak üzere (gemi), gözlerimizin önünde akıp gidiyordu. |
(13-14) Ve O´nu (Nûh´u) levhaları ve kenetleri bulunan şey üzerine yükledik. (O gemi) Bizim nezaretimiz altında akıp gidiyordu. O tekzîp edilmiş olana (Nûh aleyhisselâm´a) bir mükâfaat olarak. |
27 / 528 |
Kamer Suresi
15.Ayet |
وَلَقَدْ تَرَكْنَاهَا آيَةً فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ -15 |
Andolsun, biz onu (tufan olayını) bir ibret olarak bıraktık. Var mı düşünüp öğüt alan? |
Celâlim hakkı için bıraktık ta onu bir âyet olarak, fakat düşünen mi var? |
And olsun ki biz, o gemiyi bir âyet (açık belge ve tarihî bir ibret) olarak bıraktık. Acaba öğüt ve ibret alan var mıdır? |
Bunu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur? |
(15-16) Ve şanım hakkı için onu (o gemiyi) bir ibret olmak üzere bıraktık fakat hani yâd edip ibret alan? Artık Benim azabım ve korkutmam nasıl imiş? |
27 / 528 |
Kamer Suresi
16.Ayet |
فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ -16 |
Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (gördüler)! |
Ki nasıl azâbım ve inzarlarım? |
Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (bir görün) ? |
Benim azâbım ve uyarılarım nasılmış (görsünler diye). |
(15-16) Ve şanım hakkı için onu (o gemiyi) bir ibret olmak üzere bıraktık fakat hani yâd edip ibret alan? Artık Benim azabım ve korkutmam nasıl imiş? |
27 / 528 |
Kamer Suresi
17.Ayet |
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ -17 |
Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? |
Şanım namına Kur´anı müyesser de kıldık düşünmek için, fakat düşünen mi var? |
And olsun ki biz, Kur´ân´ı ibret ve öğüt için kolaylaştırdık. Öğüt ve ibret alan var mıdır? |
Andolsun biz, Kur´ân´ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? |
Ve kasem olsun ki, Biz Kur´an´ı düşünülmek için kolaylaştırdık. Fakat düşünen var mı? |
27 / 528 |
Kamer Suresi
18.Ayet |
كَذَّبَتْ عَادٌ فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ -18 |
Âd kavmi de (Hûd’u) yalanladı. Azabım ve uyarılarım nasılmış! |
Tekzib etti de Âd nasıl oldu azâbım ve inzarlarım? |
Âd da (peygamberlerini) yalanladı. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (bir görün) ? |
´Âd da yalanladı, ama azâbım ve uyarılarım nasıl oldu? |
Âd tekzîp etti, artık azabım ve tehdidlerim nâsıl oldu? |
27 / 528 |
Kamer Suresi
19.Ayet |
إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِي يَوْمِ نَحْسٍ مُسْتَمِرٍّ -19 |
Biz onların üstüne, uğursuzluğu sürekli bir günde gürültülü ve dondurucu bir rüzgâr gönderdik. |
çünkü salıverdik üzerlerine müstemirr, nühusetli bir günde bir soğuk rüzgâr ki sarsar |
Biz, gerçekten onların üzerine, uğursuzluğu devam eden bir günde ortalığı alt-üst eden şiddetli bir rüzgâr gönderdik ki, |
Biz onların üstüne uğursuz mu uğursuz bir günde uğultulu bir kasırga saldık. |
(19-20) Şüphe yok ki, Biz onların üzerine uğursuz, devamlı bir günde bir soğuk rüzgar gönderdik. İnsanları koparıyordu. Onlar, sanki dibinden kopmuş hurma kütükleri imişler. |
27 / 528 |
Kamer Suresi
20.Ayet |
تَنْزِعُ النَّاسَ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ مُنْقَعِرٍ -20 |
İnsanları köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibi kaldırıp atıyordu. |
İnsanları kökünden devrilen hurma kütükleri gibi yolar |
(20-21) İnsanları bulundukları yerden söküp atıyordu da her biri sanki kökünden devrilen birer hurma kütüğüne benziyordu. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (bir görün) ?. |
İnsanları sanki köklerinden sökülmüş hurma kütükleri imişler gibi koparıp deviriyordu. |
(19-20) Şüphe yok ki, Biz onların üzerine uğursuz, devamlı bir günde bir soğuk rüzgar gönderdik. İnsanları koparıyordu. Onlar, sanki dibinden kopmuş hurma kütükleri imişler. |
27 / 528 |
Kamer Suresi
21.Ayet |
فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ -21 |
Azabım ve uyarılarım nasılmış, (gördüler)! |
Bak nasılmış azâbım ve inzarlarım? |
(20-21) İnsanları bulundukları yerden söküp atıyordu da her biri sanki kökünden devrilen birer hurma kütüğüne benziyordu. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (bir görün) ?. |
Benim azâbım ve uyarılarım nasıl oldu? |
(21-22) O halde nâsıl olmuş oldu azabım ve tehditlerim? Ve kasem olsun ki, Biz Kur´an´ı düşünülmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen var mı? |
27 / 528 |
Kamer Suresi
22.Ayet |
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ -22 |
Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? |
Şanım namına Kur´anı müyesser de kıldık düşünmek için, fakat düşünen mi var? |
And olsun ki biz, Kur´ân´ı öğüt ve ibret almak için kolaylaştırdık. Öğüt ve ibret alan var mıdır? |
Andolsun biz Kur´ân´ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? |
(21-22) O halde nâsıl olmuş oldu azabım ve tehditlerim? Ve kasem olsun ki, Biz Kur´an´ı düşünülmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen var mı? |
27 / 528 |
Kamer Suresi
23.Ayet |
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِالنُّذُرِ -23 |
(23-24) Semûd kavmi de uyarıcıları yalanlamış ve şöyle demişlerdi: “İçimizden bir insana mı uyacağız? (Asıl) o takdirde biz apaçık bir sapıklık ve delilik içine düşmüş oluruz.” |
Semûd o inzarları tekzib ettiler |
Semûd kavmi de (yapılan) uyarıları yalanladılar. |
Semûd da uyarıları yalandı: |
(23-24) Semûd (kavmi) korkutucuları tekzîp etti. Dediler ki: «Bizden bir tek beşere mi? Ona mı tâbi olacağız? Şüphe yok ki, biz o vakit elbette bir sapıklık ve çılgınlık içinde bulunmuş oluruz.» |
27 / 528 |
Kamer Suresi
24.Ayet |
فَقَالُوا أَبَشَرًا مِنَّا وَاحِدًا نَتَّبِعُهُ إِنَّا إِذًا لَفِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ -24 |
(23-24) Semûd kavmi de uyarıcıları yalanlamış ve şöyle demişlerdi: “İçimizden bir insana mı uyacağız? (Asıl) o takdirde biz apaçık bir sapıklık ve delilik içine düşmüş oluruz.” |
Şöyle dediler: içimizden bir beşere mi tabi´ olacağız? Şübhesiz biz o vakıt şaşkınlık içinde kalır ateşlere yanarız |
Bizden bir adama mı uyacağız ? O takdirde biz, sapıklık, sıkıntı ve delilik içinde kalırız. |
"Bizden bir insana mı uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık içine düşmüş oluruz" dediler. |
(23-24) Semûd (kavmi) korkutucuları tekzîp etti. Dediler ki: «Bizden bir tek beşere mi? Ona mı tâbi olacağız? Şüphe yok ki, biz o vakit elbette bir sapıklık ve çılgınlık içinde bulunmuş oluruz.» |
27 / 528 |
Kamer Suresi
25.Ayet |
أَأُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ مِنْ بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ أَشِرٌ -25 |
“Bizim aramızdan vahiy ona mı verildi? Hayır o, yalancının, şımarığın biridir.” |
O zikir aramızdan ona mı bırakılıyor? Belki o bir şımarık yalancıdır. |
Aramızdan kitap ona mı verilmiş ?! Hayır O, çok yalancı şımarığın biridir, dediler. |
"Zikir, aramızdan ona mı bırakıldı? Hayır o, yalancı küstahın biridir!" |
(25-26) «O zikir, bizim aramızdan O´nun üzerine mi bırakılmıştır. Hayır. O bir mağrur, fazla yalancıdır.» Yakında bileceklerdir ki, o mağrur, o ziyâde yalancı kim imiş? |
27 / 528 |
Kamer Suresi
26.Ayet |
سَيَعْلَمُونَ غَدًا مَنِ الْكَذَّابُ الْأَشِرُ -26 |
Onlar yarın bilecekler: Kimmiş yalancı, kimmiş şımarık! |
İleride bilecekler o şımarık yalancı kimdir? |
Yarın kimlerin çok yalancı şımarıklar olduğunu bileceklerdir. |
(Sâlih´e dedik ki): Yarın onlar, yalancı, küstahın kim olduğunu bilecekler. |
(25-26) «O zikir, bizim aramızdan O´nun üzerine mi bırakılmıştır. Hayır. O bir mağrur, fazla yalancıdır.» Yakında bileceklerdir ki, o mağrur, o ziyâde yalancı kim imiş? |
27 / 528 |
Kamer Suresi
27.Ayet |
إِنَّا مُرْسِلُو النَّاقَةِ فِتْنَةً لَهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْ -27 |
(Salih’e şöyle demiştik:) “Şüphesiz biz, onlara bir imtihan olmak üzere, o dişi deveyi göndereceğiz. Şimdi onları gözetle ve sabret.” |
İşte biz onlara bir fitne olmak üzere o Nâkayı (o dişi deveyi) salıyoruz. Onun için gözet onları ve sabırlı ol |
Şüphesiz ki, onları çetin bir sınavdan geçirmek için o dişi deveyi gönderdik ve (Salih Peygamber´e) «sen onları gözetle ve sabırlı ol!» (dedik). |
Biz onlara, kendilerini sınamak için dişi deveyi göndereceğiz. Hele sen onları gözetle, sabret. |
Şüphe yok ki Biz, onlar için bir fitne olmak üzere o dişi deve göndericileriz. Artık onları gözetle ve sabret. |
27 / 528 |