KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
AYET MEALLERİ   SURE MEAL   SAYFA MEAL   CÜZ MEAL   SECDE AYETLERİ
KUR'AN-I KERİMİN 490. SAYFASΙNA GÖRE AYET VE MEALLERİ Nİ SΙRALAMA >
MEAL SAYFALARI
1 2 3
4 5 6
7 8 9
10 11 12
13 14 15
16 17 18
19 20 21
22 23 24
25 26 27
28 29 30
31 32 33
34 35 36
37 38 39
40 41 42
43 44 45
46 47 48
49 50 51
52 53 54
55 56 57
58 59 60
61 62 63
64 65 66
67 68 69
70 71 72
73 74 75
76 77 78
79 80 81
82 83 84
85 86 87
88 89 90
91 92 93
94 95 96
97 98 99
100 101 102
103 104 105
106 107 108
109 110 111
112 113 114
115 116 117
118 119 120
121 122 123
124 125 126
127 128 129
130 131 132
133 134 135
136 137 138
139 140 141
142 143 144
145 146 147
148 149 150
151 152 153
154 155 156
157 158 159
160 161 162
163 164 165
166 167 168
169 170 171
172 173 174
175 176 177
178 179 180
181 182 183
184 185 186
187 188 189
190 191 192
193 194 195
196 197 198
199 200 201
202 203 204
205 206 207
208 209 210
211 212 213
214 215 216
217 218 219
220 221 222
223 224 225
226 227 228
229 230 231
232 233 234
235 236 237
238 239 240
241 242 243
244 245 246
247 248 249
250 251 252
253 254 255
256 257 258
259 260 261
262 263 264
265 266 267
268 269 270
271 272 273
274 275 276
277 278 279
280 281 282
283 284 285
286 287 288
289 290 291
292 293 294
295 296 297
298 299 300
301 302 303
304 305 306
307 308 309
310 311 312
313 314 315
316 317 318
319 320 321
322 323 324
325 326 327
328 329 330
331 332 333
334 335 336
337 338 339
340 341 342
343 344 345
346 347 348
349 350 351
352 353 354
355 356 357
358 359 360
361 362 363
364 365 366
367 368 369
370 371 372
373 374 375
376 377 378
379 380 381
382 383 384
385 386 387
388 389 390
391 392 393
394 395 396
397 398 399
400 401 402
403 404 405
406 407 408
409 410 411
412 413 414
415 416 417
418 419 420
421 422 423
424 425 426
427 428 429
430 431 432
433 434 435
436 437 438
439 440 441
442 443 444
445 446 447
448 449 450
451 452 453
454 455 456
457 458 459
460 461 462
463 464 465
466 467 468
469 470 471
472 473 474
475 476 477
478 479 480
481 482 483
484 485 486
487 488 489
490 491 492
493 494 495
496 497 498
499 500 501
502 503 504
505 506 507
508 509 510
511 512 513
514 515 516
517 518 519
520 521 522
523 524 525
526 527 528
529 530 531
532 533 534
535 536 537
538 539 540
541 542 543
544 545 546
547 548 549
550 551 552
553 554 555
556 557 558
559 560 561
562 563 564
565 566 567
568 569 570
571 572 573
574 575 576
577 578 579
580 581 582
583 584 585
586 587 588
589 590 591
592 593 594
595 596 597
598 599 600
601 602 603
604
SURE
AYET NO
ARAPÇA DİYANET VAKFI ELMALILI HAMDI CELAL YILDIRIM  SULEYMAN ATES O NASUHI BILMEN CÜZ
SAYFA
Zuhruf Suresi

23.Ayet
وَكَذَٰلِكَ مَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ فِي قَرْيَةٍ مِنْ نَذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَا إِنَّا وَجَدْنَا آبَاءَنَا عَلَىٰ أُمَّةٍ وَإِنَّا عَلَىٰ آثَارِهِمْ مُقْتَدُونَ -23 İşte böyle, biz senden önce hiçbir memlekete bir uyarıcı göndermedik ki, oranın şımarık zenginleri, “Şüphe yok ki biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de elbette onların izlerinden gitmekteyiz” demiş olmasınlar. Yine böyle senden evvel hangi memlekette bir nezîr gönderdikse onun refahlı takımı demişti ki: bizler atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk biz de onların izlerine uyarız İşte böylece senden önce bir kasabaya ne kadar uyarıcı bir peygamber gönderdikse mutlaka oranın ileri gelen refah içindeki şımarık zenginleri şöyle dediler: «Doğrusu biz babalarımızı bir din ve inanç üzerinde bulduk ve şüphesiz onların izlerine uyup gitmekteyiz.» İşte böyle, senden önce de hangi kente uyarıcı gönderdiysek mutlaka oranın varlıklıları: "Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız." dediler. Ve böylece senden evvel bir kasabaya bir korkutucu göndermedik ki, illâ onun refah içinde yaşayanları dedi ki: «Biz babalarımızı bir büyük tarikat üzere bulduk ve şüphe yok ki, biz de onların emrine uymuş kimseleriz.» 25 / 490
Zuhruf Suresi

24.Ayet
قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُكُمْ بِأَهْدَىٰ مِمَّا وَجَدْتُمْ عَلَيْهِ آبَاءَكُمْ ۖ قَالُوا إِنَّا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ كَافِرُونَ -24 (Gönderilen uyarıcı,) “Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?” dedi. Onlar, “Biz kesinlikle sizinle gönderilen şeyi inkâr ediyoruz” dediler. Ya, dedi: size atalarınızı üzerinde bulduğunuzdan daha doğrusunu getirdimse de mi? Ha! dediler: biz o sizin gönderildiğiniz şeylere inanmıyoruz (Uyarıcı peygamber onlara): «Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirecek olsam da mı ?» dedi. «Biz, şüpheniz olmasın ki, sizinle gönderileni inkâr edip tanımıyoruz,» diye cevap verdiler. "Ben size, babalarınızı, üzerinde bulduğunuz(din)den daha doğrusunu getirmiş olsam da (yine babalarınızın yolunu)mu (tutacaksınız)?" dedi. "Doğrusu biz sizinle gönderilen mesajı tanımıyoruz." dediler. Dedi ki: «Ya size atalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha doğrusunu getirdimse de mi?» Dediler ki: «Şüphe yok biz, kendisiyle gönderilmiş olduğun şeyi inkâr edicileriz». 25 / 490
Zuhruf Suresi

25.Ayet
فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ ۖ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ -25 Biz de onlardan intikam aldık. Yalanlayanların sonu, bak nasıl oldu! Onun üzerine biz de onlardan intikamını aldık da bak o tekzib edenlerin akıbeti nasıl oldu? Onlardan intikam aldık. O (hakkı) yalanlayanların sonlarının ne olduğuna bir bak!. ( Biz de onlardan öç aldık. Bak, yalanlayanların sonu nasıl oldu? Artık onlardan intikam aldık. İşte bak, o tekzîb edenlerin akibeti ne oldu? 25 / 490
Zuhruf Suresi

26.Ayet
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ إِنَّنِي بَرَاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَ -26 Hani İbrahim, babasına ve kavmine şöyle demişti: “Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım.” Bir vakıt da İbrahim babasına ve kavmına dedi: haberiniz olsun ben o sizin taptıklarınızdan beriyim. (26-27) Hani bir vakit İbrahim, babasına ve kavmine dedi ki: «Hakikat ben, sizin taptıklarınızdan uzağım, onlarla bir ilişiğim yoktur. Ancak beni yoktan örneksiz yaratan (Rabbim) müstesna (ancak O´na taparım). Gerçek O, beni doğru yola eriştirecektir. Bir zaman İbrâhim babasına ve kavmine demişti ki: "Ben sizin taptıklarınızdan uzağım." Ve yâd et o vakti ki, İbrahim babasına ve kavmine dedi ki: «Şüphe yok, ben sizin ibadet ettiğiniz şeyden ırağım.» 25 / 490
Zuhruf Suresi

27.Ayet
إِلَّا الَّذِي فَطَرَنِي فَإِنَّهُ سَيَهْدِينِ -27 “Ben ancak O, beni yaratana taparım. Şüphesiz O beni doğru yola iletecektir.” O beni yaratandan başka, zira odur ki beni irdirecektir (26-27) Hani bir vakit İbrahim, babasına ve kavmine dedi ki: «Hakikat ben, sizin taptıklarınızdan uzağım, onlarla bir ilişiğim yoktur. Ancak beni yoktan örneksiz yaratan (Rabbim) müstesna (ancak O´na taparım). Gerçek O, beni doğru yola eriştirecektir. "Ben yalnız beni yaratana (taparım). Çünkü O, bana doğru yolu gösterecektir." «O beni yaratmış olan müstesna. Çünkü, o şüphesiz ki, beni doğru yola erdirecektir.» 25 / 490
Zuhruf Suresi

28.Ayet
وَجَعَلَهَا كَلِمَةً بَاقِيَةً فِي عَقِبِهِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ -28 İbrahim bunu, belki dönerler diye, ardından gelecekler arasında kalıcı bir söz yaptı. Ve onu ardında (zürriyyetinde) kalan bir kelime yaptı gerek ki rücu´ edeler İbrahim bunu, (hakka) dönerler diye soyu arasında baki kalacak bir söz olarak bıraktı. Ve bu sözü ardında kalıcı bir söz yaptı ki (insanlar Allah´a kulluğa) dönsünler. Ve onu (o ifadesini) zürriyeti arasında bâki bir kelime kıldı. Belki onlar, dönüverirler (diye). 25 / 490
Zuhruf Suresi

29.Ayet
بَلْ مَتَّعْتُ هَٰؤُلَاءِ وَآبَاءَهُمْ حَتَّىٰ جَاءَهُمُ الْحَقُّ وَرَسُولٌ مُبِينٌ -29 Doğrusu onları (Mekke müşriklerini) ve atalarını kendilerine hak olan Kur’an ve onu açıklayan bir peygamber gelinceye kadar (dünya nimetlerinden) yararlandırırım. Fakat şunları ve atalarını ta kendilerine hakk ve bir Resuli mübîn gelinciye kadar müstefid edip yaşattım Fakat bunları ve babalarını, kendilerine hakk ve (onu) açıklayan peygamber gelinceye kadar bir süre geçindirip yararlandırdık. Doğrusu bunları da, babalarını da kendilerine gerçek söz ve (onu) açıklayan elçi gelinceye dek yaşattım. Fakat onları ve atalarını kendilerine o hak ve apaçık resûl gelinceye kadar fâidelendirdim. 25 / 490
Zuhruf Suresi

30.Ayet
وَلَمَّا جَاءَهُمُ الْحَقُّ قَالُوا هَٰذَا سِحْرٌ وَإِنَّا بِهِ كَافِرُونَ -30 Fakat kendilerine Hak gelince, “Bu bir büyüdür, biz onu kesinlikle inkâr ediyoruz” dediler. Yaşattım da kendilerine hakk gelince «bu bir sihirdir, biz buna inanmayız» dediler Hakk onlara geldiği zaman, «bu bir sihirdir ve biz elbette onu inkâr edenlerizdir,» dediler. Fakat kendilerine gerçek gelince: "Bu, büyüdür, biz onu tanımayız" dediler. Vaktâ ki, kendilerine hak geldi. Dediler ki: «Bu, bir sihirdir ve şüphe yok ki, biz bunu inkâr edicileriz.» 25 / 490
Zuhruf Suresi

31.Ayet
وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ هَٰذَا الْقُرْآنُ عَلَىٰ رَجُلٍ مِنَ الْقَرْيَتَيْنِ عَظِيمٍ -31 “Bu Kur’an, iki şehrin birinden bir büyük adama indirilseydi ya!” dediler. Ve «ne olurdu şu Kur´an iki memleketten bir büyük adama indirilse idi» dediler Ve bir de dediler ki: «Bu Kur´ân, şu iki şehirden büyük bir adama indirilmeli değil miydi?» Ve dediler ki: "Bu Kur´ân iki kentten, büyük bir adama indirilmeli değil miydi?" Ve dediler ki: «Şu Kur´an, iki beldeden bir büyük erkek üzerine indirilmiş olmalı değil midir?» 25 / 490
Zuhruf Suresi

32.Ayet
أَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَتَ رَبِّكَ ۚ نَحْنُ قَسَمْنَا بَيْنَهُمْ مَعِيشَتَهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۚ وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَتَّخِذَ بَعْضُهُمْ بَعْضًا سُخْرِيًّا ۗ وَرَحْمَتُ رَبِّكَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ -32 Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için, (çeşitli alanlarda) kimini kimine, derece derece üstün kıldık. Rabbinin rahmeti, onların biriktirdikleri (dünyalık) şeylerden daha hayırlıdır. Rabbının rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Onların o Dünya hayattaki maışetlerini aralarında biz taksim ettik ve bir kısmını diğerinin derecelerle üstüne çıkardık ki ba´zısı ba´zısını tutsun, çalıştırsın rabbının rahmeti ise onların toplayıp durduklarından daha hayırlıdır Rabbin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar ? Oysa Dünya hayatında onların geçimliğini aralarında taksim eden, bir kısmını diğerine iş gördürmek için kimini kiminin üstüne derecelerle yükselttik. Rabbin rahmeti ise, onların toplayıp biriktirdiklerinden hayırlıdır. Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünyâ hayâtında onların geçimliklerini aralarında biz taksim ettik ve onlardan kimini ötekine derecelerle üstün kıldık ki biri, diğerine iş gördürebilsin. Rabbinin rahmeti, onların toplayıp yığdıklarından daha hayırlıdır. Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Biz onların aralarında dünya hayatındaki mâişetlerini taksim ettik ve bazılarını bazıları üzerine dereceleri itibariyle yükselttik. Tâ ki bazıları bazısını istihdam edebilsin ve Rabbinin rahmeti ise onların topladıklarından hayırlıdır. 25 / 490
Zuhruf Suresi

33.Ayet
وَلَوْلَا أَنْ يَكُونَ النَّاسُ أُمَّةً وَاحِدَةً لَجَعَلْنَا لِمَنْ يَكْفُرُ بِالرَّحْمَٰنِ لِبُيُوتِهِمْ سُقُفًا مِنْ فِضَّةٍ وَمَعَارِجَ عَلَيْهَا يَظْهَرُونَ -33 Eğer bütün insanlar (kâfirlere verdiğimiz nimetlere bakıp küfürde birleşen) bir tek ümmet olacak olmasalardı, Rahmân’ı inkâr edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine çıkacakları merdivenler yapardık. Ve eğer insanlar hep (küfre sapacak) bir ümmet olacak olması idi biz o Rahman’a küfreden kimselerin her halde evlerine gümüşten tavanlar ve üzerlerinde çıkacakları asansörler. Eğer insanların (küfür ve sapıklıkta toplanıp) bir tek ümmet olma sakıncası olmasaydı. Rahman (olan Allah)´ı inkâr edenlerin evlerinin tavanını, üzerine çıktıkları merdivenleri ; İnsanlar (küfürde birleşen) bir tek ümmet olacak olmasaydı. Rahmân´ı inkâr edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine binip çıkacakları merdivenler yapardık. Ve eğer insanlar (küfre düşüp) bir ümmet olacak olmasa idiler elbette Rahmân´ı inkâr edenlerin evleri ve üzerine çıktıkları merdivenleri için gümüşten tavanlar kılardık. 25 / 490
KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014