SURE AYET NO |
ARAPÇA |
OKUNUŞU |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI |
CELAL YILDIRIM |
CÜZÜ SAYFA |
43-Zuhruf Suresi
1.Ayet
Mekke |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ حم -1 |
Ha mım |
Hâ Mîm. |
Hâ, mîm. |
Hâ-Mîm. |
25
/ 488
|
43-Zuhruf Suresi
2.Ayet
Mekke |
وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ -2 |
Vel kitabil mübın |
(2-3) Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık. |
Bu parlak kitabın kadrini bilin |
Açık ve açıklayıcı olan Kitab´a and olsun ki, |
25
/ 488
|
43-Zuhruf Suresi
3.Ayet
Mekke |
إِنَّا جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ -3 |
İnna cealnahü kur´anen rabiyyel lealleküm ta´kılun |
(2-3) Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık. |
Hakkâ biz onu Arabî olarak okunacak bir Kur´an kıldık ki akıl irdiresiniz |
Biz, aklınızı kullanırsınız diye Arapça bir Kur´ân indirdik. |
25
/ 488
|
43-Zuhruf Suresi
4.Ayet
Mekke |
وَإِنَّهُ فِي أُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَا لَعَلِيٌّ حَكِيمٌ -4 |
Ve innehu fı ümmil kitabi ledeyna le aliyyün hakım |
Şüphesiz o, katımızdaki ana kitapta (Levh-i Mahfuz’da) mevcuttur, çok yücedir, hikmetlerle doludur. |
Ve hakıkat o, bizim nezdimizdeki ana kitabda çok yüksek, çok hikmetlidir |
Şüphesiz ki, o bizim katımızda ANA KİTAB´da (yazılı) kadri yücedir ve hikmet doludur. |
25
/ 488
|
43-Zuhruf Suresi
5.Ayet
Mekke |
أَفَنَضْرِبُ عَنْكُمُ الذِّكْرَ صَفْحًا أَنْ كُنْتُمْ قَوْمًا مُسْرِفِينَ -5 |
E fe nadribü ankümüz zikra safhan en küntüm kavmem müsrifın |
Haddi aşan bir topluluk oldunuz, diye vazgeçip Zikir’le (Kur’an’la) sizi uyarmaktan geri mi duralım? |
Siz müsrif bir kavm olduğunuz için şimdi sizden o öğüdü bertaraf mı edeceğiz? |
Ölçüyü aşan, aşırı giden bir millet olmanızdan dolayı, öğüt ve hikmet dolu o Kitab´ı size açıklamaktan vaz mı geçelim ? |
25
/ 488
|
43-Zuhruf Suresi
6.Ayet
Mekke |
وَكَمْ أَرْسَلْنَا مِنْ نَبِيٍّ فِي الْأَوَّلِينَ -6 |
Ve kem erselna min nebiyyin fil evvelın |
Hâlbuki daha önceki toplumlara da nice peygamberler göndermiştik. |
Halbuki evvelkiler içinde biz nice Peygamber gönderdik |
Önce gelip geçenlere nice nice peygamberler gönderdik. |
25
/ 488
|
43-Zuhruf Suresi
7.Ayet
Mekke |
وَمَا يَأْتِيهِمْ مِنْ نَبِيٍّ إِلَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ -7 |
Ve ma yet´tıhim min nebiyyin illa kanu bihı yestehziun |
(Onlar da) kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı. |
Hiçbir Peygamber de gelmiyordu ki kendilerine onunla mutlak eğlenmesinler. |
Ama onlara ne kadar bir peygamber geldiyse, mutlaka onu alaya alıp eğlendiler. |
25
/ 488
|
43-Zuhruf Suresi
8.Ayet
Mekke |
فَأَهْلَكْنَا أَشَدَّ مِنْهُمْ بَطْشًا وَمَضَىٰ مَثَلُ الْأَوَّلِينَ -8 |
Fe ehlekna eşedde minhüm batşev ve meda meselül evvelın |
Biz, onlardan daha çetinlerini de helâk ettik. Öncekilerin örneği geçti! |
Onun için biz onlardan daha sert pençelileri helâk ettik ve evvelkilerin meseli geçti. |
Bu yüzden bunlardan daha çetin, daha atılgan olan (o millet)leri yok ettik. Öncekilerin kıssaları (birçok âyetlerimizde) geçmiştir. |
25
/ 488
|
43-Zuhruf Suresi
9.Ayet
Mekke |
وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ خَلَقَهُنَّ الْعَزِيزُ الْعَلِيمُ -9 |
Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda le yekulünne halekahünnel azızül alım |
Andolsun, onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, mutlaka, “Onları mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen (Allah) yarattı” diyeceklerdir. |
Celâlim hakkı için sorsan onlara o Gökleri ve Yeri kim yarattı? Elbette diyecekler: onları o azîz, alîm yarattı |
Eğer onlara, «gökleri ve yeri kim yarattı ?» diye sorsan, «onları O çok güçlü, çok üstün, her şeyi bilen (Allah) yarattı» derler. |
25
/ 488
|
43-Zuhruf Suresi
10.Ayet
Mekke |
الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ مَهْدًا وَجَعَلَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًا لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ -10 |
Ellezı ceale lekümül erda mehdev ve veale leküm fıha sübülel lealleküm tehtedun |
O, yeryüzünü size beşik yapan ve gideceğiniz yere ulaşasınız diye sizin için orada yollar var edendir. |
O ki Arzı sizin için bir beşik yaptı ve doğru gidesiniz diye size yollar açtı |
O Allah ki, yeryüzünü size bir beşik yaptı, ve doğru yolu bulup yürümeniz için onda yollar meydana getirdi. |
25
/ 488
|
43-Zuhruf Suresi
11.Ayet
Mekke |
وَالَّذِي نَزَّلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً بِقَدَرٍ فَأَنْشَرْنَا بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا ۚ كَذَٰلِكَ تُخْرَجُونَ -11 |
Vellezı nezzele mines semai maem bi kader fe enşarna bihı beldetem meyta kezalike tuhracun |
O, gökten bir ölçüye göre yağmur indirendir. Biz onunla ölü araziyi canlandırdık. İşte siz de, böyle diriltileceksiniz. |
Ve o ki yukarıdan bir mikdar ile bir su indirmekte ve onunla ölü bir beldeye hayat neşretmekteyiz, işte siz de öyle çıkarılacaksınız |
O (Allah) ki, gökten belli bir oranda su indirir de onunla ölü bir beldeye hayat verip canlandırırız. İşte bunun gibi siz de diriltilip kabirlerinizden çıkarılacaksınız. |
25
/ 489
|
43-Zuhruf Suresi
12.Ayet
Mekke |
وَالَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنَ الْفُلْكِ وَالْأَنْعَامِ مَا تَرْكَبُونَ -12 |
Vellezı halekal ezvace külleha ve ceale leküm minel fülki vel en´ami ma terkebun |
(12-14) O, bütün çiftleri yaratan, üzerlerine kurulasınız, sonra da, kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlayasınız ve “Bunu hizmetimize veren Allah’ın şanı yücedir. Bunlara bizim gücümüz yetmezdi. Şüphesiz biz Rabbimize döneceğiz” diyesiniz diye sizin için bindiğiniz gemileri ve hayvanları yaratandır. |
Ve o ki bütün çiftleri yarattı ve sizin için gemilerden ve yumuşak hayvanlardan bineceğiniz şeyler yaptı |
O ki, bütün çiftleri yaratmış, gemiyi ve davarlardan binmeniz için, |
25
/ 489
|
43-Zuhruf Suresi
13.Ayet
Mekke |
لِتَسْتَوُوا عَلَىٰ ظُهُورِهِ ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ إِذَا اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ وَتَقُولُوا سُبْحَانَ الَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِنِينَ -13 |
Li testevu ala zuhurihı sümme tezküru nı´mete rabbiküm izesteveytüm aleyhi ve tekulu sübhanellezı sehhara lena haza ve ma künna lehu mukrinın |
(12-14) O, bütün çiftleri yaratan, üzerlerine kurulasınız, sonra da, kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlayasınız ve “Bunu hizmetimize veren Allah’ın şanı yücedir. Bunlara bizim gücümüz yetmezdi. Şüphesiz biz Rabbimize döneceğiz” diyesiniz diye sizin için bindiğiniz gemileri ve hayvanları yaratandır. |
Ki sırtlarına kurulasınız, sonra üzerine kurulduğunuzda rabbınızın ni´metini anıp diyesiniz: tenzih o sübhâne ki bunu bize müsahhar kılmış, yoksa biz bunu yanaştıramazdık |
Sırtlarına binip doğrulmanız, sonra da üzerlerinde iyice kurulunca Rabbınızın nîmetini hatırlamanız ve «bunu bizim buyruğumuza verip baş eğdiren (Allah) yücedir, münezzehtir ; yoksa biz ona yanaşamazdık» demeniz için var kılınmıştır. |
25
/ 489
|
43-Zuhruf Suresi
14.Ayet
Mekke |
وَإِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا لَمُنْقَلِبُونَ -14 |
Ve inna ila rabbina le münkalibun |
(12-14) O, bütün çiftleri yaratan, üzerlerine kurulasınız, sonra da, kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlayasınız ve “Bunu hizmetimize veren Allah’ın şanı yücedir. Bunlara bizim gücümüz yetmezdi. Şüphesiz biz Rabbimize döneceğiz” diyesiniz diye sizin için bindiğiniz gemileri ve hayvanları yaratandır. |
Ve her halde biz dönüp dolaşıp rabbımıza varacağız |
Ve elbette biz, dönüp dolaşıp Rabbımıza döneceğiz. |
25
/ 489
|
43-Zuhruf Suresi
15.Ayet
Mekke |
وَجَعَلُوا لَهُ مِنْ عِبَادِهِ جُزْءًا ۚ إِنَّ الْإِنْسَانَ لَكَفُورٌ مُبِينٌ -15 |
Ve cealu lehu min ıbadihı cüz´a innel insane le kefurum mübın |
Böyle iken (“melekler Allah’ın kızlarıdır” demek suretiyle) kullarından bir kısmını O’nun parçası saydılar. Şüphesiz insan apaçık bir nankördür. |
Öyle iken tuttular kullarından ona bir cüz tasladılar, hakıkat insan çok nankör, açık bir küfürbazdır |
(İnkarcı putperestler ve azgın sapıklar) ise, Allah´a O´nun kullarından bir cüz´ (çocuk) yakıştırdılar. Şüphesiz insan (genellikle) açıktan inkarcı ve çok nankördür. (Ancak Allah´ın korudukları müstesna). |
25
/ 489
|
43-Zuhruf Suresi
16.Ayet
Mekke |
أَمِ اتَّخَذَ مِمَّا يَخْلُقُ بَنَاتٍ وَأَصْفَاكُمْ بِالْبَنِينَ -16 |
Emittehaze memma yahlüku benativ ve asfaküm bil benın |
Yoksa, Allah, yarattıklarından kendisine kızlar edindi de, oğulları size mi seçip ayırdı? |
Yoksa o, yaratıp durduğu mahlûklarından kendine kızlar edindi de oğullarla imtiyazı size mi verdi? |
Yoksa Allah yaptıklarınızdan kendine kızlar edindi de oğulları size mi seçip verdi ? |
25
/ 489
|
43-Zuhruf Suresi
17.Ayet
Mekke |
وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُمْ بِمَا ضَرَبَ لِلرَّحْمَٰنِ مَثَلًا ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَدًّا وَهُوَ كَظِيمٌ -17 |
Ve iza büşşira ehadühüm bima darabe lir rahmani meselen zalle vechühu müsveddev ve hüze kezıym |
Onlardan biri, Rahmân’a örnek kıldığı (isnad ettiği kız çocuğu) ile müjdelendiği zaman, öfkesinden yüzü simsiyah kesilir. |
Halbuki içlerinden biri o Rahmana fırlattığı mesel ile kendisi tebşir kılındığı vakıt yüzü simsiyah oluyor da kederinden yutkunup yutkunup dolukuyor |
Onlardan biri. Rahman (olan Allah)´a yakıştırmağa çalıştığı şey (kız çocuğu) ile müjdelendiği zaman, üzüntü ve öfkesini yutkunarak yüzü kapkara kesilir. |
25
/ 489
|
43-Zuhruf Suresi
18.Ayet
Mekke |
أَوَمَنْ يُنَشَّأُ فِي الْحِلْيَةِ وَهُوَ فِي الْخِصَامِ غَيْرُ مُبِينٍ -18 |
E ve mey yüneşşeü fil hılyeti ve hüve fil hısami ğayrumübın |
Süs içerisinde (narin bir biçimde) yetiştirilen ve tartışmada (delilini erkekler gibi) açıklayamayanı mı Allah’a isnad ediyorlar? |
Ya o zînet içinde yetiştirilecek de muhasamaya gelince beceremiyecek olanı öyle mi? |
Ya, demek onlar süs içinde yetiştirilip de tartışıp çekişmede, (hayat ile mücadelede) açıklık getirmeyeni mi (Allah´a isnad ediyorlar) ? |
25
/ 489
|
43-Zuhruf Suresi
19.Ayet
Mekke |
وَجَعَلُوا الْمَلَائِكَةَ الَّذِينَ هُمْ عِبَادُ الرَّحْمَٰنِ إِنَاثًا ۚ أَشَهِدُوا خَلْقَهُمْ ۚ سَتُكْتَبُ شَهَادَتُهُمْ وَيُسْأَلُونَ -19 |
Ve cealül melaiketellezıne hüm ıbadür rahmani inasa e şehidu halkahüm setüktebü şehadetühüm ve yüs´elun |
Onlar, Rahmân’ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Onların yaratılışına şahit mi oldular? Onların (yalan) şahitlikleri yazılacak ve sorgulanacaklardır. |
Rahmanın kulları olan Melâikeyi de dişi yaptılar, yaradılışlarına şâhid mi idiler? Şehadetleri yazılacak ve sorguya çekilecekler |
Rahmân´ın kulları olan melekleri, dişiler sınıfına soktular, onların yaratılışında hazır mı bulundular ? Onların şâhidlikleri yazılacak ve sorguya çekileceklerdir. |
25
/ 489
|
43-Zuhruf Suresi
20.Ayet
Mekke |
وَقَالُوا لَوْ شَاءَ الرَّحْمَٰنُ مَا عَبَدْنَاهُمْ ۗ مَا لَهُمْ بِذَٰلِكَ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ -20 |
Ve kalu lev şaer rahmanü ma abednahüm ma lehüm bi zalike min ılmin in hüm illa yahrusun |
“Eğer Rahmân dileseydi, biz onlara kulluk etmezdik” dediler. Bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar. |
Bir de dediler ki Rahman dilese idi biz onlara tapmazdık, bu babda onların bir ılimleri yoktur sâde atıyorlar |
Dediler ki; «Eğer Rahman dileseydi biz onlara (o putlara) tapmazdık.» Bu hususta bir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar. |
25
/ 489
|
43-Zuhruf Suresi
21.Ayet
Mekke |
أَمْ آتَيْنَاهُمْ كِتَابًا مِنْ قَبْلِهِ فَهُمْ بِهِ مُسْتَمْسِكُونَ -21 |
Em ateynahüm kitabem min kablihı fe hüm bihı müstemsikun |
Yoksa bundan önce onlara bir kitap verdik de ona mı sarılıyorlar? |
Yoksa biz onlara bundan evvel bir kitab vermişiz de ona mı tutunuyorlar? |
Yoksa biz, bundan (bu Kur´ân´dan) önce kendilerine kitap verdik de ona mı sıkıca tutunuyorlar ? |
25
/ 489
|
43-Zuhruf Suresi
22.Ayet
Mekke |
بَلْ قَالُوا إِنَّا وَجَدْنَا آبَاءَنَا عَلَىٰ أُمَّةٍ وَإِنَّا عَلَىٰ آثَارِهِمْ مُهْتَدُونَ -22 |
Bel kalu inna vecedna abaena ala ümmetiv ve inna ala asarihim mühtedun |
Hayır! Onlar sadece, “Şüphesiz biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk ve biz onların izlerinden gitmekteyiz” dediler. |
Hayır, şöyle dediler: bizler, atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk, biz de onların izlerince giderek murada ireriz |
Hayır, şüphesiz ki biz babalarımızı bir din ve inanç üzerinde bulduk. Onların izleri üstünde giderek yolumuzu bulduk, (derler). |
25
/ 489
|
43-Zuhruf Suresi
23.Ayet
Mekke |
وَكَذَٰلِكَ مَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ فِي قَرْيَةٍ مِنْ نَذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَا إِنَّا وَجَدْنَا آبَاءَنَا عَلَىٰ أُمَّةٍ وَإِنَّا عَلَىٰ آثَارِهِمْ مُقْتَدُونَ -23 |
Ve kezalike ma erselna min kablike fı karyetim min nezırin illa kale mütrafuha inna vecedna abaena ala ümmetiv ve inna ala asarihim muktedun |
İşte böyle, biz senden önce hiçbir memlekete bir uyarıcı göndermedik ki, oranın şımarık zenginleri, “Şüphe yok ki biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de elbette onların izlerinden gitmekteyiz” demiş olmasınlar. |
Yine böyle senden evvel hangi memlekette bir nezîr gönderdikse onun refahlı takımı demişti ki: bizler atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk biz de onların izlerine uyarız |
İşte böylece senden önce bir kasabaya ne kadar uyarıcı bir peygamber gönderdikse mutlaka oranın ileri gelen refah içindeki şımarık zenginleri şöyle dediler: «Doğrusu biz babalarımızı bir din ve inanç üzerinde bulduk ve şüphesiz onların izlerine uyup gitmekteyiz.» |
25
/ 490
|
43-Zuhruf Suresi
24.Ayet
Mekke |
قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُكُمْ بِأَهْدَىٰ مِمَّا وَجَدْتُمْ عَلَيْهِ آبَاءَكُمْ ۖ قَالُوا إِنَّا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ كَافِرُونَ -24 |
Kale e ve lev ci´tüküm bi ehda mimma vecedtüm aleyhi abaeküm kalu inna bima ürsiltüm bihı kafirun |
(Gönderilen uyarıcı,) “Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?” dedi. Onlar, “Biz kesinlikle sizinle gönderilen şeyi inkâr ediyoruz” dediler. |
Ya, dedi: size atalarınızı üzerinde bulduğunuzdan daha doğrusunu getirdimse de mi? Ha! dediler: biz o sizin gönderildiğiniz şeylere inanmıyoruz |
(Uyarıcı peygamber onlara): «Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirecek olsam da mı ?» dedi. «Biz, şüpheniz olmasın ki, sizinle gönderileni inkâr edip tanımıyoruz,» diye cevap verdiler. |
25
/ 490
|
43-Zuhruf Suresi
25.Ayet
Mekke |
فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ ۖ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ -25 |
Fentekamna mihüm fenzur keyfe kane akıbetül mükezzibın |
Biz de onlardan intikam aldık. Yalanlayanların sonu, bak nasıl oldu! |
Onun üzerine biz de onlardan intikamını aldık da bak o tekzib edenlerin akıbeti nasıl oldu? |
Onlardan intikam aldık. O (hakkı) yalanlayanların sonlarının ne olduğuna bir bak!. ( |
25
/ 490
|
43-Zuhruf Suresi
26.Ayet
Mekke |
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ إِنَّنِي بَرَاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَ -26 |
Ve iz kale ibrahımü li ebıhi ve kavmihı innenı beraüm mimma ta´büdun |
Hani İbrahim, babasına ve kavmine şöyle demişti: “Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım.” |
Bir vakıt da İbrahim babasına ve kavmına dedi: haberiniz olsun ben o sizin taptıklarınızdan beriyim. |
(26-27) Hani bir vakit İbrahim, babasına ve kavmine dedi ki: «Hakikat ben, sizin taptıklarınızdan uzağım, onlarla bir ilişiğim yoktur. Ancak beni yoktan örneksiz yaratan (Rabbim) müstesna (ancak O´na taparım). Gerçek O, beni doğru yola eriştirecektir. |
25
/ 490
|
43-Zuhruf Suresi
27.Ayet
Mekke |
إِلَّا الَّذِي فَطَرَنِي فَإِنَّهُ سَيَهْدِينِ -27 |
İllellezı fetaranı fe innehu seyehdın |
“Ben ancak O, beni yaratana taparım. Şüphesiz O beni doğru yola iletecektir.” |
O beni yaratandan başka, zira odur ki beni irdirecektir |
(26-27) Hani bir vakit İbrahim, babasına ve kavmine dedi ki: «Hakikat ben, sizin taptıklarınızdan uzağım, onlarla bir ilişiğim yoktur. Ancak beni yoktan örneksiz yaratan (Rabbim) müstesna (ancak O´na taparım). Gerçek O, beni doğru yola eriştirecektir. |
25
/ 490
|
43-Zuhruf Suresi
28.Ayet
Mekke |
وَجَعَلَهَا كَلِمَةً بَاقِيَةً فِي عَقِبِهِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ -28 |
Ve cealeha kelimetem bakıyeten fı akıbihı leallehüm yarciun |
İbrahim bunu, belki dönerler diye, ardından gelecekler arasında kalıcı bir söz yaptı. |
Ve onu ardında (zürriyyetinde) kalan bir kelime yaptı gerek ki rücu´ edeler |
İbrahim bunu, (hakka) dönerler diye soyu arasında baki kalacak bir söz olarak bıraktı. |
25
/ 490
|
43-Zuhruf Suresi
29.Ayet
Mekke |
بَلْ مَتَّعْتُ هَٰؤُلَاءِ وَآبَاءَهُمْ حَتَّىٰ جَاءَهُمُ الْحَقُّ وَرَسُولٌ مُبِينٌ -29 |
Vel metta´tü haülai ve abaehüm hatta caehümül hakku ve rasulüm mübın |
Doğrusu onları (Mekke müşriklerini) ve atalarını kendilerine hak olan Kur’an ve onu açıklayan bir peygamber gelinceye kadar (dünya nimetlerinden) yararlandırırım. |
Fakat şunları ve atalarını ta kendilerine hakk ve bir Resuli mübîn gelinciye kadar müstefid edip yaşattım |
Fakat bunları ve babalarını, kendilerine hakk ve (onu) açıklayan peygamber gelinceye kadar bir süre geçindirip yararlandırdık. |
25
/ 490
|
43-Zuhruf Suresi
30.Ayet
Mekke |
وَلَمَّا جَاءَهُمُ الْحَقُّ قَالُوا هَٰذَا سِحْرٌ وَإِنَّا بِهِ كَافِرُونَ -30 |
Ve lemma caehümül hakku kalu haza sıhruv ve inna bihı kafirun |
Fakat kendilerine Hak gelince, “Bu bir büyüdür, biz onu kesinlikle inkâr ediyoruz” dediler. |
Yaşattım da kendilerine hakk gelince «bu bir sihirdir, biz buna inanmayız» dediler |
Hakk onlara geldiği zaman, «bu bir sihirdir ve biz elbette onu inkâr edenlerizdir,» dediler. |
25
/ 490
|
43-Zuhruf Suresi
31.Ayet
Mekke |
وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ هَٰذَا الْقُرْآنُ عَلَىٰ رَجُلٍ مِنَ الْقَرْيَتَيْنِ عَظِيمٍ -31 |
Ve kalu lev la nüzzile hazel kur´anü ala racülim minel karyeteyni azıym |
“Bu Kur’an, iki şehrin birinden bir büyük adama indirilseydi ya!” dediler. |
Ve «ne olurdu şu Kur´an iki memleketten bir büyük adama indirilse idi» dediler |
Ve bir de dediler ki: «Bu Kur´ân, şu iki şehirden büyük bir adama indirilmeli değil miydi?» |
25
/ 490
|
43-Zuhruf Suresi
32.Ayet
Mekke |
أَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَتَ رَبِّكَ ۚ نَحْنُ قَسَمْنَا بَيْنَهُمْ مَعِيشَتَهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۚ وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَتَّخِذَ بَعْضُهُمْ بَعْضًا سُخْرِيًّا ۗ وَرَحْمَتُ رَبِّكَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ -32 |
E hüm yaksimune rahmete rabbik nahnü kasemna beynahüm meıyşetehüm fil hayatid dünya ve rafa´na ba´dahüm fevka ba´dın deracatil li yettehıze ba´duhüm ba´dan suhriyya ve rahmetü rabbike hayrum mimma yecmeun |
Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için, (çeşitli alanlarda) kimini kimine, derece derece üstün kıldık. Rabbinin rahmeti, onların biriktirdikleri (dünyalık) şeylerden daha hayırlıdır. |
Rabbının rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Onların o Dünya hayattaki maışetlerini aralarında biz taksim ettik ve bir kısmını diğerinin derecelerle üstüne çıkardık ki ba´zısı ba´zısını tutsun, çalıştırsın rabbının rahmeti ise onların toplayıp durduklarından daha hayırlıdır |
Rabbin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar ? Oysa Dünya hayatında onların geçimliğini aralarında taksim eden, bir kısmını diğerine iş gördürmek için kimini kiminin üstüne derecelerle yükselttik. Rabbin rahmeti ise, onların toplayıp biriktirdiklerinden hayırlıdır. |
25
/ 490
|
43-Zuhruf Suresi
33.Ayet
Mekke |
وَلَوْلَا أَنْ يَكُونَ النَّاسُ أُمَّةً وَاحِدَةً لَجَعَلْنَا لِمَنْ يَكْفُرُ بِالرَّحْمَٰنِ لِبُيُوتِهِمْ سُقُفًا مِنْ فِضَّةٍ وَمَعَارِجَ عَلَيْهَا يَظْهَرُونَ -33 |
Ve lev la ey yekunen nasü ümmetev vahıdetel le cealna li mey yekfüru bir rahmani li büyutihim şükufem min fiddativ ve mearice aleyha yazherun |
Eğer bütün insanlar (kâfirlere verdiğimiz nimetlere bakıp küfürde birleşen) bir tek ümmet olacak olmasalardı, Rahmân’ı inkâr edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine çıkacakları merdivenler yapardık. |
Ve eğer insanlar hep (küfre sapacak) bir ümmet olacak olması idi biz o Rahman’a küfreden kimselerin her halde evlerine gümüşten tavanlar ve üzerlerinde çıkacakları asansörler. |
Eğer insanların (küfür ve sapıklıkta toplanıp) bir tek ümmet olma sakıncası olmasaydı. Rahman (olan Allah)´ı inkâr edenlerin evlerinin tavanını, üzerine çıktıkları merdivenleri ; |
25
/ 490
|
43-Zuhruf Suresi
34.Ayet
Mekke |
وَلِبُيُوتِهِمْ أَبْوَابًا وَسُرُرًا عَلَيْهَا يَتَّكِئُونَ -34 |
Ve li büyutihim ebvabev ve süruran aleyha yettekiun |
(34-35) Evlerine (gümüşten) kapılar ve üzerine yaslanacakları koltuklar ve altın süslemeler yapardık. Bütün bunlar, sadece dünya hayatının geçimliğidir. Rabbinin katında ahiret ise, O’na karşı gelmekten sakınanlarındır. |
Ve odalarına kapılar ve üzerlerine kurulacakları koltuklar kanepeler |
(34-35) Evlerinin kapılarını, üzerine yaslandıkları kanepeleri gümüşten yapar ve altın kaplamalarla işlerdik. Bunların hepsi dünya hayatının kısa süreli yararlanılan geçimliğinden başkası değildir. Âhiret ise, Rabbin yanında korkup sakınanlar içindir. |
25
/ 491
|
43-Zuhruf Suresi
35.Ayet
Mekke |
وَزُخْرُفًا ۚ وَإِنْ كُلُّ ذَٰلِكَ لَمَّا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۚ وَالْآخِرَةُ عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُتَّقِينَ -35 |
Ve zuhrufa ve in küllü zalike lemma metaul haytiod dünya vel ahıratü ınde rabbike lil müttekıyn |
(34-35) Evlerine (gümüşten) kapılar ve üzerine yaslanacakları koltuklar ve altın süslemeler yapardık. Bütün bunlar, sadece dünya hayatının geçimliğidir. Rabbinin katında ahiret ise, O’na karşı gelmekten sakınanlarındır. |
Ve altın ziynetler yapardık ve doğrusu bütün bunlar Dünya hayatın geçici metaı, rabbının ındinde. Âhıret ise korunan müttekîler içindir. |
(34-35) Evlerinin kapılarını, üzerine yaslandıkları kanepeleri gümüşten yapar ve altın kaplamalarla işlerdik. Bunların hepsi dünya hayatının kısa süreli yararlanılan geçimliğinden başkası değildir. Âhiret ise, Rabbin yanında korkup sakınanlar içindir. |
25
/ 491
|
43-Zuhruf Suresi
36.Ayet
Mekke |
وَمَنْ يَعْشُ عَنْ ذِكْرِ الرَّحْمَٰنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَرِينٌ -36 |
Ve mey ya´şü an zikrir rahmani nükayyıd lehu şeytanen fe hüve lehu karın |
Kim, Rahmân’ın Zikri’ni görmezlikten gelirse, biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, onun ayrılmaz dostudur. |
Ve her kim Rahmanın zikrinden teâmî ederse biz ona bir Şeytan sardırırız artık o ona arkadaştır |
Kim de Rahmân´ı anmaktan yana körlük gösterirse, biz ona yandaş olmak üzere bir şeytan sardırırız. |
25
/ 491
|
43-Zuhruf Suresi
37.Ayet
Mekke |
وَإِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ مُهْتَدُونَ -37 |
Ve innehüm le yesuddunehüm anis sebıli ve yahsebune ennehüm anis sebıli ve yahsebune ennehüm mühtedun |
Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar. |
Ve her halde onlar onları yoldan çıkarırlar, onlar ise onları doğru sanırlar |
Ve gerçekten onlar, bunları doğru yoldan alıkorlar da bunlar, doğru yolda bulunduklarını sanırlar. |
25
/ 491
|
43-Zuhruf Suresi
38.Ayet
Mekke |
حَتَّىٰ إِذَا جَاءَنَا قَالَ يَا لَيْتَ بَيْنِي وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ فَبِئْسَ الْقَرِينُ -38 |
Hatta iza caena kale ya leyte beynı ve beyneke bu´del meşrikayni fe bi´sel karın |
Sonunda bize geldiğinde, arkadaşına, “Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı! Ne kötü arkadaşmışsın!” der. |
Nihayet bize geldiği vakıt ah, der: keşke benimle senin aranda iki maşrık bu´du olsa idi! sen ne kötü arkadaşmışın |
Sonunda bize gelince, yandaşına : «Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı. (Meğer) sen ne kötü arkadaşmışsın !.» der. |
25
/ 491
|
43-Zuhruf Suresi
39.Ayet
Mekke |
وَلَنْ يَنْفَعَكُمُ الْيَوْمَ إِذْ ظَلَمْتُمْ أَنَّكُمْ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ -39 |
Ve ley yenfeakümül yevme iz zalemtüm enneküm fil azabe müşterikun |
Onlara, “(Bu temenniniz) bugün size asla fayda vermez. Çünkü zulmettiniz. Hepiniz azapta ortaksınız” denir. |
Böyle demek bugün size hiç de faide vermez, çünkü zulmettiniz, hepiniz azâbda müştereksinizdir |
Zulmettiğiniz için bugün (buradaki pişmanlığınız) size fayda vermez. Sizler elbette azâbda birleşen ortaklarsınızdır. |
25
/ 491
|
43-Zuhruf Suresi
40.Ayet
Mekke |
أَفَأَنْتَ تُسْمِعُ الصُّمَّ أَوْ تَهْدِي الْعُمْيَ وَمَنْ كَانَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ -40 |
E fe ente tüsmius summe ev tehdil umye ve men kane fı dalalim mübın |
Sağırlara sen mi duyuracaksın; yahut körleri ve apaçık bir sapıklık içinde olanları sen mi doğru yola ileteceksin? |
O halde sen mi işittireceksin o sağırlara? Yâhud hidâyet edeceksin, o körlere ve açık bir dalâl içinde bulunanlara |
Sen mi sağırlara işittirecek sin veya körleri ve açık bir sapıklık içinde bulunanı doğru yola ulaştıra çaksın ? |
25
/ 491
|
43-Zuhruf Suresi
41.Ayet
Mekke |
فَإِمَّا نَذْهَبَنَّ بِكَ فَإِنَّا مِنْهُمْ مُنْتَقِمُونَ -41 |
Fe imma nezhebenne bike fe inna minhüm müntekımun |
Ya biz seni (bu dünyadan) alır götürürüz de, onlardan intikam alırız. |
Şu halde şayed biz seni alır götürür isek elbette onlardan intikam alacağız |
Eğer biz seni (alıp kendimize) götürsek bile şüphesiz onlardan intikam alacağız. |
25
/ 491
|
43-Zuhruf Suresi
42.Ayet
Mekke |
أَوْ نُرِيَنَّكَ الَّذِي وَعَدْنَاهُمْ فَإِنَّا عَلَيْهِمْ مُقْتَدِرُونَ -42 |
Ev nüriyenne kellezı veadnahüm fe inna aleyhim muktedoirun |
Yahut da, onlara yaptığımız tehdidi sana gösteririz ki, bizim onlara gücümüz yeter. |
Yâhud onlara yaptığımız vaîdi sana gösterirsek şübhe yok ki biz ona da muktediriz |
Ya da onlara va´dettiğimiz şeyi (azabı) sana göstereceğiz. Çünkü bizim, onlara kudretimiz elbette yeter. |
25
/ 491
|
43-Zuhruf Suresi
43.Ayet
Mekke |
فَاسْتَمْسِكْ بِالَّذِي أُوحِيَ إِلَيْكَ ۖ إِنَّكَ عَلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ -43 |
Festemsik billezı uhıye ileyk inneke ala sıratım müstekıym |
Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin. |
Sen hemen o sana vahyolunana tutun muhakkak ki sen doğru bir yol üzerindesin |
Artık sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz ki sen dosdoğru yol üzerindesin. |
25
/ 491
|
43-Zuhruf Suresi
44.Ayet
Mekke |
وَإِنَّهُ لَذِكْرٌ لَكَ وَلِقَوْمِكَ ۖ وَسَوْفَ تُسْأَلُونَ -44 |
Ve innehu lezikrul leke ve li kavmik ve sevfe tüs´elun |
Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz. |
Ve muhakkak ki o, hem senin için, hem kavmin için bir şereftir ve ileride ondan mes´ul olacaksınız |
O Kur´ân sana ve milletine elbette hem öğüt, hem anılmaya değer bir şereftir. İleride bundan sorulacaksınız. |
25
/ 491
|
43-Zuhruf Suresi
45.Ayet
Mekke |
وَاسْأَلْ مَنْ أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رُسُلِنَا أَجَعَلْنَا مِنْ دُونِ الرَّحْمَٰنِ آلِهَةً يُعْبَدُونَ -45 |
Ves´el men erselna min kablike mir rusülina e cealna min dunir rahmani alihetey yu´bedun |
Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor: Rahmân’dan başka kulluk edilecek ilâhlar var etmiş miyiz? |
Senden evvel gönderdiklerimize sor Resullerimizden! biz Rahmandan başka ıbadet olunacak ilâhlar yapmış mıyız? |
Senden önce elçi olarak gönderdiğimiz peygamberlerimize sor: «Rahmân´dan başka tapılacak tanrılar meydana getirdiler mi?» |
25
/ 491
|
43-Zuhruf Suresi
46.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَقَالَ إِنِّي رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ -46 |
Ve le kad erselna musa bi ayatina ila fir´avne ve meleihı fe kale inni rasulü rabbil alemın |
Andolsun, biz Mûsâ’yı mucizelerimizle Firavun’a ve ileri gelen adamlarına göndermiştik de o, “Şüphesiz ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim” demişti. |
Celâlim hakkı için Musâyı âyetlerimizle Fir´avne ve cem´ıyyetine gönderdik, vardı haberiniz olsun, dedi: ben bütün âlemlerin rabbının Resulüyüm |
And olsun ki biz, Musa´yı açık belge ve mu´cizelerle Fir´avn´a ve ileri gelen yandaşlarına peygamber olarak gönderdik. (O da onlara:) «Şüphesiz ki ben, âlemlerin Rabbı´nın peygamberiyim ve elçisiyim,» dedi. |
25
/ 491
|
43-Zuhruf Suresi
47.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا جَاءَهُمْ بِآيَاتِنَا إِذَا هُمْ مِنْهَا يَضْحَكُونَ -47 |
Felemma caehüm bi ayatina iza hüm minha yadhakun |
(Mûsâ) mucizelerimizi kendilerine getirince, bir de bakmışsın, o mucizelere gülüyorlar! |
Vaktâ ki onlara böyle âyetlerimizle vardı, birdenbire onlar bunlara gülüverdiler |
Ne vakit ki onlara mu´cizelerimizle geldi, onlar birdenbire (işi alaya alıp) buna gülüverdiler. |
25
/ 491
|
43-Zuhruf Suresi
48.Ayet
Mekke |
وَمَا نُرِيهِمْ مِنْ آيَةٍ إِلَّا هِيَ أَكْبَرُ مِنْ أُخْتِهَا ۖ وَأَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ -48 |
Ve ma nürıhim min ayetin illa hiye ekberu min uhtiha ve ehaznahüm bil azabi leallehüm yarciun |
Onlara gösterdiğimiz her bir mucize önceki benzerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler diye, onları azaba uğrattık. |
Her ne âyet de gösteriyorsak onlara mutlak birbirinden büyüktü, tuttuk onları azâba da çektik ki rücu´ edeler |
Onlara hiçbir âyet (belge ve mu´cize) göstermedik ki, diğerinden daha büyük olmasın. Belki dönerler diye onları azâb ile yakalayıverdik. |
25
/ 492
|
43-Zuhruf Suresi
49.Ayet
Mekke |
وَقَالُوا يَا أَيُّهَ السَّاحِرُ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَ إِنَّنَا لَمُهْتَدُونَ -49 |
Ve kalu ya eyyühes sahırud´u lena rabbeke bima ahide ındeke innena le mühtedun |
(Onlar azabı görünce) “Ey büyücü! Sana verdiği söze dayanarak, bizim için Rabbine dua et. Çünkü biz artık doğru yola gireceğiz” dediler. |
Bu halde diyorlardı ki: gel ey sâhir! bizim için rabbına bir duâ et, sende olan ahdi hurmetine, çünkü biz artık yola geleceğiz |
Böyle iken, «ey sihirbaz büyücü !» dediler. «Sana verdiği sözü gereği, Rabbına bizim için duâ edip yalvar, bizler elbette doğru yola geleceğiz.» |
25
/ 492
|
43-Zuhruf Suresi
50.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ إِذَا هُمْ يَنْكُثُونَ -50 |
Felemma keşefna anhümül azabe izahüm yenküsun |
Fakat biz onlardan azabı kaldırınca bir de bakmışsın sözlerinden dönüyorlar. |
Bunun üzerine kendilerinden azâbı açtığımız vakıt da derhal cayıverdiler |
Kendilerinden o azabı kaldırdığımızda, birden verdikleri sözü bozdular (yerine getirmediler). |
25
/ 492
|
43-Zuhruf Suresi
51.Ayet
Mekke |
وَنَادَىٰ فِرْعَوْنُ فِي قَوْمِهِ قَالَ يَا قَوْمِ أَلَيْسَ لِي مُلْكُ مِصْرَ وَهَٰذِهِ الْأَنْهَارُ تَجْرِي مِنْ تَحْتِي ۖ أَفَلَا تُبْصِرُونَ -51 |
Ve nada fir´avnü fı kamihı kale ya kavmi e leyse lı mülkü mısra ve hazihil enharu tecrı min tahtı e fe la tübsırün |
Firavun, kavmine seslenerek dedi ki: “Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı benim değil mi? Şu nehirler de benim altımdan akıyor (değil mi?) Hâlâ görmüyor musunuz?” |
Ve Fir´avn kavmının içinde şöyle bağırdı: ey kavmım! Mısır mülkü benim ve hep şu nehirler benim altımdan akıyor değil mi? Artık gözünüzü açsanız a |
Fir´avn kendi milleti içinde şöyle seslendi: «Ey milletim !» dedi, «Mısır mülkü ve krallığı benim değil midir? Şu ırmaklar benim altımdan akmıyor mu ? Görmüyor musunuz ? |
25
/ 492
|
43-Zuhruf Suresi
52.Ayet
Mekke |
أَمْ أَنَا خَيْرٌ مِنْ هَٰذَا الَّذِي هُوَ مَهِينٌ وَلَا يَكَادُ يُبِينُ -52 |
Em ene hayrum min hazellezı hüve mehınüv ve la yekadü yübın |
“Yoksa ben, şu zavallı, nerede ise maksadını anlatamayacak durumda olan bu adamdan daha hayırlı değil miyim?” |
Yoksa ben şundan daha hayırlı değil miyim ki o hem hakîr hem de meramını anlatamıyor |
Yoksa ben, şu zavallı ve neredeyse açık şekilde meramını anlatamıyan kimseden daha hayırlı değil miyim ?» |
25
/ 492
|
43-Zuhruf Suresi
53.Ayet
Mekke |
فَلَوْلَا أُلْقِيَ عَلَيْهِ أَسْوِرَةٌ مِنْ ذَهَبٍ أَوْ جَاءَ مَعَهُ الْمَلَائِكَةُ مُقْتَرِنِينَ -53 |
Fe lev la ülkıye aleyhi esviratüm min zehebin ev cae meahül melaiketü mukterinın |
“(Eğer doğru söylüyorsa) ona altın bilezikler atılmalı, yahut onunla beraber bulunmak üzere melekler gelmeli değil miydi?” |
Eğer o dediği gibi ise üzerine altın bilezikler atılsa ya! Yâhud yanında Melâikeler dizilse gelse ya! |
(Eğer doğru sözlü ise) «üzerine altından bilezikler atılmalı veya beraberinde melekler yer alıp gelmeli değil miydi ?» |
25
/ 492
|
43-Zuhruf Suresi
54.Ayet
Mekke |
فَاسْتَخَفَّ قَوْمَهُ فَأَطَاعُوهُ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ -54 |
Festehaffe kavmehu fe etauh innehüm kanu kavmen fasikıyn |
Firavun, kavmini küçük düşürdü (ezdi). Onlar da kendisine itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplumdu. |
Bu suretle kavmını istihfaf etti onlar da ona itaat eylediler çünkü dinden çıkmış fâsık bir kavm idiler |
Böylece o, kendi milletini hafife aldı (da aldatıcı sözler söyledi). Bu sebeple ona itaat ettiler. Şüphesiz ki onlar hakkın yolundan çıkmış ahlâksız bir milletti. |
25
/ 492
|
43-Zuhruf Suresi
55.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا آسَفُونَا انْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَاهُمْ أَجْمَعِينَ -55 |
Felemma asefununtekamna minhüm fe ağraknahüm ecmeıyn |
Onlar bizi bu şekilde öfkelendirince biz de onlardan öç aldık, hepsini suda boğduk. |
Böyle vaktâ ki bizi gadaba da´vet ettiler biz de kendilerinden intikam aldık hepsini birden gark ediverdik |
Ne vakit ki, bizi öfkelendirip gazabımızı çektiler, kendilerinden intikam aldık da böylece hepsini (Kızıldeniz´de) boğduk. |
25
/ 492
|
43-Zuhruf Suresi
56.Ayet
Mekke |
فَجَعَلْنَاهُمْ سَلَفًا وَمَثَلًا لِلْآخِرِينَ -56 |
Fe cealnahüm selefev ve meselel lil ahırın |
Onları, sonradan gelecek inkârcılara, geçmiş bir ibret ve bir örnek kıldık. |
Gark ediverdik de onları sonrakiler için hem bir selef hem bir mesel kıldık |
Onları sonra gelecekler için geçmiş bir ibret ve misâl yaptık. |
25
/ 492
|
43-Zuhruf Suresi
57.Ayet
Mekke |
وَلَمَّا ضُرِبَ ابْنُ مَرْيَمَ مَثَلًا إِذَا قَوْمُكَ مِنْهُ يَصِدُّونَ -57 |
Ve lemma duribebnü meryeme meselen iza kavmüke minhü yesıddun |
Meryem oğlu İsa bir örnek olarak anlatılınca bir de ne göresin, senin kavmin (seni susturacak bir delil buldukları zannıyla) hemen şamata etmeye başlar. |
Ve vaktâ ki Meryemin oğlu bir mesel olarak ortaya atıldı derhal kavmin ondan çığrıştılar |
Ve ne vakit ki, Meryem oğlu misâl verildi, senin kavmin hemen bağrışıp çağrıştılar, |
25
/ 492
|
43-Zuhruf Suresi
58.Ayet
Mekke |
وَقَالُوا أَآلِهَتُنَا خَيْرٌ أَمْ هُوَ ۚ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ إِلَّا جَدَلًا ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ خَصِمُونَ -58 |
Ve kalu e alihetüna hayrun em hu ma darabuhü leke illa cedela bel hüm kavmün hasımun |
“Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa İsa mı?” dediler. Bunu sadece seninle tartışmak için ortaya attılar. Şüphesiz onlar kavgacı bir toplumdur. |
Ya! dediler: bizim ilâhlarımız mı hayırlı? Yoksa o mu? Bunu sana sırf bir cidal olarak fırlattılar, doğrusu onlar çok husumetli bir kavimdirler |
Ve dediler ki: Bizim tanrılarımız mı hayırlıdır, yoksa O mu hayırlıdır? Bu misâli sırf bir tartışma ve sürtüşme konusu olsun diye sana getirdiler. Zaten onlar yaygaracı, tar-tışıcı bir millettir. |
25
/ 492
|
43-Zuhruf Suresi
59.Ayet
Mekke |
إِنْ هُوَ إِلَّا عَبْدٌ أَنْعَمْنَا عَلَيْهِ وَجَعَلْنَاهُ مَثَلًا لِبَنِي إِسْرَائِيلَ -59 |
İn hüve illa abdün en´amna aleyhi ve cealnahü meselel li benı israıl |
İsa, sadece, kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğulları’na örnek kıldığımız bir kuldur. |
Hayır o ilâh değil, halîs bir kuldur, biz ona in´am ettik ve kendisini Benî İsraîl için bir mesel yaptık |
O (Meryem oğlu İsâ) kendisine nîmet verdiğimiz ve İsrail oğulları´na örnek gösterdiğimiz bir kuldur.. |
25
/ 492
|
43-Zuhruf Suresi
60.Ayet
Mekke |
وَلَوْ نَشَاءُ لَجَعَلْنَا مِنْكُمْ مَلَائِكَةً فِي الْأَرْضِ يَخْلُفُونَ -60 |
Ve lev neşaü le cealna minküm melaiketen fil erdı yahlüfun |
Eğer dileseydik, içinizden yeryüzünde sizin yerinize geçecek melekler yaratırdık. |
Ve dilersek sizlerden de Melâike yaparız Arzda halef olurlar |
Eğer biz, dileseydik yeryüzünde yerinize geçecek melekler yaratırdık. |
25
/ 492
|
43-Zuhruf Suresi
61.Ayet
Mekke |
وَإِنَّهُ لَعِلْمٌ لِلسَّاعَةِ فَلَا تَمْتَرُنَّ بِهَا وَاتَّبِعُونِ ۚ هَٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ -61 |
Ve innehu le ılmül lissaati fe la temterunne biha vettebiun haza sıratum müstekıym |
Şüphesiz o Kıyametin (kopacağının) bir bilgisidir. Artık onun hakkında asla şüphe etmeyin, bana uyun, bu doğru bir yoldur. |
Ve hakkıkat o, saat için bir ılimdir, onun için sakın o saatin geleceğinde şekk etmeyin de bana tabi´ olun, işte bu yegâne doğru yoldur |
Ve şüphesiz O (İsâ veya Kur´ân), Kıyâmet´in kopuş saati için bir bilgidir. Artık siz, o saat hakkında şüphe etmeyin ; bana uyun. Dosdoğru yol da budur! |
25
/ 493
|
43-Zuhruf Suresi
62.Ayet
Mekke |
وَلَا يَصُدَّنَّكُمُ الشَّيْطَانُ ۖ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُبِينٌ -62 |
Ve la yesudodennekümüş şeytan innehu leküm adüvvün mübın |
Sakın şeytan sizi yoldan çevirmesin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. |
Ve sakın sizi Şeytan çelmesin, çünkü o size belli bir düşmandır |
Sakın şeytan sizi (doğru yoldan) alıkoymasın. Çünkü hakikat o, açık bir düşmandır. |
25
/ 493
|
43-Zuhruf Suresi
63.Ayet
Mekke |
وَلَمَّا جَاءَ عِيسَىٰ بِالْبَيِّنَاتِ قَالَ قَدْ جِئْتُكُمْ بِالْحِكْمَةِ وَلِأُبَيِّنَ لَكُمْ بَعْضَ الَّذِي تَخْتَلِفُونَ فِيهِ ۖ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ -63 |
Ve lemma cae ıysa bil beyyinati kale kad ci´tüküm bil hıkmeti ve li übeyyine leküm ba´dallezı tahtelifune fıh fettekullahe ve etıy´un |
İsa, apaçık mucizeleri getirdiği zaman şöyle demişti: “Ben size hikmeti getirdim ve hakkında ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Öyle ise, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.” |
Isâ da o beyyinelerle geldiği vakıt şöyle dedi: ben size hikmet ile ve ihtilâf edip durduğunuz şeylerin ba´zısını size beyan edeyim diye geldim, onun için Allahdan korkun ve bana ıtaat edin, |
İsâ, açık belgeler ve mu´cizelerle gelince, «ben gerçekten size hikmetle ve görüş ayrılığına düştüğünüz bazı hususları size açıklamak için geldim; artık Allah´tan korkun da bana itaat edin,» dedi. |
25
/ 493
|
43-Zuhruf Suresi
64.Ayet
Mekke |
إِنَّ اللَّهَ هُوَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ ۚ هَٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ -64 |
İnnellahe hüve rabbı ve rabbüküm fa´büduh haza sıratum müstekıym |
Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin, işte bu doğru bir yoldur. |
haberiniz olsun Allah benim rabbım sizin de rabbınız ancak odur, onun için hep ona ıbadet edin, işte bu yegâne doğru yoldur |
«Şüphesiz ki, Allah, benim de Rabbımdır, sizin de Rabbinizdir. O halde O´na ibâdet edin. Dosdoğru yol budur!» |
25
/ 493
|
43-Zuhruf Suresi
65.Ayet
Mekke |
فَاخْتَلَفَ الْأَحْزَابُ مِنْ بَيْنِهِمْ ۖ فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْ عَذَابِ يَوْمٍ أَلِيمٍ -65 |
Fahtelefel ahzabü mim beynihim fe veylül lillezıne zalemu min azabi yevmin elım |
Ama aralarından çıkan gruplar ayrılığa düştüler. Elem dolu bir günün azâbından vay o zulmedenlerin hâline! |
Sonra o hizibler kendi aralarında ıhtilâf ettiler, onun için elîm bir günün azâbından vay o zulmedenlere |
Hizipleşenler, kendi aralarında ayrılığa düştüler. O elîm günün azabından, zulmedenlerin vay hâline! |
25
/ 493
|
43-Zuhruf Suresi
66.Ayet
Mekke |
هَلْ يَنْظُرُونَ إِلَّا السَّاعَةَ أَنْ تَأْتِيَهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ -66 |
Hel yenzurune illes saate en te´tiyehüm bağtetev ve hüm la yeş´urun |
Onlar (bu tavırlarıyla) ancak, kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesini beklemektedirler, hâlbuki bunun farkında değillerdir. |
Hep o saate, hiç farkında değillerken ansızın onun başlarına gelivermesine bakıyorlar |
Onlar ancak beklenen o saatin, farkına varmadıkları bir halde ansızın kendilerine gelmesini bekliyorlar. |
25
/ 493
|
43-Zuhruf Suresi
67.Ayet
Mekke |
الْأَخِلَّاءُ يَوْمَئِذٍ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ إِلَّا الْمُتَّقِينَ -67 |
El ehıllaü yevmeizim ba´duhüm li ba´dın adüvvün illel müttekıyn |
O gün Allah’a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dostlar birbirine düşman olurlar. |
Dostlar o gün birbirlerine düşmandırlar, müstesnâ ancak müttekîler |
O gün yakın dostlar birbirlerine düşmandır. Ancak (Allah´tan) korkup (küfür ve nifaktan, azgınlık ve sapıklıktan) sakınanların (dostluğu) bunun dışındadır. |
25
/ 493
|
43-Zuhruf Suresi
68.Ayet
Mekke |
يَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَا أَنْتُمْ تَحْزَنُونَ -68 |
Ya ıbadi la havfün aleykümül yevme ve la entüm tanzenun |
(68-69) (Allah, şöyle der:) “Ey âyetlerimize iman eden ve müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz de.” |
Ey benim kullarım! Size hiç korku yoktur bugün ve siz mahzun da olmıyacaksınız |
Ey kullarım! Bugün size bir korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz de. |
25
/ 493
|
43-Zuhruf Suresi
69.Ayet
Mekke |
الَّذِينَ آمَنُوا بِآيَاتِنَا وَكَانُوا مُسْلِمِينَ -69 |
Ellezıne amenu bi ayatina ve kanu müslimın |
(68-69) (Allah, şöyle der:) “Ey âyetlerimize iman eden ve müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz de.” |
Benim âyetlerime iyman edip de halîs müsliman olan kullarım |
O kullar ki, âyetlerimize inandılar ve (bize, buyruklarımıza) teslimiyet gösterdiler. |
25
/ 493
|
43-Zuhruf Suresi
70.Ayet
Mekke |
ادْخُلُوا الْجَنَّةَ أَنْتُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ -70 |
Üdhulül cennete entüm ve ezvacüküm tuhberun |
“Siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluk içinde cennete giriniz.” |
Girin Cennete: siz ve zevceleriniz, sürurlar, neş´eler içinde |
Sizler ve eşleriniz sevinç ve mutluluk içinde girin Cennet´e! |
25
/ 493
|
43-Zuhruf Suresi
71.Ayet
Mekke |
يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِصِحَافٍ مِنْ ذَهَبٍ وَأَكْوَابٍ ۖ وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ الْأَنْفُسُ وَتَلَذُّ الْأَعْيُنُ ۖ وَأَنْتُمْ فِيهَا خَالِدُونَ -71 |
Yütafü aleyhim bi sıhafim min zehebiv ve ekvab ve fıha ma teştehıhil enfüsü ve telezzül a´yün ve entüm fıha halidün |
Onlar için altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada ebedî olarak kalacaksınız. |
Altından tepsiler ve küplerle üzerlerine dönülür dolaşır, nefislerin hoşlanacağı, gözlerin lezzet alacağı şeyler hep orada ve siz orada muhalledsiniz |
Çevrelerinde tavaf edercesine altın tepsiler ve bardaklar dolaştırırlar ve orada canlarının çektiği, gözlerin lezzet duyduğu şeyler vardır ve sizler orada devamlı kalıcılarsınız. |
25
/ 493
|
43-Zuhruf Suresi
72.Ayet
Mekke |
وَتِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ -72 |
Ve tilkel cennetülletı uristümuha bima küntüm ta´melun |
İşte bu, yapmakta olduklarınıza karşılık size mîras verilen cennettir. |
Ve işte bu, sizin çalıştığınız ameller sebebiyle vâris kılındığınız Cennet |
İşte işleyip geldiğiniz (sevap ve iyilikler)e karşılık vâris kılındığınız Cennet!. |
25
/ 493
|
43-Zuhruf Suresi
73.Ayet
Mekke |
لَكُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ كَثِيرَةٌ مِنْهَا تَأْكُلُونَ -73 |
Leküm fiha fakihetün kesıratüm miha te´külun |
Orada sizin için bol bol meyve var, onlardan yersiniz. |
Sizin için onda çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz |
Orada sizin için (sayısı belirsiz) çok meyveler vardır ki, onlardan yiyeceksiniz. |
25
/ 493
|
43-Zuhruf Suresi
74.Ayet
Mekke |
إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي عَذَابِ جَهَنَّمَ خَالِدُونَ -74 |
İnnel mücrimıne fı azabi cehenneme halidun |
Şüphesiz suçlular cehennem azabında devamlı kalacaklardır. |
Haberiniz olsun ki mücrimler Cehennem azâbında muhalleddirler |
Suçlu günahkârlar ise elbette Cehennem azabında devamlı kalıcılardır. |
25
/ 494
|
43-Zuhruf Suresi
75.Ayet
Mekke |
لَا يُفَتَّرُ عَنْهُمْ وَهُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ -75 |
La yüfetteru anhüm ve hüm fıhi müblisun |
Azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde ümitsizdirler. |
Kendilerinden o azâb gevşetilmez ve onlar onun içinde her ümidi kesmişlerdir |
Kendilerinden azaba ara verilip gevşetilmiyecek ve orada ümitsizlik içindedirler. |
25
/ 494
|
43-Zuhruf Suresi
76.Ayet
Mekke |
وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلَٰكِنْ كَانُوا هُمُ الظَّالِمِينَ -76 |
Ve ma zalemnahüm ve lakin kanu hümüz zalimın |
Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar, kendileri zâlim idiler. |
Ve biz onlara zulmetmemişizdir ve lâkin kendileri zalim idiler |
Biz onlara zulmetmedik, ama onlar kendileri zâlimlerdir. |
25
/ 494
|
43-Zuhruf Suresi
77.Ayet
Mekke |
وَنَادَوْا يَا مَالِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَ ۖ قَالَ إِنَّكُمْ مَاكِثُونَ -77 |
Ve nadev ya malikü li yakdı aleyna rabbük kale inneküm makisun |
(Görevli meleğe şöyle seslenirler:) “Ey Mâlik! Rabbin bizim işimizi bitirsin.” O da, “Siz hep böyle kalacaksınız” der. |
Ve şöyle çığrışmaktadırlar: ya mâlik! Rabbın işimizi bitiriversin, o demiştir ki: her halde siz duracaksınız |
Cehennem bekçisine : «Ey bekçi! Rabbin hükmünü verip işimizi bitiriversin (canımızı alsın)» diye seslenirler. Bekçi: «Hayır, siz burada (ölmeden) kalmaya mahkûmsunuz» der. |
25
/ 494
|
43-Zuhruf Suresi
78.Ayet
Mekke |
لَقَدْ جِئْنَاكُمْ بِالْحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَكُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ -78 |
Lekad ci´naküm bil hakkı ve lakinne ekseraküm lil hakkı karihun |
Andolsun, size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmayanlarsınız. |
Celâlım hakkı için biz size hakkı gönderdik ve lâkin ekseriniz hakkı hoşlanmıyanlarsınız |
And olsun ki, biz size hakkı getirdik, fakat çoğunuz hakktan hoşlanmayıp tiksinenlersiniz. |
25
/ 494
|
43-Zuhruf Suresi
79.Ayet
Mekke |
أَمْ أَبْرَمُوا أَمْرًا فَإِنَّا مُبْرِمُونَ -79 |
Em ebramu emran fe inna mübrimun |
Yoksa (gerçeği kabul etmeme konusunda) bir işe kesin karar mı verdiler? Şüphesiz biz de (onları cezalandırmakta) kararlıyız. |
İşi sıkı mı büktüler, fakat işte sıkı büken biziz |
Yoksa onlar, işi sıkı mı tuttular ? Doğrusu biz de sıkı tutanlarız. |
25
/ 494
|
43-Zuhruf Suresi
80.Ayet
Mekke |
أَمْ يَحْسَبُونَ أَنَّا لَا نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَاهُمْ ۚ بَلَىٰ وَرُسُلُنَا لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ -80 |
Em yahsebune enna la nesmeu sirrahüm ve necvahüm bela ve rusülüna ledeyhüm yektübun |
Yoksa onların sırlarını ve gizli konuşmalarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır öyle değil, yanlarındaki elçilerimiz (melekler) yazmaktadırlar. |
Yoksa biz onların sirlerini ve fısıltılarını işitmeyiz mi sanıyorlar? Hayır işitiriz hem de yanlarında elçilerimiz vardır yazarlar |
Yoksa onların sırlarını, gizli fısıltılarını işitmediğimizi mi sanırlar ? Hayır, yanlarındaki elcilerimiz yazıyorlar. |
25
/ 494
|
43-Zuhruf Suresi
81.Ayet
Mekke |
قُلْ إِنْ كَانَ لِلرَّحْمَٰنِ وَلَدٌ فَأَنَا أَوَّلُ الْعَابِدِينَ -81 |
Kul in kane lirrahmani veledün fe ene evvelül abidın |
(Ey Muhammed!) De ki: “Eğer Rahmân’ın bir çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki ben olurdum.” |
De ki: Rahmanın bir veledi olsa ben ona tapanların birincisi olurdum |
De ki: Eğer (bilfarz) Rahmân´ın çocuğu olsa idi, ben ona kulluk edenlerin ilki olurdum. |
25
/ 494
|
43-Zuhruf Suresi
82.Ayet
Mekke |
سُبْحَانَ رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ -82 |
Sübhüne rabbis semavati vel erdı rabbil arşi amma yesıfun |
Göklerin ve yerin Rabbi, Arş’ın da Rabbi olan Allah, onların nitelendirmelerinden uzaktır. |
Tenzih o sübhâna o Göklerin ve Yerin rabbı, rabbül´arşe onların vasıflarından |
Göklerin ve yerin Rabbi, Arş´ın Rabbi onların vasfedegeldiklerinden yücedir, münezzehtir. |
25
/ 494
|
43-Zuhruf Suresi
83.Ayet
Mekke |
فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ -83 |
Fezerhüm yahudu ve yel´abu hatta yülaku yevmehümüllezı yuadun |
Bırak onları, tehdit edildikleri güne kavuşana kadar, (batıl inançlarına) dalsınlar ve (dünya hayatlarında) oynayadursunlar. |
Şimdi bırak onları dalsınlar, oynıya dursunlar tâ va´dolundukları günlerine çatasıya kadar |
Bırak onları, (tehdîd anlamında) va´d olundukları günlerine kavuşuncaya kadar (inkâr ve azgınlıklarına) dalıp oynasınlar. |
25
/ 494
|
43-Zuhruf Suresi
84.Ayet
Mekke |
وَهُوَ الَّذِي فِي السَّمَاءِ إِلَٰهٌ وَفِي الْأَرْضِ إِلَٰهٌ ۚ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ -84 |
Ve hüvellezı fis semai ilahüv ve fil erdı ilah ve hüvel hakımül alım |
O, gökte de ilâh olandır, yerde de ilâh olandır. O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. |
Hem o odur ki Gökte de ilâh Yerde de ilâhdır ve hakîm odur alîm o |
O ki, gökte de tek Tanrı´dır, yerde de tek Tanrı´dır. O hikmet sahibidir, bilendir. |
25
/ 494
|
43-Zuhruf Suresi
85.Ayet
Mekke |
وَتَبَارَكَ الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَعِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ -85 |
Ve tebarakellezı lehu mülküs semavati vel erdı ve ma beynehüma ve ındehu ılmüs saah ve ileyhi türceun |
Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin hükümranlığı kendisine ait olan Allah yücedir! Kıyametin bilgisi de yalnız O’nun katındadır ve yalnızca O’na döndürüleceksiniz. |
Ve ne yücedir o ki Göklerin Yerin ve bütün aralarındakilerin mülkü onun, saate ılim de onun nezdindedir ve hep döndürülüp ona götürüleceksiniz |
Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin mülk ü saltanatı kendisine ait olan O Allah´ın, şanı çok yücedir. Kıyâmet´in kopuş saatinin bilgisi O´nun katındadır ve ancak O´na döndürüleceksiniz. |
25
/ 494
|
43-Zuhruf Suresi
86.Ayet
Mekke |
وَلَا يَمْلِكُ الَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنْ شَهِدَ بِالْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ -86 |
Ve la yemliküllezıne yed´une min dunihiş şefaate illa men şehide bil hakkı ve hüm ya´lemun |
O’nu bırakıp taptıkları şeyler şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şâhitlik edenler şefaat edebilirler. |
Ondan başka yalvarıp durdukları şeyler şefaat de edemezler ancak bilerek hakka şehadet eden kimseler müstesnâ |
Allah´tan başkasına duâ edip yalvaranlar, yalvardıkları şeyin şefaatine eremezler. Ancak bilerek hakk ile (hakk adına) şehâdet edenler müstesna... |
25
/ 494
|
43-Zuhruf Suresi
87.Ayet
Mekke |
وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَهُمْ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ ۖ فَأَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ -87 |
Ve lein seeltehüm men halekahüm le yekulünnellahü fe enna yü´fekun |
Andolsun, onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette, “Allah” derler. Öyleyken nasıl döndürülüyorlar? |
Celâlım hakkı için sorsan onlara: kendilerini kim yarattı elbette Allah derler, o halde nasıl çevrilirler? |
Eğer onlara kendilerini kimin yarattığını soracak olsan, elbette «Allah...» derler. O halde nasıl (Hakk´tan, O´na kulluktan) döndürülüyorlar ?! |
25
/ 494
|
43-Zuhruf Suresi
88.Ayet
Mekke |
وَقِيلِهِ يَا رَبِّ إِنَّ هَٰؤُلَاءِ قَوْمٌ لَا يُؤْمِنُونَ -88 |
Ve kıylihı ya rabbi inne haülai kavmül la yü´minun |
Onun (Muhammed’in), “Ya Rabbi!” demesine andolsun ki, şüphesiz bunlar iman etmeyen bir kavimdir. |
Onun ya rab! demesi hakkı için her halde onlar iymana gelmez bir kavımdırlar |
(88-89) (Peygamberin) «Ey Rabbim ! Şüphesiz ki bunlar imân etmeyen bir millettir», sözüne karşılık, «sen, onlardan vazgeç de selâm (size), ileride bileceklerdir.» (buyuruldu). |
25
/ 494
|
43-Zuhruf Suresi
89.Ayet
Mekke |
فَاصْفَحْ عَنْهُمْ وَقُلْ سَلَامٌ ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ -89 |
Fasfah anhüm ve kul selam fe sevfe ya´lemun |
Şimdilik sen onları hoş gör ve “size selâm olsun” de. Yakında bilecekler. |
Şimdi sen onlardan sarfı nazar et de ´selâm!´ de, artık ileride bileceklerdir! |
(88-89) (Peygamberin) «Ey Rabbim ! Şüphesiz ki bunlar imân etmeyen bir millettir», sözüne karşılık, «sen, onlardan vazgeç de selâm (size), ileride bileceklerdir.» (buyuruldu). |
25
/ 494
|